hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kılıçdaroğlu'ndan fotoğrafa fotoğrafla yanıt

    Kılıçdaroğlundan fotoğrafa fotoğrafla yanıt
    expand

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül hakkında Başbakan Erdoğan'ın gösterdiği fotoğrafa bir başka fotoğrafla karşılık verdi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kılıçdaroğlu'nun CHP Grup Kürsüsü'nden gösterdiği fotoğrafta, 24 Kasım 2013 tarihinde Trabzonspor Akyazı Tesisleri'nin temel atma törenine katılan protokol görülüyor. Protokol fotoğrafında 17 Aralık operasyonunda tutuklanan Rıza Sarraf, işadamı Ali Ağaoğlu, dönemin bakanları Erdoğan Bayraktar, Suat Kılıç ile Başbakan Erdoğan ve Emine Erdoğan bulunuyor.

    Grup konuşmasına ölümlü kazaların artmasına dikkat çekerek başlayan Kılıçdaroğlu, Esenyurt'ta MHP Seçim bürosuna yapılan saldırıyı kınayarak; "Seçimler, bir centilmeklik yarışıdır. Şiddet bu yarışta olmaz. Esenyurt'taki saldırıyı şiddetle kınıyorum. Hiç kimsenin bir başka siyasal partiyi kaba kuvvetle susturması gibi bir olayı asla kabul etmiyorum. Demokrasilerde bunun yeri yoktur. MHP camiasına başsağlığı diliyorum. Ölen kişiye de Allah'tan rahmet diyorum" dedi.

    "27 dosyanın tümü aklanmış"

    CHP lideri Başbakan'ın CHP İstanbul Belediye Başkan adayı Mustafa Sarıgül hakkındaki iddialarına yanıt vererek şunları kaydetti; "Erdoğan, geçen gün Ankara'da ilçe belediye başkan adaylarını tanıyor. Diyor ki 'Pazar gününe kadar Sarıgül dosyasını açıklamazsan ben açıklayacağım.' Ben de ertesi gün Gaziantep'te 'Açıklamazsan namertsin' dedim. Pazar günü oldu, eline almış bir fotoğraf, arkadaşlar baktılar o fotoğrafla da oynanmış. O fotoğrafta bir sürü insanın ismini silmişler, kendi taraflarından. Başbakan fotoğraf gösterir, buna saygı duyarım. Ama fotoğraf üzerinde oynarsa, o sahte dijital veriler var ya, onları yapan adamın o olduğu sonucuna varılır. Madem bir yolsuzluk dosyası açıklayacaksın, niye fotoğraf gösteriyorsun? Açıklarsın, biz de sana gerekli cevabı veririz. Olay 2004'te. Parti içinde başkanlık yarışı var, bunlar olur.

    Çok şükür şimdi yok, kavga dönemi bitti. 2005 yılında o Kurultay'da tartışılmış. 9 Ağustos 2004'te İçişleri Bakanlığı Mülkiye müfettişleri olayı araştırıyorlar. Sonucu aktarıyorum; İmar yasasına aykırı uygulamalar var. 27 yapıdan 5'i hakkındaki iddialar yerinde bulunmamıştır. Yani, 27 iddianın 5'inde sorun yok, 22'sinde sorun var demiştir. Danıştay 1. Dairesinde inceleniyor. Danıştay diyor ki: 22 dosyadan 21'i hakkında soruşturmaya gerek yok, 1 dosya için soruşturma lazım. 1 dosya hakkında dava açılıyor, ve sonuç beraat oluyor. 27 dosyanın tümü aklanmış oluyor. CHP'yi yolsuzlukla suçlamaya senin boyun yetmez."

