hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kılıçdaroğlu 'genel af' dedi ama Baykal...

    Kılıçdaroğlu genel af dedi ama Baykal...
    expand

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'genel af' önerisini yanlış bulduğunu açıkladı.

    Baykal, partisinin grup toplantısından sonra konuya ilişkin soru üzerine, bu konuda CHP'nin düşüncesiyle ilgili herhangi bir tereddüte yer olmadığını ifade etti.

    CHP olarak terörle mücadelenin ülkenin temel önceliği olduğunu, teröre karşı kararlılıkla ve sonuç alıcı bir mücadele vermenin mutlak zorunluluk olduğunu düşündüklerini belirten Baykal, hep bu doğrultuda açıklamalar yaptıklarını vurguladı.

    "Türkiye'de terörle mücadeleye artık bir son verildiğini, bu mücadeleyi açanlar ilan ettiği, ellerindeki silahların tümünü teslim ettiği, artık teröre tekrar başvurulmayacağı konusunda herkesin haklı bir güven duyabildiği bir noktada bir toplumsal barış projesi olarak af konusunun düşünülebileceğini söyledik, ben söyledim. O zaman da kullandığımız niteleme aftır" diyen Baykal, "Ülkenin şartlarına, ihtiyaçlarına göre bunun kapsamı, niteliği, çerçevesi elbette belirlenecektir. Ama Türkiye'de terör net bir şekilde gündemden düşecek ise, ortadan kalkacak ise, o günleri yaşar isek ve bunun kalıcı olduğu ortaya çıkar ise, silahlar tümüyle teslim edilir ve terör dönemi reddedilir ise elbette bizim insanları kin, intikam ve nefret duygusu içinde düşman gibi kabul etmemiz çok yanlıştır" dedi.
     
    Baykal, "Bir toplumsal barış projesine inşallah o gün geldiğinde Türkiye'de ihtiyaç olur, imkan olur, bu imkanı bu ihtiyacı o zaman değerlendiririz. Ama şu sırada, bakın ikinci şehidi verdik son iki gün içinde, böyle bir şeyin hiçbir ortamı yok. Bu sözler yanlış sözler. Bunu gündeme getirmek, taşımak ve buradan bir arayışa girmek kesinlikle doğru değildir. Biz terörle mücadelenin kararlılıkla yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Terör tehdidi ülkenin gündeminden kesinlikle düştükten sonra elbette hepimiz bir toplumsal barış anlayışı içinde gereken neyse o zaman ona hep birlikte milletçe bakarız" ifadesini kullandı.

    CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise, "Toplumsal barışın bir parçası olacaksa genel affa 'evet' deriz" demişti. Bu sözlere karşılık olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, "CHP'nin ne dediğini anlamakta zorlanıyorum" demişti.

    * *

    Baykal partisinin grup toplantısında ise gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu.

    Ermeni tasarısı:
    "Ermeni tasarısı konusunda biz iyi niyetle hükümete hep uyarılarda bulunduk ama maalesef  bu noktaya gelinmiştir" diyen CHP lideri, "116 yıldır ABD Kongresi bu olaylarla ilgili olarak bizi suçluyor" dedi.

    CHP lideri, "Bu tasarı 1915'teki olaylar hakkında ABD Kongresi'nin karar almasını değil, 1915-1923 arasında yaşananlar için ABD Kongresi'nin karar almasını istiyor. Yani artık sadece Osmanlı değil, Türkiye Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal Atatürk dönemi de Ermeni iddialarının hedefi haline getirilmek isteniyor" şeklinde konuştu.

    "Şimdi hedef, sadece Osmanlı dönemi değil, 1923, yani Türkiye Cumhuriyeti dönemi, yani Mustafa Kemal Atatürk dönemi de Ermeni ithamlarının hedefi haline getirilmek istenmektedir" diyen Baykal, "Tarihe yönelik bir karalama, suçlamanın ötesinde, Türkiye'nin gelecekteki politikasını belirlemek için kullanılacak bir levye, bir araç haline getirilmektedir" dedi.

    "Biz hükümete Azerbaycan ile dostluğu yıkacaksınız dedik. Bu protokol ile bunu yıkmayın dedik. Kalkıştılar" diyen CHP lideri, "Üstüne üstlük Ermenistan Anayasa Mahkemesi bir karar aldı, "Soykırıma devam, Türkiye ile sınırı da tanımıyoruz. Biz sevimli gözüktük ama peki ne oldu? Artık hiçbir anlam taşımadığı ortaya çıkan aldatmaca belgesi olan bu protokoller meclis gündeminde çekilmelidir. Hükümet olayı iç politika zemininde kurcalamaya çalışıyor. Yapılması kaçınılmaz olan tek bir iş var. O protokollerin Meclis gündeminde çekilmesi" dedi.

