hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kaybedilenler için adalet yok

    Kaybedilenler için adalet yok
    expand

    10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Günü nedeniyle "zorla kaybedilenler" ve adaletin bu konuda nasıl işlediğine ilşkin bir çalışma hazırladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Geçmişte yaşanan hak ihlallerine ilişkin hakikatlerin ortaya çıkması, toplumsal hafızanın güçlenmesi ve bu ihlallerden etkilenenlerin adalete erişmesine katkı sağlamayı hedefleyen Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, "Zorla kaybedilenlere" ilişkin bir rapor hazırladı. Merkezin hukuk birimi tarafından yapılan  araştırma, "zorla kaybedilenlerin" yakınları için adaletin hala uzak olduğunu gösteriyor.

    İşte o çalışmada yer alan tespitler:

    Çiller ve Güreş'in stratejisi ile arttı

    Merkezin verdiği bilgiye göre, Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana, doğrulanmamış rakamlara göre 1500-2000 arasında insan kaybedildi. 1993 yılında Tansu Çiller'in başbakanlığı, Doğan Güreş'in de genelkurmay başkanı olduğu dönemde, "Alan Hâkimiyeti ve PKK’yı Bölgede Barındırmama" konsepti ile özel bir güvenlik stratejisi yürürlüğe kondu. Bu strateji sonrasında, köylerin ve diğer yerleşim birimlerinin zorla boşaltılması, "faili meçhul" cinayetler ve sivil infazlar ile zorla kaybetmelerin gözle görülür bir biçimde arttı. Merkezin paylaştığı kesin olmayan veriye göre, 1993 yılında 103 olan zorla kaybedilen kişi sayısı, 1994 yılında 518’e çıktı.

    Zamanaşımına Bırakılıyor

    Açılan soruşturmaların yüzde 89’u sürüncemede bırakıldı ya da devam ediyor. Bu davalar için ortalama soruşturma süresinin 18 yıl 8 ay olması, davaların sonuçlandırılmaktan çok 20 yıllık zaman aşımı süresine bırakıldığını ortaya koyuyor. Bu nedenle suçların büyük bir bölümü kısa süre sonunda cezasız kalma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Sürenin uzunluğu ve soruşturmalar sonucunda halen bir sonuca ulaşılamaması dosyaların sürüncemede bırakıldığını ortaya koyuyor.

    Türkiye'de beraat, AİHM'de mahkumiyet

    Bir başka çarpıcı gerçek de Türkiye’de ve AİHM’de davalar hakkında verilen kararların taban tabana zıt olması. Türkiye’de açılan davaların yüzde 89’u ortalama 18 yıl, 8 aydır sürerken sonuçlanan davalarda durum şöyle: Yüzde 7 takipsizlik, yüzde 2 zamanaşımı, yüzde 2 beraat, yüzde 1 mahkûmiyet.
    Kaybedilenler için adalet yok

    AİHM’e götürülen 115 kaybedilme vakasında AİHM kararları ise şöyle: Yüzde 79 Türkiye aleyhine mahkûmiyet, yüzde 9 devletin sorumluluğunu kabul etmesi üzerine dostane çözüm, yüzde 10 usûli eksiklik nedeniyle ret. Yine bu davaların yüzde 2’si de artık Anayasa Mahkemesi’nde.
    Kaybedilenler için adalet yok

    Hangi kurumlar suçlanıyor

    Zorla kaybetmelerle ilgili şikâyetler devlet görevlisi veya devletin yetkisi dahilinde çalışan beş grubu kapsıyor:

    • JİTEM
    • MİT
    • Özel Kuvvetler Komutanlığı Mensubu Polisler
    • Korucular
    • İtirafçılar


    Hafıza Merkezi’nin ulaştığı kaybedilen 252 kişiye ait hukuk verilerinden 115 tanesi AİHM’e, 2 tanesi Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.

    "Dokunulamayanlar" kimler?

    Çalışmanın ortaya koyduğu bir diğer durum da "dokunulmaz/soruşturulamaz kişi ve kurumlar" olduğu. İşte çalışmanın "dokunulamayanlarla" ilgili tespitleri:

    - Soruşturulamaz, dokunulamaz askeri, siyasi, idari kişi/kurumlar olduğu
    - Şüpheli asker, polis veya devlet memurları hakkındaki soruşturmaların sürüncemede bırakıldığı, zamanaşımına uğratıldığı, süre ve içerik bakımından sınırlı tutulduğu
    - Şüpheliler arasındaki örgütsel bağlantıların araştırılmadığı
    - Pek çok durumda şüphelilerin terfi ettirildiği ve taltif edildiği
    - Kayıp yakınlarının şikâyetlerinde şüpheli ismi ve eşgal bilgisi verdikleri, hatta tanık bulunan durumlarda dahi soruşturmaların ilerletilemediği
    - Savcıların nezarethaneleri denetim görevini yerine getirmediği
    - Kolluk kuvvetlerinin Savcıların talimatlarını ya çok geç uyguladığı yada hiç yerine getirmediği ve haklarında yasal soruşturma da açılmadığı
    - Tanıkların korunamadığı, tehdit edildiği, yönlendirildiği saptanmıştır

    Zorla Kaybedilenlerin Akıbeti

    -Gözdağı vermek amacıyla vahşi öldürme yöntemleri uygulanmıştır
    - Kurşun, kesici alet kullanıldığı
    - Ağır ve öldürücü işkenceler yapıldığı
    - Organ, uzuv kesme, başı gövdeden keserek ayırma
    - Kalorifer kazanında yakma
    - Telle ve iple boğma
    - Yanıcı madde dökerek yakma gibi yöntemlerin uygulandığı saptanmıştır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow


    Araştırma sonunda yer alan öneriler ise şöyle:

    - “Birleşmiş Milletler Herkesin Zorla Kaybetmelere Karşı Korunması Hakkında Uluslararası Sözleşme” imzalanmalı/uygulanmalı.
    - Bağımsız bir ‘Hakikat Komisyonu’ kurulmalı.
    - Yasal, idari ve yargısal boyutlarıyla fiili "cezasızlık" durumunu sonlandıracak tüm önlemler alınmalı.
    - Zorla kaybetme yasada insanlık suçu olarak tanımlanmalı, bu suçlarda "zamanaşımı" işlemeyeceği açıkça belirtilmeli.
    - Hak ihlallerinden sorumlu devlet memurlarının, emri veren ve uygulayanlar dahil bütün seviyelerde şahsen de sorumlu olmaları ve yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalı.
    - Yargıç ve Savcıların bağımsızlıkları güçlendirilmeli, adli kolluk sorunu çözülmeli.
    - Devlet, siyasal cinayetler ve zorla kaybetme vakalarının soruşturulmasında elindeki arşiv bilgilerini yargı ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşmalı, devlet sırrı mevzuatı kamusal denetime elverir şekilde düzenlenmeli.
    - Mağdur yakınlarına rehabilitasyon ve onarım olanağı sağlanmalı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow