hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Haluk Koç: "Cumhurbaşkanı suçluların korunmasını kolaylaştırıyor"

    Haluk Koç: Cumhurbaşkanı suçluların korunmasını kolaylaştırıyor
    expand

    CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün TBMM'de kabul edilen HSYK yasa teklifini onaylamasını çok sert ifadelerle eleştirdi. Koç, "Açıkça ifade ediyorum; Cumhurbaşkanlığı makamı şu anda Türkiye'de yaşanan pisliklerin, yolsuzlukların, rüşvetin üzerini örtme gayretlerinin ne yazık ki bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Suçluların korunmasını kolaylaştırıyorsunuz" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Koç, toplantı devam ederken, gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Türkiye'nin sıcak gündemi olduğunu dile getiren Koç, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün HSYK ile ilgili yasa düzenlemesini onayladığı bilgisini aldıklarını belirtti. Anayasanın 104. Maddesindeki Cumhurbaşkanı'nın görevlerine atıfta bulunan Koç, "Sayın Cumhurbaşkanı Anayasının 104. maddesinde görevlerini tarif eden kapsam çerçevesinde, anayasayı doğrudan ihlal eden bir tutum içine girmekte beis görmemiştir. Anayasaya aykırılığı birçok çevre tarafından açıkça belirtilmesine rağmen, kendi hukukçularının anayasaya aykırılığı açıkça ifade etemelerine rağmen, bu teklifi maalesef onaylamıştır" diye konuştu.

    "Cumhurbaşkanlığı yolsuzlukların üzerine örtme gayretlerinin parçası haline geldi"

    Cumhurbaşkanının, "Kanun diğer lehinde ve aleyhinde tartışılan maddelerinin ise Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünerek onayladım" dediğini aktaran Koç, şunları söyledi:

    "Şu soruları sorma hakkımız var; Sayın Gül siz orada niye oturuyorsunuz? Sizin orada oturmanızı ve görevlerinizi belirleyen bir çerçeve yok mu? 'Görevimi yapamıyorum, Anayasaya açıkça aykırı olan yasa tekliflerini dahi onaylamak zorunda kalıyorum' serzenişi, Cumhurbaşkanına yakışmıyor. Bu iş bitmiş demektir, açıkça ifade ediyorum; Cumhurbaşkanlığı makamı şu anda Türkiye'de yaşanan pisliklerin, yolsuzlukların, rüşvetin üzerini örtme gayretlerinin ne yazık ki bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Suçluların korunmasını kolaylaştırıyorsunuz, koyduğunuz iradenin siyasi yorumu budur. Artık sahte gülücüklerle, demokrasi, hukuk devletinin üstünlüğü şarkılarını söylemenizin hiç bir anlamı kalmamıştır. Hırsıza kirvelik yapan cumhurbaşkanı, yolsuzluğa yol gösteren bir Cumhurbaşkanlığı kavramı olabilir mi? Hukuk devletinin rafa kaldırılmasını seyreden bir Cumhurbaşkanı acziyeti olabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanı maalesef dolaylı yoldan yaşanan bu kirli dönemin irade ortaklarının arasına girmiş bulunuyorsunuz."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Cumhurbaşkanı basit bir evrak memuru düzeyine kadar inmiştir"

    Klasik bir deyim olarak Cumhurbaşkanlığı makamının "Noterlik makamı" gibi değerlendirildiğini anlatan Koç, "İktidarda olan partinin onu oraya getiren oylarının çerçevesinde bir hareket etme gerçeğini yansıtır bu deyim. Ama noterlik mesleğine de kavramına da biraz haksızlık yapmış oluyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bugün düştüğü durum, noterlikle falan açıklanacak bir durum değil, basit bir evrak memurluğu düzeyine kadar inmiştir" dedi.

    Son günlerde yaşanan süreci tarif etmek için hem medya organlarında hem de sosyal medyada farklı terimler kullanıldığını aktaran Koç, "Türkiye çürüyen bir iktidarın, meşruiyeti tartışılan bir Başbakanın, siyaseten can çekiştiği bir ülke haline gelmiştir" şeklinde konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu süreçte "son sözü millet söyleyecek" sözünü çok duymaya başladıklarını da belirten Koç, geçtiğimiz haftalarda "bizim eve hırsız girdi, hırsızı yakaladık, biz karokala gidelim diyoruz, hırsız sandığa gidelim diyor" şeklinde bir twitter mesajını kamuoyuyla paylaştığını hatırlattı. Bu mesajın durumu özetlediğini ileri süren Koç, "Bu nakaratları söyleyenlerin, hesap verilecek yerin bağımsız yargı olmayacağını bu şekilde haykırma gayretleri ile karşı karşıyayız. Başbakan artık yaralıdır, şaibelidir, suçluların telaşı içinde, kimyası, coğrafyası bozulmuş, köyün yalancı çobanına dönmüş vaziyette sağa sola höykürmektedir" ifadesini kullandı.

