hourSON DAKİKA
left-arrow right-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    DDK, Turgut Özal raporunu açıkladı

    DDK, Turgut Özal raporunu açıkladı
    expand

    Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK), Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin raporu açıklandı. Raporda, görevi başında ve ani şekilde ölen bir cumhurbaşkanının ölümünün her zaman "şüpheli" olduğu belirtilerek, "Herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla 'akıl tutulması" denildi.

    Cumhurbaşkanı Gül'ün talimatı üzerine 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatını inceleyen DDK, raporunu kamuoyuna açıklandı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Turgut Özal'ın 17 Nisan 1993 tarihinde vefat ettiği, aile fertleri, yakınları ve diğer kişilerce ölümüyle ilgili çeşitli iddiaların zaman zaman gündeme getirildiği hatırlatıldı. Söz konusu iddiaları kapsayacak nitelikte bugüne kadar herhangi bir idari araştırma,inceleme ve soruşturmanın yapılmadığına işaret edilen açıklamada, toplumsal duyarlılıkları dikkate alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, DDK'ya 1 Ekim 2010 tarihinde, konunun ayrıntılı biçimde incelenmesi talimatı verdiği belirtildi.

    DDK'nın, Özal'ın vefatıyla ilgili yaşanan süreçte gerek Köşk yerleşkesinde gerekse Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nde yürütülen sağlık hizmetlerine dair  idari iş ve işlemlerle olayın oluş şekli ve ölüm sebebine ilişkin kamuoyuna yansıyan iddialarla ilgili tüm hususları kapsamlı şekilde araştırıp incelediği kaydedildi.

    "Otopsi ve delil tesbiti yapılmaması akıl tutulması"

    DDK'nın raporunun giriş kısmında çalışmaya ilişkin bilgiler yer alırken, birinci bölümünde Turgut Özal'ın ölümüne yönelik ileri sürülen iddialara ilişkin incelemeler, ikinci bölümünde ölüm sebebinin tespitine yönelik incelemeler, üçüncü bölümde genel değerlendirme ve önerilerle sonuç yer aldı.

    Raporda, 2010 yılında Cumhurbaşkanı Gül'ün, Kurul'a verdiği araştırma ve inceleme görevi kapsamında yapılan çalışmayla aynı yıl içinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma dışında adli ve idari makamlarca konunun kapsamlı olarak araştırılmadığının görüldüğü bildirildi.

    Raporun nihai değerlendirme ve sonuç kısmında, bahsedilmesi gereken ilk hususun döneme dair ortaya çıkan ve kısmen de halen devam eden kamu yönetiminin güvenliği ve işleyişine ilişkin tezahür eden önemli bir zafiyet ortamının varlığı olduğu belirtilirken, merhum Turgut Özal'ın görevi başında vefat eden bir Cumhurbaşkanı olduğu hatırlatıldı. Özal'ın ölümünün, uzun süreli devam eden ağır bir hastalık neticesinde ve beklenen bir ölüm olmadığına, ani gerçekleştiğine dikkat çekilen raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

    "Görevi başında ve ani şekilde ölen bir cumhurbaşkanının ölümü her zaman 'şüpheli' bir ölümdür. Bu itibarla ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla herhangi bir otopsi ve/veya Köşk yerleşkesinde delil tespiti benzeri işlemlerin yapılmamış olması tam anlamıyla 'akıl tutulması' ile izah edilebilecek bir durumdur. Öyle ki mezkur akıl tutulması dönemin ilgili devlet organlarına ve merhumun yakınlarına tam anlamıyla hakim olmuştur. Bunun sonucunda da ölüm nedeninin belirlenmesi konusunda gerek doktorlar ve aile üyelerince gerekse yargı organları ve diğer devlet ricali tarafından otopsi yapılması konusunda gerekli ihtimam ve tavır gösterilmemiştir.

    Kamuoyunda yaygın şekilde merhum Turgut Özal'ın ölümünün doğal bir ölüm olarak görülmemesi ve öldürülmüş olabileceğine ilişkin ölümün hemen akabinden itibaren geniş bir yelpazede bir takım iddiaların ortaya çıkmasının temel sebeplerinden birisisi de budur. Merhum Turgut Özal'ın ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu süre içerisinde ölümüyle ilgili ortaya atılan çeşitli iddialar hakkında bugüne kadar herhangi bir idari araştırma ve incelemeyle kapsamlı bir adli soruşturma yapılmamış olması da aynı akıl tutulmasının uzun yıllar boyunca devam ettiğine işaret etmektedir. Söz konusu akıl tutulması, esas itibariyle gerek görev başında ölen gerekse görevini yapmaya engel teşkil edecek nitelikte ağır hastalığa yakalanan devlet adamları hakkında izlenecek hukuki süreç ve yöntemlerin yazılı hukuk kuralları olarak Anayasa ve diğer mevzuatta tanımlanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu konu tamamıyla geleneğe bırakılmış olup devlet hayatımızda zaman zaman yaşanan inkıtalar nedeniyle bu konudaki gelenekler de tam olarak gelişmiş değildir."

    Raporda, gerek Turgut Özal'ın ölümü gerekse eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in hastalık sürecine ilişkin iddialar ve yaşananların bu konudaki eksikliği, zafiyeti tümüyle teyit eder mahiyette olduğu ifade edildi.

    "Sağlık personeli ve ambulans bulundurulmaması kabul edilebilir değil"

    Bahsedilmesi gereken ikinci hususun ise dönemin Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde cumhurbaşkanlarına sunulan sağlık hizmetlerinin kapasitesi ve kalitesiyle ilgili ciddi sorunların varlığı olduğuna işaret edilen raporda, merhum Turgut Özal'ın geçmiş sağlık bilgileri ve yoğun program trafiği bilinmesine rağmen derhal müdahaleye uygun ve yeterli sağlık personeli, ekipmanı ve donanımlı bir ambülansın bulundurulmamasının, kabul ve izah edilebilir bir yönetim anlayışı ve uygulaması olmadığı vurgulandı.

    Bu açıdan Özal'ın rahatsızlandığı anda kendisine ne gerekli vasıfta ilk müdahale yapılabildiği ne de uygun şekilde ve tam zamanında hastaneye götürülebildiği belirtilen raporda, söz konusu dönemde cumhurbaşkanının acil bir rahatsızlık geçirmesi anında izlenecek yöntem ve süreçlerin (ilk müdahaleyi yapacak sağlık personeliyle araç ve gerecin hazır tutulması, takip edilecek yol güzergahı ve gidilecek sağlık kuruluşu, yol emniyetiyle ilgili tedbirler, son zamanlarında yediği ve içtiği şeylerin listesi ve numunesi, kullandığı ilaçların listesi, hasta öyküsüne ilişkin bilgiler vb.) tanımlanmamış olması nedeniyle adeta herhangi bir mahallede aynı şekilde vefat eden bir insan için hane halkı ve komşularca yapılanların ötesinde bir uygulama yapılamadığı kaydedildi.

    "Özal'ın ölüm nedeni bugün itibariyle bilinmezliğini koruyor"

    Rahatsızlanma anı ve şekliyle ilgili belirsizlikler ve çelişkilerin, ölüm nedeninin tespitine yönelik gerekli otopsi ve diğer işlemlerin yapılmamış olmasının ve alınan kan örneklerine ilişkin tahlillerin akıbetinin belirsizliğinin, Özal'ın ölüm nedeninin bugün itibariyle de bilinmezliğini koruduğunu gösterdiği vurgulanan raporda şunlar kaydedildi:

    "Kurulumuzca oluşturulan Tıbbi Uzmanlar Heyetinin de ulaşmış olduğu nihai bilimsel sonuç da özet itibariyle bu istikamettedir. Tıbbi Uzmanlar Heyeti'nce ulaşılan sonuca, Türkiye'deki hastane ve laboratuvarlarla Amerika Birleşik Devletleri'ndeki hastanelerden toplanabilen ve sonradan oluşturulan sağlık dosyasıyla ulaşılması ve yıllar geçtikten sonra yapılan bir çalışma olması nedeniyle belirli bir ihtiyat payıyla yaklaşılması gerekmektedir. Ancak yukarıda ifade edilen ölüm nedeninin otopsi yapılmadan tahmini olarak belirlenmiş olması karşısında; söz konusu bilimsel incelemenin yeni bazı değerlendirme ve bulgular içerdiği de açıktır"

    Zehirlenme iddiaları

    Merhum Özal'ın öldürülmüş olduğuna ilişkin iddialar hakkında ancak sınırlı bir inceleme yapılabildiği bildirilen raporda, somut bazı olaylar ve bilgiler ihtiva eden mezkur iddialardan, özellikle merhumun zehirlendiğine ve yeterli tıbbi yardım almadığına ilişkin merhumun yakınlarınca dile getirilen bazılarının incelendiği ifade edildi.

    Özal'ın öldürülmüş olduğuna ilişkin iddiaların önemli bir bölümünün ise soyut nitelikte, daha ziyade çeşitli ulusal veya uluslararası olgular/ gelişmeler temel alınarak ortaya atılan "öldürülme nedeni" etrafında kurgulanan iddialar olduğunun görüldüğü belirtilen raporda, bu nedenle söz konusu iddiaların bu aşamada araştırılması ve ispatlanması imkanı bulunamadığı belirtildi.

    Ölüm nedeninin netleştirilmesinden sonra söz konusu iddiaların ciddiyeti, geçerliliği hakkında düşünülebileceği/ inceleme yapılabileceği ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:

    "Bu nedenle Tıbbı Uzmanlar Heyeti'nce mevcut tıbbi veriler çerçevesinde önerilen,ölüm nedeninin belirlenmesine ilişkin yöntem ve süreçlerin gerekliliğinin; raporun tespit ve değerlendirmeleri muvacehesinde merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ailesiyle yargı organlarının takdir edebileceği bir durum olduğu kanaatine varılmıştır."

    Raporda, tespit, değerlendirme ve önerilerin gereğinin yapılması için Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun'un 6. maddesi uyarınca raporun Başbakanlığa gönderilmesi gerektiği, ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na da raporun bir örneğinin iletilmesinin uygun olacağı kaydedildi.

    "12 kişilik tıbbı uzmanlar heyeti oluşturuldu"

    Raporda, Özal'ın vefatından önceki sağlık durumunun belirlenmesi, bunun vefatına etkisi, vefatı sırasında uygulanan tıbbi müdahalenin yerindeliğinin incelenmesi, kayıtlarda gösterilen ölüm sebebinin değerlendirilmesi ve başkaca bir ölüm sebebi ihtimalinin araştırılması için "kardiyoloji, kalp damar cerrahisi, anesteziyoloji ve reanimasyon, üroloji, iç hastalıkları (nefroloji-gastroenteroloji), tıbbi farmakoloji, biyokimya ve adli tıp" uzmanlarından oluşan 12 kişilik "Tıbbi Uzmanlar Heyeti" oluşturulduğu bildirildi.

    Öte yandan Özal'ın rahatsızlanma anı, hastaneye götürülme süreci ve hastanede yapılan işlemlerin berraklaştırılmasıyla öldürüldüğüne dair iddiaların araştırılmasında yaşanılan güçlüklerle kısıtlamalara da raporda yer verildi. Raporda, Çankaya Köşkü ile ilgili saptamalara da yer verildi. Çankaya Köşkü'nde sağlık konusundaki ihmaller sıralandı. Bunlar arasında özel doktorun bulunmaması, 7 gün 24 saat esasına göre sağlık hizmetinin planlanmaması, tam donanımlı bir ambulansın olmaması sayıldı.

    Özal, hastaneye ulaştırıldığında yaşıyor muydu?

    Merhum Cumhurbaşkanı Özal'ın hastaneye ulaştırıldığında "ölü mü, sağ mı?" olduğu yönündeki tereddütlerin zaman zaman dile getirildiğine dikkat çekilen raporda, "Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hastaneye getirildiğinde tıbbi olarak öldüğü yönünde bir belirleme yapılamamakla birlikte; solunum aktivitesinin ve kalp ritminin bulunmadığı, göz bebeklerinin büyümüş olduğu (fixed dilate), nabzının atmadığı ve tansiyonunun alınmadığı hususlarının tespit edildiği" kaydedildi.

    Tıbbi Uzmanlar Heyetinin tespiti ve değerlendirmesi

    Raporda, Özal'a Hacattepe Üniversitesi Hastanesi'nde yapılan müdale sürecine ilişkin Tıbbi Uzmanlar Heyeti'nin değerlendirmelerine de yer verildi. Heyetin değerlendirmesinde, "Merhum Cumhurbaşkanının Hacettepe Hastanesine kabulünde yapılan ilk tıbbi muayenelerde kalp aktivitesinin, spontan solunumunun ve tansiyonun olmadığı, pupillerin fiks ve dilate olduğu tespit edilmiş olması adli tıp açısından somatik ölüm (insan vücudundaki üç ana sistemden, dolaşım ve solunum sistemlerinin yapay destek almaksızın çalışmaması ve santral sinir sistemi fonksiyonlarının durması somatik ölüm olarak tanımlanmaktadır) olarak bilinen duruma uygun olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Ölüm anı Merhumun ilk düştüğü an olarak kabul edilir ise aradan bu kadar uzun süre geçtikten sonra kişinin hayata dönmesinin mümkün olmadığı tıbben kabul edilen bir gerçektir" ifadeleri kullanıldı.

    Özal'ın naaşına otopsi yapılması

    Cumhurbaşkanı Özal'ın naaşı üzerinde "otopsi konusunun hiç gündeme gelmediği yönündeki beyanların, otopsi konusunun gündeme gelip değerlendirildiği yönündeki beyanlarla örtüşmediği" bildirilen raporda "Gerek Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde gerekse GATA'da Merhum Turgut Özal'ın naaşı üzerinde otopsi yapılması konusunun bir şekilde gündeme geldiği, ancak ailesinin (Sayın Semra Özal) istememesi gerekçe gösterilerek otopsi işleminin yapılmadığı kanaatine varılmıştır" tespiti yer aldı.

    Sevil Atasoy: "Mutlaka mezarı açılmalı"

    Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, gerçeğin ortaya çıkabilmesi için mezarın mutlaka açılması gerektiğini söyledi. Atasoy, şu açıklamayı yaptı:

    "Cenazelerin ne ölçüde incelemeye uygun oldukları ile toprak altında kaldıkları süre arasında doğrusal bir ilişki bulunmaz. Çok kısa bir süre sonra, tamamen toksikolojik analizi elverişsiz hale gelen cesetler olmasına karşılık yüz yıl sonrasında dahi bir dizi kimyasalı başarıyla bulan feth-i kabirler (mezar açma) literatürde kayıtlıdır. Kısacası mezar açılmadan neyin bulunup neyin bulunamayacağı söylenemez. Çünkü başarı oranı toprakta geçirilen sürenin yanı sıra müteveffanın yaşına cinsiyetine, kilosuna, toprağa verildiği mevsime, toprağın niteliğine, mezarın derinliğine, evvelce var olan rahatsızlıklara hatta kişinin kilosuna dahi bağlıdır. Turgut Özal'ın öldüğü gece GATA'da nöbetçi olan emekli binbaşı Prof. Dr. Mustafa Sarsılmaz'ın sözünü ettiği ilaçlama toksikolojik analizde sonuç alma açısından zarardan çok fayda getirebilir. Kısacası zor ama mutlaka denenmesi gereken bir işlemdir."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow