hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bahçeli'den Erdoğan'a: Pınarhisar'daki üç beş ayını bile mumla arayacak

    Bahçeliden Erdoğana: Pınarhisardaki üç beş ayını bile mumla arayacak
    expand

    Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, "1980'den 34 yıl sonra darbeciler şeklen cezalandırılıyorsa, yıllar alsa da, on yıllar geçse de; bir gün gelecek 17-25 Aralık'tan dolayı Başbakan adaletin önüne çıkacak ve yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Başbakan, Pınarhisar'daki üç beş ayını bile mumla arayacaktır. Başbakan bizim çatımızı ve temelimizi bırakmalı, kendi köksüzlüğüne, kendi kimliksizliğine kafa yormalıdır" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. 12 Eylül davasına değinen Bahçeli ülkücü hareketin 12 Eylül'de büyük kayba uğradığını iddia etti. Bahçeli 12 Eylül Davası ile ilgili şunları söyledi;  "Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi bu iki ismi TCK'nın 146. Maddesi uyarınca müebbet hapse mahkum etmiştir. Parti olarak, 12 Eylül'ün acısını ve cefasını çok fazla çektiğimiz için davaya başından itibaren müdahil olduk. Ve cezalar kesinleşmese de çıkan netice bizleri nispeten memnun etmiştir. Fakat her defasında bu dava sürecinin siyasi istismar malzemesi yapıldığını, esasen 12 Eylül'le hesaplaşma gayesi gütmediğini net olarak vurguladık. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'yı cezalandırınca geçmişin acıları bir çırpıda dinecek, çekilen çileler bir anda sıfırlanacak mıdır? Milliyetçi-Ülkücü Hareket 12 Eylül'ün en ağır, en olumsuz şartlarına maruz kalmış, her anlamda kayba uğramıştır"

    Başbakan Erdoğan'dan Bahçeli'ye ağır sözler

    "Başbakan, Pınarhisar'daki üç beş ayını bile mumla arayacaktır"

    "Kula kulluk etmedik, zulme boyun eğmedik, 12 Eylül'ün tehditlerine teslim olmadık" diyen Bahçeli,  "Çünkü biz, hakkımız yense de, tarih ve millet huzurunda haklıydık. Çünkü biz ihlas sahibi, ülkü sahibi, ahlak ve edep mihveri, millet ve vatan sevdalısı Milliyetçi-Ülkücü Hareket'tik. Bunun için Başbakan Erdoğan'dan 12 Eylül ile ilgili öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur. 34 yıldır zehir içtik, kızılcık şerbeti dedik. 34 yıldır yaralarımızı sardık, kayıplarımızın yasını tuttuk, içten içe öfkemizi biledik. Belki doğru belki yanlış; fakat bu devlet bizim, bu ülke hepimizin dedik, sesimizi çıkarmadık, mağduriyetlerimizi seslendirmedik. 'Ne yapalım, buna da dayanacağız' dedik, ızdırabımızı içimize gömdük, derinlerimize kilitledik. Şu hayret edilecek işe bakınız ki, şimdilerde Recep Tayyip Erdoğan bize 12 Eylül'le ilgili ahkam kesmekte, 12 Eylül'le ilgili parmak sallamaktadır.

    Sayın Erdoğan sen ki, Kenan Evren'in ve 12 Eylül cuntasının kucağında pışpışlanan, muhtıralardan süt emen, demokrasi karşıtı cepheden gıdalanan, 12 yıldır Türkiye'ye kan ağlatan bildik bir despotsun. Sen 12 Eylül'ü bırak da, 28 Şubat'ın, 27 Nisan'ın derdine ve peşine düş. Konuşmamın bu aşamasında şunu da önemle belirtmek istiyorum ki, 1980'den 34 yıl sonra darbeciler şeklen cezalandırılıyorsa, yıllar alsa da, on yıllar geçse de; bir gün gelecek 17-25 Aralık'tan dolayı Başbakan adaletin önüne çıkacak ve yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Başbakan, Pınarhisar'daki üç beş ayını bile mumla arayacaktır. Bu bizim için siyasi namus meselesidir. Gün ola harman ola; İnşallah 12 yıldır süren sivil ara dönemin, rüşvet ve yolsuzluk iktidarının kökünü kazımak bizlere nasip olacaktır." dedi.

    "Başbakan Erdoğan henüz tahliyeleri içine sindirebilmiş değildir"

    Balyoz Davası'ndaki tahliyelere değinen Bahçeli şunları söyledi; "AKP hükümeti vesayeti sonlandırıyorum, statükoyu bitiriyorum diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef almıştır. En son olarak Balyoz Davası, AKP'nin başında paralanmış, başında patlamıştır.  Biz göre, Peygamber Ocağı'nın mensuplarına camileri bombalama hazırlığı yapıp darbe şartları oluşturdukları iddiasında bulunmak iftiraların en şerefsizi olarak tarihe geçmiştir.

    Uydurulmuş ve üretilmiş CD'ler, savunma hakkının gasp edilmesi, tanık olarak gösterilen bazı emekli askerlerin dinlenmemesi gibi çok sayıda usul hataları Balyoz Davası'nın omurgasını çökertmiştir. Özel yetkili mahkemeler efendilerinden aldıkları emirlerle suçlu-suçsuz dinlemeden Türk askerini cezaevine koymuştur.  En sonunda Anayasa Mahkemesi'ne geçtiğimiz yılın Kasım ayında yapılan bireysel başvurular sonuç doğurmuş ve yüksek mahkeme hak ihlallerini tespit ederek gecikmiş tahliyelerin kapısını geçen hafta açmıştır.

    Bu çerçevede Balyoz Darbe Planı Davası'ndan dolayı yıllardır içeride tutulan muvazzaf ve emekli askerler yeniden yargılanma şartıyla özgürlüklerine kavuşmuştur. Merak ediyoruz ki, uyduruk delilerle hüküm ihdas eden, tanık dinleme konusunda ayak sürüyen, hukuku mahveden yanlı ve tarafgir hakim ve savcılar şimdi ne yapacaklar, nereye sığınacaklardır? İnsan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan sözde hukukçular ne zaman hak ettikleri yaptırımla tanışacaklardır?  Yüzlerce askerimizin kaybolan ve esaret altında geçen yıllarının hesabını kim verecektir? Dahası cezaevlerinde vefat edenleri kim geri getirebilecektir? Ailelerin dramını, yıllarca akan gözyaşlarını, her gün büyüyen özlemlerini Başbakan Erdoğan ve kolkola TSK'ya kumpas kurduğu ahlaksızlar nasıl telafi edecektir? İyi ki Anayasa Mahkemesi vardır, iyi ki hala vicdanını satmayan yargıçlar bu ülkede görev başındadır. Başbakan Erdoğan henüz tahliyeleri içine sindirebilmiş, benimseyebilmiş ve kabullenebilmiş değildir"

    "Ekmel bey, milli ve birikimli bir cumhuriyet aydını, millet değeridir"

    Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'yla ilgili eleştirilere de yanıt veren Bahçeli, "Ekmel Bey'in Cumhurbaşkanı adaylığı geniş çevrelerde yankı bulmuş, takdir ve ilgi görmüştür. Çünkü Ekmel Bey inançlı, manevi değerlere sahip, milli ve birikimli bir Cumhuriyet aydını, millet değeridir. Uzlaşmanın önemi, kucaklaşmanın güzelliği, ideolojik saplantılarla hareket etmemenin erdemi semeresini vermeye başlamıştır. Ne var ki, Ekmel Bey'in adaylığından korku duyanların, telaş yapanların varlığı az olmakla birlikte kendisini göstermiştir. Bunlar kriz taciri, kavga meraklısıdır. Bunlar Türkiye'nin varlığına kördüğüm atılmasını, huzurumuzun felç olmasını düşleyen zavallılardır. Daha vahimi bunlar arasında azımsanmayacak kadar Recep Tayyip Erdoğan tetikçisi, gizli havarisi, gizli destekçisi vardır. Sayın Prof.Dr.Ekmeleddin İhsanoğlu ismi üzerinde uzlaşı sağlandıktan sonra, gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında, kulislerde, değişik platformlarda 17-25 Erdoğan'a çalışan, tezlerini savunan ve hizmetkarlığına soyunan her görüşten insan suretleri harekete geçmiştir" diye konuştu.

    "Hamd olsun bizim çatımızın temeli de vardır, binası da"

    Bahçeli, "Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu ne Pensilvanya imalatı, ne Washington kurgusu, ne de bir başka yabancı ve gayri meşru oluşumun eseri olmayıp yalnızca ve yalnızca büyük Türk milletinin adayıdır. Esasen Başbakan'ın gelişmelerden dolayı keyfi kaçmış, havası inmiş, yürüyüşü yalpalamıştır. Zira Cumhurbaşkanı olamayacağının farkına varmaya, kurduğu hayallerin kabusa döneceğini anlamaya başlamıştır. Başbakan Erdoğan sıklıkla temeli olmayanın çatısı olmaz sözleriyle Ortak Çatı Aday fikrini dinamitlemeye çabalamıştır. Başbakan çok nadir de olsa, doğru sözlerine yenisini eklemiştir. Doğrudur; temeli olmayanın çatısı olmayacaktır.

    Hamd olsun bizim çatımızın temeli de vardır, binası da vardır ve ortadadır. Anlayamadığımız, bir türlü de çözemediğimiz muamma; eğer varsa, Başbakan'ın temelinde nelerin olduğu, nelerin bulunduğudur" dedi.  

    "Bizim temelimizde; haram lokma yoktur"

    17-25 Aralık operasyonlarına vurgu yapan Bahçeli şunları söyledi;  "Bizim temelimizde; haram lokma yoktur, ayakkabı kutuları yoktur, soygun yoktur, yolsuzluk betonu yoktur, papaz cübbesi giyip sırıtmak, bölücülerle kan sofrasında bağdaş kurup pazarlık kabına kaşık sallamak olmamıştır. Türklüğü inkar etmek, milliyetçiliği ayaklar altına almak, yol için cami yıkmak, keyif için gönül kırmak, evlat için hazine arazisi yağmalamak, iktidar koltuğu için iradesini ipotek ettirmek bizim temelimizde, fıtratımızda görülmeyecek bir yozlaşma halidir. Başbakan bizim çatımızı ve temelimizi bırakmalı, kendi köksüzlüğüne, kendi kimliksizliğine kafa yormalıdır.

    Anlaşılıyor ki Başbakan, bizim Cumhurbaşkanında aranacak vasıfları dile getirmemizden gocunmuş olacak ki, Ortak Çatı arayışını vasıfsızlığımıza delil olarak sunmuştur. Başbakan'ın penceresinden bakarsak gerçekten de biz de vasıf yoktur, olmaması da bizim için bir nimettir. Çünkü biz de 17-25 Aralık gibi bir kambur, rüşvet ve yolsuzluk gibi bir ahlaki düşüklük hiç olmamıştır. Şunları Başbakan Erdoğan'a önemle duyurmak istiyorum ki; Sayın İhsanoğlunu'nun temelinde Türk ve İslam'a ait tüm değerler vardır. Sayın İhsanoğlu'nun temelinde bizatihi Türk milleti, mayasında millet aşkı vardır. Aziz şehitlerimizin manevi hatıraları, aziz ceddimizin muhterem emanetleri, yaşanmış Türk asırlarının kutlu mirası Ortak Çatı Adayımızın ruhunda somutlaşmış, şahsında temerküz etmiştir. Bizim çatımızın kökü tarih kadar eskidir.  Bizim çatımızın vizyonu Türkiye'miz kadar büyüktür.

    Bizim çatımız birliğin ve kardeşliğin üzerinden yükselmiştir. Ve bizim çatımız Gazi Mustafa Kemal'in eserleriyle güçlenmiş, Türk milletinin hasletleriyle örülmüş, milli mücadeleyle pekişmiş, maziden istikbale kadar uzanan Türk-İslam medeniyetinin umutlarıyla anlam kazanmıştır. Milletimizin Ortak Çatısı; teröristlerin kanlı çadırına, Başbakan'ın çıkar çetesine, hainlerin yıllardır tuttuğu kirli çeteleye asla benzemeyecektir. Damarlarında rüşvet ve ihanetin kol gezdiği BOP'çular, açılımcılar, mandacılar, bölücüler bizi anlamayacak, bizimle beraber olamayacaktır. Türk milleti 10 Ağustos'ta sözünü söyleyecek, kararını verecektir"

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Rebul Eczanesi 120 yıllık yerinden taşınıyor

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow