hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Başbakan Erdoğan: "Sorumlular hesabını verecek"

    Başbakan Erdoğan: Sorumlular hesabını verecek
    expand

    Başbakan Erdoğan, Soma'daki maden kazasıyla ilgili, "Sorumluluğu olanlar bunun hesabını verecekler. Hükümet olarak bu hadisenin bizzat takipçisiyiz. Yaşanan facianın ardından Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olamaz" dedi. Erdoğan, patronlara da işçi sağlığı ve iş güvenliği uyarısında bulundu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başbakan Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) 70. Mali Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmaya, toplantının Türkiye'ye ve ekonomiye hayırlı olmasını dileyerek ve Türk ekonomisine verilen katkılardan dolayı teşekkür ederek başladı.

    Konuşmasının başında Soma'daki maden faciasında hayatını kaybeden 301 işçi için Allah'tan rahmet ve ailelerine, millete başsağlığı dileyen Erdoğan, TOBB'a Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ve ekibinin Soma ziyareti ve başlatılan yardım kampanyasından dolayı şükranlarını ifade etti.

    Başbakan Erdoğan, Türkiye genelindeki tüm oda, borsa ve birliklere, reel sektörün tüm temsilcilerine, işverenlere, sanayicilere ve esnafa Soma'ya verilen maddi ve manevi destek
    nedeniyle teşekkür etti.

    Soma'daki kazanın ardından Türk milletinin örnek bir dayanışma sergilediğini, geçmişte yaşanan pek çok acı hadisede olduğu gibi Soma kazasında da milletin bir ve bütün olduğunu vurgulayan Erdoğan, yürekleri dağlayan bu acının yasının hep birlikte tutulduğunu kaydetti.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Toplumun her kademesinde, her sektörde, nefes alıp verilen her yerde ve ortamda milletin vakar içinde birbirine kenetlendiğini, hem acıyı kendi acısı gibi sahiplendiğini hem de acıyı azaltmanın
    gayreti içine girdiğini belirten Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

    "77 milyon içinde acılardan fırsat devşirmeye çalışanlar, milletin hissiyatını yaralayanlar da oldu. Ancak milletin basireti ve feraseti bütün bu olumsuzlukları bastırmaya yetti. Cenazelerimizi çıkardık, şehitlerimizi defnettik. Şimdi önümüzde bir kaç önemli husus var. Birincisi bu hadisenin tüm boyutlarıyla aydınlatılması gerekiyor. Kazayla ilgili idari ve adli soruşturmalar başladı. İnşallah yapılan incelemeler, soruşturmalar neticesinde hem kazanın sebebi tam olarak aydınlatılacak hem de ihmali, sorumluluğu olanlar bunun hesabını vereceklerdir. Hükümet olarak bu hadisenin bizzat takipçisiyiz ve takipçisi olmaya devam edeceğiz. Hiçbir ayrıntı atlanmayacak, hiçbir detay gözden
    kaçmayacak, kaçırılmayacak. Hiçbir noktanın üzerinin örtülmesine asla izin verilmeyecektir.

    Bir başka önemli konu, şehitlerimizin geride bıraktıkları aileleri. Hiç kuşkusuz ne yaparsak yapalım, o canlar, o gençler, o yarım kalmış hayatlar geri gelmeyecek. Ancak geride kalanları biz, tüm şehitlerimizin yakınları gibi kutsal bir emanet olarak değerlendiriyor, onların geleceklerini kendi derdimiz, meselemiz olarak görüyoruz. Şehitlerimizin yakınlarının acılarını hafifletmek, onları teselli etmek adına bu adımları atıyoruz. Bir tek şehit yakınımızın dahi mağdur olmaması için gelecekle ilgili endişe taşımaması için dün Bakanlar Kurulumuzda meseleyi etraflıca ele aldık. Gerekenleri yapacak, yardımları koordine edecek, şehitlerimizin emanetleri bu adımlar sayesinde bir nebze
    rahatlayacak, inşallah bir nebze teselli olacaktır."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Mevzuata aykırı işleyiş varsa, tespit ediyorsak yaptırımları uygularız"

    Soma'daki maden faciasının ardından iş sağlığı ve güvenliği konusunun üzerinde durulması gereken en önemli nokta olduğuna vurgu yapan Başbakan Erdoğan, iş dünyasının çatı örgütü olan TOBB'un Genel Kurulu'nda bu konunun en önemli gündem maddesi olmasına ilişkin temennisini dile getirdi.

    Erdoğan, TBMM'de, dün, konunun enine boyuna tartışıldığını ve araştırma komisyonu kurulmasına karar verildiğini anımsattı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye ekonomisinin hızla büyüdüğünün, ekonominin hacminin, üretimin, ihracatın ve istihdamın da her yıl arttığının altını çizen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

    "Burada açık açık ifade etmek durumundayım, ekonomi büyürken, üretim, yatırım, istihdam artarken çalışma hayatı koşullarının buna paralel bir gelişme göstermediğini hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz. Güvenlik, özellikle de iş güvenliği ve sağlığı, işverene ilave maliyet yüklüyor ve ne yazık ki bu konuda ciddi ihmaller yaşanabiliyor. İş sağlığı ve güvenliği konusunda devletin, hükümetlerin yapacakları bellidir. Biz yasaları, mevzuatı çıkarırız, denetimleri de yaparız. Yasalara, mevzuata aykırı bir işleyiş varsa, bunu tespit ediyorsak buna karşı da yaptırımları uygularız. Bunun ötesi artık işverenin, iş yerinin ve çalışanın sorumluluğu altındadır."

    "Tedbir pahalıdır, maliyetlidir"

    Başbakan Erdoğan, trafikteki her aracın belli süreler içinde muayeneden geçme, araçlarda ilk yardım çantası, yangın söndürme tüpü gibi ekipmanların bulundurulmasının zorunluluğuna işaret ederek, "Ama bazı vatandaşlarımız araçlarını muayeneye götürmeden önce gidip eşden dosttan ilk
    yardım çantası, yangın tüpü ödünç alıyorlar, muayeneye giriyor sonra sahiplerine bu cihazları teslim ediyorlar. Trafikte bir sorun yaşandığında da maalesef o cihazların eksikliği ağır can kayıplarına yol açabiliyor" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bunun hayatın her alanında, her yerde farklı şekillerde yaşandığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Tedbir pahalıdır, maliyetlidir ama işte görüyoruz ki tedbirin eksikliği çok daha pahalı, çok daha maliyetli olabiliyor. Şu anda dünyadaki hemen her ülke savunma sanayine trilyonlarca dolar kaynak aktarıyor, çoğu savunma sanayi aracı bir kez dahi kullanılmadan belki çürüyor, atılıyor. Ama başınıza gelmesi muhtemel bir saldırıya karşı her an hazır, her an müteyakkız, tedbirli,
    donanımlı olmanız gerekiyor. Şu anda herhangi bir savaş yok vesaire gibi temennilerle siz hazırlıksız olamazsınız. Bütün tedbirleri almak zorundasınız.

    Tevekkül asla ve asla tedbirsizlik anlamına gelmez. Kaza ve kadere iman asla ve asla her şeyi akışına bırakmak, tabii mecrasına bırakmak, tedbiri elden bırakmak anlamına gelmez.

    Tayyip Erdoğan, kaza ve kadere iman eder, kaza ve kadere iman edenlerin şu topluluk içerisinde kahir ekseriyette olduğunu da biliyorum ama buna inanmayanların olduğunu da biliyorum. Toplumda birçok köşe yazarlarının bununla alay ettiklerini de gördük ve görüyoruz. Benim işveren kardeşim de çalışan işçi kardeşim de en kötü ihtimali düşünmek, en kötü ihtimale karşı tedbiri mutlaka almak zorundadır."

    "Hergün 2 işçi ölüyor"

    Her gün ortalama iki işçinin iş kazalarında kaybedildiğini, rakamların her yıl düştüğünü ifade eden Erdoğan, "Son 12 yılda ülkemizdeki iş yeri sayısı yüzde 111 arttı. 727 bin iş yeri vardı, şu anda 1,5 milyonun üzerinde iş yerimiz var. Çalışan sayısı aynı şekilde yüzde 128 oranında arttı. Türkiye'de 2002'de 5 milyon kişi istihdam ediliyordu. Şu anda 12 milyon kişi istihdam ediliyor" diye konuştu.

    İş yeri ve işçi sayısı bu kadar artarken iş kazası oranının yüzde 55 azaldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Bu yeterli mi? Elbette değil. Neden? Sıfıra doğru bunu yaklaştırmak, dünyada hiçbir ülke bunu başaramıyor. Başaramıyor olsa da bizim hedefimiz bunu başarma istikametinde olmalı. Bunun için de gayret etmek zorundayız. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak bazı talepler, bazı yetkiler istenirken, herhalde bu konularda da sizin de üzerinizde bazı sorumlulukların olduğunu bilmeniz, görmeniz gerekir ve bu konuda tüm üyelere bunu aktarmak gerekiyor. Bu sorunla mücadele kapsamında dayanışma içerisinde olmak durumundayız."

    Erdoğan, 30 Haziran 2012'de çıkardıkları kanunun çalışma hayatında devrim anlamı taşıdığını vurgulayarak, "Avrupa Birliğinin konuyla ilgili çerçeve direktifi, ILO'nun 155, 161, 187 sayılı kararları, diğer uluslararası normlar dikkate alındı ve bu kanun çıkarıldı" diye konuştu.

    "Kaybolan kar telafi edilir, kaybolan canın telafisi yoktur"

    İnsan hayatını, can güvenliğini, tedbiri öne çıkaran modern, kapsamlı bir yasayı Türkiye'ye kazandırdıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Kanunu çıkarmakla kalmadık, 81 ilde tanıtım ve bilgilendirme yaptık. 211 bin iş yerine, işveren örgütlerine, sizlere organize sanayi bölgelerinde bilgilendirmeler yaptık. Teftişler aynı şekilde devam etti. Sadece geçen yıl ve sadece madenlerde bin 47 teftiş yapıldı. 54 iş yerinde iş durduruldu, 428 iş yerine para cezası kesildi.

    İşte bu noktada konunun asıl tarafı olan işverenlerimizin de bu mesele üzerinde durup düşünmesi gerekiyor. Konunun tarafı olan işçilerimizin de kendi sağlıkları, kendi canları, onları bekleyen aileleri adına durup düşünmesi gerekiyor. Burada da tabii ki sendikalarımızın çok daha hassas, çok daha dikkatli olması şart. Ekonomi büyürken, üretim, yatırım, istihdam büyürken, iş sağlığı ve güvenliği standartların da büyüyeceği, böyle bir vizyonun iş dünyamıza hakim olması gerekiyor. Müfettiş geldiğinde bir takım cihazlar çıkarılıyor, sergileniyor. Müfettiş gidince bunlar ortadan kayboluyorsa, sendika buna itiraz edecek, işçi kardeşim buna itiraz edecek. İşçi, 'Bana bir şey olmaz' diyerek örneğin baretsiz çalışıyorsa, sendika buna itiraz edecek, işveren buna itiraz edecek. Hiçbir şey candan daha değerli değil. Kaybolan kar telafi edilir, yapılan masraf telafi edilir ama canın telafisi yoktur, kalıcı hasar, sakatlığın telafisi yoktur."

    Erdoğan, şöyle devam etti:

    "Hatta ben diyorum ki biz adım atmadan işverenimiz adım atsın. Bizim zorlamamıza gerek kalmadan işveren yasalardan, mevzuattan kaynaklanan sorumluluğunu tam olarak yerine getirsin. İşverenimiz bunun takipçisi olsun. Sendikalarımız, işçilerimiz bunun takipçisi olsun. Bu konuda Türkiye'nin en büyük çatı örgütü olan TOBB'dan bugüne kadar gösterdiği duyarlılığı daha fazla bir
    şekilde bekliyoruz. Bu milli bir sorun. Bu sadece vefat edenlerin yakınlarını değil, 77 milyon olarak hepimizin canını inciten, acıtan bir sorun. Öyleyse hepimiz el ele verelim, bu acı kazaları artık Türkiye'nin gündeminden azami ölçüde çıkaralım. Siyasetçiler de bu işin takipçisi olsunlar. Medya sadece büyük kazalar olduğunda değil her an bu konuda duyarlı olsun, duyarlılığını artırsın. Sendikalarımız yılda bir kez inatlaşmayla, eylemle, polisle çatışmayla gündeme gelmek yerine bu tür konularla gündem olsun. En önemlisi de işçilerimiz haklarını bilsin, hakları için mücadele etsin, korkmadan, çekinmeden bu hayat memat mücadelesine omuz versin."

    "Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olamaz"

    Yaşanan bu facianın ardından Türkiye'de hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını belirten Erdoğan, "Çok acı, bedeli çok ağır olan bir hadise yaşadık, bunun artık minimize olması noktasında hep birlikte çalışmalıyız ve çalışacağımıza da yürekten inanıyorum" dedi.

    Bu işin bir de haksız rekabet boyutu olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

    "Bir iş yeri sigortasız işçi çalıştırıyor, aynı sektörde bir başkası sigortalı işçiyle üretim yapıyor. Bir iş yeri çocuk işçi çalıştırıyor, bir başkası bu konuda hassasiyet gösteriyor. Bir iş yeri hiçbir tedbir almadan üretim yapıyor, bir başkası iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini en modern, en ileri şekilde alarak üretim yapıyor. Aynı şeyi üretiyor, aynı ürünü pazara veriyorlar. Biri, bire bir kar ederken, diğeri son derece haksız şekilde bakıyorsun ki on kar ediyor. Bu da adil değil.

    Dürüst olmayan her üretim bu salondaki tüm dürüst kardeşlerimin alın terinden çalıyor, emeğinden, ekmeğinden çalıyor. Bu haksız, bu adaletsizliğin de önüne ancak birlikte geçebiliriz. İnşallah bunu da birlikte başaracağız. Son 12 yılda birlikte çok büyük işler başardık, büyük reformlar, dönüşümler
    gerçekleştirdik. Kanayan bu yarayı da inşallah hep birlikte tedavi edeceğiz. Bir kez daha Soma'daki şehitlerimizi, iş kazalarında hayatını kaybeden tüm emekçilerimizi rahmetle yad ediyor, mekanları cennet olsun diyor ve bu konudaki dayanışmamızın da ziyadeleşmesini özellikle ifade ediyorum.

    Bizim eleştiriden korkumuz yok, hukuk içinde yapılan gösteriden, ifade özgürlüğünden asla endişemiz yok ama eleştiri, protesto, gösteri hakkı adı altında eğer demokrasimiz, milli irade, ekonomi hele hele istiklalimiz hedef alınıyorsa kusura bakmayın buna biz de müsaade etmeyiz,
    sizlerin de müsaade etmeyeceğine inanıyorum."

    Kılıçdaroğlu'na eleştiri

    Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ''diktatör'' yakıştırmasına da TOBB Genel Kurulu'nda cevap verdi.

    Erdoğan, "Bana diktatör yakıştırması yapanlar var. Tam karşımda" diyerek eliyle de protokol sıralarında tam karşısında oturan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu işaret etti.

    Başbakan'ın bu sözleri, eliyle yaptığı işaret CHP lideri Kılıçdaroğlu ile TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nu güldürdü.

    Erdoğan, "Tayyip Erdoğan diktatör olacak, sen meydanlarda dolaşacaksın, diktatörün olduğu bir ülkede bunu yapamazsın'' dedi.

    Başbakan, Kılıçdaroğlu'nun ''Sivil cumhurbaşkanı istiyoruz" sözlerini de eleştirdi.

    Cumhurbaşkanlığı seçimi

    Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili de, "Cumhurbaşkanlığı seçimleri hepimizin gündemindeki konular arasında. Ne diyor başkan, 'sivil bir cumhurbaşkanı' diyor. Sen nesin, sivil değil misin? Hadi aday ol, ben de sivilim. Sayın Demirel sivil değil miydi, Turgut Özal sivil değil miydi, Sayın Sezer sivil değil miydi? Siz, siville neyi ifade ediyorsunuz? Hala apoletli arıyorsanız o ayrı mesele, ama eğer sivil arıyorsanız kusura bakmayın biz demokratik, parlamenter sistem içerisinde sivil milli iradeyi temsil edenleriz, bundan da hiçbir zaman gocunmayacağız" dedi.

    Anayasa değişikliği

    Başbakan Erdoğan, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 60 maddede uzlaştığını anımsatarak, "60 maddede uzlaşma var, Sayın Başkan diyor ki biz bunu çözmeye hazırız, diyor. Kendilerine arkadaşlarımı gönderiyorum, o zaman 47'deydi, dedik ki, 'buyurun biz hazırız, hadi gelin bunu yapalım.' Beyefendi bunu kabul etmedi. Dedi ki '4 partinin 4'ünün de buna katılması lazım. İkimizin oyları buna yetiyor, gelin bunu hemen yapalım. Hemen yapalım. Şimdi ise 60 madde var, buyurun 60 maddeyi hadi gelin birlikte yapalım. Yani MHP'yi, HDP'yi niye bekliyoruz. İkimiz beraber bunu yapalım" dedi.

    Kılıçdaroğlu'nu dinlemeden ayrıldı

    Başbakan, konuşmasına kısa bir süre daha devam ettikten sonra Kılıçdaroğlu’nu dinlemeden Genel Kurul’dan ayrıldı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow