hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Darbecilerin saldırısına uğrayan Ahmet Akpolat o geceyi anlattı

    15 Temmuz gecesi darbeciler tarafından basılan CNN TÜRK binasından görüntüleri çekip servis eden kameraman arkadaşımız Ahmet Akpolat, yaşadıklarını anlattı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    CNN TÜRK Kameramanı Akpolat, o anları şöyle anlattı:

    Sosyal medyada bir hareketlenme vardı. WhatsApp gruplarında arkadaşlarımdan bir şeyler geliyordu. Kanaldan aradılar. Yola çıktım. Bizim şirket Bağcılar’da. Ben de Basın Ekspres yolundan Havalimanını arkama almış, ters istikamette Bağcılar’a doğru gidiyorum. O ara diğer şeritte 3 tane tankın Havalimanı istikametine hızla gittiğini gördüm. O an bazı şeyler biraz netleşmeye başlamıştı kafamda, endişelenmeye başlamıştım. Şirkete gittim, gelebilen herkes gelmişti. Sosyal medyadan, televizyondan, olanlar doğrulatılmaya çalışılıyordu. İlk yaptığım şey her an bir yere çıkabilirim diye kameramı hazırlamak oldu. Ortalık çok karışık ve gergindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefonla CNN TÜRK’e bağlanmasını, o anların hepsini şirkette izliyordum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Cam tarafında olan arkadaşımız ‘Helikopter geliyor’ diye bağırdı. Herkes ayağa kalkarak cama doğru gitti. Helikopter sonra otoparka doğru yöneldi. Bunu duyunca zaten ben direkt kamerayı alıp aşağı koştum. Kapıya çıktığımda bizim şirketin güvenliği karşımdaydı. Helikopter nereye indi dedim, üzgün bir şekilde bana otoparkı gösterdi. Otoparka giderken 7 askeri karşımda gördüm. Hemen kayda girdim. Ben hemen askerlerin arkasından, binaya girişini çekmeye başladım. O ara askerler beni fark etmedi. Binaya girdiler. Binadaki çalışanlar, haber müdürümüz askerlere ‘Niye geliyorsunuz, burası özel bir televizyon kanalı’ dedi.

    Kanalın binasına giren askerlerin yayın odasını bilmediğini “Bu bir darbedir. Müdahale etmeyin. Güvenlik için geldik” gibi cümleler kullanarak birinci kata doğru çıktığını kaydeden Akpolat: “Askerler sert sesle bir şeyler söylüyordu. Herkesi korkutuyorlardı. Binaya girdiler, ben arkalarından takip ediyorum. Bağıra bağıra yayın odasını arıyorlardı. Yayını kesmek istediklerini orada anladık. Asansörle onların peşinden çıktım. Merdivenlerden üzerime doğru gelmeye başladı. Ben de kamera kayıtta, geri geri kaçmaya başladım. ‘Gelme yasak buraya çıkış’, ‘İndir kamerayı elinden’ gibi cümlelerle beni engellemeye çalıştılar. Geri geri gidip böyle sıcak olaylarda yaptığınız şey: O ana kadar çektiğim görüntülerin kartını güvenli bir yere sakladım. Kamerama yeni bir kart koyup, tekrar askerlerin olduğu yere gitmeye çalıştım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sol taraftan üzerime hızla gelen o rütbeli askerlerden birini gördüm. Gelir gelmez yaptığı ilk şey, omzumdaki kamerayı tutmak oldu. Kamera omzumda güvensiz diye elime aldım ve karşılıklı çekiştirmeye başladık. Kameramı almak istiyordu, hani muhtemelen ‘Çekme’ demesinin yeterli olmadığını anladı. Ben de kamerayı vermek istemeyip, çekiyordum. Bir ara efekt mikrofon tarafını tuttu. Hassastır, orayı kırdı. Dönemin Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Sarılar, ‘Ne yapıyorsunuz, bırakın çocuğu’ diyordu. Israrla benden kamerayı istiyorlardı, ben de veremeyeceğimi söylüyordum. Tehdit etmeye başlamışlardı. Sonra o en yüksek sesle bağıran rütbeli askerlerden birisi beni karanlık köşeye çağırdı. ‘Gel köşeye, konuşalım’ dedi. Köşe diyerek el işaretiyle gösterdiği yer de kuytu, karanlık bir bölgeydi. Oradan sonra tehlikenin bayağı arttığını hissettim. Diğeri de boğazımı sıkıp, beni itti.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Rütbeli askerden birinin elindeki silahın dipçiğini göstererek “Kamerayı ver, yoksa vururum” diye kendisini tehdit ettiğini belirten Akpolat, yaşananların devamını şöyle anlattı: “Ben de askere ‘Vur, yoksa vermeyeceğim, yani bunu burada bitirelim artık. Sen de ne yapıyorsan yap.’ gibi bir cümle kullandım. Sonra etrafımız kalabalıklaştı. Erlerden birisi bana döndü ‘Abi ne olursun ver artık, bitirelim şu işi’ dedi. Yüzü bayağı kötü bir halde bunu söyledi. Sıcak olaylarda kameranın ön tarafına aksiyon kamerası yerleştiririz. Onun güvencesiyle kamerayı değil içindeki kartı askerlere verdim.

    Küçük aksiyon kamerasındaki görüntüyü kurtardıktan sonra asansörle stüdyonun bulunduğu üçüncü kata çıktığını belirten Akpolat: “Çıktığımda zaten askerler her yere dağılmış, insanları çıkartıyorlardı. Beni gören er ‘Abi yeter artık git buradan.’ dedi. Ben de ‘Yok yok çekmiyorum’ dedim. Kamerayı çanta gibi tutup, bir yere götürüyormuş gibi yaptım ama kamera kayıttaydı. Askerlerin, haber merkezini boşaltışını çekmeye devam ettim. Daha sonrasında dışarıdan bir gürültü gelmeye başladı. Vatandaşlar gelmiş. Bu sefer vatandaşların binaya girmek istemelerini, oraya gelen polisleri çekmeye başladım. Önce polisler vatandaşların girmesini engelledi. Kendileri girdi. Etrafı kontrol ettiler. O görüntüleri de çektim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çektiğimiz görüntüleri sisteme attığımız bir oda vardı. Odaya gittim, kimse yoktu. Görevli arkadaşı aradım. Bana şirketten uzakta bir yerde olduğunu, korktuğu için gelemeyeceğini söyledi. Bana görüntüleri nasıl yayınlayacağımı anlatmasını istedim. Herkes beni arıyordu ‘Görüntüleri yetiştir’ diye. İçerisi uzay mekiği gibi bir alan. Görüntüleri bir saate aktardım. Ama o ana kadar başıma gelenleri çok sağlıklı düşünemedim. Daha sonra köprüye gittim. 24 saat çalıştık.

    Darbe girişiminden önce olağanüstü durumlarda mesleğini yapmayacağını, canının daha değerli olduğunu savunduğunu söyleyen Akpolat, “Bu görüntüler yayınlandıktan sonra birçok arkadaşım beni arayıp ‘Hani çekmiyordun? Hani insan hayatı değerlidir, diyordun’ dedi.. Düşünüyorsunuz, planlayarak olabilen bir şey değil. O anki refleksiniz sizi oraya itiyor. Yıllardır darbeye karşı bir duruşumuz var. Şimdi birileri gelmiş halkın haber almasını sağlayan bir kurumu basmış o noktada engellemeye çalışıyorlar. Ben korkup kaçamadım” dedi.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow