hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Tüm dünyaya örnek olan uygulamanın mimarı anlattı: 'Zorlayıcı bir yasa olmadan, platformlar habere para ödemeyecek'

    Tüm dünyaya örnek olan uygulamanın mimarı anlattı: Zorlayıcı bir yasa olmadan, platformlar habere para ödemeyecek
    expand

    Kanada'da geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren Çevrim İçi Haber Yasası, dijital telif konusunda adım atılmasını bekleyen pek çok ülkedeki yayıncıları heyecanlandırdı. Yasa aynı zamanda akıllara hem Google hem de Facebook'un yayıncılara ödeme yaptığı ilk ülke olan Avustralya'yı getirdi. Biz küresel bir harekete ilham olan Avustralya'daki yasayı, mimarı Rodney Sims'le konuştuk.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kanada'da Aralık ayında yürürlüğe giren Çevrim İçi Haber Yasası doğrultusunda Google, ülkedeki dijital yayıncılara yıllık 100 milyon Kanada dolarına (73,5 milyon Amerikan doları) varan miktarda telif ödeyecek.

    Bu uygulamanın önümüzdeki dönemde dijital yayıncılığın güçlü olduğu Türkiye dahil birçok ülkede yaygınlaşması bekleniyor. Hem yayıncı kuruluşlar hem de araştırmacılar, gerekli hukuki altyapıları oluşturacak adımların ivedilikle atılması yönündeki çağrılarını sık sık yineliyor.

    Kanada konuyu yeniden gündeme taşımakla birlikte bu alanda ilk örnek Avustralya oldu.

    Şubat 2021'de yayımlanan haberlerde teknoloji devlerinin Avustralya'daki reklam geliri pastasında aslan payını ellerinde tuttuğu vurgulanıyor ve dijitalde reklam için harcanan her 100 dolardan 53'ünün Google'a, 28'inin Facebook'a (Meta) gittiği, geri kalan 19 doları diğer aktörlerin aralarında paylaşmaya çalıştığı belirtiliyordu.

    "Küresel bir hareketin başlangıç noktası" olarak nitelendirilen Avustralya Haber Medyası Pazarlık Yasası (NMBC) 2 Mart 2021'de yürürlüğe girdi ve yaklaşık 3 yıldır başarıyla uygulanıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yasa kapsamında medya şirketleri Alphabet (Google'ın tepe kuruluşu) ve Meta (Facebook, Instagram ve WhatsApp'ın tepe kuruluşu) gibi şirketlerle müzakere masasına oturuyor. Bu müzakereler uzlaşıyla sonuçlanmadığı takdirde, ödeme miktarı hükümetin tayin ettiği bir hakem tarafından belirleniyor.

    Biz de hazır konu Türkiye'de de tartışılıyorken, söz konusu yasanın mimarı, Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu (ACCC) eski Başkanı ve Avustralya Ulusal Üniversitesi Crawford Kamu Politikaları Okulu Öğretim Üyesi Rodney Sims'le konuştuk.

    "YASA OLMADIĞI TAKDİRDE ÖDEME TALEPLERİNİ GÖZ ARDI EDEBİLİYORLAR"

    Sims öncelikle hükümetlerin büyük teknoloji şirketlerinin yayıncılara ödeme yapmasını sağlamaktaki rolüne vurgu yaparak, "Zorlayıcı bir yasa olmadığı takdirde, platformlar faydalandıkları haber içeriklerinin karşılığını ödemeyecekler" dedi ve ekledi:

    "O kadar güçlüler ki böyle bir yasa olmadığı takdirde medyanın ödeme taleplerini göz ardı edebiliyorlar."

    Dünyanın dört bir yanındaki yayıncılara ilham olan pazarlık yasasını tasarlarken hangi faktörleri göz önünde bulundurduklarıyla ilgili de konuşan Sims, "Yasa kapsamında bir müzakere gerekliliği söz konusu. Ancak bu müzakerelerden medya şirketlerini tatmin edecek bir sonuç çıkmazsa o zaman hakem mekanizması devreye giriyor" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Peki yaklaşık 3 yılda yasanın getirdiği kazanımlar ne oldu? Bu soruyu yönelttiğimiz Sims, genel tabloyu şu şekilde tarif etti:

    "Medya şirketleriyle ve gruplarıyla platformlar arasında yapılan müzakerelerin sonucunda, yayıncılara her yıl toplamda 250 milyon Avustralya dolarına yakın (170 milyon ABD doları) ödeme yapılıyor. Şu ana kadar müzakereler olumlu sonuçlandığı için hakem müdahalesine ve merkezi dağıtıma gerek olmadı."

    "DAHA FAZLA HABER, DAHA FAZLA HABER KAYNAĞI"

    Bu süreçte basın sektöründe gazetecilikle ilgili iş ilanlarında yüzde 46'lık bir artış kaydedildiğini de sözlerine ekleyen Sims, "'Gazeteci olmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz' sözünü sıklıkla duyuyoruz" diye konuştu.

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow