hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ergene Nehri'nden su değil zehir akıyor

    Ergene Nehrinden su değil zehir akıyor
    expand

    “Bu nehirde en son balığı 1996 yılında gördük. O da ölü” diyor Ergene Nehri’nin temiz akması için yıllarca çabalamış Hacer Doğrugüven. Etraftaki uçsuz bucaksız gibi görünen tarlaları gösteriyor Ergene Platformu Sözcüsü Avukat Bülent Kaçar. “Çeltik tarlaları… İşte bu suyla sulanıyor” diyor. Sanki bir anda bir sancı beliriyor karnımda. Uzunköprü’ye varır varmaz yediğimiz yemek geliyor aklıma ve “O pirinç pilavını yemeyecektim” diyorum simsiyah, zehir akan suya bakıp. Hep birlikte ağlanacak halimize gülüyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uçsuz bucaksız gibi görünen Trakya düzlüklerinde, tarlaların arasında kıvrıla kıvrıla, usul usul akan Ergene Nehri’ni takip ediyoruz. Yanımızdan irili ufaklı köyler geçiyor. Bulduğumuz tek tük tepeye çıkıp nehre bakıyoruz. Soluk kış güneşinin ışığı yansıyor nehrin sularından. Işıl ışıl görünüyor. Gerçek ise nehrin yanına vardığımızda kendini gösteriyor. Simsiyah, zehir akan bir su...

    “Bu bir cinayet” diye geçiriyorum içimden kokusunu tarif edemeyeceğim, kararmış suya bakarken. Bir ceset gibi görünüyor nehir gözüme. Hepimizin bir şekilde ölümüne ortak olduğumuz bir cinayet... Sanayicinin akla gelebilecek her türlü atıkla, çiftçinin tarımda kullanılan zehirli ilaçlarla, evdekilerin arıtılmadan nehre bırakılan kirli atıkla, devlet yetkilileri ve geri kalanımızın ise yıllarca bunu görmezden gelip, umursamayarak ortak olduğumuz bir cinayet.

    Hürriyet Gazetesi'nde Yücel Sönmez'in haberine göre, akademik çalışmalar her geçen gün bölgede artan kanser vakalarına dikkat çekiyor. Ancak sorunlar sadece bölgede yaşayanları ilgilendirmiyor. Çünkü nehrin artık su olmaktan çıkıp, kimyadaki elementler tablosuna dönen sıvısı tarım alanlarında sulama suyu olarak kullanılıyor. Bu suyla büyütülen başta pirinç ve buğday olmak üzere bölgede yetiştirilen meyve ve sebze de dahil birçok ürün sofralarımıza geliyor. Kısacası bir zamanlar çevresine hayat veren nehir, artık su değil zehir taşıyor ve zehrini bölgede yapılan tarımla memleketin her tarafına saçıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Nehre arıtılmadan günde 240 bin metreküp evsel atık su, 460 bin metreküp de sanayi atığı karışıyor.

    Ergene Nehri’nin temizlenmesi için mücadele veren Ergene Platformu Sözcüsü Bülent Kaçar’a, bakanlık tarafından yapılan ‘Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nın olumlu etkilerinin görülüp görülmediğini soruyorum. Gülerek “Bu kaçıncı plan” diye yanıtlıyor. Ekliyor:

    “İlk davayı 1997 yılında açtık. Dokuz üreticinin ürünleri Ergene’nin suyu yüzünden kurumuştu. Çevre Bakanlığı bundan sorumludur demiştik, Danıştay da onamıştı. Çevre Yasası’nın 15 ve 30’uncu maddeleri de tehlikeli hallerde işletmelerin faaliyetleri durdurulur diyor. Ama işte nehrin hali ortada... Hiçbir şey değişmiyor.”

    “Burada artık hiçbir canlı organizma yaşamıyor. Yaşamadığı gibi kışın taşıp ovayı kaplayan nehir, sadece etrafındaki canlıları değil Türkiye’nin başka yerlerindeki insanları da tehdit ediyor” diyen yılların Ergene savunucusu Hacer Doğrugüven, bitki analizlerinde ürünlere geçen ağır metallerin tespit edildiğini ileri sürerek bölgede mesane ve böbrek kanseri vakalarındaki artışa dikkat çekiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Havzada 2100 civarı sanayi tesisi bulunuyor. Tesislerinin yüzde 76’sı Tekirdağ, yüzde 12’si Kırklareli ve yüzde 12’si Edirne’de yer alıyor.

    1 milyon 50 bin kişi

    Istranca Dağları’nda doğup 283 kilometre aktıktan sonra Meriç’e karışıp Saroz Körfezi’ne dökülen Ergene Nehri’nin etki alanında bulunan 68 belediyede 1 milyon 50 bin kişi yaşıyor.

    Pirinç, buğday deposu

    Ergene Havzası’nda ülkemizin buğday üretiminin yüzde 12’si, ayçiçeği üretiminin yüzde 61’i, pirinç üretiminin ise yüzde 54’ü yapılıyor.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow