hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ersöz, Özal'a suikastten yargılanacak

    Ersöz, Özala suikastten yargılanacak
    expand

    Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi.

    Mahkemenin, Özal'ın ölümüne ilişkin soruşturma yürüten TMK'nin 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in hazırladığı iddianameyi kabul etti.

    Ancak mahkeme, henüz duruşma gününü belirlemedi.

    İddianamede Ersöz, 765 sayılı TCK'nın "Cumhurbaşkanına suikasta" ilişkin 156. maddesi kapsamında suçlandı. İlgili maddede şöyle: "Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla, buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır."

    Bir gün önce kabul etti

    TMK'nın 10. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in hazırladığı ve Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Özal'ın 20. ölüm yıl dönümünden bir gün önce kabul ettiği iddianamede, Semra Özal ve Ahmet Özal ise "müşteki" olarak yer aldı.

    İddianamenin ilk sayfalarında Turgut Özal'ın hayatı özetlenerek,  "Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı seçilerek, görev başında hayatını kaybetmiş siyasetçi ve devlet adamıdır" ifadesi kullanıldı.

    Suikast girişimi ve "uçak kazası"

    İddianamede, "Maktulün Ölümünden Önce şahsına Yönelik Gerçekleştirilen EYlemler" başlığı altında, "Kartal Demirağ tarafından gerçekleştirilen suikast olayı" ve "Uçak kazası"na yer verildi.

    Özal'a, 18 Haziran 1988'de Anavatan Partisi'nin 2. Olağan Kongresi'nde Kartal Demirağ tarafından suikast düzenlendiği ve sağ elinden yaralı olarak kurtulduğu belirtilen iddianamede, Demirağ'ın önce ölüm cezasına çarptırıldığı, sonra cezasının 20 yıla indirildiği anımsatıldı.

    Turgut Özal'ın oğlu Tevfik Ahmet Özal'ın, 1 Nisan 2013 tarihli beyanı özetlendi. Buna göre Ahmet Özal, "babasına yönelik suikasttan 2-3 ay önce Başbakan olarak kendisine tahsisli olan TC-GAP uçağının İstanbul'dan Ankara'ya hareket edeceği sırada bir sesle bütün ışıklarının söndüğünü, 2. pilotun sigorta diye düğmeye basmasıyla ışıkların geri geldiğini, havalandıktan sonra Büyükada üzerinde aynı sorunun bir daha yaşandığını" ifade ederek, "kendisinin hobi olarak sivil pilot olması nedeniyle, babasının da kabul etmesiyle uçağı Yeşilköy Havalimanı'na döndürdüğünü, havalimanına gelmeden çok önce uçağın sağ motorunun durduğunu, elektriklerin kesildiğini, göstergelerin kaybolduğunu, telsiz konuşmalarının yapılamadığını, kule ile konuşamadıklarını, kabin içerisinde duman yükselmeye başladığını, herkesin panikleyip bağırmaya başladığını" anlattı.

    "Uçağın denizin üzerinden çok alçak geçerek piste iniş yaptığını, kulenin inişten habersiz olduğunu, uçağın tekerlerinin patladığını" kaydeden Ahmet Özal, "pilotun 'Uçak infilak edecek, kaçın' iye bağırdığını, normal kapıyı açmak istediğini ancak basınç farkından dolayı açılmadığını ve en arka bagajların olduğu kargo kapısını açtıklarını" ifade etti.

    Ahmet Özal, "korumaların babasını sarkıtarak aşağıya indirdiklerini, aşağıya atlayanlardan Basın Danışmanı Can Pulat ve Özel Kalem Müdürü Tevfik Ertürk'ün sakatlandığını" bildirerek, "Olayın basında kısaca yer aldığını, uçağı satan firmanın rapor düzenlediğini ve uçağın havada patlama ihtimalinin yüzde 95 olduğunu, geri kalan yüzde 5 ihtimalle kendilerinin kurtulduğunu söylediklerini" aktardı.

    "Bu olayın babasına yönelik suikast olabileceğini düşünmediklerini" söyleyen Ahmet Özal, "Ancak Kartal Demirağ tarafından silahlı suikast girişiminden sonra bu olayın da bir suikast girişimi olabileceğini değerlendirdiklerini" belirtti.

    Gizli tanıkların ifadeleri

    Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede, Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin Devlet Denetleme Kurulu ve İstanbul Adli Tıp Kurumu'nca hazırlanan raporlar ve gizli tanıklar İlker Çınar'ın, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na, "Selçuk"un ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği ifadeler özetlendi.

    İddianameye göre, ifadesinde, 1993'ten itibaren, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde yer alan TUSHAD'a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yaptığını belirten Çınar, Beyaz Kuvvetler'in operasyonel bir birim olmadığını belirtti.

    Operasyonel olan Siyah Kuvvetler'in ise halk arasında bulunduğunu ve görevinin farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek olduğunu iddia eden Çınar, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bulunan JİTEM'in de TUSHAD tarafından kontrol edildiğini ve infazlar yaptığını ileri sürdü.

    Operasyonlar başladıktan sonra, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM'in, Ergenekon Terör Örgütü'nün bir parçası olduğu sonucuna vardığını ifade eden Çınar, Ergenekon kapsamında yargılanan Hurşit Tolon'un, TUSHAD'ın başında ve emekli olduktan sonra bile etkin konumda bulunduğunu savundu.

    Sanık Levent Ersöz'den eğitim aldığını iddia eden Çınar, Özal'ın suikast sonucu öldüğünü, TUSHAD'a girdikten sonra yapılan konuşmalarda duyduğunu ileri sürdü. Çınar, Turgut Özal'ın, kalp krizine yol açacak polonyum 210 ve amerikyum 241 radyoaktif ilaçları verilerek öldürüldüğünü öne sürdü.

    "Cumhurbaşkanını da zehirletiriz"

    Gizli tanık "Selçuk" da ifadesinde, Levent Ersöz'ü tanıdığını belirterek, bir konuşmada Ersöz'ün, "Biz gerektiğinde cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişiyi de zehirletiriz, öldürtürüz" dediğini duyduğunu iddia etti.

    "Selçuk", Özal'ın ölümüne ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazdığı dilekçede de jandarma istihbarata çalıştığı dönemde, yarbay rütbesindeki 'Savaş' isimli bir kişinin, "Özal'ın ölümünün zehirlenme yoluyla düzenlenen planlı bir suikast" olduğunu söylediğini ileri sürdü.

    Levent Ersöz'ün, 2004'te Ankara Çayyolu'ndaki bir toplantıda ise "Bizler başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi zehirletiriz" dedikten sonra, toplantıda bulunan Yarbay Savaş'a dönerek, "Bu olayın kahramanlarından biri Savaş'tır" ifadesini kullandığını iddia eden "Selçuk", Ersöz'ün, konuşmasının devamında, Özal'ın yanında yer alan Eşref Bitlis'in ihanet içinde olduğunu savunarak, "Bu yanlışın bedelini hem kendi hem onu adam bilip yanında olanlar ödedi" dediğini ifade etti.

    Değerlendirme

    İddianamenin son bölümünü oluşturan "Değerlendirme" kısmında ise şunlar kaydedildi: "Ayrıntılarıyla açıklanan tanık beyanları, bilgi ve belgeler, şüpheli Levent Ersöz'ün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (CMK 250. madde ile görevli) yargılandığı suçların niteliği ve özelliği ile tüm soruşturma dosyası içeriği dikkate alındığında, şüpheli Levent Ersöz'ün, açık kimliği tespit edilemeyen ancak gizli tanık 'Selçuk' tarafından 'Savaş Korkmaz' olarak belirtilen kişi ile 17 Nisan 1993 tarihinde, Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı önceden planlayarak zehirlemek suretiyle öldürttüğü, bu yolla atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılmıştır."

    İddianamede, Ersöz'ün 765 sayılı TCK'nın "Cumhurbaşkanına suikasta" ilişkin 156. maddesiyle cezalandırılması istendi.

    Maddede, "Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır" deniliyor.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow