hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    31 yıl sonra Diyarbakır'da

    31 yıl sonra Diyarbakırda
    expand

    Kürt siyasetçi ve yazar Kemal Burkay yıllar sonra geldiği Diyarbakır'da havaalanında yaklaşık 150 kişilik grup tarafından karşılandı. Kemal Burkay, yaptığı açıklamada, "Her iki taraf da silahları susturmadan barış gelmez" diyerek, güvenlik güçlerinin operasyonları durdurmasını istedi.

    Kürdistan Sosyalist Partisi'nin (PSK) eski lideri Kemal Burkay, yasaklı olduğu için İsveç'te yaşadığı 31 yılın ardından 30 Temmuz günü Türkiye'ye geldi. Bugün Diyarbakır'a gelen Burkay, havaalanında Kürtçe, 'Ülkene hoşgeldin' ve üzerinde ünlü 'Gülümse' adlı şiirinin yeraldığı 'Özgürlük ve barışın sembolü hoşgeldin' yazılı pankankartlarla karşılandı. Çiçek verilen Burkay'ı karşılayanlar, Kuzey Irak'ta Bölgesel Kürt Yönetimi'nin kullandığı bayrağı açtı. Karşılayan grup, Burkay'ın güvenliği için bulunan sivil polis ekibinin uzaklaşmasını istedi, ancak polisler yakın korumayı sürdürdü. İsceç'ten geldikleri söylenen 16 kişilik grup da Burkay'ın yanından ayrılmadı.

    Karşılamada, Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı Bayram Bozyel'in de bulunurken, Burkay alkış ve zılgıtlar arasında yaptığı Kürtçe kısa açıklamada basına ve karşılamaya gelenlere teşekkür etti. Burkay daha sonra geniş güvenlik önlemleri altında kalacağı Kervansaray Oteli'ne geçti ve burada açıklamalarda bulundu.

    Burkay, Kürtçe ve Türkçe yaptığı konuşmada, 31 yıl sonra Diyarbakır'da olmaktan mutlu olduğunu belirterek, "Gittiğim zaman ayrılığın bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Mümkün olsa bir yıl içinde dönerdim. Ne yazık ki ülkedeki durum demokratik olmayan ortam 12 Eylül'ün yarattığı sistem uzun ömürlü oldu. Ne yazık ki bunu kısa zamanda değiştiremediler. Böyle olunca hem içerdekiler işkencelerde cezaevlerinde çok büyük acılar yaşadılar. Bizde yurt dışındakiler ülkemize dönemedik" dedi.

    Türkiye'ye dönüşünün, ülkede önemli bir değişim olduğunu gösterdiğini kaydeden Kemal Burkay, "Bu değişimi küçümsememek lazım. Yani belli bir dereceye kadar düşüncelerimiz özgürce söyleyebiliyoruz, Kürt sorununu tartışabiliyoruz. Kürtçe tv kanalı var. Bir siyasi parti federasyonu savunuyor. Bir başka siyasi parti özerkliği talep ediyor. Bunun gibi olumlu sayabileceğimiz gelişmeler var ama çağdaş anlamda demokratik topluma ulaşabilmek için yapılması gereken çok şey var" diye konuştu.

    Kemal Burkay, Kürt sorununa eşitlik temelinde çözüm istediklerini belirtirken, "Bu olursa her iki halk Kürtler ve Türkler barış içinde bu ülkede yaşayacaklardır. Bu kanın dökülmesi ile son bulacak. Biz daha şimdiden silahların iki taraflı susturulmasını akan kanın durması için, diyalog ortamının başlaması barışçıl bir çözümü başarabilmek için silahların susması gerekiyor. Kanımca atılması gereken ilk adım silahların susmasıdır" dedi.

    12 Haziran seçimlerinden önce doğan umutların uzun sürmediğini yeniden şiddet eylemlerinin başladığını anlatan Burkay, sözlerini şöyle sürdürdü:
    "Silahlar susmadıkça ülkeye barış gelmez ve sorunlara çözüm bulamayız. Kendi payıma bu konuda sorumluluk duyan, gerçekten barış isteyen özgürlük isteyene çağrıda bulunmak istiyorum. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Ben umuyorum ki artık bu şiddet sürecinin son aşamalarını yaşıyoruz . Yani sonuna gelmiş olarak düşünüyorum ama acılı oluyor bu. İnişli ve çıkışlı oluyor. Eğer çaba sarfedersek diyalog süreci başlar, kan durur. Kürt halkı bu diyalog sürecinde taleplerini daha rahat şekilde dile getirecektir. Her iki halkın özgürce yan yana yaşamasını böylesine özgürce sağlayabiliriz. Bu ülkeye çağdaş demokrasiyi getirebiliriz. Beklediğimiz budur."

    Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Burkay, Türkiye'de herhangi bir partide genel başkanlık yapmayı düşünmediğini, Kürt sorununun çözümünün ötelenmemesi için çaba sarfettiğini söyledi. Kendisini davet eden Demokratik Toplum Kongresi'nde siyaset yapmayı şuan düşünmediğini belirten Burkay, Türkiye'ye belil risbkleri göze alarak geldiğini söyledi. Burkay, hükümetle BDP arasındaki gerilime ve söylemlerdeki uslübu anlam veremediğini kaydetti. BDP'nin boykotu bırakıp Meclis'e girmesini isteyen Burkay, bu konuda şöyle dedi:

    "Seçimlerden sonra iyi bir fırsatın yakalandığını düşünüyorum.  Ama bildiğiniz gibi bir kere başta bana göre hatalı bir adım atıldı ve Parlamento boykot edildi. Haklı olabilirlerdi bir yönüyle. Milletvekillerinin parlamentoya girmemesi konusundaki eleştirilerinde haklı olabilirler ama keşke yasalar engellemeseydi ve parlamentoya girebilselerdi. Bana göre BDP parlamentoya girmeli ve yeni anayasanın çok daha kapsamlı ve Kürt sorunu çözümüne yönelik yapılması için çaba sarf etmeli. Ne yazık ki boykot ortamı gerginleştirdi. Sayın Başbakan'ın demeçleri de sertti o dönemde daha kucaklayıcı olabilirdi. En azından boykotun geri alınmasını etkileyecek şekilde olabilirdi. Silvan'da kamuoyunu sarsan çok gergin bir ortam oluştu. Biz barış için bir fırsat yakalandığını düşünürken, silahların susması için bir fırsat yakalandığını düşünürken şimdi çok gergin bir ortama düştük. Bu çok talihsiz bir durum. Buna rağmen umutsuzluğa düşmemek lazım bu engelleri aşmak için herkesin çaba sarf etmesi gerekiyor."

    Kemal Burkay, bir soru üzerine kendisini karşılamaya havaalanına BDP'den kimsenin gelmemesinin önemli olmadığını belirterek, "Ben kimsenin düşmanı değilim. BDP'li arkadaşlar da Kürtlerin hakları için mücadele ediyor. Siyaset tek renk değildir, renklidir" dedi.

    Diyarbakırz temaslarında BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş ile de görüşeceği anlatan Keml Burkay, KCK/TM davasında anadilde savunmanın engellenmesi ve yeni operasyonlarda 1400 kişinin gözaltına alınabileceği yolundaki haberlere ilişkin şunları söyledi:

    "KCK operasyonlarını yanlış buluyorum. Biz silahların tümden susturmak için çaba gösterirken, yani dağdaki silahlı insanları düze indirmek için düze indirirken bunun için siyasetin yolunu açmak gerekirken siyasetin içinde olan belediye başkanları ve partililerin tutuklanması bana yanlış geliyordu. Bunun çözüm sürecine hizmet etmeyeceğini söyledim daha önce de. Biz bir kez bu insanların ana dillerinde savunma yapmalarını en doğal hakları olarak görüyoruz. Bu hak kendilerine tanınmalı. Biz Kürtçenin eğilim dili olmasını istiyoruz ve kamuda her alanında özgürce kullanılmasını istiyoruz. Eşitlik özgürlük olacaksa böyle olmalı. KCK davası da önümüzdeki süreçte çözümü gereken bir olaydır ve bütünün bir parçası olarak görmek gerekiyor. Eğer silahları susturabilirsek eğer bu yönde ortamı yumuşatıcı adımlar atabilirsek siyaset normalleşirse inanıyorum ki böyle bir aşamada ilk işlerden biri de yasal zeminin daha da iyileştirilmesi ve KCK'dan tutuklu olanların serbest bırakılması ve yurt dışındaki insanların yurda dönmesidir. Şiddetin dozajını arttırmak ve şurayı burayı bombalamak çözüme katkı sunmaz. Sorunun çözümü şiddetin her iki taraftan da durmasına bağlıdır."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow