hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    “Yaptığımız her şey müziktir”

    “Yaptığımız her şey müziktir”
    expand
    KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

    İstanbul Caz Festivali 30. yılında yine farklı dünyaların melodilerini İstanbul sahasında bir araya getiriyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve bu yıl 40’a yakın konserde, 200’ü aşkın yerli-yabancı sanatçıyı ağırlayacak olan İstanbul Caz Festivali 19 Temmuz’da sona erecek…

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Müzik süreğendir kesintiye uğrayan sadece dinleme eylemidir.” diyor Amerikalı besteci, filozof, müzik teorisyeni, yazar John Cage ve ekliyor: “Yaptığımız her şey müziktir.” Yaşadığımız evreni veyahut kadrajı az biraz daraltırsak da coğrafya itibariyle beşeri hemhalimiz sıkıntıya düşünce herhangi bir müziğin notasında kafasını veya ruhunu aydınlatamayan var mıdır! Tabii o melodiler fona düşene değin yaratıcılarının neler yaşadığını bilemiyoruz, kendimiz fanilik mesaisinde öyle meşgulüz ki… ABD’li caz üstadı, saksafoncu John Coltrane’e soruyorlar nasıl oluyor bu diye, cevabı, “Sen, kütüphanede geçirdiğim saatlere bak; yüzde 10’u ilhamdır, yüzde 90’ı ter atmaktır.” O vakit, ter atanlara da atanları her daim zorunlu şartlarda takipte kalanlara da selam olsun!

    Gündemin yoğunluğu ve yorgunluğunda sizleri daha da darlamadan direkt meramıma geçmek isterim. Zira mevzumuz tam da kafa ve ruh güzelleştirecek türden! 1994 yılından bu yana her yıl Temmuz ayında, İstanbul’da caz rüzgârları estiren İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, Garanti BBVA’nın sponsorluğunda düzenlediği İstanbul Caz Festivali, geçen akşam, Avusturya Konsolosluğu Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi’nde gerçekleşen (Viyana merkezli, tarzlarına cosmofunk olarak tanımlayan) Takeshi’s Cashew ve Genç Caz+ finalistlerinden Eggmann Quartet’in melodileriyle merhabasını verdi.

    “Yaptığımız her şey müziktir”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu karşılamada kulaklarım caz aramadı değil, ama sanırım caz ya da klasik müzik festivallerinin kaderi -çoğunlukla- böyle; yer yer ortaya karışık repertuvarlar… Hoş, bizim gibi her dakikası değişen ülkelerde bir etkinliği veya bir projeyi 30 yıl canlı tutabilmek perde arkasında kimbilir ne emek ne sabır gerektiriyordur. Malumunuz arşiv eksikliğimiz kadar, bir oluşumu 2 ya da 3 yıldan fazla sahiplenebilmişliğimiz de pek az… O bakımdan da şımarıklık yapmadan sade bi sanatsever olarak mönüdeki tüm lezzetlerden tadımlamak ve deneyimlemek istiyorum diyerek etkinliklerdeki yerimi alıyorum.

    İstanbul Caz Festivali 30 yaşında

    Açılış gecesinde konuşan İstanbul Caz Festivali Direktörü Harun İzer, “50. yılını geride bırakan İKSV’nin düzenlediği İstanbul Caz Festivali, bu yıl 30. yaşını kutluyor. Yıllar içerisinde İstanbul’da birbirinden güzel yüzlerce konsere ev sahipliği yaptık, en gencinden en ustasına binlerce müzisyen ve sanatçıyı ağırladık.” diyor ve ekliyor: “Bugüne kadar 1 milyona yakın seyirciyi sevdikleri sanatçılarla buluşturduk. Umarız daha nice seneler böyle güzel festivallerde bir araya gelir, hep beraber oluruz.” Bu bağlamda da şartlar ne olursa olsun müziğin sesini kısmayan / kıstırmayan emekçilere de saygılar! Emekçi demişken kapanış gecesinde verilecek olan Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün sahibi ise Türkiye’de caz davulculuğunun usta ismi Can Kozlu…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Yaptığımız her şey müziktir”

    2018’de İzer ile yaptığımız röportajda verdiği şu cevabın altını çizmek isterim ki bence günümüz “her şeyi bilen / çokbilmiş sanat yaratıcılarına ve takipçilerine” manidar bir cevaptır, tabii anlayana: “Festival olarak başladığında –İKSV’nin tüm etkinliklerinde olduğu gibi- temel misyonu dünyadaki kültür sanatın başarılı örneklerini Türkiye’deki sanatseverlerle tanıştırmak ve aynı zamanda Türkiye’deki başarılı üretimleri de dünya platformlarına taşıyabilmekti. Bu anlamda değişen dünya şartlarında, öncelikle bu iki temel görevimizin geçerli olduğunu düşünüyoruz. Sanatın evrensel dili yadsınamaz. Biz de imkânlarımız ölçüsünde, festival olarak amacımızı aşmadan ve kimseye de bir şey öğretmeye çalışmadan ama bir yanıyla da sanatçılara bu platformu sağlayarak üretimlerini-mesajlarını ulaştırmasına aracılık etmek istiyoruz ki aslında en temel güdümüz de bu.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    23 yıllık gazetecilik mesaimde bazen İKSV’yi naçizane eleştirsem de aracılık olarak üstlendiği yeri çok kıymetli buluyorum. (Es notu: Keşke bu festivaller Türkiye’de pek çok kente, kasabaya yayılsa/yayılabilse!) Türkiye konjonktüründe savrulurken tutunabildiğimiz birkaç güzellikten biri de bu buluşma anları; neticede eksiğiyle gediğiyle bu şehir de şehre taşan festivaller de bizim! Bu arada İKSV etkinliklerinde öğrenci biletinin 10 TL. olması ise ayrıca muazzam bir olanak. Gelenekselleşen Caz Vapuru, +1’li Gece Gezmesi ve Parklarda Caz ise şehri bambaşka fotoğraflamayı sağlayan bir diğer detay ve nefes alanları... İşte o anlarda sanırım hem yoksunluğumuzu hem de yoksulluğumuzu unutuyoruz!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Yaptığımız her şey müziktir”

     Yağmurlu ve müzikli bir orman gecesi

    Gelelim festivalin ikinci gününden bana yansıyıp da sizin payınıza düşenlere… Rotamız Parkorman. Öncelikle izninizle -emektar bir kültür sanat takipçisi olarak - içimden gelen sesi buraya iliştirmek isterim. “Nerede o eski Parkorman günleri” diyesim geliyor; ormanı doya doya hissettiğimiz, aynı anda dört beş sahnenin kurulduğu o vakitler! 90’ların sonu… Şimdi güvenlik sebebiyle ki kültür sanat kitlemiz de bir garip olduğuna mümkündür şartları daha da zorlaştırmamak adına belki ama; orman havasını hissettirmeyen konserleri, Parkorman’ın tellerle ve çitlerle çevrili konser bölümünde bize ayrılan bölgedeki yerimizde dikize yatıyoruz. Bu sene bir de yerlere futbol sahası çim döşemişler, toprakta çamur olmasın maksatlı iyi niyetli bir düşünce fakat ormanda böylesi bir sentetikliğe gerek var mıydı, bilemedim! Tüm gün beton yiyen ayaklarımız sonunda toprağa basıyordu, izin verilirse belki gerçek çimler de çıkardı, neden olmasın! Gün ortası gittiyseniz de vay halinize, güneş fena pembelendiriyor! Tabii festival alanına geçişi de uzun bir labirent gibi olan giriş hengamesinden sağ salim çıkabildiniz ise. Çantamızdaki su mataralarının ve pandemiden yadigâr küçük kolonyalarımızın girişine de izin verilmiyor. Sebep içeride ateş-kolonya ikilisiyle oynayabilme ihtimalimiz (üçüncü sayfa haberlerini düşününce ihtimaller dahilinde olduğuna haklılar da). Kolonyalar festivale kısmet olmayınca, wc mesaisinde dezenfektan olayları da başka bir boyut alıyor. Ki içeride ateşin membaı olan alkol dururken kolonya ile ateş macerasına atılmak, -yine temizinden bi- bilemedim! Yapanı yok değildir belki de; “burası fanilerin dünyası ne de olsa”! Belki bir vakitler, bizler de kültür sanat takipçileri olarak öğreneceğiz bir festivalde ne yapılması/yapılmaması gerektiğini, kim bilir! Fakat ekonomik şartların sonucu olsa gerek sanatsever sayısında azalma dikkat çekiyor. Hınca hınç alanın dolduğu vakitler çok eski değil!

    “Yaptığımız her şey müziktir”

    Gecenin öznelerine geçersek de: Etta James, Tina Turner, Betty Davis, Nina Simone, Shirley Bassey gibi efsanelerden aldığı ilhamla, derinlikli sesi ve katmanlı müziğiyle 2014’te hayatımıza giren (Ocak ayında çıkardığı son albümü Child of Sin ile de bir kez daha hastası olduğumuz) Sharon Kovacs; otuz yıl öncesine selam gönderen bir performansla, ilk İstanbul Caz Festivali’nde de izleyicilerle buluşan, vurmalı çalgılardaki progresif vizyonuyla dünya çapında öncü kabul edilen Okay Temiz ve söz yazarı, besteci Riff Cohen… Müzikseverlerin yakın kadrajındaki Riff Cohen & Okay Temiz “The Ritual” projesinin ilk kez dinleyici karşısına çıktığı bu konserden önce sahnede endam edense son dönemde özellikle Mabel Matiz ile işbirliği yaptığı “Antidepresan” şarkısıyla adından bahsettiren söz yazarı ve besteci Mert Demir...

    Ezcümle, yağmurun orman havasında meşke gelerek bünyelerimizi ferahlattığı, müzikli; her şeyden önce eğlenceli ve keyifli bir festival gecesini daha belleğimize aldık. İzer’in dillendirdiği gibi, umarım daha nice seneler böyle güzel festivallerde bir araya gelir, hep beraber oluruz! Bu yüzden de var olanlara sahip çıkmalı ve arkasında durmaya devam etmeli, en azından elimizden geldiğince…

    “Yaptığımız her şey müziktir”

    Festivalin programına göz atarsak da bir maniniz yoksa güzergâhınıza aldığınızda mesut olacağınız konserler şöyle: 12 Temmuz’da The Lumineers / Adamlar; 14 Temmuz’da Youn Sun Nah Quartet / Deniz Taşar; 17 Temmuz’da Fatoumata Diawara; 18 Temmuz’da Lizz Wright / Elif Sanchez; 19 Temmuz’da da ‘festivalin 30. yılında İstanbul cazının üç kuşağı” İmer Demirer Trio feat. Ali Perret / Selen Gülün Blue Band / İpek Göztepe Quintet. Ve kaçırılmaması gereken bir buluşma ise parklarda caz adı altında 16 Temmuz’da, saat 17.00’den itibaren Şişli Habitat Parkı’nda (ücretsiz olarak) gerçekleşecek. Sabahtan saat 11.00’de ise Caz Vapuru, Kabataş İskelesi’nden kalacak.

    *Festival programını tüm ayrıntılarını içeren festival e-broşürü festivalin web sitesinden incelenebilir. *Festivalin tüm programı için: caz.iksv.org

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow