hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar açıkladı: Elektrik ve doğalgaza zam var mı?

    Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar Ankara'da televizyon kanallarının temsilcileri ile bir araya geldi. Türkiye’nin enerji alanında attığı adımları ve 2024 yılı hedeflerini anlattı. Bakan Bayraktar'ın mesajlarında öne çıkan başlıkları almak üzere CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Dicle Canova'ya aktardı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Soru: Sayın bakanım. Çok teşekkür ediyoruz davetiniz için. Yenilenebilir enerjide Türkiye'nin bir yatırım içerisinde olduğu zaten gözlemleniyor. Orada bir sıkıntı yok ama nükleer enerji ile alakalı olarak santralin ne zaman devreye gireceği takvimde bir gecikme olup olamayacağı ve nükleer santral tam olarak devreye girdiğinde Türkiye’nin elektrik ihtiyacının acaba yıllık yüzde kaçını karşılayacak? Yüzde 10 telaffuz edilmişti zannediyorum ama artısı, eksisi var mı acaba? Bu konuları da bizle paylaşabilirsiniz çok sevinirim.

    Bakan Bayraktar: Nükleer hakikaten Türkiye’nin 70 yıllık rüyası. 1950’lerden beri Türkiye aslında nükleer santralle alakalı çalışmalar yapmış. 1970’lerde bugün Akkuyu’nun yer tespiti yapılmış. Malumunuz nükleer çok özel bir alan ve dolayısıyla her yerde yapmamız mümkün değil. Belli şartları, teknik şartları sağlamamız lazım. 1970’li yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Akkuyu sahası nükleer sahaya uygun olarak tespit edilmiş ve daha sonraki yıllarda denemeler olmuş ihaleler olmuş vesaire. Fakat bu işin daha somut hale gelmesi, 2010 yılında Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki hükümetler arası anlaşma akdedilmesi ve bunun Meclis onayından sonra hukuki anlamda geçerlilik kazanmasıyla olmuş. Birkaç yıl saha ile ilgili çalışmalar, izinler vesaire gibi birçok konuda ve dizayn, tasarımla alakalı çalışmalar yapılmış ve 2018 yılına geldiğimizde tabii hatırlarsınız. 24 Kasım 2015 Rusya ile yaşadığımız malum kriz ama ondan sonraki süreçte hızlı bir çalışma ve Nisan 2018’de Nükleer Düzenleme Kurumu’nun o dönemde TAEK’in Rus Rosatom’a verdiği bir inşaat lisansı var. Aslında inşaatın başladığı tarih, Nisan 2018. Dolayısıyla biz bugün Ocak 2024’teyiz. Yani yaklaşık Nisan ayında 6 yılı bitirmiş olacağız. Sahada biliyorsunuz 4 tane reaktör inşası devam ediyor, aynı anda devam ediyor. Bunlardan tabii ki ilk reaktör ilk lisansı alan ve biraz daha ilerlemiş durumdaki reaktör. Bizim hedefimiz 2024 yılı içerisinde bu reaktörü devreye alabilmek. Elbette ki nükleer alan çok biraz önce ifade ettiğim gibi özel bir alan tasarımından uygulamasına kadar takibine, kontrolüne, denetimine, testlerine kadar birçok uluslararası standardın olduğu bir alan ve bunların hepsini adım adım yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla yani burada hani süreçleri kısaltabilmek çok mümkün değil. Yani herhangi bir inşaattan bahsetmiyoruz. Onun için biz de emniyetten yani nükleer için bizim en önemli baktığımız alan nükleer güvenlik alanıdır. Dolayısıyla güvenlikten hiçbir şekilde sarfınazar etmeden onu önceliklendirerek bu çalışmayı yürütüyoruz. Hedefimiz bu yıl içerisinde santrali devreye almak. Peki santrali devreye aldığımızda bize ne katkısı olacak? Bin 200 megavatlık ilk reaktör ve inşallah takip eden yıllarda 25,26,27, 28’de diğer 3 reaktörü devreye aldığımızda, yani 2028 yılına kadar biz bu 4 reaktörü devreye almak istiyoruz. 4,8 gigavatlık veya 4 bin 800 megavatlık kurulu güce erişmiş olacağız. Burada toplam üretilecek enerji yaklaşık 35 milyar kilovatsaat. Bugün Türkiye'nin tüketimi 330 milyar kilovatsaat civarında. Yani önümüzdeki yıllarda önümüzdeki 3-4 yılda yaklaşık 350-360 milyar kilovatsaatlere geldiğimizde bunun tam da yüzde 10’unu karşıladığımız bir şey olacak. Yani oradaki yüzde 10 ifadesi onu söylüyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Evet, tam kapasite olunca tüketimimizin yüzde 10’unu karşılayacak. Ama şunu da söylemek lazım. Tabii ilk reaktör devreye girdiğinde yani bin 200 megavatlık bir nükleer reaktör. Şöyle söylememiz lazım: Yaklaşık 7 bin 500 megavatlık bir güneş santralini devreye almış gibi bir güç üretiyor. Belki hatta biraz daha üzerinde. Dolayısıyla yani bin 200 yüz megavat tek başına. Mesela bu sene yenilenebilirde biz 3 bin megavata yakın yeni kurulu güç yaptık ama bin 200 megavatlık tek başına nükleer reaktör bunun üreteceği gücün çok daha üzerinde bir elektrik üretme kapasitesine sahip. Çünkü 7/24 yılın 300-330 günü belli bakımları olmak suretiyle çalışan bir santralden bahsediyoruz. Yani bizim baz yük dediğimiz. Dolayısıyla nükleerdeki sorunuza.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Soru: Yenilenebilir enerji yoğun olmak Birleşik Arap Emirlikleri’yle yapılan ziyaretlerde 29 milyar dolarlık anlaşma paketinin enerjiyle alakalı olduğu bunun içerisinde yenilenebiliri önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Bu ne durumda? Bu anlaşmalarda ilerleme sağlandı mı?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bakan Bayraktar: Birleşik Arap Emirlikleri ile malum Temmuz’da oradaydık. Sayın Cumhurbaşkanımız ile stratejik enerjide bir çerçeve anlaşma imzaladık. Bu anlaşma daha sonra kamuya açık bir metin olduğu halde böyle sanki kapitülasyonlar veriliyor gibi yansıtmak isteyen kesimler oldu. Muhalefetten buna eleştiriler oldu. Halbuki Meclis’in onayladığı, Meclis’in web sitesine koyduğu bir metin. Orayı okuduğunuzda hiçbir şekilde kapitülasyon yok. Sadece iki ülkenin ortak çalışma iradesi var. Projeleri değerlendirme iradesi var. Bunların sonucunda da Birleşik Arap Emirlikleri’nin işine gelirse Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bizim bakanlığımızın işimize uygun gelirse ülkemiz için menfaatimize uygun bir proje olursa biz bunu yapacağımızı ifade ediyoruz. Aslında metindeki ifade edilen husus bu. Bu çerçevede bu hafta BAE yatırım bakanı buradaydı.  Biz artık şu anda ne aşamadayız? Somut projeleri ki bunların içerisinde 6 bin 500 megavatlık yenilenebilir proje var. Güneş ve rüzgar projeleri var. Offshore da dahil olmak üzere yani rüzgar, deniz üstü rüzgar dediğimiz projelerde dahil olmak üzere 6 bin 500 megavatlık bir yenilenebilir portföyü var. Bunlarla alakalı teknik ekipler şu anda çalışmalarına devam ediyor. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde bunların somut bir anlaşmaya dönmesini hedefliyoruz. Yani ciddi bir teknik çalışma gerekiyor. Elbette dediğim gibi iki tarafın da menfaatine, rızasına uygun şekilde, beklentilerini karşılayacak şekilde bir çalışma olması durumunda bunlar anlaşmaya dönüşebilir. BAE bu durumda.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Soru: Sayın bakanım, iki sorum var. Bugün itibarıyla ilan ettiğiniz yeni yatırımın yatırım tutarı konusunda bir rakam var mı? Uluslararası enerji piyasalarında gaz başta olmak üzere fiyatlara ilişkin konular sürekli gündemde. Sizin bu yıl için beklentiniz anlamında Gaz öncelikli nasıl bir projeksiyon öngörüyorsunuz.

    Bakan Bayraktar: Evet gaz fiyatları, petrol fiyatları ile ilgili sorular. Aslında çok girmek istediğimiz bir alan değil, çünkü ne tahmin ediyorsanız onun tersi çıkan bir alan. Ama şunu söyleyeyim biz gazla alakalı şu anda dünyadaki fiyatlara baktığımızda daha makul, malum 2020-21 pandemi çıkışında yaşadığımız anormal fiyatların olmayacağı öngörüsüyle gidiyoruz. Şu andaki göstergelerde onu söylüyor. Dolayısıyla biraz daha mavi piyasayı çok sarsmayacak gaz fiyatlarını en azından 2024 için beklediğimizi ifade edeyim. Şimdi petrol piyasasında gördüğümüz hadise şu: arz tarafında aslında çok ciddi bir sıkıntı yok gibi gözüküyor. Talep tarafında bir daralma görüyoruz ağırlıklı Çin’den kaynaklanan ve dünyadaki genel iktisadi durumdan kaynaklanan, dolayısıyla bu tablodan baktığımızda aslında fiyatların aşağı yönlü olmasını beklersiniz. Fakat fiyatları yukarı yönlü tutacak bir sürü gelişme oluyor. Bölgemizde önce Rusya-Ukrayna Savaşı, tedarik zincirindeki yaşanan sıkıntılar, en son İsrail’in Gazze’de uyguladığı vahşet, onun potansiyel bölgeye yayılma riski. Kızıldeniz’deki tankerlerin durumu, Süveyş’in durumu vs. bütün bunlar aslında bir anlamda dışardan etkilerle normalde piyasada içerisinde oluşmayan ama fiyatı yukarı yönlü tetikleyen gelişmeler dolayısıyla bu bölgesel gelişmelerin ne tarafa yöneleceğini çok hesap edememekle birlikte şunu söyleyebiliriz. Bunlara rağmen fiyatlar bu seviyelerde olabilir. Belki biraz daha tansiyon olmazsa bölgede biraz daha gevşeme olasılığı görüyoruz. Özellikle bu yıl Amerika'daki seçimlerin de etkisiyle orada da üretimin çok arttığını, yani arz tarafının fazlalaştığını görüyoruz ama her gün ayrı bir gelişme oluyor malum bunların etkisi olabilir. Bu yedi bin beş yüz megavatlık yeni kapasite yatırım anlamında beş milyar dolarlık bir yatırım anlamına geliyor. Dolayısıyla sanayicilerimiz kendi tüketimleri için bu yatırımları yaptıkları zaman kendi elektrik ihtiyaçlarını buradan karşılayacaklar. Bunun şöyle bir önemi olduğunu da düşünüyoruz. Özellikle 2026’da Avrupa'daki sınırda karbon düzenlemesi hadisesi Türkiye'de ihracatçılarımızı açıkçası kara kara düşündürüyor. Herkes buna kendini hazırlamaya çalışıyor. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı Avrupa, neredeyse ihracatımızın yüzde ellisini buraya yapıyoruz ve 2026 yılında devreye girecek bir sınırda karbon düzenlemesi var. Yani sizin ürettiğiniz ürüne bir karbon fiyatlaması olması lazım. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar üretiminizdeki karbon oranını düşürmeye dönük, örneğin kullandığımız elektriği yenilenebilir kaynaklardan tedarik gibi yöntemleri sanayilerimiz tercih ediyorlar. Dolayısıyla bu alana ciddi bir ilginin olacağını düşünüyoruz. Sanayicilerimizin çok ısrarla bekledikleri bir haber bu haber. Beş milyar dolarlık bir yatırımla bu yedi bin beş yüz megavat ümit ediyorum en kısa sürede devreye girecektir.

    Soru: Yerel seçim yaklaşıyor belki o anlamda önemli olacaktır. Şehirlerde siz daha verimli enerjinin kullanılması yönünde projelerden bahsettiniz. Bunlarla ilgili ilk aşamada hangi adımları göreceğiz şehirlerde.

    Bakan Bayraktar: Şehirlerimizle alakalı çok önemli bir soru aslında, birçok yönü olan bir konu, sadece enerji konusu değil. Çünkü ulaştırmadan binalara, binalardan, diğer alanlara kadar birçok alanda enerjinin daha verimli kullanılması ve daha temiz şehirlerimizin olması için çok önem arz eden bir konu. Yerel seçimlere giderken aslında AK Parti’nin ana gündem maddelerinden bir tanesi bu. Yani elbette ki özellikle İstanbul özelinde bizim kentsel dönüşüme, depreme hazırlık, bütün kentlerimize aslında, ama bununla beraber daha yaşanabilir şehirlerin olması için daha havası temiz. Elbette ki ulaşım imkanlarının daha iyi olduğu, trafik yoğunluğunun olmadığı şehirler hedefimizde. Bunu yapmak için de açıkçası tabii doğal gaz örneğin çok önemli bu konuda, tabii şimdi bütün şehirlerimizde doğal gaz olduğu için bu belki çok şey ifade etmiyor ama şimdi biz küçük yerleşim yerlerine, ilçelerimize, beldelerimize de doğal gazı götürdüğümüz için oralarda çok büyük bir rahatlık var. Bugün itibariyle sekiz yüz elli tane yerleşim yerinde doğal gaz var, şehre büyük bir rahatlık getiriyor. İnsanların konforuna katkı sağlıyor ama özellikle hava kalitesine ciddi anlamda katkı sağlıyor. Dolayısıyla şehirlerimizin ulaştırmadan binalara, binalardaki enerji verimliliğine kadar birçok alanda daha akıllı şehirler haline gelmesi, yaya dostu şehirler haline gelmesi açısından, elbette yapılacak birçok alan var. Tabii bizim bakanlığımızı ilgilendiren alanlar ama daha farklı birçok idari, farklı bakanlıkları da ilgilendiren söz konusu diyerek buna da cevap vermiş olalım. Faturalarla ilgili dünyadaki öngörümüz bu çerçevede olduğu için açıkçası şu an doğalgaz ve elektrikte herhangi bir fiyat artışı öngörmüyoruz önümüzdeki dönemle alakalı. Petrol piyasasında da tabi özellikle otomatik fiyatlandırmadan dolayı başka bir değişken de döviz. Dolayısıyla dövizdeki oynama da petrol, akaryakıt fiyatlarında bir düzenleme ihtiyacı olabilir. Zaman zaman yukarı, zaman zaman aşağı yönlü olabilir. Ama doğal gaz ve elektrikte, onu daha net söyleyebilirim, Türkiye için herhangi bir fiyat artışı ön görmüyoruz.

    Soru: Doğal gaz ve elektrikte sübvansiyon ne kadar?

    Bakan Bayraktar: Çok. Evet şöyle söyleyeyim, özellikle elektrikte ve doğal gazda yaklaşık yüzde ellilik bir sübvansiyon söz konusu. Meskenlerde, hane halkında. Yani devletimiz bu gruptaki tüketicileri desteklemeye devam ediyor.

    Soru: Karadeniz ve Akdeniz'deki sondaj çalışmalarında son durum nedir, yeni gelişmeler var mı? bunu merak ediyorum.

    Bakan Bayraktar: Şimdi Karadeniz'de üç derin sondaj gemimizle beraber üretime odaklandığımız bir süreç yaşıyoruz. Malumunuz 2020 yılında gaz keşfi oldu. Ondan sonraki süreçte üretim safhasına geçtik ve geçtiğimiz yıl itibariyle üretimimiz başladı. Bugün itibariyle 2,7 milyon metreküp günlük üretim yapıyoruz sahada. 2024 için bizim önümüzdeki hedef, artık üretime odaklandığımız Karadeniz Sakarya Gaz Sahası için hedef bu. Üç tane gemimiz yoğun bir şekilde destek gemilerimizle beraber yoğun bir şekilde burada üretimi arttırmaya dönük çalışmalarına devam ediyor. İlk faz 10 bin metreküp diye ilan etmiştik. Dolayısıyla 2,7’den 10’a gelmemiz lazım. Ondan sonra da ikinci fazda birkaç yıl içerisinde kırk milyon metreküp günlük üretime inşallah ulaşacağız. Bununla beraber Akdeniz’de Abdülhamid Han gemisi sondajına devam ediyor. Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde o da sondajı bitirmiş olacak. Ondan sonraki süreçte yani 2024 yılında denizlerde biz üretime odaklanıyoruz. Şu anda temel hedefimiz üretimi artırmak. Keşifle alakalı da özellikle Karadeniz'de birkaç planımız var. Dolayısıyla 2024 bu anlamda yeni bir keşif yılı da inşallah olabilir ama herhangi bir sondaj yapmadan da evet ümitvar olduğumuz tablolar var ama herhangi bir sondaj yapmadan da şu an bir şey söylemek mümkün değil açıkçası. Ama yeni keşif haberlerini 2024’te Karadeniz’den inşallah bu sondajların sonucunda verebiliriz.

    Şimdi şöyle Libya, Irak ve özellikle bizim Türki cumhuriyetlerde Azerbaycan'da zaten çok önemli yatırımlarımız var, diğer coğrafyalarda, Afrika’da Türkiye’nin daha etkin olması lazım. Elbette ki Karadeniz keşfi elbette ki Gabar, Türkiye'nin kendi sahalarından ürettiği petrol ve doğal çok önemlidir ama Türkiye’nin günlük ihtiyacına, Türkiye’nin büyüyen ekonomisinin ihtiyacına baktığımızda bunların belki tamamı ülkemiz sahalarından karşılanması mümkün olmayabilir. Dolayısıyla biz mutlaka farklı coğrafyalarda daha etkin bir rol almalıyız diye ifade etmiştim. Onun bir yansıması Irak’ta bundan birkaç ay önce, geçtiğimiz hafta da Libya’daydık önemli bir enerji ve zirvesi vardı ve bütün ilgili taraflarla da görüştük. Libya’da ilgilendiğimiz sahalar var, hem offshore hem de karalarda da var. Dolayısıyla buralarda ülkemizi bu alanda geliştirdik, kabiliyet anlamında, biz buralarda çok maliyet etkin bir şekilde denizlerdeki aramaları kendi gemilerimizle yapabiliriz. Sismik gemilerimizle sismik çalışmayı yapabiliriz, sondaj gemimizle de çok hızlı bir şekilde netice alabilecek çalışmaları yapabiliriz. Dolayısıyla böyle bir anlamda paketle gidiyoruz oraya. Karada da önemli hedef alanlarımız var. İnşallah bunlarla ilgili anlaşmalar oldukça, nihai olarak imzaları attıkça sizlerle, kamuoyuyla, insanlarımızla paylaşırız.

    Soru: Yenilenebilir enerjiden ürettiğimiz elektrik yüzde 42’sini karşılıyor. Bir gün tamamını oradan karşılıyoruz diyebilir miyiz?

    Bakan Bayraktar: Güzel bir soru. Çünkü şöyle tartışmalar da var. Yani işte Türkiye’nin neredeyse namütenahi güneşi var. Niye nükleer yapıyoruz? Niye hala Türkiye kömürden elektriği karşılıyor? Elbette ki yenilenebilir kaynakları biz azami ölçüde devreye alalım ve onları kullanalım. Ekonomimize kazandıralım istiyoruz ama yenilenebilirin kendi içerisinde bir açmazı var. O da kaynaklar kesintili kaynaklar. 7 Ocak’ta rüzgarın elektriği karşılama oranı yüzde yirmi sekiz, 8 Ocak’ta tam rakama aslında bakmamız lazım ama yüzde yirmi sekiz değil belki sekiz bile olabilir. Yani 7 Ocak’ta müthiş bir rüzgar esti ama ertesi gün esmeyebilir. Ama 8 Ocak ülkemizin enerji talebi 7 Ocak’takine benzer bir şekildeydi. Dolayısıyla elektrik talebimiz çok fazla değişmemekle birlikte değişken kaynaklı elektrik üretimi söz konusu. Onun için bütün elektriğimizi burada karşılayabiliriz demek açıkçası teknik açıdan çok doğru bir yaklaşım olmaz. Ama bununla birlikte biz maksimum düzeyde yenilenebiliri devreye almamız lazım. Karşılayabildiğimiz ölçüde elektriğimizi yenilenebilirden karşılamamız lazım. Ama mutlaka bizim farklı kaynaklardan gerek hidrolik kaynaklar gerek nükleer, doğal gaz bu kaynaklardan da sistemi yedekleyecek, sistemde ilave oluşabilecek eksiği kapatabilecek kaynaklara da ihtiyacımız olacak.

    Soru: Rüzgar ve güneşin yıl içinde elektrik enerjisi üretim kapasitesi ortalama gün sayısı kaçtır?

    Bakan Bayraktar: Saat hesabı yaparız genelde. Yılda 8760 saat var, 24 çarpı 365. Güneşte aşağı yukarı Türkiye’nin ortalama 1600-1700 saat gibi alabilirsiniz. Rüzgarda da bölgeden bölgeye değişmekle beraber 2500-3000 saat civarında bir şeyi rüzgar olur. Bunlar tabi inişli çıkışlı, günde üç saat, beş saat olabilir ama toplam süreler bu civardadır. Kapasite faktörü yüksek dediğimiz mesela rüzgarda üç bin saatlerin üzerine çıkar ama güneşte bu saatler yaklaşık 1500-1600-1700-1800 saatleri bulabilir.

    Soru: siz o zaman her gün rüzgar hava durumuna bakıyorsunuzdur.

    Bakan Bayraktar: Rüzgara bakıyoruz, yağışlara bakıyoruz. Özellikle yağışları bire yönüyle seviyoruz çünkü barajların dolması açısından, memleketin su ihtiyacı açısından, bir taraftan da kışın özellikle doğal tüketimi açısından da bu sefer soğuk havalar özellikle bizim için şey değil, özellikle eksiye döndüğü zaman çok enteresan İstanbul ve Ankara’da hemen doğal gaz tüketiminin çok ciddi arttığını görüyoruz. Onun için meteoroloji bizim en önemli baktığımız alanlardan bir tanesi. Bir de şimdi yeni bir alan daha var tabi malumumuz, yani bu iklim değişikliği, küresel ısınma birçok sebep sayabiliriz ama çok şiddetli yağmurlar, kar felaketleri vesaire olduğu zaman bizim elektrik altyapımızın, şebekemizin etkilendiğini de görüyoruz. Dolayısıyla şimdi o yönüyle bakıyoruz konuya. Malumunuz Isparta’da bir hadise yaşanmıştı. Onun için özellikle zaman zaman Zonguldak, Kastamonu civarında son dönemde yaşanan yoğun yağışlar elektrik altyapımızı da önemli şekilde etkiliyor. Onun için bir alarm durumu var.

    Soru: Gabar’daki durumu sormak isterim. Buna ek olarak bor-karbür tesisinde borun yeni formlara sokularak daha yüksek katma değerli ürünler elde edilmeye çalışılıyordu. Bununla ilgili son durum nedir? Eskişehir’de nadir toprak elementleri keşfedilmişti. Oradaki çalışmalar ne durumda?

    Bakan Bayraktar: Gabar’dan başlayalım. Yeni yıla Gabar’da girdik, çok özel bir bölge. Güzel insanların olduğu bir yer. Yıllarca terörle insanların huzur içerisinde olamadığı bir yer. Şimdi dağlarda muazzam bir çalışma var. Yaklaşık günlük 33 bin varile çıktığımız bir bölge. 27 tane sondaj kuyumuz var. Yoğun bir üretim, yoğun bir çalışma var, yol yapıyoruz sondaj kuyularını açabilmek için, oralara erişebilmek için. Dolayısıyla şu anda üretimimiz iyi gidiyor. Biraz önce ifade ettim. Hem Sakarya’da hem Gabar’da bizim 2024 yılı üretimi artırma yılımız. 2024 için Gabar’da hedefimiz 100 bin varile çıkmaktı. 2024 yılı sonunda inşallah bu rakama ulaşmış olacağız. Dolayısıyla bu ülkemiz için hakikaten önemli bir aşama. Bölge hakikaten maden yönüyle de çok zengin, Şırnak, Hakkari bölgesi. Yine yenilenebilir yönünden, mesela Kato dağında yine çok ciddi bir rüzgar potansiyeli var. Orada belki iki yüz elli megavatlık bir rüzgar kulesi geliştirebileceğiz. Dolayısıyla enerjinin bütün alanlarının olduğu bir alandan geçiyoruz. Bor karbür bizim özellikle madencilikte katma değerli madencilik yapma hedefiyle yola çıktığımız bir alan onun için diyoruz ki boru sadece hammadde olarak değil ama katma değerli ürüne dönüştürmek için bor karbür gibi, diğer alanlarda katma değerli nihai ürüne dönüştürecek şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ama esas itibariyle belki bunu daha farklı bir programda daha detaylı da açmak isteriz ama bu vesile ile belki bir girizgâh olması açısından ifade edeyim, Etimaden borla özdeşleşmiş aslında, biz Türkiye’nin milli maden şirketine dönüştürmek istiyoruz. Yani sadece madenle sınırlı değil ama Türkiye’nin altın, çinko, diğer metalik madenler konusunda da milli maden şirketi, nasıl TPAO bizim milli petrol şirketimizse, Etimaden’i de biraz daha görev alanı ve ilgi alanı değişecek şekilde konumlandırmak istiyoruz. Bu alanda özellikle bu yıl ve önümüzdeki yıl Etimaden ile ilgili önemli gelişmeleri sizlerle paylaşmış oluruz. Bunun önemli bir kısmı da nadir toprak elementleri, biraz önce sizin sorduğumuz Eskişehir Beylikova’da dünyanın en büyük rezervlerinden birini keşfettik ve şu anda yani hep petrol konuşuyoruz, uluslararası piyasalarda petrolün önemi, bir yerden bir yere nakli, yani aşağı yukarı petrol kadar önemli olacağını önümüzdeki süreçte gördüğünüz kritik madenler, nadir toprak elementlerinin keşfini yaptık. Şimdi üretim aşaması ile alakalı teknolojinin sağlanması ve nihai ürüne bizim gideceğimiz bir süreci planlıyoruz önümüzdeki süreçte. Bu da Etimaden’in ana konularından bir tanesi. Bu Türkiye’yi, özellikle elektrikli araçlar, güneş teknolojileri, diğer alanlardaki rekabet gücünü artıracak ve stratejik bir önem kazandıracak bir alan. Dolayısıyla en önemsediğimiz konulardan bir tanesi de budur.

    Soru: Nükleere etkisi olacak mı?

    Bakan Bayraktar: Yani nükleer enerjide kullanılan bazı madenler içerisinde vardır ama ağırlık elektrikli araçlar ve depolama teknolojilerinde çok kullanılan madenler. Bunlara sahip olmak ve tabii biz şimdi yenilenebilirde epey bir şey söyledik, yenilenebilirin bir de üretim ayağı, yani panellerin, rüzgar tribünlerinin üretim ayağı var. Onları üretirken yine hammaddeden nihai ürüne kadar tamamını burada kurabilirseniz o zaman çok daah stratejik bir avantaj sağlamış olursunuz. 

    Soru: Elektrikli araçlar elektrik tüketimini düşündüğümüzde lehte mi aleyhte mi bizim için?