    "Kendi imzasıyla, kendi sahtekarlıklarını parlemento'ya bildiren bir başbakan"

    Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakanlık Personel Prensipler Genel Müdürlüğü'ne ait olduğunu savunduğu bir belge açıklayarak; "
    Başbakanlık Personel Prensipler Genel Müdürlüğü'nün bir yazısı, altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yazıyor. 22 Ocak 2004'te yazmış. Yazıda, Adalet Bakanlığı'ndan bir yazı gelmiş dokunulmazlık dosyasıyla ilgili, o da TBMM'ye gönderiyor. Erdoğan zimmetle suçlanıyor. Kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak fiillerinden ötürü dosyası var, belgeleri var, 'dokunulmazlığını kaldırın' diye Erdoğan imzalıyor. Kendi imzasıyla, kendi sahtekarlıklarını Parlemento'ya bildiren bir Başbakan. Bunu herkesin görmesini isterim" diye konuştu.

    Kılıçdaroğlundan fotoğrafa fotoğrafla yanıt


    Kılıçdaroğlu, kürsünde fotoğraf gösterdi

    CHP lideri, kürsüden bir fotoğraf göstererek, Başbakan Erdoğan hakkında iddialarda bulundu. CHP lideri şu iddiaları kürsüden dile getirdi; "Fotoğraf nasıl olurmuş, bir de ona bir örnek vereyim. 24 Kasım 2013. 17 Aralık operasyonundan 3 hafta önce. Üzerinde oynama yok, fotoğraf bu. Sadece üstlerinde kimlerin olduğu yazılı, tek ilave bu. Kim var burada; Reza Sarraf var şu anda hapiste, bakanlara rüşvet veren. Ali Ağaoğlu var, hani özel imar durumunu yaptıran. Suat Kılıç var, gensorudan kurtulan, Altındağ'da iş yürüten. Erdoğan var, başçalan. Bu tablo devlet protokolü, Başbakan "o tarihte operasyon yapılmadı, ben bunların ne olup olmadığını bilmiyordum' diyebilir. Ama diyemez, biz onu da biliyoruz. 18 Nisan 2013, bu olaydan çok önce. MİT, Başbakan'ın önünde 3 sayfalık bir rapor koyuyor, raporun sonuç bölümünü okuyorum size: Reza Sarraf'ın Ekonomi Bakanı Çağlayan ve İçişleri Bakan Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, sözkonusu hususların hükümet aleyhine kullanılabileceği değerlendirildi.  Başbakan'a söylüyor bunu. Bu ne yaptı; gitti şu pozu verdi. Yani 'Benim haberim yoktu' diyemez. Ben onun için buna 'Başçalan' diyorum. Senin haberin olmadan bu tablo oluşamaz. Bu adam ne yapmış, Zarrap; bir bakana 700 bin liralık kol saati verdi ya, işte o adam bu. Başka? Yine bize gelecek olan fezlekeleri bekliyorum. Bir bakana 28 kez rüşvet veriliyor. Toplamı 52 milyon Dolar. Bir başkan bakana 10 kez rüşver veriliyor, toplamı 10 milyon dolar. Bunlar istifa etti malum. Bir başka bakana 3 kez rüşvet veriliyor, toplamı 1,5 milyon Dolar. Baş aktör, Başbakan'la aynı safta, oturuyorlar burada. Bu Zarraf'ın bir konuşmasını okumak isterim. Mahkeme kararıyla alınmış tapeler bunlar. Bir bakana 500 bin dolar rüşvet gönderecek. Telefon ediyor arkadaşına diyor ki; "Abi yarın güzel bir tane çikolata yaptır, bir tane de çikolata kutusu al, içine 500 bin dolar yerleştir. Sadık biliyor, o İstinye tarafında bir yer var ya, Egemen'e gidiyor, daha önce de göndermiştik ya 500, 500. Kimin bilgisi dahilinde bunlar oluyor, başçalan'ın bilgisinde. Sıradan bir olay değil bunlar. Hala kalkmış, yok 2004'te bu oldu, 2005'te bu oldu. Açıkca söylüyorum, yolsuzluk nerede olduysa açıkca üstüne gitmeyen namerttir diyorum. Sen önce onu yap bakalım.'Herkesin eline vicdanına koyması lazım."

    "Senin nüfuzun olmasa o para oraya gelir mi?"

    Kılıçdaroğlu, TÜRGEV Vakfı ile iddialarda bulunarak; "TÜRGEV diye bir vakıf var.  Erdoğan ailesinin kurduğu. Başında da Bilal oğlan var. 'Benim oğlumla uğraşmayın' diyor. Sevgili Recep bey, biz senin oğlunla boşuna uğraşmıyoruz. Sen bulunduğun makamı kullanarak oğluna nüfuz ticareti yapıyorsun. Sen 'Şu ihaleyi sana vereceğim, rüşveti de oğlumun vakfına öde' diyorsın. Senin nüfuzun olmasa o para oraya gelir mi? O arsa oraya bedeva verilir mi? Sen o çocukları alığ yolsuzluk batağına sürüklemedin mi? Bir baba evladını nasıl bu konuma düşürebilir. Benim vicdanım sızlıyor" diye konuştu.

    "Bakanları da Yüce Divan'a gönder"

    Kılıçdaroğlu, iş adamı Ali Ağaoğlu ile ilgili olarak şu iddiaları gündeme taşıyarak şunları söyledi; "Fotoğrafta Ali Ağaoğlu var. Bakırköy'de arası var, imar durumunu değiştirecek, değiştiremiyor. Nereye gidiyor, Başçalan'a gidiyor. Diyor ki 'Ben bu  imar durumunu değiştirmek istiyorum.' O da Erdoğan Bayraktar'a talimat veriyor, 'Gereğini yapın' diyor, hemen yapılıyor. Yine mahkeme kararıyla tespit edilen konuşma tutanakları, İBB'den biriyle konuşuyor. Şöyle söylüyor "Orada bak, şunu söyleyin, bak ben onu Bakanlık'a yaptırmadım, açık net konuşuyorum Başbakanlık'a yaptırdım. Ben de gittim sayın Patron'a söyledim, Büyük Patron'a. O direk Bakan'a talimat verdi, 'Halledin burayı' dedi, hallettiler." Sonra AK Parti İstanbul İl Başkanı bundan rahatsızlık duymuş. Babuşçu, 11 Ocak 2013'teki telefon konuşmasında şöyle söylüyor "Yani büyükşehirde reddedilen bir dosya, hiç büyükşehire uğramamış olsa neyse, ondan sonra Bakanlık'a gidiyor, özel proje. İstanbul'da yapılan tek özel proje" diyor.  Ali Ağaoğlu'da şöyle diyor; "Ha şeyde, ama onu Büyük Patron'un talimatıyla yapılan bir şey." Ağaoğlu'da bu fotoğrafta Büyük Patron'un yanında oturuyor. Bu fotoğrafı yandan gazeteler internet sitelerinden sildiler, elimize geçmesin diye. Ama biz CHP'yiz. Bildiğin halde yolsuzluk yapanlarla kolkola geziyorsun, uyarıldığın halde. O fezlekeleri gönder, bakanları da Yüce Divan'a gönder. Yoksa daha çok belge açıklayacağım."

    "İki villa uğruna devletin valisini sattı"

    CHP lideri, Urla'da bir koyla ilgili iddialarda bulunarak; "Urla'da bir koy, 1. derece SİT alanı. Kazmayı vurdunuz mu tarih fışkırıyor. İnşaata başlamış, kim; Mustafa Latif Topbaş. Önemli bir işadamı. Ama bu 'sayın Başbakan' demiyor,  'Ağabey' diyor. Vali diyor ki 'Kardeşim yasa var, genelgeler var, kanun var, inşaat yapamazsın.' O da ağabeyine şikayet ediyor 'Ağabey villa yapacağım, iki villa da size ait malum. Bu vali izin vermiyor." Başçalan ne yaptı? İki villa uğruna devletin valisini sattı. Ve onu gönderdi başka yere. SİT alanı orası. Devlet yönetimi böyle olmaz. Saygı, şeffaflık gerekir" diye konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kılıçdaroğlu, istifa eden bakanlara ilişkin fezlekelerin bir an önce TBMM'ye gelmesini beklediklerini söyledi. Bir bakana 28 kez toplam 52 milyon dolar, başka bir bakana 10 kez rüşvet verildiğini ve bunun da toplamının 10 milyon dolar olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Bir başka bakana, bunlar istifa etti malum, isimlerini söylemiyorum ama hepiniz biliyorsunuz, 3 kez rüşvet veriliyor toplamı 1,5 milyon dolar. Baş aktör kim, Sayın Başbakan'la aynı safta oturuyorlar" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Rıza Sarraf'ın mahkeme kararıyla alınmış bir konuşmasına atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Bir bakana 500 bin dolar rüşvet gönderecek. Telefon ediyor arkadaş diyor ki; 'Ağabey yarın güzel bir tane çikolata, lokum yaptır. Bir tane gümüş tabak al, içine çikolata dizdir. Bir tane de çikolata kutusu olsun. Onun içine de 500 bin yerleştir. Tamam mı Sadık biliyor, o İstinye tarafında bir yer varya, E.G'ye. Daha öncede göndermiştik ya beşyüz, beşyüz...'Kim o burada oturan, kimin yanında oturuyor? Başçalanın yanında. Kimin bilgisi dahilinde bunlar oluyor. Başçalanı kim uyardı? MİT uyardı. Onun için sana başçalan diyorum. Sıradan bir olay değil bunlar, hala kalmış '2004'te,2005'te şu oldu.' Ya açıkça diyorum, 'yolsuzluk nerede olursa sonuna kadar gitmeyen namerttir' diyorum. Bunlar helale değil, harama ortaktır bunlar. AKP'ye oy veren değerli yurttaşlarıma söylüyorum; Oy verdiniz, 'rüşvet bitsin, yolsuzluk bitsin' diye, sizin paralarınızı çaldılar? Harama ortak oldular, helal bunların kapısının önünden geçmiyor."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    TÜRGEV diye bir vakıf olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan ailesinin kurduğu. Başında da Bilal oğlan var. 'Benim oğlumla uğraşmayın' diyor. Sevgili Recep Bey, biz senin oğlunla boşuna uğraşmıyoruz. Sen bulunduğun makamı kullanarak oğluna çıkar sağlıyorsun. Sen bulunduğun makamı kullanarak, nüfuz ticareti yapıyorsun. Sen diyorsun ki 'şu ihaleyi sana vereceğim, rüşveti de oğlumun vakfına öde' diyorsun. orayı bir rüşvetin merkezi yaptın sen" iddiasında bulundu. Başbakan'ın "Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim" dediğini savunan Kılıçdaroğlu, "Hırsızlık babadan oğula geçer. 'Efendim hayır işi yapıyoruz.' Ne demek hayır işi yapıyoruz. İhaleyi alıyorsun, sonra veriyorsun ona. 'Git parayı buraya yatır, arsayı buna ver' diyorsun. Senin nüfuzun olmasa o para oraya gider mi? Oğlunu yolsuzluğa bulaştırdın, sen ne kadar büyük bir günah işlediğinin farkında mısın? Bir baba evladını nasıl bu konuma düşürebilir, benim vicdanım sızlıyor, senin vicdanın nasıl sızlamıyor" diye konuştu.

    "Halk adına soru sorma yetkisi medyadadır"

    Başbakan Erdoğan'ın sorduğu hiç bir soruya cevap vermediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, medyanın da korkudan soru soramadığını savundu. Medyanın olayların üzerine ciddiyetle gitmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Yolsuzluk olayı ciddi olaydır. Halk adına soru sorma yetkisi medyadadır, medya yolsuzluk olaylarının üzerini örtemez, örterse ona medya denmez" ifadesi kullandı.

    TÜRGEV Vakfı'nın, Vakıflar Bankası'nda bir hesabı olduğunu ileri süren ve IBAN numarasını açıklayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    "Bir; TÜRGEV'in böyle bir hesabı var mı Vakıflar Bankası'nda? İki; bu hesaba 26 Nisan 2012'de 99 milyon 999 bin 990 dolar para yattı mı? Bu para neyin parasıdır? Bu para bir rüşvet parası mıdır? Bir çıksın açıklasın, merak ediyorum. Bugün diyor ya 'şu kadar çamaşır makinesi sattık.' Recep Bey, bütün dünyayı çamaşır makinesiyle donatsan senin kirliliğini temizleyemez."

    Gösterdiği fotoğrafa değinen Kılıçdaroğlu, "İkinci adam kim? Ali Ağaoğlu" dedi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Bakırköy'de arsası vardı malum. İmar durumunu değiştirecek bir türlü değiştiremiyor, nereye gidiyor, başçalana gidiyor. 'Ben bu imar durumunu değiştirmek istiyorum.' O da Erdoğan'a talimat veriyor, Bayraktar'a. 'Hemen gereğini yapın' diyor. O da gereğini yapıyor. Bunun üzerine Ali Ağaoğlu yine mahkeme kararlarıyla tespit edilen konuşma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden birisiyle konuşuyor. 'Orada şunu söyleyeyim, ben onu bakanlığa yaptırmadım. Açıkta net de konuşuyorum. Başbakan'a yaptırdım. Ben de gittim sayın patrona söyledim, büyük patrona, o da direk bakana talimat verdi.' Bundan biraz rahatsızlık duymuş, AKP'nin İstanbul il Başkanı Aziz Babuşçu. Şöyle söylüyor, 11 Ocak 2013'te, 'Yani büyükşehirden reddedilen bir dosya, yani hiç büyükşehire uğramamış olsa neyse, ondan sonra bakanlığa gidiyor, özel proje. Yani arkadaşların bana söylediği bu; İstanbul'da ilan edilen tek özel proje. Başka yok diyorlar.' Ali Ağaoğlu da şöyle söylüyor; 'Ha şeyde, ama onu büyük patronun talimatıyla yapılan şey o.' O da bu aile fotoğrafında protokolde en ön sırada oturuyor, büyük patronun yanında. Bu fotoğrafın ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Bu fotoğrafı yandaş gazeteler sitelerinden sildi elimize geçmesin diye. Ama biz CHP'yiz. Biz halkın partisiyiz."

    Fotoğrafta Erdoğan Bayraktar'ın da bulunduğunu ve "gelecek felaketi gördüğü için yüzünden düşenin bin parça" olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Şimdi bir Erdoğan'a söylüyorum, sen böyle bir fotoğraf CHP için gösterebilir misin? Asla gösteremezsin. Yolsuzluk yapanlarla kol kola geziyorsun, bildiğin, uyarıldığın halde. Çıkmışsın, dinden imandan bahsediyorsun. Emin olun bazen ben bile iç dünyamda isyan ediyorum. Bunlar dinden imandan bahsedecekse biz neyden bahsedeceğiz, Allah aşkına" değerlendirmesini yaptı.

    "Alnına yazacağım senin bunu"

    İstifa eden bakanlarla ilgili fez Adalet Bakanlığı'na gelmesine rağmen Meclis'e gönderilmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Sen o fezlekeleri göndermezsen, biz daha çok şeyi açıklayacağız. Adam gibi gönder. Adam gibi o bakanları da Yüce Divan'a gönder. Adam gibi gönder ve yolsuzluk yapan hiç kimsenin yanında durma, onlara kol kanat germe. Yoksa bu başçalan unvanı senin yakana yapışacaktır. Alnına yazacağım senin bunu" diye konuştu.

    Geçen hafta grup toplantısında bir savcının tuttuğu tutanağı açıkladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın gece yarısı ikinci kez başsavcıyı arayarak, "Bu saatte git, cumhuriyet savcısını değiştir, tüm kararları iptal et. Bu soruşturmayı durdur. Bunu yapmazsanız sonuçlarına katlanırsınız" dediğini ileri sürdü.

    Başbakan Erdoğan'ın ülkede olup biten her haberdar olduğunu ve herşeyi bildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları dedi:

    "1 metrekalik bir kamu arazisi, Türkiye'nin neresinde olursa olsun, kiralanacaksa, satılacaksa, Erdoğan'dan izin gerekiyor. Resmi Gazete'de yayımlandı bu. O nedenle ben sana başçalan diyorum. Bütün bu olayları biliyorsun sen. Bunların yatacak yeri yok. Bunlar hesap da veremezler. Emin olun, hükümetten düşsünler Türkiye'de göremezsiniz bunları. Ben tabii 'Adalet Bakanlığı Müsteşarı yerinde kalmamalı' dedim. Bakanın bilgisi vardır, o telefondan. Sonra ortaya çıktı ki meğer bakan da telefon etmiş. Ne diyor, 'Müdahale etmek için telefon etmedim, bilgi almak için ettim.' Ulan Müsteşar söyledi, telefon etti, sana bilgiyi verdi. Sen ne diyorsun, 'savcıyı değiştir' diyorsun. Savcıyı değiştir ne demektir. Doğrudan müdahale etmektir. Adalet Bakanlığı şu anda boştur. Yolsuzlukları aklamaya çalışan bir kişi vardır Adalet Bakanı olarak, onun adı da Bekir Bozdağ'dır. Herkes bilsin."

    "Bunların yeşil merakı var"

    "Urla villaları" konusu olduğunu da dile getiren Kılıçdaroğlu, "Ben merak ediyorum, bunların bu villa düşkünlüğü nereden geliyor? Hepsi de havuzlu olacak. Gerçekten merak ediyorum. Bir tane var, iki tane var tamam. Nedir bu villa hastalığı, kime götüreceksin. Öbür dünyaya giderken zaten bir kefenle gideceksin kardeşim. Ama emin olun, dikkatli olun bunlar kefene kesin cep yapacaklardır. Bunların özel bir yeşil merakı var, yeşil derken doğayı anlamayın dolar yeşili" açıklamalarını yaptı. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    "Urla'da bir koy, dünyanın en güzel koylarından birisi. Birinci derece sit alanı, kazmayı vursanız tarih fışkırıyor, inşaata başlamış. Kim? Mustafa Latif Topbaş. Önemli bir işadamı, ama bu Sayın Başbakan demiyor. Ağabey diyor. Telefon hep ağabey üzerine kurulu. Vali 'yasa var, genelgeler var, kanun var. Sen birinci derece sit alanı üzerine inşaat yapamazsın.' O da ağabeyine şikayet ediyor. 'Ağabey inşaat yapacağım iki villa da size ait malum, bu vali izin vermiyor.' Başçalan ne yaptı? Başçalan iki villa uğruna devletin valisini sattı ve onu gönderdi. İki villa uğruna, gözünü toprak doyursun. Önce birinci derece sit alanını değiştirdiler, valiyi gönderdiler, raporlar alındı. O raporların da rüşveti alındı hepsi çıkacak ortaya. Beyefendi oraya villa yaptırdı. 'Öyle bir havuz yap ki ikinci kattan bakınca bizim havuz görülmesin' diyor."

    Devlet yönetiminde saygının ve kul hakkının korunması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin 76 milyonun kefaletinden sorumlu olduklarını dile getirdi. Vatandaşların kutuplaştırılmak yerine bir arada tutulması gerektiğini ve birlik içinde devletin yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Herkesi kucaklamak zorundadır, devleti yönetenler. Hukukun üstünlüğüne inanırlar. Eğer hukukun alanını siyaset belirlerse orada demokrasi olmaz. Ama siyasetin alanını hukuk belirlerse orada hukukun üstünlüğü vardır. Bizim hukukun üstünlüğünü savunmamız gerekir. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum, AKP'ye oy veren değerli yurttaşlarıma da sesleniyorum; gelin Türkiye'yi kirlilikten arındıralım. Yeni bir Türkiye kuralım, herkesin barışık olduğu bir Türkiye kuralım. Buna bizim gücümüz yeter. Biz birlik içinde olmalıyız, biz varlık içinde olmalıyız, biz özgür biçimde bu topraklarda yaşamalıyız."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow