Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabette, pankreas yeterince görev yapamıyor dolayısıyla salgıladığı insülin miktarı yetersiz kalıyor. Ya da dolaşımdaki insülin yeterince etkin olmadığından kandaki şeker düzeyi düşürülemiyor. Hastalığın kendini ağız kuruluğu, çok sık idrara çıkma, bol su içme ihtiyacı ve giderek artan bir halsizlikle gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Berrin Karadağ, “Başta idrar yolu enfeksiyonu olmak üzere, sık hastalanma, mantar enfeksiyonu oluşumu da kolaylaşır. Bu şikayetler var ve bir de ailede şeker hastalığı öyküsü mevcutsa, ilk aklımıza gelmesi gereken şey, diyabet olmalı. Kilolu yaşlılar, ailede şeker hastalığı öyküsü olanlar, yüksek tansiyon hastaları, kan yağları yüksek olan ve yeterince hareket etmeyen yaşlılar daha büyük risk altında” diyor. Prof. Dr. Berrin Karadağ, her yıl en az bir kez açlık kan şekeri taraması yaptırılmasını önererek diyabetin görünmeyen riskleri de beraberinde getirdiğini kaydediyor. Diyabetin tedavi edilmemesi halinde yüksek kan şekeri düzeyine bağlı olarak birçok organda hasar, kalp krizi, böbrek yetersizliği ve buna bağlı olarak diyaliz ihtiyacı, görme kaybı, ayak yaraları gibi birçok soruna kapı araladığını anlatan Prof. Dr. Karadağ, şöyle devam ediyor:“Tıpkı yüksek tansiyondan korunmada olduğu gibi uygun beslenme, diyet, şekerli gıdaların azaltılması, kilo verme, spor yapma, sigara ve alkolün bırakılması ve doktorun önerdiği tedaviye uyum ile diyabet ile de başa çıkmak mümkün. Diyabet hastaları en az 6 ayda bir doktor kontrolüne gitmelidir. Ek olarak göz, böbrek ve kalp kontrollerini de herhangi bir şikayetleri olmasa bile yılda bir kez ihmal etmeden kontrol ettirmeli.”