    İrtica ile Mücadele Eylem Planı:
    Deniz Baykal, "İrtica Eylem Planı" ile ilgili gelişmeleri değerlendirirken, belgenin Genelkurmay'da hazırlanıp hazırlanmadığının net bir şekilde ortaya çıkması gerektiğini söyledi.

    Baykal, bir süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un gerçekleştirdiği üçlü görüşmeden sonraki gelişmeleri değerlendirdi ve görüşmenin "gerilimin yüksek noktaya çıktığı bir dönemde" gerçekleştiğini söyledi.

    "Buluşmadan hemen sonra iki eski kuvvet komutanı ile eski Genelkurmay 2. Başkanı'nın gözaltından salıverildiğini" iddia eden Baykal, Genelkurmay Başkanlığı'nın, "İrtica Eylem Planı" iddiası konusunda "askeri savcının incelemesi sonucunda orijinal olabileceği kanaatinin ortaya çıktığını" açıkladığını hatırlattı.

    Bu kanaat doğrultusunda askeri savcılığının tutuklama talep ettiği, ancak mahkemenin kabul etmediğinin de açıklamada yer aldığını belirten Baykal, "Ama Genelkurmay resmi kanaat olarak Dursun Çiçek ile ilgili iddianın varit olabileceği inancında olduğunu ifade etti" dedi.

    Böyle bir kanaatin, bu aşamada ifade edilebilmesi için ciddi bir araştırmanın yapıldığını söylemenin mümkün olmadığını ileri süren Baykal, ıslak imzanın makine ile atılıp atılmadığı, iddia edilen belgede Çiçek'in parmak izinin olup olmadığı, hangi bilgisayardan çıktığı konularının araştırılmadığını söyledi.

    "Olayın önünü arkasını aydınlatmak zorundayız"

    Parmak izinin matematiksel bir kesinlikle ortaya konulabileceğini belirten Baykal, "Bunu yaptık mı? Yapmadık. Bunu yapmadan bir açıklama yaptık. İmzanın atıldığı kalemin mürekkebinin cinsi ve yaşı teknik olarak belirlenebilir. Bu araştırma yapılmalıdır' deniyor. Bunlar yapıldı mı? Yapılmadı. Ama mahkemeleri ikna etmeyen verilerle bu suçlamanın varit olabileceği Genelkurmay'dan yapılan açıklamayla ilan edildi. Çiçek hakkında amirlerini yanıltmak, amirlerinin bilgisi dışında, onları yanıltacak çalışmalara yapmak suçundan bir dava açılmak istendiği yine Genelkurmay açıklamasından ortaya çıktı. Bu konu böyle kolayca geçiştirilecek bir konu değil. Bu çok ciddi bir meseledir" dedi.

    "Eğer Genelkurmay'da böyle bir belge hazırlanmış ise bunun net bir şekilde ortaya çıkması lazım. Yukarıdaki siyasi pazarlıklar doğrultusunda, 'aldım verdim' pazarlıklarıyla değil, gerçekten öyle midir, bunun ortaya çıkması lazım. Ortaya çıkması için ne gerekirse yapılmalıdır. Hepimizin içinin rahat etmesi lazım" diyen CHP lideri, "Parmak izinin bulunması lazımdır. Mürekkebin yaşı çıkarılmalıdır. Makine kullanıldı mı, anlaşılmalıdır. Net görülmelidir. Gördükten sonra eğer gerçekten o kişi bunu hazırlamışsa, o zaman olay bambaşkadır. Bu şekilde geçiştiremeyiz. 'Amirlerin bilgisi dışında gerçekleştirildi' diye geçiştirilemez, ciddi iştir o. Asıl o zaman gireceğiz ona. Nasıl hazırlandı? Emir kumanda ile mi hazırlandı? Genelkurmay'ın kalbinde görev yapıyor bu arkadaş. Böylesine önemli bir yerde, böyle bir belge hazırlanacak ve (yetkiyi tecavüz etmiş, önemli değil) deyip olayı düşüreceğiz. Böyle bir şey olmaz. Eğer orada gerçekten bu hazırlanmışsa, bunun önünü arkasını aydınlatmak zorundayız. Demokratik bir ülkede kamuoyuyla böyle oyuncakla oynar gibi oynayamazsınız. Ciddi olacaksınız. Adaletin gereği neyse yapacaksınız" diye konuştu.

    Baykal, konunun aydınlığa kavuşmadığını iddia ederek, "Vahim bir olaydır. Mutlaka aydınlığa kavuşturulmalıdır. Çiçek o bölgeyi hazırladı mı hazırlamadı mı? Hazırladıysa hesabını vermelidir. Sadece Çiçek değil, Çiçek'e bunu hazırlama fırsatını verenler de, işbirliği yapanlar da, işbirliği yapılmasına göz yumanlar da sonuna kadar araştırılmalıdır. Gerçek ortaya çıkarılmalıdır" ifadelerini kullandı.

    Çankaya Köşkü'ndeki zirveden sonra, İstanbul'daki tatbikat senaryosu ile ilgili Genelkurmay'ın atadığı bilirkişi açıklamasının ortaya çıktığını, orada çok ilginç ifadelerin olduğunu belirten Baykal, raporda, "Kara Kuvvetleri Komutanlığının emrine rağmen alternatif harekat planlarına ağırlık verildiği, aksi yöndeki emirlerine rağmen olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo bölümünün Karar Kuvvetleri Komutanlığından gizlendiği" ifadelerinin yer aldığını kaydetti.

    "7 yıl boyunca hesap sorulmamış"

    Baykal, "Bu terminolojinin altında ne var dersek, yalın gerçek şudur: Yani 2003 yılında İstanbul'da 1. Ordu'nun yaptığı tatbikatın emirlere, talimatlara, Kara Kuvvetleri Komutanlığının anlayışına uymayan bir biçimde icra edilmiş olduğu 7 yıl sonra bugün bu dava ortaya atıldıktan sonra tespit edilmiş" dedi.

    Deniz Baykal ayrıca, "7 yıl önce yapılmış olan yanlışlıkların adı 2010 yılında konulmaya çalışılıyor. 7 yıl önce yapılmış olan tatbikattaki yanlışlıklar, Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığının bilgisi dışında kalmış, yığınla generalin ve subayın katıldığı o toplantıda yapılan hukuksuzluklar, yanlışlıklar Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay'ın bilgisi dışında cereyan etmiş, 7 yıl boyunca komutanlıklar bundan haberdar olmamış, 7 yıl boyunca bu yanlışlıkların hesabı kimseden sorulmamış, kimseye 'niye böyle yaptın' diye soruşturma yapılmamış, günün birinde TSK'ya karşı bir zamanlar var olduğu ifade edilen ve devam edip etmediğini bilmediğim 'psikolojik harekat' ortaya çıktıktan sonra, bu konuda iddialar ortaya atıldıktan sonra fark edilmiş ki İstanbul'da yapılan işler meğer Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın, Genelkurmay Başkanlığımızın onayı ve bilgisi dışında yapılmış. Ve bunlardan dolayı da hesap sorulmamış" dedi.

    CHP lideri, "Şimdi dava ortaya çıkınca, bu gerçek kamuoyunun bilgisine, zirveden sonra duyurulmuş. İyi mi? Türkiye'den adalet manzaraları... Bunlar çok önemli olaylar, çok temel olaylar. Hukuk, siyaset Türkiye'de nasıl işliyor, nerede işliyor, neye dayalı olarak işliyor, ne zaman işliyor, kim niye alınıyor, niye bırakılıyor, hukukla mı alınıyor, siyaseten mi alınıyor, hukuk göre mi, siyasete göre mi bırakılıyor... (Siyasetle aldılar, siyasetle bıraktılar) diyorsak, peki siyasetle alınıp, siyasetle bırakılmayan, bir hukuk cenderesi içinde yıllarca hesap vermek zorunda kalan o insanlara yazık değil mi?" diye sordu.



    Anayasa değişikliği:
    Baykal, anayasa konusuna, sorumlu, alçak gönüllü, işbirliğine açık, yeni bir anlayışla yaklaşmak gerektiğini, "gümrükten mal kaçırır, evin önünden kütük kapar gibi" anayasa değişikliği dayatmasının doğru olmadığını söyledi. "İşime gelen hukukçulara, AKP adına görev veririm, onların hazırlığını ABD'ye götürüp, onayını alırım, bunu yaparken de kimsenin haberi olmaz" anlayışının olamayacağını ifade eden Baykal, "Bu memleketin anayasası, Türkiye'de hazırlanacak, herhangi bir siyasi partinin, genel merkezlerinde, odalarında hazırlanmayacak" dedi.

    Yargı reformu:
    "HSYK ve Anayasa Mahkemesini, RTÜK'e benzetmelerine, kimse müsaade edemez. RTÜK olamaz. Başbakan, 'olur olur, bal gibi olur' diye bize şarkı söylüyor. Ben, Başbakan'a, Özdemir Asaf'ın bir şiiriyle cevap vereyim" diyen Baykal, ünlü şairin şu dizelerini aktardı:

    İnsansız adalet olmaz
    Adaletsiz insan olur mu?
    Olur, olmaz mı?
    Ama olmaz olsun...

    Başsavcı Cihaner ve Org. Berk'in sanık olduğu dava:
    Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in de sanık olduğu davanın iddianamesini gösteren Baykal, iddianamede "Berk'in Alevi köyleriyle özel olarak ilgilendiği, ihtiyaçlarının giderilmesi için ordunun imkanlarını kullandığına" ilişkin bir dosyadan alıntılara yer verildiğini kaydetti.

    İddianamede, "Berk'in böylece mezhep ayrımcılığı yaparak, çatışma çıkarmayı amaçladığının" belirtildiğini ifade eden Baykal,  "Bu zihniyet bu anlayış, Cumhuriyeti koruyacak olan Cumhuriyet savcılarının anlayışı olarak önümüze çıkıyor. Ve bu gerekçeyle bir ordu komutanını şüpheli olarak ilan edip, onun hakkında bütün bu suçlama kampanyası sürdürebiliyorsa bunun hakka, adalete, demokrasiye, insan haklarına yararlı olabileceğini düşünmek mümkün mü? Yazıklar olsun, yazıklar olsun..." dedi.

    Baykal ayrıca, Türkiye'de sözün bittiği noktadayız. Bunlar bugün Türkiye'de yaşanan olayların ipuçlarını bize veriyor. Bunları görünce bileceksiniz ki bu zihniyet ülkeyi yönetiyor, bu zihniyetin borusu ötüyor. Türkiye'yi önümüzdeki dönemde çok daha büyük sıkıntılara sürüklemesi mukadder olan bu zihniyeti, bir an önce iktidardan uzaklaştırmak tek çaredir" diye konuştu.

    Elazığ depremi:
    Baykal, Elazığ'da meydana gelen 6 büyüklüğündeki depremde 51 can kaybının ortaya çıkmasının, çok acı olduğunu ve buradan çıkartılması gereken ders bulunduğunu söyledi.

    Baykal, "Derhal, deprem ortaya çıkabileceği düşünülen bölgelere ve İstanbul'a yönelik deprem öncesi alınması gereken önlemleri, milli dayanışma içinde el birliğiyle uygulamaya koymamız lazımdır" dedi.



     Baykal, "Yaşanan olaylar artık bize pek çok şeyi göstermiştir. Altı büyüklüğündeki bir depremde 51 can kaybının ortaya çıkmış olması, gerçekten çok acı bir olaydır. Buradan çıkarmamız gereken çok ders vardır. Bunu bir siyasi çekişme konusu haline dönüştürmeden, Türkiye olarak üzerinde yaşadığımız coğrafyanın bu temel özelliğini hiç bir zaman unutmadan, artık bu konularda atmamız gereken adımları milletçe atmaya yönelmemiz lazım" diye konuştu.

    Ekonomi politikasına eleştiri:
    Hükümetin ekonomi politikasını eleştiren Baykal, hükümetin insan odaklı değil, kar ve rant odaklı bir ekonomi siyaseti güttüğünü öne sürdü.

    Baykal,“Ziraat Bankası, bankacılık sektörü 3,5 Katrilyon kazanacak, cumhuriyet tarihinin en büyük rekorunu kıracak ama çiftçide en perişan dönemini yaşayacak. aynı şeyi diğer bankalar bakımından bakın, sanayi yüzde 6 küçüldü, işsizlik yüzde 14 arttı, sanayide en büyük işsizlik yaşanıyor, ekonomi daralıyor ama bütün bankalar kar ediyor. Bu neyi ortaya koyuyor? Bu AKP'nin politikasının insan odaklı olmadığını, AKP'nin politikasının, rant, kar, temettü odaklı olduğunu ortaya koyuyor. Böyle bir çarpıklık olamaz, olmamalı" dedi.

    CHP lideri, "ABD'de bankalar battı, vatandaş da zarar gördü. Türkiye'de vatandaş zarar gördü, bankalar kar etti. Başbakan'da çıktı, 'Bu kriz bize teğet geçti' dedi. Sen eğer bankaysan, bankacıların adamıysan sana teğet geçti, ama sen milletin adamıysan, çiftçinin adamıysan sana teğet geçmedi" şeklinde konuştu.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow