hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Aile hekimlerinden "ehliyet raporu" klibi

    { title }

    SONRAKİ VİDEO

    Aile hekimleri, ehliyet için gereken sağlık raporlarının neden aile sağlık merkezlerinden verilmemesi gerektiğini, hazırladıkları video ile anlattı. Videoyu hazırlayan AHEF Strateji Grubu üyelerinden Uz. Dr. Levent Tuna Şengöz, "Sağlık raporları aile hekimlerince değil; aile hekimlerinin kontrolünde verilmelidir" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dr. Şengöz açıklamasını şöyle sürdürdü:
     
    "Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren mevcut ehliyetler, yeni tip sürücü belgeleriyle değiştiriliyor. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, ehliyet raporu alımı için biz aile hekimlerini adres gösterdi. 'Vatandaş, aile hekimine giderek muayenesini olacak; hekim, kişinin araç kullanmasında bir sakınca olmadığını düşünürse "sürücü olur" raporunu verecek. Hekimin bir tereddütü olması halinde, sürücü adayı, uzman doktora yönlendirilecek. Uzman doktor, alanıyla ilgili "olur" verirse; bu kez aile hekimi ve uzman doktor imzasıyla kişiye "sürücü olur" raporu düzenlenecek. Uzman doktor onay vermezse rapor da verilmeyecek. Tedavilik bir durum söz konusuysa tedavisinin bitimi beklenecek; tedavi edilemez bir durum ise rapor verilmeyecek' dendi.

    Sadece 2014 yılında Türkiye'de yaklaşık bir milyon 200 bin trafik kazası meydana geldi. Bu kazalarda, 3 bin 500 vatandaşımız hayatını kaybetti, 285 bin vatandaşımız yaralandı. Bu tabloya göre, trafik kazalarında günde yaklaşık 10 kişi yaşamını yitiriyor, 90 kişi yaralanıyor. Ruhsal etkiler, fiziksel kayıplar ve ekonomik yönler de hesaba katıldığında, kazaların toplumumuz üzerindeki olumsuz etkilerinin sanılandan da büyük olduğu görülüyor. Bu beklenmeyen ölümler sonrasında, ölenlerin yakınlarında görülen ciddi psikolojik bozuklukların gelişimi; yaralıların ailelerinin yaşadığı psikolojik, sosyal ve ekonomik problemler de düşünülürse, ülkemizde her yıl yaklaşık 10 milyon kişi birebir; yaşananlardan medya yoluyla haberdar olan 70 milyon kişi ise dolaylı olarak trafik kazalarından olumsuz etkileniyor.

    Yapılan araştırmalar, kazaların bir çoğunun temelinde, kaza yapan kişinin hastalığının etken olduğu görüşünde hemfikir. Bu nedenle, biz aile hekimleri, araç kullanımı için yeterli olmayan sürücülerin, direksiyon başına geçmemesi gerektiğini; bunun için de ehliyet sağlık raporlarının, hastanelerde oluşturulmuş kurullar tarafından, kapsamlı tetkikler sonucunda verilmesinin şart olduğunu düşünüyoruz. Ehliyet raporunun, yönetmelikte yazdığı gibi, aile hekimlerince verilmesi, sadece bizim ülkemizde değil; dünyanın hiç bir ülkesinde mümkün olamayacak bir talep.

    Birden fazla uzmanlık konusu içeren bu rapor onayını bir hekimin vermesi mümkün mü?
    Bu soruya örneklerle yanıt verelim. Ehliyet sağlık raporu alabilmek için sürücü adayının göz muayenesinden geçmesi gerekiyor. Snellen Eşeli ile yapılan göz muayenesinde oda uzaklığının 6 metre olması gerekiyor. Daha kısa mesafeden yapılan muayenelerede, glokom başta olmak üzere göz problemlerinin büyük bir kısmı fark edilemeyebiliyor. Ülkemizde birçok aile sağlığı merkezinin 6 metreyi bulan bir odasının bulunmadığı gerçeğini hesaba kattığımızda, göz muayenelerinin aile hekimlerince yapılmasının ne denli zor olduğu bir kez daha görülüyor.

    Nörolojik muayeneye gelince...  Aile hekimlerinin epilepsi hastasını teşhis etmesi neredeyse olanaksızdır. Aile hekiminin bu teşhisi koyabilmesinin tek yolu, sistem üzerinden, hastanın kullandığı ilaçları görmesidir. Ancak internette problem olması halinde, hekim bu verilere ulaşamaz. Ayrıca, hasta e-nabız uygulamasında, "aile hekimim bilgilerimi görmesin" şıkkını işaretlerse, yine hekimin bu verilere erişimi engellenmiş olmaktadır. Kazaların büyük bir kısmına, öfke kontrolü yapamayan sürücülerin neden olduğu hesaba katılırsa, ehliyet alacak kişiye psikiyatrik konsültasyon uygulanmasının önemi de anlaşılacaktır.

    Bir aile hekimi olarak, ehliyet sağlık raporunun aile hekimlerince değil; aile hekimlerinin kontrolu altında verilmesinin halkımız açısından avantaj olduğu da unutulmamalıdır. Biz aile hekimleri olarak, mevcut koşullarda, zeka düşüklüğü, sara, görme, kardiyak, işitme gibi problemleri tespit edemeyiz ancak sevk ve sevki takip ederek bu rahatsızlığı bulunan kişilerin, trafikte potansiyel birer azrail gibi dolaşmasını önleyebiliriz. Bizim gibi, daha temiz, daha kaliteli, daha iyi bir yaşam sürmek isteyen vatandaşlarımız da rapor konularında aile hekimlerinin çizdiği yoldan giderek işbirliği yapmalıdır.

    Unutmayın!!! Kural tanınmadan verilen bir rapor, ailenizden birinin kazaya karışmasına neden olabilir.  Aile hekimi orkestrayı yöneten bir maestro gibi başvuran kişinin ayrıntılı muayenesini yaptıktan ve beyanını aldıktan sonra gerekli yerlerden konsültasyon almak için sevk edecektir. Halkımızdan buna anlayış göstermesini rica ediyoruz.

    AHEF uyardı

    Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Uzman Dr. Erkut Coşkun da AHEF'in yeni Karayolları Trafik Yönetmeliğini desteklediğini söyledi. Coşkun, bu sayede ehliyet alımının Avrupa Birliği normlarına göre şekilleneceğini ve rapor için gereken sağlık tetkikleri sayesinde, trafik kazalarının önlenmesi için önemli bir adım atılmış olacağını belirtti.  

    Uzm. Dr. Erkut Coşkun açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

    "TÜİK'in 2014 yılı verilerine göre, kazaya neden olan kusurlar içinde, sürücü kaynaklı kusurların %88,6 ile ilk sırada olduğunu görüyoruz. Yönetmelikte yer alan tüm muayene ve laboratuvar testlerinin yapılması, sadece vicdani değil aynı zamanda hukuki bir sorumluluktur. Biz AHEF olarak hem aile hekimlerini hem de bakanlık yetkililerini, tek hekimden alınacak raporlar konusunda uyardık; fakat yeterli duyarlılığın oluşmadığını gördük. Unutulmamalıdır ki, yeterli tetkik yapılmadan sağlık raporu alan bir sürücünün kazaya neden olması halinde, raporu tanzim eden aile hekimi malpraktis suçlamalarla karşı karşıya kalabilir ve yüz binlerce liralık tazminatlara mahkum edilebilir; daha da acısı, ömrü boyunca, olayın vicdani sorumluluğunu yüklenmek durumunda kalacaktır.

    AHEF'in amacı hem üyelerinin hak ve hukukunu korumak hem de yaptığımız işin asıl gayesi olan koruyucu sağlık hizmetleri verme açısından öncelikle meslektaşlarımıza nasıl bir sorumluluk içinde olduğumuzu hatırlatmaktır. Hazırlamakta olduğumuz algoritmayı tüm ASM'lere göndererek, gerekli bilincin oluşması ve kazaların minimuma indirilmesi konusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow