Viyana’daki maçta tribünlerde bize müthiş üstünlük kurmuşlardı. Bu kez Paris’de öyle olmadı. İki gündür göremediğim Türk taraftarlarımızı maç günü ve stat içinde görünce mutlu oldum.
2008’de oynadığımız her maçta azınlık olmuştuk, Euro 2016’da Fransa’da ise bu durumu dengeledik ve Türkiye – Hırvatistan maçı öncesi tribün desteği de eşitlenmiş oldu.
Gelelim maça, aslında dengeli başlayan mücadelede Hırvatlar özellikle takımın maestrosu Luka Modric ile orta sahada oyunu daha iyi yönlendiren taraftı. Sağ kanattan sürekli hücuma çıkan Srna’nın ceza sahasına doldurduğu toplarla etkili olmaya çalışan rakip karşısında maçın ilk net pozisyonunu millilerimiz buldu. 28’inci dakikada Gökhan’ın ortasında Ozan’ın kafa vuruşunu kaleci Subasiç çizgi üzerinde önledi. Ancak bu maç boyunca yakaladığımız tek pozisyon oldu.
Mehmet Topal’ın stoper oynaması, (ki bence kesinlikle , orijinal yerinde savunma önünde oynamalı) Arda’nın fizik yetersizliği, Hakan’ın kanatta tıkanması, Oğuzhan’ın toplu ya da topsuz hiç oyunda kalamaması hücum gücümüzü zayıflatırken, orta alan üstünlüğünü de rakibe vermemize neden oldu.
Ve gol gecikmedi. 41’inci dakikada Modriç’in topun gelişine sert vuruşu ağlarımızla buluştu, ilk yarıyı 1-0 yenik kapadık.
İkinci yarıda Oğuzhan’ın yerine oyuna giren Volkan Şen, biraz hücum hattını hareketlendirmeye çalışsa da Hırvatlar belirgin bir üstünlükle çok net pozisyonlar yakaladı. Srna’nın direkten çıkan serbest vuruşu yine Srna ve Brozoviç’in boş kaleye kaçırdığı fırsatlar ve Perisiç’in direkte patlayan kafa vuruşu.
İkinci yarıda bunlar yaşanırken, Fatih Terim üst üste oyuncu değişiklikleri yaptı. Önce Arda’nın yerine Burak, sonra Cenk’in yerine Emre Mor.
Burak girdikten sonra 4-4-2’ye geçen milli takım, Cenk çıktıktan sonra da Hakan Çalhanoğlu’nun o bölgeye geçmesiyle bu sisteme devam etti.
Emre kesinlikle Milli takımımız için faydalı olacaktır, ama henüz çok genç ve deneyimsiz.
Sahada yer alan 11’imiz genel olarak çok ofansif olsa da girdiğimiz pozisyon sayısının azlığı ve rakibimize özellikle ikinci yarıda verdiğimiz net gol fırsatlarına bakarak 1-0’lık yenilginin bizim için iyimser bir sonuç olduğunu düşünüyorum.
Grupta iki maçımız daha var İspanya’ya kaybetsek bile son maçta Çekler’i yenip yola devam edebiliriz, ancak bu sistem ve oyun yapısı ile bunun da kolay olacağını sanmıyorum.
Viyana’daki maçta tribünlerde bize müthiş üstünlük kurmuşlardı. Bu kez Paris’de öyle olmadı. İki gündür göremediğim Türk taraftarlarımızı maç günü ve stat içinde görünce mutlu oldum.
2008’de oynadığımız her maçta azınlık olmuştuk, Euro 2016’da Fransa’da ise bu durumu dengeledik ve Türkiye – Hırvatistan maçı öncesi tribün desteği de eşitlenmiş oldu.
Gelelim maça, aslında dengeli başlayan mücadelede Hırvatlar özellikle takımın maestrosu Luka Modric ile orta sahada oyunu daha iyi yönlendiren taraftı. Sağ kanattan sürekli hücuma çıkan Srna’nın ceza sahasına doldurduğu toplarla etkili olmaya çalışan rakip karşısında maçın ilk net pozisyonunu millilerimiz buldu. 28’inci dakikada Gökhan’ın ortasında Ozan’ın kafa vuruşunu kaleci Subasiç çizgi üzerinde önledi. Ancak bu maç boyunca yakaladığımız tek pozisyon oldu.
Mehmet Topal’ın stoper oynaması, (ki bence kesinlikle , orijinal yerinde savunma önünde oynamalı) Arda’nın fizik yetersizliği, Hakan’ın kanatta tıkanması, Oğuzhan’ın toplu ya da topsuz hiç oyunda kalamaması hücum gücümüzü zayıflatırken, orta alan üstünlüğünü de rakibe vermemize neden oldu.
Ve gol gecikmedi. 41’inci dakikada Modriç’in topun gelişine sert vuruşu ağlarımızla buluştu, ilk yarıyı 1-0 yenik kapadık.
İkinci yarıda Oğuzhan’ın yerine oyuna giren Volkan Şen, biraz hücum hattını hareketlendirmeye çalışsa da Hırvatlar belirgin bir üstünlükle çok net pozisyonlar yakaladı. Srna’nın direkten çıkan serbest vuruşu yine Srna ve Brozoviç’in boş kaleye kaçırdığı fırsatlar ve Perisiç’in direkte patlayan kafa vuruşu.
İkinci yarıda bunlar yaşanırken, Fatih Terim üst üste oyuncu değişiklikleri yaptı. Önce Arda’nın yerine Burak, sonra Cenk’in yerine Emre Mor.
Burak girdikten sonra 4-4-2’ye geçen milli takım, Cenk çıktıktan sonra da Hakan Çalhanoğlu’nun o bölgeye geçmesiyle bu sisteme devam etti.
Emre kesinlikle Milli takımımız için faydalı olacaktır, ama henüz çok genç ve deneyimsiz.
Sahada yer alan 11’imiz genel olarak çok ofansif olsa da girdiğimiz pozisyon sayısının azlığı ve rakibimize özellikle ikinci yarıda verdiğimiz net gol fırsatlarına bakarak 1-0’lık yenilginin bizim için iyimser bir sonuç olduğunu düşünüyorum.
Grupta iki maçımız daha var İspanya’ya kaybetsek bile son maçta Çekler’i yenip yola devam edebiliriz, ancak bu sistem ve oyun yapısı ile bunun da kolay olacağını sanmıyorum.