    "Tüm malvarlıkları kamuoyuna açıklanmalı"

    "Bütün milletimizin huzurunda, CHP adına son gelişen olaylar çerçevesinde çok açık bir çağrıda bulunuyorum" diyen Koç, şunları söyledi:

    "17 Aralık ve 18 Aralık'ta başbakan ve oğlunun arasında hangi saatlerde, hangi dakikalarda telefon görüşmeleri olmuştur? Bu görüşmelerdeki resmi kayıtların mutlaka TİB tarafından resmi olarak açıklanması gerekmektedir. Bir görelim bakalım, kayıtlarda var. Çünkü bu talepte niye bulunuyoruz? Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir cumhuriyet başbakanı hırsızlıkla suçlanmaktadır, çok ağır bir suçlamadır. Ortada kaçacak bir şey yok. TİB var ortada. Resmi olarak açıklayacaksınız bunları, bu iddia kolay kolay altından kalkılacak bir iddia değildir. İkincisi; Başbakan 17 Aralık sabahı saat 08.02'de bir telaş ve panik havası içerisinde, ruh halinin de konuşmalara yansıdığını görüyoruz, oğlunu aramaktadır ve bir takım isimler, evler söylemektedir. İkinci çağrımız şu; Başbakan oğluna, ağayebiyini Burak'ı söylüyor, eniştesini Berat Albayrak'ı söylüyor, amcasını Mustafa Erdoğan'ı söylüyor ve diğer eniştesini Ziya İlgen'i söylüyor. Bu kişiler üzerindeki tüm malvarlıkları kamuoyuna açıklanmalıdır."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu kişilerin mal varlıklarının kamuoyu tarafından mutlaka bilinmesi gerektiğini savunan Koç, "Akşam saatlerinde henüz sıfırlayamadıkları para miktarının 30 milyon avro olduğu kayıtlarda var. Şimdi soru açık ve net; o telaş içerisinde evden kaçırmaya, dağıtmaya çalıştığınız toplam para miktarı ne kadardır, zor sorular değil, o istifleyenler bunun miktarına da bilir herhalde. Bu paranın kaynağı nedir? Bu kadar paranın bankacılık sistemi devre dışı bırakılarak Başbakanın ve yakınlarının evlerinde saklanmasının gerekçesi ne olabilir? Bu manzara inanın Türkiye'yi demokratik ülkeler kamuoyunda bir muz cumhuriyeti fotoğrafına sığdırıyor" şeklinde konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başbakanın olanları inkar ettiğini ifade eden Koç, "Tabii inkar edecek, bir seçenek daha var; ya inkar edecek ya arabaya binip doğru cezaevine gidecek. Bu kadar açık, iki seçenek arasına sıkışmış durumda" dedi.

    Dünya basını tarafından bu sürecin çok ilginç şekilde kamuoyuna yansıtıldığını belirten Koç, "İstifa etmedikçe Başbakan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisiyle beraber itibarsızlaştırılan bir devlet konumuna süratle çekiliyor" açıklamasını yaptı.

    "Başbakan artık inandırılıcığını kaybetmiştir"

    Koç, şunları kaydetti:

    "Başbakan inandırıcılığını artık kaybetmiştir. Olaylar ortada, diyaloglar açık. 17 Aralık sonrasında Bilal'i ve aileyi korumak için yapılanlar ortada. Çıkarılan özel yasalar ortada; MİT Yasası, HSYK Yasası, sansür yasası… Artık tuzun koktuğu yerdeyiz. Başbakan ya istifa edecek, hakkındaki suçların bağımsız yargı önünde araştırılmasının yolunu açacak ya da ki burası çok tehlikeli; ülkeyi ekonomik, sosyal, siyasal her alanda açmaza sürükleyerek, tamiri zor bir kaosun, kargaşanın içine sokacak. 'İstikrar' diyordun kendini tarif ederken, bu mu istikrar, bu mu güçlü yönetim? Ülkeyi getirdiğin duruma bak. Doğabilecek her türlü ekonomik kaosun sıkıntının, fırtınanın sorumlusu senin bu davranışların, sebep oldukların. İstikrarsızlığın tek adresi sensin."

    Bu durumun içinden, "Şantaj, montaj, komplo" açıklamalarıyla çıkılamayacağını da dile getiren Koç, "Son söz Yüce Divan'ın olacaktır, eğer kaçmazsa… Gidiş bu gidiştir. Gün neler gösterecek hep birlikte göreceğiz. Türkiye bu kirle, bu yükle yoluna devam etmeyecektir. Türkiye yeni bir başlangıç yapacak kadrolara da sahiptir, temiz siyaset erbabına da sahiptir" diye konuştu.

    MİT Yasası

    Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Koç, "MİT Yasası'nın devreye girmesiyle nasıl bir manzara bekliyorsunuz, özellikle bu son gelişmelerle ilgili?" yönündeki bir soruya şu yanıtı verdi:

    "Bir istihbarat devleti son derece tehlikelidir. Bu telefon dinlemeleri konusunda vakti zamanında yaptığımız bütün uyarılara kulak tıkadılar. O zaman ki beraber yürüdükleri paralellerle, kesişen çizgilerle ne derseniz deyin, bu ülkenin yurtseverleri üzerinde terör estirirken son derece mutluydular. Ne oldu? Beraber gittikleri paralel oldu, geldi bunları aynı yöntemle sıkıntıya soktu. Şimdi oluşturmaya çalıştıkları istihbarat devleti kendi patronajlığı içerisinde gün gelir tekrar başlarına bela olur. Demokrasilerde kurallar, şeffaflık, hesap verilebilirlik bellidir. Bu kurallara uyulmada o günün koşullarına göre yapılan her türlü yasal düzenleme dönüp o düzenlemeyi yapanı zayıf gününde teslim alır, rehin alır veya yok eder. Öyle bir tehlikenin içindeler, hem Türkiye hem kendileri."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow