Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Büyükgöl, duyusal ve bilişsel merkez olan beynin insanları diğer canlılardan ayıran en önemli organlardan biri olduğunu ifade ederek, "Milyarlarca hücreden oluşan beyin karmaşık bir sisteme sahiptir. Sara olarak da bilinen epilepsi, beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel aktivitelerinin fiziksel veya kimyasal nedenlerden ötürü geçici olarak kontrol dışına çıkması ve bunun sonucunda meydana gelen tekrarlayıcı ve kısa süreli hareket, duyu veya bilinç bozukluğu ile tanımlanan nörolojik bir hastalıktır" dedi.
"Saklanma oranları çok yüksek olduğu için ancak yüzde 20’sine teşhis konulmaktadır"
Gerçek epilepsi hastalarının sadece yüzde 20’sinin doktora başvurduğu söyleyen Doç. Dr. Hüseyin Büyükgöl, "Klinik deneyimlere göre, saklanma oranları çok yüksek olduğu için ancak yüzde 20’sine teşhis konulmaktadır. Bunun da muhtemel nedeni bu hastalıkla ilgili çeşitli, farklı inanışların olmasıdır. Hurafelerden kaynaklı cinlerle ilişkilendirilmekte olup, epilepsi bir ruh hastalığı veya delilik olarak nitelendirilmektedir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür. Epilepsi her yaşta ortaya çıkabilirken, sıklıkla yaşamın ilk yıllarında ve 60 yaşından sonra görülmektedir. Epilepsi nöbetlerinin çok farklı türleri vardır. Halk arasında epilepsi veya sara dendiği zaman anlaşılan tonik-klonik nöbetlerin yanı sıra bazı hastalarda, yakınlarının bile fark edemediği epilepsi nöbetleri görülebilmektedir. Nöbetin türüne göre birkaç saniye ya da birkaç dakika sürebilir. Bu nöbet tipleri, hangi ilacın kullanılması gerektiği hakkında bize yön verebilmektedir. Her hastanın nöbeti kendine özgü özellikler taşıyabilir. Bu yüzden bazı hastalarda epilepsi tanısı konmayabilir ya da başka hastalıklara bağlı oluşan bozukluklar yanlışlıkla epilepsi tanısı alabilmektedir. Ama gelişen tanı yöntemleri ile bu durum giderek azalmaktadır" diye konuştu.