hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Efeoğlu kardeşler için o karara itiraz

    Efeoğlu kardeşler için o karara itiraz
    expand

    İstanbul'da, 1992 ve 1994 yıllarında, polis tarafından kaçırıldıkları ve bir daha kendilerinden haber alınamadığı iddia edilen Ayhan ve Ali Efeoğlu kardeşlerin ailesinin avukatı Mustafa Yağcı, zamanaşımı kararına itiraz etti.

    Efeoğlu kardeşlere ilişkin dosyalarda sözü edilen suçlarda zamanaşımının 20 yıl olması gerektiğini savunan Yağcı, soruşturmanın genişletilmesini de talep etti.

    Yağcı, "Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararlarına Vaki İtirazları İncelemeye Yetkili Ağır Ceza Mahkemesine iletilmek üzere" İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmesi için 2 dilekçeyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu.

    Dilekçelerde, 1967 doğumlu Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayhan Efeoğlu'nun 6 Haziran 1992 günü okulunun önünde sivil polislerce gözaltına alındığı/yakalandığı ve bir daha da kendisinden haber alınamadığı öne sürüldü.

    Davacı Efeoğlu ailesinin 1965 doğumlu İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi oğulları Ali Efeoğlu'nun da 5 Ocak 1994'te Pendik'te sivil polislerce kaçırıldığı ve bir daha da kendisinden haber alınamadığı belirtildi.

    Ali Efeoğlu

    Dilekçelerden ilkinde, Ali Efeoğlu'nun halen sağ ya da ölü olduğu, öldürüldü ise ne suretle öldürüldüğünün bilinmediği belirtilerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının gerekli soruşturmayı yapmaksızın, "faillerin eylemini hayali bir şekilde '765 sayılı eski TCK'nın, 243/2 maddesinin delaletiyle, aynı yasanın 452. maddesine mümas' şeklinde hatalı olarak nitelendirdiği" öne sürüldü.

    Savcılığın, "Yine aynı yasanın 102/2 bendi uyarınca 15 yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu, bu süreyi aynı yasanın 104. maddesinde sayılan, kesen ya da durduran herhangi bir sebebin mevcut bulunmadığı, suçun bu suretle, üzerinden 15 yıldan fazla zaman geçmiş bulunması sebebiyle zaman aşımına uğradığı anlaşıldığından..." demek sureti ile verdiği "kovuşturma yapılmasına yer olmadığı" kararında hukuki isabet bulunmadığı da iddia edildi.

    Dilekçede, "Zira; 05/01/1994 Günü Pendik'te zorla kaybedilen Ali Efeoğlu halen sağ olarak bir yerde kapalı olarak tutuluyorsa, hürriyeti tahdit suçu temadi ettiğinden ve temadinin sona ermesi ile zamanaşımı süresi başlayacağından; 765 Sayılı TCK'nın 103. madde hükmüne göre zaman aşımını süresi henüz başlamamıştır" değerlendirmesi yapıldı.

    "Pendik'te zorla kaybedilen Ali Efeoğlu öldürüldü ise; kaçırarak, zorla kaybetme ve öldürme suçunda taammüt unsurunun muhakkak bulunması gerektiği" ifade edilen başvuruda, "Bu suçu işleyenlerin kurbanlarına canavarca bir hisle yaklaşacakları, ölüm sonucunu işkence ederek ve azap çektirerek elde etme arzusu ile dolu olduklarının düşünülmesi gerektiği" belirtildi.

    Tüm bunlarla birlikte, çetenin faaliyetleri çerçevesinde işlenen bu suçlarda eski TCK'nın 450/7, 8 ve 9. bent unsurlarının bulunacağının aşikar olduğu belirtilen başvuruda, öldürmek için adam kaçıran, işkence yaparak, azap çektirerek öldüren çete efradının eylemlerinin, ilgili kanunun 450. maddesinde yazılı suçlardan olduğu dile getirildi.

    Bu suçlarda da zamanaşımı süresinin 102. maddeye göre 20 yıl olduğu vurgulanan başvuruda, hatalı nitelendirme ile verilen "kovuşturma yapılmasına yer olmadığına" dair kararda, bu nedenlerle de hukuki isabet bulunmadığı ileri sürüldü.

    Başvuruda, söz konusu nedenlerle yargılamanın yapılarak, itirazın kabulü ile; eksik soruşturma, hatalı nitelendirme ile hukuki isabetten yoksun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, "kovuşturmaya yer olmadığı" kararının kaldırılmasına, soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi talep edildi.

    Ayhan Efeoğlu

    Ayhan Efeoğlu'na ilişkin itiraz başvurusunda ise, Ayhan Çarkın'ın "itiraflarına" işaret edildi.

    "Ayhan Çarkın'ın itirafları ile Ayhan Efeoğlu'nun İstanbul Emniyeti Terörle mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince yakalanarak kaybedildiği/öldürüldüğünü tüm dünya duyduğundan eksik soruşturma ve zamanaşımı müessesesinin suiistimali ile verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararında hukuki isabet bulunmamaktadır" denilen dilekçede şu ifadelere yer verildi:

    "Ayhan'ı kaçıranlar, öldürmeyecek olsalardı gözaltı kaydı tutarlardı ya da işkence izlerini kurban ile yok etmezlerdi, işkenceyi gizlemek için öldürdüler ya da domuz bağı ya da... Kesin olan tek şey; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yeterli soruşturma yapmadan 'efrada suimuamele' hatalı nitelendirmesi ile 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararında acele ettiğidir."

    Başvuruda ayrıca, "1992'de okulunun önünde sivil polislerce yakalama yapılan/gözaltına alınan ve bir daha da kendisinden haber alınamayan Ayhan Efeoğlu;nun ölü olduğu Ayhan Çarkın tarafından duyurulmakla birlikte, ne suretle öldürüldüğünün bilinmediği" belirtildi.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının aceleye getirip, faillerin eylemini hafifleterek, muhayyel "ölüm neticesini doğuracak şekilde efrada karşı suimuamele" suçunu oluşturduğu şeklinde hatalı nitelendirmesini yaptığı, "eylemin zamanaşımına uğradığı, evrak kapsamından anlaşıldığından müsnet suçtan kovuşturma yapılmasına yer olmadığı" şeklindeki kararda hukuki isabet bulunmadığı öne sürüldü.

    "Kovuşturmaya yer olmadığı" kararına itiraz

    Başvuruda daha sonra şu ifadelere yer verildi: "Zira; 06/10/1992 günü okulunun önünden kaçırılarak zorla kaybedilen Ayhan Efeoğlu'nun öldürüldüğü Ayhan Çarkın tarafından duyurulmuştur (domuz bağı). Kaçırarak, zorla kaybetme ve öldürme suçunda taammüt unsurunun muhakkak bulunması gerektiği düşünülmelidir (450/4). Bu suçu işleyenlerin kurbanlarına canavarca bir hisle yaklaşacakları, ölüm sonucunu işkence ederek ve azap çektirerek elde etme arzusu ile dolu oldukları görülmelidir (450/ 3). Tüm bunlarla birlikte, çetenin faaliyetleri çerçevesinde işlenen bu suçlarda 450/ 7, 8 ve 9. bent unsurlarının bulunacağı aşikardır.

    Öldürmek için adam kaçıran, işkence yaparak, azap çektirerek öldüren çete efradının eylemleri 765 Sayılı TCK'nın 450. maddesinde yazılı suçlardan olup, 450. maddede yazılı suçlarda da zamanaşımı süresi 102. maddeye göre 20 yıl olduğundan, hatalı nitelendirme ile verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararda hukuki isabet bulunmamaktadır."

    Başvuruda, söz konusu nedenlerle yargılamanın yapılarak, itirazın kabulü ile; eksik soruşturma, hatalı nitelendirme ile hukuki isabetten yoksun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, "kovuşturmaya yer olmadığı" kararının kaldırılmasına, soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi talep edildi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow