WWF'den Türkiye'ye uyarı: Kuraklık için 10 il tehlikede
Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve NASA'nın yayınladığı haritalarla Türkiye'nin son dönemde yaşadığı ciddi kuraklık tehdidiyle ilgili bir uyarı da WWF-Türkiye'den (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) yapıldı. WWF'in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi çalışmasına göre Türkiye'de aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi şehirlerin olduğu toplam 10 kentin küresel ölçekte yüksek su riski taşıdığı açıklandı.


Bütün bilimsel verilerin hem küresel ölçekte hem de Türkiye için su krizinin kapıda olduğunu ortaya koyduğuna işaret edilerek, şu uyarıda bulunuldu:

“Bugün artık iklim değişikliğinin etkilerini ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası'nda ortalama sıcaklıkların artması, yağışların azalması ve kuraklık şeklinde yaşıyoruz. Musluğumuzdan akan ve kolayca erişilebilir gördüğümüz suyun değerini ne yazık ki barajlardaki su seviyeleri alarm verdiğinde fark ediyoruz."


Riskin sadece yüzey sularıyla da sınırlı olmadığı, yer altı su seviyelerinin de alarm verdiğini kaydeden Bayar, “Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken. Su kaynaklarının yönetiminde ve kentleşme, tarım, gıda, üretim, enerji gibi alanlarda doğayı gözardı eden yaklaşımlar, hidrolojik müdahaleler ve sürdürülebilir olmayan uygulamalar karşısında susuzluk riskini daha ciddi ve sistemli ele almak zorundayız" diye konuştu.

Akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil, insan için de yaşam kaynağı olduğunu belirten WWF Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr, WWF'in gerçekleştirdiği Su Riski Filtresi çalışmasına göre küresel ölçekte su riski yüksek şehirlerin arasında Türkiye'den 10 şehrin yer aldığını vurguladı. Orr, bu şehirleri İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya olarak açıkladı.

Türkiye'de susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğunu söyleyen WWF- Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “Şimdi suyumuz için seferberlik zamanı. Doğada suyun doğduğu ve geçtiği doğal alanları koruyarak, tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçmemiz gerekiyor. Sanayide suyu kirletmeden, verimli kullanarak, temiz üretim yatırımları teşvik edilmeli. Jeotermal enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren atık suların geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçilmeli. Denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımı benimsenmeli. Kentlerimizde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önlenmeli ve evlerimizde her damla tasarruf edilmeli. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz" şeklinde konuştu.

Büyük Menderes Havzası'nda su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yürütülen çalışmalara değinen WWF- Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Programı Kıdemli Uzmanı Eren Atak ise hedeflerinin havzada doğayı korurken suyun daha verimli kullanıldığı yöntemlere geçişi sağlamak olduğunu söyledi. Atak, “Yağmur suyu hasadından tarımda verimli sulama yöntemlerine, sanayide temiz üretim uygulamalarından, doğa koruma çalışmalarına kadar iş birliği ortaklarımızla birlikte attığımız adımlarla Türkiye'nin diğer akarsu havzalarına ilham verecek bir çabanın içindeyiz" dedi.