    Bakan Bayraktar: Eğer elektriği siz ithal doğal gazdan sağlamayıp yenilenebilirden, nükleerden, kendi kaynaklarınızdan sağlayabilirseniz elbette ki bu ithal petrolün yerini ikame etmek açısından önemli. Elektrikli araçlar onun da ötesinde dünyadaki trend ve ülkemizdeki trend enerjide hemen her şeyin elektrikleştiği bir dünyaya doğru gidiyoruz. Yani artık ısınmanın da elektrikleştiği, ulaştırmada elektrikli araçların yoğun bir şekilde gündeme geldiği, dünyada satılan her beş araçtan bir tanesi elektrikli araç olmaya başladı. Ülkemizde yollarda başta TOGG olmak üzere birçok elektrikli araç görüyoruz. Dolayısıyla bizim bu elektrikleşme trendi Türkiye’de elektrik talebinin daha da artacağı anlamına geliyor, elektrikte yatırım yapmaya devam etmemiz gerekiyor. Ama petroldeki o dışa bağımlılığı, şu anda Türkiye yaklaşık ham petrol ihtiyacının yüzde 92’sini ithal ediyor. Dolayısıyla onu kendi kaynaklarımızla ürettiğimiz elektrikle sağladığımızda bu rakamlar aşağı düşecek. Ve bize bu anlamda katkısı olacak. Ama bunu için de elektrik üretimimizi artırmamız gerekiyor. Yani tüketimimiz elektrikte artmaya devam edecek.

    Soru: Sinop ve Trakya’da nükleer santral gündemde mi hala?

    Bakan Bayraktar: Sinop'ta nükleer santral gündemde, Trakya'da nükleer santral gündemde. Daha makro bir rakam paylaşmam gerekirse Türkiye’nin Sinop, Akkuyu ve Trakya'da toplam 12 reaktörlük bir nükleer enerji programı var. Akkuyu'da 4'ünün inşaatı devam ediyor, Sinop ve Trakya gündemimizde. Bunların yanı sıra biliyorsunuz bir de küçük modüler reaktörlerden son günlerde bahsediliyor. Bu konuda çalışıyoruz belki bu sene içerisinde Meclisin gündemine de modüler reaktör kanunu getirmeyi hedefliyoruz. Dolayısıyla bunları da düşündüğünüzde yaklaşık 15 bin megavatlık bu bahsettiğimiz 12 tane büyük konvansiyonel reaktör, ama 5 bin megavatlık küçük modüler reaktörle Türkiye'nin 2050 yılına kadar 20 bin megavatlık nükleer kapasiteye ihtiyacı var.

    Soru: 2024 yılı için 3. Dünya savaşından bahsediliyor. Bu konuda olağanüstü planlarınız var. Karadeniz’de mayın tehlikesi var. Sondaj çalışmalarına engel teşkil edecek bir durum var mı?

    Bakan Bayraktar: Şimdi ilk sorumuzla başlayalım doğrusu yani bölgemizde yaşanan aslında dünyada biraz önce ifade ettiğiniz gibi yaşanan gelişmeler ne tarafa, nasıl ne zaman evrileceği konusunda çok herkesin tahmin edemeyeceği süreçlerden geçiyoruz. Ama 2022 yılının başında Avrupa'nın bir yandan ortasında Avrupa'da hemen bizim de bölgemizde bir savaş başladı, halen devam ediyor. Onun dışında dünyada 2020 yılında hepimiz yaşadık. Hiç alışık olmadığımız bir süreç yaşadık. Pandemiyi yaşadık, savaş değil ama daha farklı bir kriz yaşadık. İklim krizleri, bu savaşlar, tedarik zincirinde kırılmalar. Aslında son dönemde dünyada kriz üstüne kriz yaşıyoruz. Son yıllarda yaşadığımız bu krizlere rağmen ki bunların birçoğu bizim bölgemizde oldu. Rusya bizim çok önemli bir tedarikçimiz. İşte Ukrayna'daki savaş onun dışında diğer ülkelerde yaşanan farklı gelişmeler. Bütün bunlara rağmen bizim enerji sistemimiz ayakta kalmasını bildi. Bu süreçleri her yönüyle yani hem finansal anlamda hem de arz güvenliği anlamında bir sıkıntı yaşamadan geçirdi. Bu anlamda ciddi anlamda bir devlet desteği de sağladık vatandaşlarımıza. Sadece geçen seneki devlet destekleri toplam 282 milyar TL'yi buldu. Dolayısıyla elbette ki daha farklı oluşabilecek şoklara, krizlere karşı tedbirlerimizi almaya devam ediyoruz. Türkiye petrol anlamında zaten tarafı olduğu Uluslararası Enerji Ajansı üyesi olarak o kapsamda 90 günlük petrol stratejik rezervleri tutuyor. Onun ötesinde doğal gazda çok ciddi bir yatırım yaptık. Yapmaya devam ediyoruz. Türkiye'de olma kabiliyetini mutlaka arttırmamız lazım. Farklı kaynaklardan ülkeye doğalgaz boru hatlarında bir aksama olması durumunda sıvılaştırılmış olarak LNG olarak doğalgaz alma ile alakalı ciddi yatırımlar yaptık. Alternatiflerimizi çeşitlendirmemizi arttırıyoruz bu anlamda. Onun için ümit ediyorum. Onun dışında altyapımızı yani elektrik altyapımızı dağıtım altyapımızı doğal gaz altyapımızı da güçlendirecek, alternatif güzergahları devreye alacak yatırımları da yapmaya gayret ediyoruz. Tabii ki işte biraz önce ifade ettiğimiz gibi yenilenebilirden doğalg aza, doğalgazdan kömüre hem yerli kömüre hem ithal kömüre kadar üretim çeşitlendirmesi de aslında bize fayda sağlıyor, tüketicilerin kendi elektriklerini üretmeleri o da önemli bir alternatiftir. Bunların bir kısmı kendi fabrikalarının çatılarında yapmak suretiyle bunları sağlıyorlar. Son kısma değinip ondan sonra o mayınla alakalı sorunuza cevap vereyim. Belli teşvikler yani gerek sanayicilerimize kendi tüketimlerini karşılama ile alakalı zaten sağlanıyor. Özellikle en önemli teşvik alım teşviği yani elektrik elektriği kendi kullanmadıkları zamanların elektriği piyasaya satma ile alakalı teşvik. Oradaki rakamlar sanayicimize cazip geldiği için bu yatırımları yapıyorlar ama bu hane halkında da aktif enerji bedeli üzerinden bir mahsuplaşma ile olmak suretiyle onlar için de söz konusudur. Yani siz evinizin çatısına güneş panelini koyup orada güneş olduğu zaman oradan elektriğinizi kullanabilirsiniz. Kullanmadığınız saatlerde onu şebekeye vermek suretiyle bir anlamda mahsuplaşıp buradan da bir yatırımınızı geri döndürecek bir getiri elde edebilirsiniz. Önümüzdeki dönemde buradaki yatırım miktarlarının biraz daha düşmesiyle beraber daha da cazip bir hale gelecek. Ama burada en önemli husus bizim açımızdan teknik kapasitelerin uygun olabilmesi. O anlamda bugün ilan ettiğimiz sizlere ifade ettiğim 7 bin 500 megavat önem arz ediyor. Yani bunun içerisinde çatısına güneş paneli kurmak isteyen vatandaşımız da evine kurmak isteyen vatandaşımız da istifade edebilir. Belki bu vesileyle şu notu da düşmemiz lazım. Türkiye'de çok ciddi bir kapasite tahsis ettik biz aslında. Sanayicilerimize 26 bin bin megavatlık şu anda bir kapasite vermiş durumdayız.

    10 bin megavattık lisanslı kapasite var. 5 bin 400 mega proje 33 bin megavatlık bir depolama kapasitesi tahsisli depolamalı güneş ve rüzgar topladığınız zaman 76 bin megavata Yani bunun neredeyse 3 katı kadar kapasite şu anda yatırımcıların elinde. Benim onlardan beklentim bizlerin beklentisi şu arkadaş bu kapasite aldınız lütfen bunları bir an önce yatırıma dönüştürün ve devreye alın. Kapasite aynı zamanda bir imtiyaz anlamı taşır. Dolayısıyla siz o kapasiteleri yatırıma dönüştürün. Bir an önce hem ülkemiz bu güneş ve rüzgardan istifade etsin hem de o kapasiteler sizde olduğu için diğer yapmak isteyen yatırımcıların önü de bir anlamda açılsın. Yani orada böyle bir önemli bir husus var.

    Karadeniz'deki çalışmalarımızda mayın konusu çok önem verdiğimiz ve tedbir aldığımız bir konudur. Bu konuda özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’mızda deniz kuvvetlerimizde yoğun bir çalışma içerisindeyiz.

    Her daim özel olarak önem veriyoruz ve onlarla birlikte gerekli tedbirleri alıyoruz. Arkadaşlar burada kendine yeterli olarak enerjide kendi kendine yeten bir ülke olmak gibi projeksiyonumuz vardı. Bizim enerji kaynaklara baktığımızda şöyle bir tablo, Türkiye’nin günlük petrol ihtiyacı yaklaşık bir milyon. Biz bunu kendimiz şu anda işte kaba bir hesapla yüzde 9-10’lara yaklaşan bir hedefe doğru gidiyoruz. Bu yılın sonunda 200 bin varil ihtiyacımızı karşılamış olacağız. Elbette dışarıda yatırımlarımız var. Azerbaycan şu anda Irak’ta.

    Dolayısıyla petroldeki durumumuz bu. Petrol rafinerilerimizin kapasitesi yeterli. Doğal gazına geldiğimizde doğal gaz 57 milyar metreküp tamamı, çok az kısmı kendimizi neredeyse yüzde doksan beş.

    Tamam yani kendi kendine yetebilirlik noktasında karşılamak çok kolay değil. Dolayısıyla enerji tarafında elektrikli olduğu kadar indir kaynaklarımızı arttırıyoruz. Devam edeceğiz. İşte İtalya kendi kömürümüzü almamız gerekiyor. Bütün çevresel etkileri de düşünerek ama bütün bunlarla beraber Türkiye’nin dünyanın sekizinci büyük çeşidine sahip ülke. Ama bazı madenlerde mutlaka ithalat yapmamız gerekebilir. Sanayimize ihtiyaç duyabileceği bir kısım madenlerde Türkiye ihracatçı kolunda olabilir ifade edebiliriz. Dolayısıyla enerji alanı yani çok uzun içerisinde varıldığı için bugünden, yarında kendi kendine yeter ve dışa bağımlılığı bitirebiliriz çok iddialı olur ama hedefimiz var bu konuda biz diyor. Otuz yılda enerji ve maden alanında net ihracatçı ülke haline gelecek. Yani belli ürünlerde yine ithal olabiliriz ama ihracatçı topladığımızda. Günün sonunda Türkiye ihracatçı hem de enerji tarafında olacak. İnşallah gelecek ama dediğim gibi bunları tamamı kendi ülkemizde sınırları içerisinde karşılamak mümkün olmayabilir. Böyle bir kaynak burada olmayabilir. Yani üretilir. Dünyanın en büyüklerinden birine sahip Fransa'da üretim, Afrika'da başka bizde milli rozetleri özellikle gündeme gelen coğrafyada Ortadoğu.

    Ama bir diğer konu içerisinde Batılı ülkelerinde olduğu yayınlandı. Amerika, İngiltere'ye kadar Fransa'ya kadar dünya üç katına çıkarması gerekiyor. Üç kat arttırması gerekiyor. Bizim biraz önce ifade ettiği bin elli yirmi aslında çok büyüklü, yani hiç kimsenin vazgeçtiği yok vazgeçmediği gibi de belli ülkeler vazgeçiyor olabilir ama genel anlamda kap mevcut kurulu gücün üç katına çıkarılması ile alakalı bir hedef var. Yani dünya için değişikliği ile mücadele edecekse yüks. Dolayısıyla nükleer alan, önümüzdeki süreçte gelişmesini daha yoğun görebileceğimiz bir alan. Zaten şu anda devam eden ellinin üzerinde reaktör var. Farklı ülkelerde dört ülkemizde şu anda yapımı devam ediyor. Dolayısıyla biz nükleer elbette ki her türlü

    Soru: Akkuyu’da bir deprem olması durumunda ne kadar risk var? Oradaki santralin depreme dayanıklılığı ne kadar?

    Bakan Bayraktar: İstanbul Teknik Üniversitesi bu sahayı seçmiş derken zaten nükleer ile alakalı saha seçimi en temel baktığımız konular esas itibariyle depremsellik elbette ki onun dışındaki işte denizin durumu, tsunami etkisi, bir uçak çarpması durumundaki etkisi nasıl yönetileceği? Bütün bunlar sizin tasarımınızı etkileyen unsurlar. İki, üç en temel kriterden bir tanesi budur. Dolayısıyla bu çerçevede değerlendirmesi yapılmış ve saha olarak seçilmiş bir yer. Yani çok anlamda özel bir lokasyon. Sinop derken hani niye Sinop neden başka bir yer değil diyebilirsiniz. Yine benzer bir bakış açısıyla benzer bir hesapla seçilmiş bir lokasyondur Sinop. Trakya Bölgesi ve biraz önce ifade ettiğim. Yani bizim böyle namütenai beş tane daha altı tane nükleer yapacak sahamız çok yok açıkçası, birçok ülkenin açıkçası yok. Dolayısıyla biz bu üç lokasyonu konvansiyonel büyük ölçekli nükleer için ana lokasyonlar hem işte biraz önce ifade ettiğimiz ve sorduğumuz depremsellik başta olmak üzere en uygun lokasyonlar olarak seçtik ve buna göre de oradaki tedbirleri almak suretiyle o nükleer santralın tasarımı yapıldı. Bakın ifade ediyorum, 2010'da nükleer anlaşmayı imzaladık. 2018'de ilk betonu attık. Dolayısıyla bütün bu süreç hem tasarım açısından hem de o sahanın ona hazırlanması açısından geçen süredir. Dolayısıyla yani bu noktada bütün vatandaşlarımızın sizlere içiniz müsterih olsun. Bütün bu hesaplardan sonra çok ciddi bir hesaptan sonra bu lokasyona karar verilmiş ve inşaata bu şekilde devam etmektedir. Yapılan beton çalışması, onların tasarımı, onların üretimi de bu çerçevede olmakta. Birçok uluslararası kuruluş başta Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu olmak üzere mesela bizde de çok önemli bir ülke olan Fransa ve Fransız denetim şirketleriyle orada çalışıyoruz. Kendi kurumlarımız ve Türkiye'deki diğer denetleyici kurumlarla da çalışıyoruz. Yani birkaç gözden farklı taraftan bağımsız taraftan denetim içerisinde olan santrallerden bahsediyoruz. Yine Nisan ayında geçtiğimiz yıl ilk nükleer sahaya geldi. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun başkanı geldi o gün bizimle beraberdi. Dolayısıyla bu anlamda uluslararası standartlara uygun bir iş yapıyoruz. Emin olun Türkiye nükleersiz daha emniyetli demek de doğru olmaz. Çünkü hemen Ermenistan'da, Bulgaristan'da Avrupa'nın birçok yerinde nükleer santralde var. Açıkçası onun için biz bu standartlara uygun inşa çalışmasını yürütüyoruz. İnşallah bundan sonra da işletme anlamında da yine bu standartlara uygun bir şekilde işletmeye devam edeceğiz.

    Soru: Bu elektrikli araç alanlar açısından bir tereddüt var. Yani şarj istasyonlarının yeteri kadar yoğun olmadığını düşünüyorlar. Bu ne zaman yoğunlaşacak? Yani bu konuda bir teşvik de vardı yanılmıyorsam. Tarih verebilir misiniz?

    Bakan Bayraktar: Şöyle, elektrikli araç istasyonları hakikaten önemli Çünkü sonuçta elektrikli araçların şu andaki en önemli açmazlarından veya bir anlamda insanları tereddütte bırakan unsurlardan bir tanesi bu, menzil. Yani bu seyahat mesafenizin ne kadar olduğu dolayısıyla daha çok şarj saatli aracın şarj cihaza ihtiyacımız var. Şarj istasyonuna ihtiyaç var. Bununla alakalı biraz piyasa dinamikleri bağlamında değerlendirmek lazım. Yani o işe yatırım yapanların da kaç tane aracın devreye gireceği tüketicilerin o alana yönlenip yönelmeyeceği ile alakalı da öngörüleri var ama Sanayi Bakanlığımız, EPDK dağıtım şirketleri bunlar da açıkçası bütün bu gelişmeleri o altyapıyı hazırlamak adına sürdürüyorlar. Ama benim kendi kişisel gözlerim şu benim oturduğum sitede hemen herkes böyle elektrikli araç sayısı artıyor ve münferiden şarj istasyonlarını kuruyorlar. O aslında bizim için şu anda ciddi bir yük olmaya başladı. Dağıtım altyapısını artık yeniden tasarlamamız gerekiyor. Yani yeni bir dağıtım, altyapı mimarisine ihtiyacımız var. Çünkü orada ciddi bir güç talebi var. Ama bu önümüzdeki dönemde elektrik araç sayıların artmasıyla tüketicilerin o alana ihtiyacıyla çok hızlı bir şekilde Türkiye'de gelişeceğini söyleyebiliriz.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow