Gribin influenza virüsünün neden olduğu, genellikle yıl içerisinde sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başına kadar olan dönemde daha sık görülen oldukça bulaşıcı bir hastalık olduğunu kaydeden Aydın, riskli grup için hastalıktan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin grip aşısı olduğunu hatırlatarak, antibiyotiklerin grip ya da soğuk algınlığı tedavisinde herhangi bir yararı olmadığını söyledi. Aydın, “Ateş (koltuk altından ölçülen 38 C ve üzeri), titreme, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve tıkanıklığı, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, şiddetli halsizlik, ishal, nadiren kusma, ishal belirtilerinden biri veya birkaçı hastalarda görülebilir. Küçük çocuklarda dikkat edilmesi gereken ek belirti huzursuzluk, iştahsızlık ve uyku halidir. Solunum yolu virüsleri temel olarak bireylerin öksürme, hapşırma ve konuşma esnasında yaydıkları damlacıkların sağlıklı bireyler tarafından solunum yoluyla alınmasıyla bulaşmaktadır. Hasta kişinin öksürmesi ya da hapşırması sonucu etrafa virüs içeren milyonlarca damlacık dağılır. Bu damlacıkların enfekte bireylerin 100-180 cm (1-2 metre) uzağına kadar yayılabildiği gösterilmiştir. Az da olsa bu damlacıkların bulaştığı yüzey ve nesnelere temas edildikten sonra ellerin ağız, burun veya göze sürülmesi ile de bulaşabilmektedir. Tokalaşma, öpüşme, bir metreden fazla yaklaşarak konuşma önemli bulaş yollarıdır. Kapı kolu, masa, bardak vb. yüzeylerde virüs 2-8 saat canlı kalmaktadır. Hasta kişiler belirtilerin ortaya çıkmasından 1 gün öncesinden başlayarak hastalığın ortalama 5-7'inci günlerine kadar bulaştırıcıdır. Grip, bebeklik döneminden yaşlılığa kadar tüm yaş grubunu etkilemektedir. Bununla birlikte risk grubunda yer alan kişilerde hastalık diğer kişilere göre daha ağır seyredebilmektedir. Bu kişilerde zatürre, bronşit, sinüzit, orta kulak iltihabı ve oldukça nadiren beyin ve sinir sisteminde hasar oluşması, kalp kası hasarı gibi ciddi tablolara neden olabilir” diye konuştu.