hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    İran-İsrail gerginliği savaşa dönüşür mü?

    İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'a yönelik "İran’a da saldırıyoruz, ahtapotun başı İran" açıklaması yaptı. Bu ne demek? Netanyahu, İran'ın birçok grubun arkasına olduğunu ve onlara silah verdiğini de iddia ederek, savaşın çok daha uzun süreceğini söyledi. Bu sözleri nasıl değerlendirmek gerekiyor? ABD, İsrail'e Gazze'nin Filistin'e ait olması gerektiğini ifade etmişti. İsrail Başbakanı Netanyahu ilk kez buna ‘hayır’ dedi. Netanyahu ile ABD’nin arası açılıyor mu? Fikir uyuşmazlıkları nedir?Tüm detayları Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Abdullah Ağar anlattı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Abdullah Ağar detayları şu ifadelerle aktardı;

    Güney Lübnan'da uygulanan, 2006 yılında şekillenmiş 1701 sayılı Birleşmiş Milletlerin angajman kuralları var. Bunu ısrarla ve bilinçli bir şekilde aştı. Hatta öyle bir noktaya gitti ki 45 km kadar Lübnan içerisine girdi ve en nihayetinde şöyle bir hamle yaptı.

    Özellikle Kudüs tugaylarının bölgedeki en etkili ismi, aynı zamanda Kasım Süleymani'nin yoldaşı olan Seyit Rıza el Musabi’yi öldürdü.

    Daha sonra Hamas’ın en önemli isimlerinden bir tanesi olan Aruri’yi öldürdü. Bu evre içerisinde başka bir şey daha oldu.  Husiler, İran’a sitem ettiler. Hatta bir şekilde kızdılar ve ‘Bizi kullanıyorsun. Biz hepimiz topa girdik ama sen topa girmiyorsun’ dediler. Hatta ‘korkak devlet olarak tanımlanacaksın’ cümlesi vardı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdi bütün bunların üstüne, İran’da bir saldırı gerçekleşince Kasım Süleymani ile ilgili İran ilk defa topa girdi. Topa nereden girdi? Pakistan, Erbil ve İdlib'den girdi. Buralara füze attı.

    Bunlar son derece hassas egemenlik ve mücadele alanları. İlk defa doğrusal olarak etkisini ortaya koyduğunu görüyoruz.

    Ama ben açıkçası şöyle okuyorum, İran'ın özellikle bu işte 1450 km diyorlar, 1.200 km diyorlar. İşte Fetih 1110 füzeleri var.  Bunları kullanarak İsrail'e İdlib'e diyor ki; ‘ben seni vururum’ mesajı var.

    Bu aslında hani vekilleri vurarak veya İsrail'in canını çok yakmayarak İsrail'e ve Amerika Birleşik Devletleri şunu söylüyor; Bence üstüme gelmeyin, savaşı doğrusallaştırmayın!

    ‘İsrail'de karargahlarından birisini vurdum’ diyorum. Diğer tarafta da ‘İdlib'de DEAŞ’ı vurdum’ diyor ama daha aşağıda çok ilgisi yok. Orasının yani daha farklı bir örgütün bulunduğu alanları vurdu.

    İsrail 7 Ekim’den sonra çok ağır bir travma yaşadı. Yaşamaya devam ediyor. Bu travma büyük bir zulme dönüştü. Bir diğer tarafıyla da fırsata dönüştürdü.

    İran’la sürekli didişiyordu. Bir varoluşsal kaygısı var. İran'la ilgili ‘nükleer füze ve silah yapıyor’ diyor. Bunları atma vasıflarına sahip diyor. Yani bu atılan 1450 veya 1200 km menzilli füzeye nükleer başlıkta takabilir isterse. İsrail derinliği olan bir ülke değil. Şimdi buna dair korkuları var. İsrail bu korkularıyla birlikte İran’ın nükleer kapasitesini geliştirmesini ‘gerekirse tek başıma engelleyeceğim’ diyordu. Şimdi 7 Ekim'den sonra bir şey oldu. İsrail, Amerika Birleşik Devletleri'nin gücünü ve stratejik yığınak olarak kullanma fırsatı elde etti.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow