hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Örgüt üyesi olmamakla birlikte!"

    Örgüt üyesi olmamakla birlikte
    expand

    Hürriyet gazetesi köşe yazarı Mehmet Y. Yılmaz, gazetecilerin hapse atılma gerekçesiyle ilgili bir yazı kaleme aldı. İşte Yılmaz'ın konuyla ilgili yazısından bir bölüm;

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayatı demokratik hakları aramak ve savunmakla geçmiş gazetecilerin bile hapse atılmalarını sağlayan bir gerekçe bu: “Örgüt üyesi olmamak ve örgüt adına suç işlememekle birlikte, hareketleriyle örgütün çıkarlarına hizmet etmek”!

    O konuyu yine tartışacağız ama bence de “örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgütün çıkarlarına hizmet edenler” var.

    Mesela, gazetecileri yazdıkları haberler ve yorumlar nedeniyle tutuklayanlar. Bunlar, hareketleriyle örgütün yurtdışındaki çıkarlarına hizmet ediyorlar.

    Mesela, örgütün siyasi ayağının ortaya çıkarılması çabalarını engelleyenler. Bunlar, bu hareketleriyle örgütün, Türkiye’de varlığını sürdürmesini ve henüz ortaya çıkmamış mensuplarının cesaretlenip morallenmesini sağlıyorlar.

    Mesela, kendine gazeteci süsü vermiş troller. Bunlar, önlerine gelen herkese iftira atarak, aslında FETÖ’nün en güçlü olduğu dönemde yapmak istediklerini gerçekleştirmeye yol açıyorlar.

    Mesela, Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk, şike gibi “kumpas” davalarında ileri sürülen iddiaları gerçekmiş gibi hâlâ tekrarlayanlar. Bunlar da örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgütün kurduğu kumpasları meşrulaştırıyorlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ama bunlara dava filan açılmıyor. Neden dersiniz? Kripto FETÖ’cüler dört bir yanımızı sardığı için mi?

    Gazetecilik suç değildir

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, içtüzüğünü değiştirdi. Bundan sonra basın özgürlüğü ve gazeteciler ile ilgili başvurular, öncelikli olarak işleme konulacak.

    Bugüne kadar sadece davacıların yaşamları ve sağlıkları söz konusu olduğunda yapılan başvurular öncelikle ele alınıyordu.

    Basın özgürlüğü, AİHM tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin temel haklar olarak tanımladığı haklardan biri, ifade özgürlüğü ile ilgili görüldüğü için önem taşıyor.

    Ve bu tür başvurular Rusya, Azerbaycan gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’den de hızla artıyor.

    Türkiye ile ilgili başvurular, AİHM gündemindeki başvuruların yüzde 25’ini oluşturuyor.

    Her dört dosyadan birinde davalı Türkiye.

    Bu iyi bir tablo değil. Bunca yıllık demokrasi deneyimimizden sonra geldiğimiz yer, adil ve hukuka uygun işlemeyen bir adalet sistemi yüzünden burası oldu.

    Niyet okumayla yaratılan suçlar, delilsiz mahkûmiyetler, gereksiz tutuklamalar bugün adalet sistemimizin düşünce özgürlüğü ile ilgili en büyük sorununu oluşturuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşin aslına bakılırsa bizim mahkemelerimizde görev yapan hâkimler ve savcılar da AİHM içtihatlarını gayet iyi biliyorlar.

    Ama yine de bu tür tutuklamalar ve mahkûmiyetlerin arkası kesilmiyor. Özellikle de tutuklamaların!

    Tutukluluk, mahkûmiyetle bitmeyeceği ya da AİHM’den döneceği kesin olan davalar için bir tür peşin cezalandırma olarak kullanılıyor.

    Bunun da biteceği bir nokta vardı, işte o noktaya geldik.

     

    Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow