hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Baykal: "Niyet ayrıştırma!"

    Baykal: Niyet ayrıştırma
    expand

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin Kürt meselesi konusunda birşeyler yapma sorumluluğunu yüklendini, ancak bunun İmralı'ya karşı olduğunu söyledi. Baykal, 'Niyet kaynaştırma değil ayrıştırma'' dedi. Baykal, asker-sivil ilişkilerindeki gerilim için de, "Türkiye yeni bir Dolmabahçe mutabakatını mı bekleyecek?" diye sordu.

    Partisinin grup toplantısında konuşan Baykal, irtica eylem planı iddiası ve askere sivil yargı yolunu açan yasa ile ilgili yorumlarda da bulundu.

    HÜKÜMETİN KÜRT AÇILIMI
    Baykal, bir süredir Kürt konusunda bir arayışın, açılımın oluşturulmakta olduğu izlenimi verildiğini, ancak ne yapılmak istendiğine dair somut açıklama yapılmadığını söyledi.

    "Açıklama yapılmamış olması, kafalarında yapmak istedikleri bir şey olmadığı anlamına gelmiyor" diyen Baykal, "Herhalde bir şey var. Ama onu söylemeye cesaret edemiyorlar. Bunu telaffuz etmenin sorumluluğunu almak istemiyorlar. Peki söylemeye cesaret edemeyecekleri şeyi niye çözüm diye kafalarında tutuyorlar. Bu, Türkiye'nin iç dinamiklerinin ötesinden kaynaklanan bir bekleyiş, talep ile ilgili olabilir. Birileri bir şey yapın demişse onu yapmak durumundalarsa, bunu paylaşmaya, destek almaya gayret ediyorlar demek. Kendilerinin dahi kuşkuları olduğu, içlerine sindiremedikleri çözümü, Türkiye'ye kabul ettirme gayretindeler" dedi.

    "Sıkıntıdalar, yapmak zorundalar galiba. Yapmayı deneyecekler ama 'imdadımıza birileri gelse' diye çırpınıyorlar. İmralı çıkıp konuşacak... Başbakan ister itiraf ister itiraz etsin. 15 Ağustos İmralı açıklaması kafasının arkasında hareket noktasıdır" diyen Baykal, "Onu temel alan bir arayış içine girmiştir. Bu yanlış kurgudur" diye konuştu.

    Bu konuda izlenen yöntemin sakıncılı olduğunu ifade eden Baykal, Türkiye'nin bu olayı ciddi kaygıyla izlediğini ifade etti. Konuyla ilgili çalıştayın Polis Akademisinde yapılmasını da eleştiren Baykal, ciddi tartışmalara yol açacak bir açılımın çıkış mekanı olarak Polis Akademisinin seçilmesinin, yanlış ve garip olduğunu kaydetti.

    ETNİK KİMLİK
    Türkiye'yi "kaynaştıracak değil, ayrıştıracak" şeylerin ortaya çıkmasında endişe ettiğini belirten Baykal, "Ayrıştırmamak lazım. Ayrıştırmayacağız diye onun kimliğini inkar etmek lazım değil. Bu yanlış. Bunun yanlış olduğunu 30 yıl öncesinden beri söylüyoruz. Türkiye bir ırk, kan devleti değil siyasi bilinç devletidir. 'Türkiye'de devlet etnik kimlikleri görmez, etnik kördür' dedik. Devlette; hukuk, hak, yurttaşlık olur. Sana ne etnik kimlikten. Kimse kim, vatandaş ise bitti... Ama insan, ben vatandaşım, Arnavutum, Kürdüm, Arabım diyebilir. Bunu özgürce yaşar. Bu devlete, millete husumet değildir. Yeter ki Türkiye'yi yönetenler o hale getirmesinler" şeklinde konuştu.

    Bölgede yaşayan insanların bazı konularda kendilerini dışlanmış gibi hissettiklerini, bunda haklı oldukları tarafların bulunduğunu belirten Baykal, önemli olan bu sorunların çözümünün yapılması olduğunu kaydetti. Baykal, bunun için, öncelikle eğitim sisteminin yenilenmesi, özellikle çocuklara, gençlere iyi bir eğitim verilmesi, bölgede ekonomik ve sosyal yaşamın iyileştirilmesi gerektiğini söyledi.

    Bölgedeki gençlerin kaderlerine razı olmadıklarını belirten Baykal, "İyi ki de olmuyorlar. Çünkü Türkiye'yi onlar daha ileriye götürecekler" dedi. Baykal, bu enerjinin iyi kullanılması gerektiğini ifade etti.

    MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMİ
    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Meclis Başkanı seçimi, TBMM'ye yakışan yöntemlerle olamayacak. AKP'nin, kendi iç sürecinde belirlediği AKP'li başkanın seçimi olacak" dedi.

    Baykal, daha önce Meclis Başkanı'nın uzlaşma yolu ile seçildiğini, ancak Erdoğan'ın bunu değiştirme kararı aldığını ileri sürdü. AK Parti'nin bu seçimi, grup içi meseleyi kararlaştıracakmış gibi davrandığını iddia eden Baykal, "Son anda aday tebliğ edildi. Başbakan bu kararı, kendi kriterlerine, Tayyip Erdoğan kriterlerine göre alıyor. (Vay sen Cumhurbaşkanı seçimi sırasında benim istediğim açıklamayı yaptın mı yapmadın mı?) ölçüleri devreye giriyor. Başbakan, kişisel hegemonya anlayışını, Meclis Başkanı kürsüsüne kadar taşıyor" diye konuştu.

    Baykal, seçimin, TBMM'nin kendisine yakışan yöntemlerle olmayacağını, AK Parti'nin kendi iç sürecinde belirlediği, AK Parti'li başkan seçimi olacağını iddia etti. Bunun üzücü olduğunu belirten Baykal, Türkiye'deki bloklaşmanın, Başbakan tarafından TBMM içine taşındığını savundu.

    YARGI SİYASET İLİŞKİSİ
    Hükümet'in, başından beri yargıyı, kendi kontrolünü sağlayacak şekilde politize etmek amacı içinde olduğunu öne sürdü.

    Deniz Baykal, Hükümet'in, yargıyı siyasi kontrol altına alma gayreti içinde olduğunu, bunun kaba bir uygulama haline dönüştüğünü savundu. Türkiye'de, yargı-siyaset ilişkisiyle ilgili üzüntü verici olaylar yaşandığını ifade eden Baykal, bunun Ergenekon davasıyla somutlaştığını söyledi.

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ergenekon davasıyla ilgili, "savcı arıyoruz" ifadesinde bulunduğunu iddia eden Baykal, "Daha sonra aradığı savcıyı buldu herhalde" dedi.

    Baykal, Ergenekon davasının nasıl bir nitelik taşıdığının görüldüğünü, herkesi rahatsız eden uygulamaların yaygınlaştığını öne sürerek, Türkiye'de ilk kez bir davanın bu kadar politize edildiğine tanık olunduğunu söyledi.

    Türkiye'de ilk defa, dava devam ederken tutuklamaların yapıldığını, ek iddianamelerin hazırlandığını belirten Baykal, uluslararası hukuk kurallarının ihlal edildiğini kaydetti.

    Türkiye'de bir hukuk tartışması yaşandığını ifade eden Baykal, "Bu tartışma çerçevesinde, bazı yazar ve düşünürlerin bir kısmı iyi niyetli olarak, siyasetçilerin yargıya üye seçmesinin doğal karşılanması gerektiğini, bunun evrensel uygulama olduğunu ifade ediyor. Türkiye'de siyaset-yargı ilişkisinde yerine oturmamış çok nokta var. Türkiye'de siyasetçi hesabını verebilir bir insan haline dönüşebilmiş değil" dedi.

    "Milletvekilli dokunulmazlığı, dünyada olmadığı kadar kapsamlı. Siyasetçi, yargıdan kaçan insan. Pek çok kesim, yargı kaçağı durumunda. Yargıya çıkabilme cesaretini gösteremez haldedir" diyen CHP Genel Başkanı, "Örnek gösterilen falan ülkede, hesabını vermesi gerektiği halde yıllarca bundan kaçınmış bir tek siyasetçi var mı? Aylarca Zahit Akman'ın kovuşturmasını engelleyenlere, Türkiye'de "sen Anayasa Mahkemesine adam seç" diye yetki mi vereceksin? Başbakan, hukuka olan ilgisini Ergenekon davasında savcı olarak ortaya koymuştu, şimdi Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) fiili başkanı haline dönüştü" ifadelerini kullandı.

    Baykal, bir Anayasal kurum olarak HSYK ile Adalet Bakanlığının, karşılıklı çatışır hale geldiklerini ifade etti.

    ERGENEKON DAVASI SAVCILARI
    Ergenekon davasındaki savcılarla ilgili yüzlerce şikayet olduğunu belirten Baykal, buna rağmen, bir tek soruşturma açılmadığını kaydetti. Baykal, soruşturma açmayanların, "Bunları niye alalım, bunlar hakkında soruşturma yok" dediklerini ifade etti.

    Hiçbir davanın hakime ya da savcıya endeksli olamayacağını belirten Deniz Baykal, hukukun mücerret, soyut, evrensel ve gayri şahsi olduğunu belirterek, "Dosyanın gereği neyse o olacak, 'Hayır ben dosyayı imal edeceğim' diyorsan, sen hukukun peşinde değilsin" diye konuştu. Türkiye'de hukukun, Hükümet'in etkisiyle siyasallaştığını, bunun, Başbakan Erdoğan'ın yargıyı vesayet altına alma anlayışının bir parçası olduğunu öne süren Baykal, "Bu, onun siyasi karakteri haline geldi" dedi.

    İRTİCA EYLEM PLANI

    Baykal, "Silahlı Kuvvetler ile ilgili tartışmaların üstü örtülmüş gibi görünüyor. Ortaya atılan iddialar hangi noktadadır, ne olmuştur, bunu hepimizin öğrenmesi gerekir" diye konuştu.

    Yaz başlarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çok büyük iddialarla TSK'da kendisine karşı bir komplonun, bir darbe hazırlığının yapılmakta olduğunu, bunun belgesinin ele geçirildiğini, o belgeden yola çıkarak konuyu sonuna kadar takip edeceklerini ve bunun hesabını soracaklarını söylediğini anlatan Baykal, ortaya da bir belgenin yansıdığını hatırlattı.

    Belgenin, TSK'da önemli noktalarda görev yapan bir albayın (Dursun Çiçek) imzasını yansıttığını, belgede, "AKP'ye karşı bir ciddi tertibin yapılmakta olduğunu ifadeler yer aldığını" anlatan Baykal, "Tabii Başbakan'ın birden bire bu konuyu böylesine ciddiye alarak, önemseyerek ortaya çıkması, parti kongrelerinde ciddi itham ve iddialar ifade etmesi, suçlamalar yapması, bütün Türkiye'yi derinden etkiledi, ilgilendirdi. Hepimiz konuya yakın ilgi gösterdik ve 'derhal el koyun' dedik. 'Eğer TSK içinde darbe hazırlığı yapan organizasyon varsa, bunu ortaya çıkarın" dedi.

    "Biz demokratik bir ülke içinde yaşamak istiyoruz" diyen Baykal, "Ama eğer ortaya attığınız, ciddiye aldığınız, varmış gibi yaptığınız, geçerli diye söylediğiniz, Başbakan düzeyinde dile getirdiğiniz ve en ağır ithamları içeren konuşmalarla kamuoyunu ayağa kaldırmaya çalıştığınız bu kampanyanın sonucunda eğer gerçekten bir darbe hazırlığı ortaya konulamazsa, eğer gerçekten Silahlı Kuvvetler resmen ya da bir grup olayın içinde yer almamışsa, o zaman bu belgeyi, bu iddiayı kimler, niçin, hangi amaçla, hangi bekleyişle ortaya atmışlardır? Bu iddianın dayanakları nerede üretilmiştir, bu belge nerede hazırlanmıştır, belgeye ciddiyet veren resmi kuruluşlar nerelerdir? Hangi resmi kuruluşlar bu bölgeyi ciddiye almış, gereğini yapmaya kalkmıştır, basına kimler bu bölgeyi duyurmuştur? Bunun derhal ortaya çıkarılması lazım. Çünkü bu, TSK gibi fevkalade önemli bur kuruma karşı, Türkiye'nin istikrar ve demokrasisine karşı bir büyük gizli tertibin işletilmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun ortaya çıkarılması lazımdır" diye konuştu.

    "Dün mutlu mutlu yemek yediler..."

    Baykal, derhal gereğinin yapılmasını istediklerini, "evet yapılacak" dendiğini, Genelkurmay Başkanının da "TSK içinde böyle bir anlayışı hiçbir şekilde barındırmayız. Böyle bir olay varsa derhal ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa da işte o zaman Türkiye, ne yapacağımızı görür" dediğini hatırlattı.

    Bu sözleri teminat olarak aldıklarını belirten Baykal, "O günden bugüne ne gelişti, ne oldu? Yani, 'eğer TSK böyle bir darbenin parçasıysa bu ortaya konulsun' dedik, konuldu mu? Dün mutlu mutlu yemek yediler Şura'da. Ne oldu? 'Eğer TSK içinde bu faaliyetlerin içinde yer alan bir cunta varsa o derhal ortaya çıkarılsın ve tasfiye edilsin' dedik. Genelkurmay Başkanı da 'barındırmam, gereğini yaparım' dedi. Şimdi hakkında o ithamlar yapılan albay, aynı görevini sürdürüyor ve bir yıl daha görevine devam etmesi gerektiğini Şura karara bağladı. Görevinin başında... Ne oldu arkadaşlar? Başbakan, Türkiye'yi neye dayanarak ayağa kaldırmak istedi? Başbakan bu komplonun neresinde duruyordu? Bilmeden mi alet oldu? Birileri de Başbakanı mı kullandı, komplo için. Eğer komploysa... Komployu kimler yaptı?" ifadesini kullandı.

    Türkiye'de son zamanlarda Silahlı Kuvvetlerin konumunu yeniden şekillendirmeye dönük pek çok düzenleme yapıldığını, bunun çok doğal olduğunu söyleyen Baykal, "Böyle bir düzenlemeye Silahlı Kuvvetlerin kendisinin ciddi katkı yaptığına tanık oluyoruz. TSK da kendi konumunun demokratik bir anlayış içinde yeniden şekillenmesi gerektiğine inanmakta ve bu doğrultudaki adımları anlayışla karşılamaktadır, hatta desteklemektedir" dedi.

    "Başka nitelik taşıyor"

    Yaşanan olayların "başka nitelik taşıdığını" ifade eden Baykal, "Yaşanan olaylar, bir çatışma, sürtüşme, yıldırma, hesaplaşma, intikam alma, bir had bildirme ihtiyacı ve anlayışı çerçevesi içinde yürütülüyor izlenimi alıyoruz. Bu, fevkalade tehlikeli ve yanlış bir yaklaşımdır" dedi.

    Türkiye'de asker-sivil ilişkilerinin rayına oturtulması gereğinin açık olduğunu, bu konuda Silahlı Kuvvetler ile Hükümet yetkililerinin bir araya gelip, neyi, nasıl yapacaklarını kararlaştırmaları gerektiğini kaydeden Baykal, " Türkiye'de yaşanan olay, bu değildir. Türkiye'de yaşanan bir çatışma, kavga, bir hegemonya iddialaşması, bir vesayet altına alma gayreti dikkati çekmektedir ve yanlış olan budur" görüşünü savundu.

    "Darbe uydurması..."

    Dünyanın her yerinde Silahlı Kuvvetlerin önemli ve saygın kurumlar olduğunu, kendi ve ülkenin kuralları içinde görevini yerine getirdiğini anlatan Baykal, "Oraya yönelik bir hegemonya altına alma gayreti, bir tasallut çabası, orayı vesayet altına alma gayreti, hiçbir yerde kabul edilebilir değildir. Türkiye'de şimdi böyle bir çabaya tanık olduğumuza herkesin dikkatini çekmek istiyorum. Bu kendisini, içi boş çıkan darbe uydurması dolayısıyla kendisini ortaya koymuştur. Ondan sonraki gece yarısı yasa baskını; hem hazırlanış biçimi, hem içeriğiyle, hem gizli kotarılışıyla bu gerginliğin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Şimdi bu tablonun düzelmesi gerekiyor. Yani, öyle 'gerginlik, yok 100 metre önden yürüyor, 100 metre arkadan yürüyor, birbirlerine surat asıyorlar' laflarıyla idare edilmez. Burası demokratik bir ülke. Herkes ne olduğunu bilecek ve birbirine de güvenecek, herkes haddini de sınırını da bilecek. Bunların netleşmesi lazım" diye konuştu.

    "Yeni bir Dolmabahçe mutabatı mı bekleyeceğiz"

    Baykal, Erdoğan ve eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasındaki görüşmeyi hatırlatarak, "Bu buluşma neyi çözmek üzere yapılmıştı? Özel bir buluşma mıydı, herhalde değildi. Üniformayla yapıldı. Neyi çözdü bu? Yani asker-sivil ilişkilerinin bundan sonra nasıl gelişeceğiyle ilgili temel mutabakat mı orada arandı? En iyi niyetli bir yaklaşım içinde bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Eğer böyleyse, daha sonraki olayların gelişmesi o mutabakatın işlemediğini bize gösterdi. Orada bir mutabakat sağlandıysa, bu ne tablo? Orada ne sağlandı? Niçin o yapıldı ve niçin o gizli tutuluyor? Kimden gizli tutuluyor? Kamuoyundan, toplumdan gizli tutuyorsunuz anladım ama kendi kurumlarınızdan da niye gizli tutuyorsunuz? Başbakan, niye onu Hükümetten gizli tutuyor, niye devletten gizli tutuyor. Niye Türkiye Cumhuriyeti tarihinden, arşivinden gizli tutuyor? O zamanki Genelkurmay Başkanı niye onu TSK'dan gizli tutuyor, niye daha sonra gelen Genelkurmay Başkanı'ndan gizli tutuyor" diye sordu.

    "'Ölünceye kadar, mezara kadar ikimizin arasında sır' böyle bir şey olabilir mi? Yapılan iş iyi bir iştiyse ya işlemedi, yani asker-sivil ilişkilerini bir mutabakatla, askeri bir demokratik denetim altına alacak bir yol haritasını orada biz kararlaştırdık, kimseyi telaşlandırmayalım, sorumluluğumuzun bilincindeyiz, böyle bir anlaşma yaptık' diyorlarsa, iyi niyetle bakarak bunu okumak istiyorum" diyen Baykal, "Gelen tablo bu değil. Ee ne olacak, ne yapacağız? Türkiye yeni bir Dolmabahçe mutabakatını mı bekleyecek? Bu sorun, sıkıntı nasıl, neyle aşılacak? Tekrar gizlice veya açıkça bir araya gelecekler, ama milleten gizleyecekler. Orada eteklerindeki taşları dökecekler, anlaşacaklar, falan. Bunu mu bekleyeceğiz? Kimin sırtından anlaşılıyor? Ne için anlaşılıyor? Kim ne veriyor, kime veriyor, niçin veriyor? Bu çok temel bir konu olarak yaşandı ve o gece yarısı kanun girişimiyle de doruğa çıktı. İlgili kurumun, ilk kez Cumhuriyet tarihinde kendisiyle ilgili çıkarılan bir kanundan haberi yok. Meclis Başkanı'nın da haberi yok. Meclis Başkanı da haberinin olmadığını söylediği için bunun bedelini ödemek zorunda kaldı" dedi.

    EKONOMİ
    Baykal, ekonomik büyümenin, Türkiye'nin sürdüremeyeceği bir noktada şekillenmeye başladığını, 2008'den beri büyüme oranlarının ciddi şekilde düştüğünü belirtti.

    Türkiye'nin büyüme açısından dünya ekonomi yarışında küme düşen ülke haline geldiğini ileri süren Baykal, "Ortalama büyüme hızını 1960'lı, 1970'li yıllarla mukayese ettiğiniz zaman çok geride kaldığını görüyoruz. Şu sırada dünyada benzer ülkelerle mukayese ettiğiniz zaman Türkiye çok daha kötü bir ekonomik büyüme performansı sergilemektedir. Bunlar çok açık gerçeklerdir" diye konuştu.

    Ekonomi yönetiminin Türkiye ekonomisine sahip çıkma ihtiyacı dahi hissetmediğini ileri süren Baykal, uzun süredir ortaya bir makro ekonomik program konulmasını söylemelerine rağmen bunun gerçekleştirilemediğini ifade etti. Baykal, ilk kez Türkiye'nin bir bütçe kriziyle karşı karşıya olduğunu savunarak, Maliye Bakanlığı ile DPT'nin yapması gereken işleri yapmadığını, 2010 yılına ilişkin hedeflerin ilan edilemediğini savundu.

    Baykal, Türkiye'nin bu ortamda çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ileri sürerek, "Bir biri ardına zam yağmurları gelmeye başladı. Nereden geliyor bunlar? Bütçe açığı var" diye konuştu.

    Türkiye'de iki seçimdeki harcamalarla mali disiplinin bozulduğunu, şimdi seçim harcamalarının bedelinin emeklinin sırtından çıkarılmaya çalışıldığını ifade eden Baykal, Türkiye'de 9 milyon emekli bulunduğunu, "AKP'nin gözünde emeklilerin ikinci sınıf vatandaş" olduğunu savundu. Baykal, emekli aylıklarına yapılan zamları yetersiz olduğu gerekçesiyle eleştirerek, "Öğrenci harçlarına olağanüstü zamlar yapacaksınız. Emekli maaşlarına yüzde 1.83 zam yapacaksınız. Yoksulluk, yeni bir AKP gerçeği olarak ortaya çıkmıştır" dedi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow