“Üçüncü ve bence en önemlisi çocuk- ebeveyn ilişkisi ilk 18 ay içinde ‘sağlıklı’ şekilde kurulamıyor ise bunun sonradan telafisi neredeyse imkânsız olması. Bir bebek ile tensel temas çok önemli. Zira bireyin nörolojik gelişiminin en önemli yapı taşlarından biri ona ‘dokunulması’dır. Mesela, çocuk parmağını incitir, ebeveyne gelir. Ebeveyn parmağı öper ve bir anda çocuğun ağlaması kesilir. Çünkü ‘tensel’ temas kurmak; dokunmak, öpmek, sarılmak, mutluluk hormonu salgılatır, çocuk ile bağı güçlendirir. Bunca yıl çocuk ile duygusal ve dahi tensel temas sağlanmamış ise o anne- babanın çocuğuna ‘yabancı’ olması mümkündür. Böyle bir noktada- hele de kişi tanınmış ise- ‘Bu çocuk bana hangi amaçla yaklaştı?’, ‘Beni kullanacak mı?’ diye düşünebilir.”
BABA FİGÜRÜNÜN ÖN GÖRÜLEN GİBİ KUCAKLAYICI OLAMAMASI BÜYÜK YIKIM
Gelelim Metin Akpınar olayına. Bildiğimiz kadarı ile 14 yıl önce varlıklarını öğrendiği kızlarına maddi- manevi destek oluyor ama yasal olarak hiçbir zaman “soy bağı” kurulması, kızların toplum nezdinde kabulü ile alakalı bir girişimi olmuyor. “Bu durum kızlar için öylesine zor ki” diyor Dr. Duygulu, şöyle de devam ediyor: “6 yaşına kadar, bakımevinde büyüyen- anne neden terk etti bilmiyoruz- 2 kardeş var. Hayat belli ki adil davranmamış. Neyse ki Nebioğlu gibi dünya güzeli bir çift, evlat edinmiş ve bugünlere gelmişler. Zaten toplum vicdanına değen ve abartılı tepkiler vermemizin nedeni de bu. Çocukların yaşamış olabileceği acılar, yoksunluklar... Yıllar sonra biyolojik babanı buluyorsun ve o kişi Metin Akpınar. Yani toplumun ‘örnek’ aldığı, ‘kucaklayıcı’ bir figür ve o figür temsil ettiği değerlerle çelişiyor, kızları için- ön görülen gibi- kucaklayıcı olamıyor. Bu gerçekten de kabulü zor bir durum.”