hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Dikkat! Bu deodorantlar hormonal sorunlara yol açabilir

    Dikkat Bu deodorantlar hormonal sorunlara yol açabilir
    expand
    KAYNAK DHA

    Bazı deodorantların içinde bulunan alüminyum ve paraben gibi maddelerin hormonal sorunlara neden olabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, “Vücutta depolanarak hormonal sorunlara yol açtığı bildirilen paraben deodorantlarda düşük konsantrasyonlarda bulunsa da mümkün olduğunca parabensiz ürünlerin tercih edilmesi önerilir” dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bazı deodorantların içinde bulunan alüminyum ve paraben gibi maddelerin meme kanseri ve Alzheimer’a sebep olabileceği iddialarını da değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı “Bu ilişkiyi kesinleştiren bilimsel bir veri henüz bulunmamasına rağmen meme kanseri ve Alzheimer gelişme riski yüksek kişilerin alüminyum içermeyen deodorantları tercih etmeleri önerilir” diye konuştu.

    Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, günümüzde sıkça kullanılan kozmetik ürünlerin başında gelen deodorantlara ilişkin açıklamalarda bulundu.

    UZUN SÜRELİ KULLANIMDA KOLTUK ALTI KOYULAŞABİLİR

    Dr. Öğr. Üyesi Gürkan Yardımcı, günümüzde antiperspiran bazlı deodorantların bulunmasının avantaj sağladığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

    “Çoğunlukla koltuk altı ve kasıklarda bulunan apokrin ter bezleri doğumdan itibaren bulunsa da ergenlik döneminden önce aktif değildir. Ergenliğin başlamasıyla aktifleşmeye başlayan bu bezlerden kokulu ter salgısı salgılanır. Deri yüzeyinde yaşayan bakteriler sayesinde bu salgılardan kötü koku oluşabilir. Terlemeyi azaltmak için antiperspiranlar, koku oluşumunu engellemek için ise deodorantlar tercih edilir. Bu durumun ergenlikten sonra başlaması nedeniyle deodorant kullanım yaşı çoğunlukla ergenlikten sonradır. Temel içerik olarak antibakteriyel ajanlar ve güzel koku içeren deodorantlarda bulunan alkol bazlı maddeler bakterilerin sayısının azalmasını sağlar. Ancak ürün içeriğinde bulunan bu kimyasal maddelere bağlı olarak bazen yanma, batma, kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık ve sulanma gibi belirtiler oluşabilir. Bu belirtilerin aşırı derecede olduğu durumlarda başta egzama olmak üzere bazı dermatolojik hastalıklar ortaya çıkabilir. Uzun süreli deodorant kullanan bazı kişilerde koltuk altı koyulaşması ile karşılaşılabilir. Alerjik bünyeli kişilerde deodorant kullanımı sonrası alerji gelişebileceği unutulmamalıdır. Şüpheli durumlarda alerji testi yapılmalı ve alerjiye sebep olan içerik tespit edilmelidir.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    MEME KANSERİ VE ALZEİMER İLE İLİŞKİSİ KANITLANMADI

    Son yıllarda deodorantların içinde bulunabilen bazı maddelerin özellikle meme kanseri ve Alzheimer hastalığına sebep olabileceği iddiasını ise Dr. Öğr. Üyesi Yardımcı, şu şekilde değerlendirdi:

    “Özellikle alüminyum içeren ürünlerde bu hastalıkların sıklığında artış olabileceği öne sürülse de bu ilişki henüz netlik kazanmadı. Deriden emilerek vücuda giren alüminyum tuzlarının östrojen benzeri etki ile meme kanserini riskini arttırdığı iddia edildi. Alzheimer hastalığı gelişimi için risk faktörlerinden biri kabul edilen alüminyumun yine uzun süreli deodorant kullanımı sonrası vücutta birikerek hastalığa sebep olabileceği iddia edildi. Bu ilişkiyi kesinleştiren bilimsel bir veri henüz bulunmamasına rağmen meme kanseri ve Alzheimer hastalığı gelişme riski yüksek olan kişilerin (genetik yatkınlık, aile öyküsü, çevresel faktörler) alüminyum içermeyen deodorantları tercih etmeleri önerilir. Deodorantlarda bulunabilen bir diğer içerik ise parabendir. Vücutta depolanarak hormonal sorunlara yol açtığı bildirilen paraben deodorantlarda düşük konsantrasyonlarda bulunsa da mümkün olduğunca parabensiz ürünlerin tercih edilmesi önerilir. Yine meme kanseri hücrelerinde paraben olduğu gösterilse de deodorantlarda bulunan parabenin meme kanserine yol açtığı ile ilgili bir kanıt bulunmuyor. Özetle günümüzde oldukça sık kullanılan deodorantların oldukça güvenli olduğu kabul edilmekte olup herhangi bir endişeye yol açacak durumun olmadığı ve özel durumlar haricinde doğal içerikli ürünlerle değiştirilmeye gerek olmadığı kabul edilir. Ancak kişisel tercih nedeniyle ya da ürün içeriğindeki maddelere bağlı hassasiyet sebebiyle daha doğal içerikli ürünler tercih edilebilir.”

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow