hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kılıçdaroğlu'dan Eskişehir Valisi değerlendirmesi

    Kılıçdaroğludan Eskişehir Valisi değerlendirmesi
    expand

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Eskişehir Valisinin, gazeteci İsmail Saymaz'a gönderdiği maile ilişkin, "Demokrasisi sağlıklı işleyen bir ülkede, bu vali ertesi gün görevden alınır" dedi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir otelde düzenlenen Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin (TÜRMOB) 21. Olağan Genel Kurulundaki konuşmasına, "Merhaba üstadlar" diyerek başladı. Kendisinden önceki konuşmacıların, Türkiye'deki demokrasi eksikliğine değindiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Demek ki demokrasi de sorun var, eğer bir ülkede 7 milletvekili, yüzlerce yerel yönetici tutuklu, 2 bin 774 öğrenci tutukluysa orada bir sorun var demektir" ifadesini kullandı.

    Gezi Parkı odaklı olaylardan sonra 81 medya çalışanının işinden olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, ülkedeki demokrasi açığının giderek büyüdüğünü savundu.

    Kılıçdaroğlu, "Sadece milletvekilleri, akademisyenler, yerel yöneticiler değil, 27 Eylül 2013 itibarıyla 5'i imtiyaz sahibi olmak üzere 66 gazeteci hapiste. Cunta yönetimlerinde bile bu kadar olmadı. Gazeteciyi beğenmeyebilirsiniz ama siz demokratik bir ülkede düşünce özgürlüğüne sınırlama getiremezsiniz, o gazeteciyi hapise atamazsınız" diye konuştu.

    Kanun Hükmünde Kararname (KHK) uygulamasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, KHK uygulamasının 12 Eylül dönemi sonrası Türkiye'nin gündemine geldiğini söyledi. Bu uygulamayla parlamento yetkisinin gasp edildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Elinizi vicdanınıza koyun, parlamento açık, 550 milletvekili var, ama siz parlamento açıkken 35 KHK çıkarıyorsunuz. Parlamento açık, yetki gasp etmişsiniz, savaş mı var? Siz istediğinizi yapıyorsunuz, bu doğru değil" değerlendirmesinde bulundu.

    Son 11 yılda 7 kez mali af çıktığını ve dünyada böyle başka bir örnek olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Vergisini zamanında ödeyenleri ödüllendiren bir ülke olmak durumundayız. Biz vergi vermeyenleri ödüllendiriyoruz" dedi.

    Uzun yıllar vergi denetmenliği yaptığına işaret eden Kılıçdaroğlu, hiçbir dönemde denetimin siyasallaştığını görmediğini söyledi. "Davul zurna ile arama yapıldığını görüyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "En büyük tepkiyi sizlerin göstermesi lazımdı, ama kusura bakmayın yeterli tepkiyi göstermediniz. Bir eleştiri de ben yapayım. TOBB da ses
    çıkarmadı. Mükellefler arasında siyasi ayrım yapılabilir mi? Demokrasi aynı zamanda saydam bir rejimdir, demokrasi ödediğimiz vergilerinin hesabının sorulduğu rejimdir, bunu soramıyorsak orada demokrasi çağdaş değildir. "

    Sayıştaş roparları

    Sayıştay'ın TBMM adına kamu harcamalarını denetlemekle yükümlü olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, Sayıştay Başkanı Recai Akyel'in de salonda bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

    "Paralar doğru mu harcandı, yanlış mı harcandı kim denetleyecek: Sayıştay. Sayıştaya görev verilmiş, anayasal bir görev, rapor hazırlayıp TBMM'ye göndereceksin. İlk kez bu yıl kesin hesap kanunu geldi Sayıştaydan, 132 rapor gelmedi. Niye gelmedi? Sayıştay denetim yapıyor, yolsuzlukları saptıyor, sonra bunu ilgili kurumlara soruyor, 'bu konuda nihai görüşünü ver' kurullar bakıyorlar durum felaket. Siyasi iktidara haber veriyorlar, iktidar apar topar Parlamentodan bir yasa çıkarıyor, Sayıştayın yetkilerini, raporlarını buduyor, 'bu kanunla siz idare edin...' Anayasa Mahkemesine gittik, mahkeme 'böyle bir rezalet olmaz' dedi. 'Sayıştay'ın denetim yetkisini kısıtlayamazsınız' dedi ve iptal etti. Ama ilk kez bir kesin hesap kanunu, Sayıştayın mali raporları TBMM'ye gelmeden kabul edildi. Yani Parlamento el kaldırma indirme makinası haline geldi. Akıl tutulması yaşadık."

    Son on yıldaki hükümetlerin kaç lira harcadığını soran Kılıçdaroğlu, "Son on yılda, 133 milyar dolar iç borç yaptılar, 238 milyar dolar dış borç yapıldı, 46 milyar dolar özelleştirme yapıldı. 1 trilyon 200 milyar dolar vergi toplandı. Toplam para 1 trilyon 617 milyar dolar. Son on yılda harcandı bu" dedi.

    "Bu para karşılığında ülke de ne yapıldı? Diyeceksiniz ki 'çok şey yapıldı' doğrudur" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    "Ben size başka bir rakam daha vermek istiyorum. 1946-2002 yani 56 yılda 775 milyar dolar harcandı. On yılda 1 trilyon 617 milyar dolar. Şu soruyu soracaksınız: 'Bu paralar nereye gitti ve bu Sayışta raporları niye gelmiyor.' İşte yanıtı, verdiğim bu rakamlarda. Bu rakamlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin rakamları, bir siyasal iktidarın görevi halkına hesap vermektir. Halkına hesap vermeyen siyaset saygın değildir."

    Belediyelere farklı uygulama yapıldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesine 4, İzmir Büyükşehir Belediyesinde 102 denetim elemanı görevlendirildiğini iddia etti.

    "Demokratik bir ülkede bu vali ertesi gün görevden alınır"

    Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna'nın, bir gencin öldürülmesi olayıyla ilgili sözlerini hatırlan Kılıçdaroğlu, İsmail Saymaz isimli gazetecinin olayın üzerine gittini söyledi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

    "Eskişehir valisi bu gazeteciye İsmail Saymaz'a e-posta gönderiyor 'Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun. Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin' diyor. Kusura bakmayın bu lafları kullandığım için bu, sözde valinin kullandığı deyimler. Demokrasisi sağlıklı işleyen bir ülkede bu vali ertesi gün görevden alınır. Suçlamayı bir tarafa bırakın kullandığı dil nedeniyle görevden alınır. Bir valinin ağzına 'adi şerefsiz' sözcüğü yakışmaz, olmamalıdır. Görevden alacak olan kim? Sayın Başbakan. Ne diyor Sayın Başbakan 'Sayın Vali iyi bir arkadaşımızdır.' Pes yani pes. Demokrasi, sivil toplumun güçlendiği, düşüncelerini özgürce dile getirdiği rejimin adıdır."

    İktidar partisinin, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun çalışmalarında samimi olmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "12 Eylül yasalarının arkasına saklanan bir iktidar demokrasiyi getiremez" ifadelerini kullandı.

    Kılıçdaroğlu, darbelerden en fazla zararı CHP'nin gördüğünü savunarak, "Demokrasi bize altın tepside sunulan bir şey değil, 90 yıllık mücadele sonucu kazanılmıştır. Biz bedel ödemeye hazırız, hiçbir zaman bedel ödemekten korkmadık" diye konuştu.

    "Getirirler kabul ederiz"

    Kılıçdaroğlu, partisinin Ankara İl Başkanlığınca düzenlenen etkinlik öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, yeni anayasa çalışmalarında 59 maddede uzlaşma çağrısına ilişkin sorusu üzerine Kılçdaroğlu, 4 partinin, bu 59 madde üzerinde anlaştığına işaret etti.

    "59 madde üzerinde mutabakat sağlanmışsa gelecek. Parlamentoda grubu olan partiler 59 veya 60 veya 65 madde üzerinde anlaşırlarsa getirirler biz de kabul ederiz" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    "Burada sorun AKP'nin samimi olmamasıdır. Samimi değil AKP. Çünkü başkanlık sistemini geriye çek, daha fazla maddede uzlaşırız dedik kendilerine defalarca. Hayır biz çekmeyiz diyorlar. Yani masadan kaçmak için fırsat kolluyorlar. Sayın Başbakan her seferinde getirin, uzlaştık, kabul edelim...Biz de diyoruz buyrun getirin, biz samimiyiz."

    Daraltılmış ve dar bölge sistemlerinde, CHP'nin oylarının düştüğünün belirtildiği hatırlatılan Kılıçdaroğlu, değerlendirmesinin sorulması üzerine, Türkiye'deki demokrasi açığını yaratan sorunun, milli iradenin parlementoya tam yansımaması olduğunu söyledi.

    Kılıçdaroğlu, "Eğer bir siyasi parti yüzde 1 oy alıyorsa bir milletvekilini parlementoya getirebilmelidir. Yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Askerler getirdi. Yüzde 10 seçim barajını kim savunuyor? Apoleti olmayan Başbakan savunuyor. Darbe hukukunu değiştirmeyecek miyiz?  Değiştirelim. Bizim irademiz var mı, var. Kimin iradesi yok, AKP'nin. Neden darbe yasalarının arkasına saklanıyorsunuz? Hem milli irade diyeceksiniz. Kaç oy aldınız? Yüzde 49. Parlamentoda hangi oranda temsil ediliyorsunuz? Yüzde 65. Bunun adı oy hırsızlığı değil mi? Vatandaş gidecek a partisine oy verecek, b partisi milletvekili çıkaracak. Buna da milli irade diyeceğiz. Milli irade böyle bir şey değil" diye konuştu.

    "Türkiye'nin sorunu dar bölge, daraltılmış bölge değil"

    Türkiye'nin sorununun dar bölge, daraltılmış bölge olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'de demokrasinin önündeki en ciddi engelin yüzde 10 barajı olduğunu dile getirdi.

    Bunun ortadan kalkması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Getirsinler yüzde 3 mü diyorlar 3 yaparız, 5 mi diyorlar 5 yaparız. Tümüyle mi kaldıralım diyorlar tümüyle kaldırırız. Hiçbir sorunumuz yok. Bakın biz ne kadar açık, ne kadar net, ne kadar tutarlı milli iradeyi savunuyoruz. Aynı şekilde sayın Başbakan ikircikli bir politika gütmesin, ben yine nasıl oy hırsızlığı yaparım, vatandaşın oyunu nasıl kendi partime mal edebilirim arayışı içine girmesin. Bu doğru değil. Biz bunu kabul etmiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

    "Bunu ciddiye alıp demokrasiyle yan yana getirmek asla doğru değil"

    Türkiye Değişim Hareketi'nin, Mustafa Sarıgül'ün, CHP'nin İstanbul adayı olması konusunda görüş bildirdiğinin belirtilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, Türkiye Değişim Hareketi'nin, başka bir hareket olduğunu söyledi. Biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz diyen Kılıçdaroğlu, "Bizim düşüncemiz belli, görüşlerimiz belli, bir siyasal partinin gösterdiği veya göstereceği aday konusunda bizim yorum yapmamız doğru olmaz" ifadesini kullandı.

    Demokratikleşme paketine, parti içinden bazı isimlerin, yeterli tepki gösterilmediği için rahatsız olduğu iddialarının hatırlatılması üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Sadece bizim değil toplumun tepki göstermesi lazım, toplumun her kesiminden tepki gelmesi lazım. Çünkü bu bir demokratikleşme paketi değil demokrasiyle bu paketi yan yana getirmek en büyük ayıp orada zaten. 30 Eylül paketi, yani AKP seçime giderken 'ben kendi tabanıma hangi mesajları verebilirim' böyle bir paket. Bunu ciddiye alıp demokrasiyle yan yana getirmek asla doğru değil. Demokratikleşme paketini eğer siz getirecekseniz biz 17 maddeyi kamuoyuna açıkladık, ister Avrupaya gidin, İster ABD'ye, ister Japonya'ya gidin, hangi ülkeye giderseniz gidin, bizim 17 maddemizi bir siyasal parti liderinin önüne koyduğunuzda 'evet bu bir demokratikleşme paketidir' der. AKP'nin açıkladığı 30 Eylül paketini götürün, 'bu nedir' der."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow