hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Cezaevindeki 600 gence bayram yok

    Cezaevindeki 600 gence bayram yok
    expand

    19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, gençliğin bir başka kesimini de hatırlara getirdi. Bazı sivil toplum kuruluşlarının yaptığı araştırmayla tespit edilebilen rakama göre, Türkiye'de şu anda 600 üniversiteli F Tipi cezaevlerinde. Gerekçe ise "parasız eğitim" istemek ve düşüncelerini gösteri ve yürüyüşler ile dile getirmeye çalışmak.

    Haftalar öncesinden patlak veren 19 Mayıs'ın nerede ve nasıl kutlanacağı tartışmaları arasında, "bayramın" adandığı gençlere pek yer verilmedi. Gençliğe yönelik baskılarla mücadele ve cezaevlerinde bulunan öğrencilerle dayanışma için kurulan Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi, tepkisini "Bu kadar çok öğrencinin tutuklu olduğu bir ülkede, bu yalandan yere kutlamaları da, bayramı da tanımıyoruz!" diye gösterdi.  

    600 üniversiteli F Tipi cezaevlerinde

      19 Mayıs'ın resmi adı: "19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı". 20 Haziran 1938'de çıkarılan bir kanunla o tarihten bu yana, 74 yıldır kutlanan "gençliğin bayramını", cezaevlerinde karşılayanların sayısı bu yıl da az değil. Çağdaş Hukukçular Derneği'nin ve Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi'nin yaptığı araştırma ile tespit edilebildiği kadarıyla Türkiye'de cezaevlerinde 600 üniversite öğrencisi bulunuyor. Ancak gerçek sayının bunun çok daha fazlası olduğu belirtiliyor. Öte yandan cezaevlerinde ortaöğretim çağındaki gençlerin de bulunduğu biliniyor. Ancak, bunların sayısına ilişkin kesin bir rakam sivil toplum kuruluşlarının elinde yok.

    Protesto etmek yasak!

    Neredeyse tamamına yakını F tipi cezaevlerinde tutulan gençlerin bazılarının durumu kamuoyuna da yansımıştı.  Bunlar arasında, Başbakan Erdoğan'ın katıldığı bir toplantıda, "Parasız eğitim istiyoruz" pankartı açtıkları için 18 ay tutuklu kalan Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz ile 25 ay tutukluluğun ardından serbest bırakılan ve geçtiğimiz günlerde sonuçlanan davasında 11 yıl 3 ay hapis cezası verilen Cihan Kırmızıgül de bulunuyor. Benzer şekilde, geçen yıl Hopa'da yaşanan gibi HES'lere yönelik protestolarda, çevre eylemlerinde, Malatya Kürecik'te kurulan radar üssüne dönük protestolarda, sayıları yüzleri aşan öğrenciler tutuklandı. Bu gibi olayların yanı sıra öğrenci eylemlerine yönelik polis müdahalelerinin sertliği de sık sık kamuoyunun gündemine geliyor. Bu müdahalelerden birinde Halkevleri üyesi Dilşat Aktaş adlı öğrencinin polis tarafından kalçası kırılmıştı.

    Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi: "Bayramı kutlamıyoruz!"

    Bir yanda 19 Mayıs kutlamaları yapılırken, cezaevlerinde bu kadar çok sayıda üniversite ve ortaöğretim öğrencisinin bulunması, gençlerin protestosuna neden oldu. Üniversite öğrencilerinin oluşturduğu, Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi, tepkisini şöyle dile getirdi:

    "Türkiye'de ortaöğrenim çağında binlerce genç okul sıralarında olması gerekirken cezaevlerinde tutuluyor. Bunun dışında, 600 de üniversite öğrencisi cezaevinde, cezaevindeki öğrencilerin 209'u cezaevinden öğrenimini devam ettiriyor. Paralı eğitime, uzaktan eğitime mahpustan eğitim de eklendi. Bu kadar çok öğrencinin tutuklu olduğu bir ülkede, bu yalandan yere kutlamaları da, bayramı da tanımıyoruz! Kutlamıyoruz! 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramınız kutlu olsun, mübarek olsun!"  

    ÇHD: "Üniversite öğrencilerine yönelik baskı inanılmaz boyutta"

    Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) de geçtiğimiz Kasım ayında hazırladıkları bir raporla tutuklu öğrenciler sorununa değinmişti. Derneğin İstanbul Şubesi'nin sadece İstanbul yargı çevresinde yaptığı bir araştırma, o tarihte Tekirdağ, Edirne, Kandıra F Tipi cezaevleri ile Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'ndeki üniversite öğrencisi sayısını 89 olarak tespit etmişti. Derneğin raporunda bu tablo, "Özellikle 2010 yılı ortalarından itibaren ülkemizdeki üniversite öğrencilerine yönelik siyasal iktidarın kabul edilemez boyutttaki baskı uygulamaları sonucu ifade özgürlüğü, insan hakları, savunma hakkı, kişi özgürlüğü ve dokunulmazlığı noktalarında çok ciddi sıkıntılar husule gelmiştir. Bu durum gelinen aşamada öyle bir hal almıştır ki, yargı organları mevcut baskı politikalarını tamamlar mahiyette hukuka ve yasalara aykırı kararlar tesis etmişlerdir" denilerek anlatılmıştı.

    Raporda, "Yargı makamlarının bir bütün olarak karar ve pratiklerinin siyasal iktidar ile tam bir bütünlük oluşturduğu" belirtilen raporda, "Siyasal iktidarın muhalif fikirlere sahip öğrencilere yönelik düşünce, uygulama ve bakışı noktasında yargı makamları da kararları aracılığıyla aynı kapsamda hareket etmişlerdir. Böylece siyasal iktidarın kabul edilemez bulduğu öğrenci eylemleri, yargı makamları eliyle 'mahkum' edilmiş ve öğrenciler hakkında tutuklama kararları verilmiştir" denilmişti.

    "Tutuklayabilmek için TMK ile yargılıyorlar"

    Raporda, tutuklu öğrencilerinin  büyük bir çoğunluğunun "TCK 220. madde bağlamında TCK 314. madde ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 7/2. maddesi kapsamında yargılandıkları" belirtilmişti. Öğrencilerin bir kısmının da "2911 Sayılı Gösteri ve Yürüyüş Yasasına muhalefet çerçevesinde görevli memura mukavemet ettikleri (TCK 265.m) gerekçesiyle" yargılandığı anlatılmıştı. Üniversite öğrencilerinin düşüncelerini ifade edebilmelerinin tek yolunun toplantı ve gösteri özgürlüğü olduğunun altı çizilen raporda, Gösteri ve Yürüyüş Yasası'na muhalefetten yargılanan öğrencilerin tamamının beraat ettiği belirtilmiş ve şöyle denilmişti:

    "Öyle ki, tesis edilen mahkeme kararlarında yapılanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken eylemler olduğu açıkça ortaya konmuştur. Bu noktada anlaşılmaktadır ki kolluğun ısrarla 2911 sayılı yasaya göre işlem yapması aslında sonunda aklanmayla bitecek olan bir yargı sürecine rağmen, öğrencilere yönelik engellemelere bir gerekçe bulabilme çabasıdır. 2911 Sayılı yasaya muhalefet iddialarının yargı süreçlerindeki sonuçları devlet açısından tatmin edici ve elverişli olmadığı için öğreciler hakkında yapılan adli soruşturmaların/yargılamaların TCK'nın örgüt suçunu düzenleyen 220.maddesi, örgüt üyeliğini düzenleyen TCK 314.maddesi ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası kapsamında yapılmasına ağırlık verilmiştir. Öğrenci eylemlerinin örgüt üyeliğine veya 3713 Sayılı TMK'ya teşmil edilmesi anılan yasa maddelerinin niteliği ve vehameti gereği öğrencilerin tutuklu yargılanmaları yolunun önü açmış olmaktadır. Bu durum aynı zamanda öğrencilerin yasa dışı örgüt üyesi olduklarına dair dezonformasyon yapılmasına da ortam sağlamaktadır. Gelinen noktada sadece 'parasız eğitim' istemek dahi özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaya gerekçe olabilmektedir."

    ÇHD'nin raporunda vurgulanan durumlar kamuoyunda da yakından gözleniyor, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanan gençlerin tutukluluk halleri, "somut delilsizlik" haline rağmen sürüyor. Tutuklanan öğrencilerin büyük çoğunluğu ise F Tipi Cezaevlerinde ve tek kişilik hücrelerde tutuluyor.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow