Bu upuzun cümlenin ardından gelecek teknoloji ile birleşimi blockchain. Özellikle NFT teknolojisinin dönüştürdüğü dijital sanat eserleriyle bu sene de hem sanat hem teknoloji gündemindeydi. Kültürel miras ve sanat sektöründe birçok uzman, tarihi yerleri dijital olarak korumak ve eser kaçakçılığıyla mücadele etmek için blok zincirin faydalarından bahsediyor. Bu alanda yıllardır, topladığı datalar ile sanatı yapay zeka teknolojisini de kullanarak yaratıcı çalışmalar yapan uluslararası yeni medya sanatçısı ve tasarımcı değerli Refik Anadol'un eseri, New York'un modern sanat müzesinin ilk satın aldığı dijital eser oldu. Şüphesiz sanat tarihi için bir ilk ve önemli bir adım. (Gombrich’in ünlü ve benim de çok sevdiğim Sanatın Öyküsü kitabında bu miladı görmek için sabırsızlanıyorum.)
Sonsuzluk Kapıları
Öncelikle sanat eserlerinin ve kültürel mirasın eserlerin kaçakçılığının günümüzde ne kadar ciddi olduğuna bakalım. Anonim kaynaklara göre tarihi ve sanat eseri kaçakçılığı 10-15 yıl öncesine kadar ciddi bir durumdaydı. Şimdilerde ise o zamana göre çok daha azalmış durumda. Bunun birkaç açıklaması var. Birincisi, sanat alıcılarının 2. Dünya Savaşı sonrası çoğunlukla modern sanata para yatırmayı tercih etmeleri, eski eser kaçakçılıklarını da azaltmaya yol açmış. İkincisi ise tabii ki teknolojinin gelişmesi. Antika ya da klasik sanatı tercih edenler, yıllarca satın alan taraf olduklarından bireysel uzmanlaşmaları da üçüncü bir sebep olarak gösteriliyor ve kaçakçılar daha hızlı yakalanıyorlar.
Ancak tarihi ya da sanat eserlerinin artık daha az çalınıyor olması, onların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olmadıklarını göstermiyor. Özellikle turizm ile kültürel miras arasındaki organik bağlar nedeniyle bu tür koruma çabalarında blockchain teknolojisinin iyi bir aday olduğu ve mirasın korunması alanındaki gelişmeleri destekleyebileceği görüşü bence heyecan verici.
Bu konuyu çok yeni ve yine gurur duyduğumuz bir habere de getireceğim. ‘’Gate of Eternity’’ Sonsuzluk Kapıları dijital sanat koleksiyonu, blok zincirinin olur kıldığı NFT teknolojisi ile doğu ve batı kültürünün kesiştiği bu büyülü noktada, sanatçılar Hakan Yılmaz ve Seyid Ahmet tarafından bu yıl yaratıldı. Hakan Yılmaz ve Seyid Ahmet bu koleksiyon üzerinde çalışmak ve onları sonsuza kadar korumak manifestosu ile devlet müzesinden özel izinle kronolojik şekilde benzersiz çini motiflerinin fotoğraflarını alıyorlar ve 4K olarak anime ediyorlar. Yani, fiziksel olarak saklanmasından endişe duydukları estetik öğeleri blockchain üzerinde saklıyorlar. Mezopotamya'nın mistik tarihini geleneksel sanatlarla bezeyen projelerinin ilham kaynağı olması da dikkat çekici. Çünkü her yerel sanatçı artık sanatını global olarak tüm dünyada güvenle temsil edebiliyor. ( Daha önce yine buradaki köşemde dünyanın önde gelen sanat piyasası ekonomisti ve Yale yönetim okulundan Dr. Magnus Resch ile sanatçılar için toplulukların ve ağların önemini kapsamlı bir şekilde söyleştiğimiz röportajı yayınlamıştım. Merak edenler için farklı bir kaynak olabilir.)
Ayrıca, sanatçı Hakan Yılmaz, Osmanlı İmparatorluğu dönemi eserleri ve önemli dönemlerin vazgeçilmez öğelerini de blockchain zincirinde farklı generative art projeleri ile korumaya ve sanat eserlerini yeni nesillere aktarmanın yeni yollarını deniyor. Sanat ile teknolojinin bu şekilde iç içe girmesi gerçekten çok umut verici. Hakan Yılmaz ve Seyid Ahmet'in başarısı kıtaları aşarak geçtiğimiz hafta sanatın ve tarihin kalbi New York The Metropolitan Museum of Art 'da yer buluyor. Oradan Side'ye, Helenistik dönemin en güzel örneklerinden, Lidya Krallığı'nın mistik şehirlerine, İskender'in vakit geçirdiği şehre kapılarını açıyorlar. Antalya Kültür Festivali kapsamında yolu düşenler 4-12 Kasım aralığında Side Antik kentinde gerçek anlamda sonsuzluğa açılan bu kapıları görebilirler.
Bu upuzun cümlenin ardından gelecek teknoloji ile birleşimi blockchain. Özellikle NFT teknolojisinin dönüştürdüğü dijital sanat eserleriyle bu sene de hem sanat hem teknoloji gündemindeydi. Kültürel miras ve sanat sektöründe birçok uzman, tarihi yerleri dijital olarak korumak ve eser kaçakçılığıyla mücadele etmek için blok zincirin faydalarından bahsediyor. Bu alanda yıllardır, topladığı datalar ile sanatı yapay zeka teknolojisini de kullanarak yaratıcı çalışmalar yapan uluslararası yeni medya sanatçısı ve tasarımcı değerli Refik Anadol'un eseri, New York'un modern sanat müzesinin ilk satın aldığı dijital eser oldu. Şüphesiz sanat tarihi için bir ilk ve önemli bir adım. (Gombrich’in ünlü ve benim de çok sevdiğim Sanatın Öyküsü kitabında bu miladı görmek için sabırsızlanıyorum.)
Sonsuzluk Kapıları
Öncelikle sanat eserlerinin ve kültürel mirasın eserlerin kaçakçılığının günümüzde ne kadar ciddi olduğuna bakalım. Anonim kaynaklara göre tarihi ve sanat eseri kaçakçılığı 10-15 yıl öncesine kadar ciddi bir durumdaydı. Şimdilerde ise o zamana göre çok daha azalmış durumda. Bunun birkaç açıklaması var. Birincisi, sanat alıcılarının 2. Dünya Savaşı sonrası çoğunlukla modern sanata para yatırmayı tercih etmeleri, eski eser kaçakçılıklarını da azaltmaya yol açmış. İkincisi ise tabii ki teknolojinin gelişmesi. Antika ya da klasik sanatı tercih edenler, yıllarca satın alan taraf olduklarından bireysel uzmanlaşmaları da üçüncü bir sebep olarak gösteriliyor ve kaçakçılar daha hızlı yakalanıyorlar.
Ancak tarihi ya da sanat eserlerinin artık daha az çalınıyor olması, onların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olmadıklarını göstermiyor. Özellikle turizm ile kültürel miras arasındaki organik bağlar nedeniyle bu tür koruma çabalarında blockchain teknolojisinin iyi bir aday olduğu ve mirasın korunması alanındaki gelişmeleri destekleyebileceği görüşü bence heyecan verici.
Bu konuyu çok yeni ve yine gurur duyduğumuz bir habere de getireceğim. ‘’Gate of Eternity’’ Sonsuzluk Kapıları dijital sanat koleksiyonu, blok zincirinin olur kıldığı NFT teknolojisi ile doğu ve batı kültürünün kesiştiği bu büyülü noktada, sanatçılar Hakan Yılmaz ve Seyid Ahmet tarafından bu yıl yaratıldı. Hakan Yılmaz ve Seyid Ahmet bu koleksiyon üzerinde çalışmak ve onları sonsuza kadar korumak manifestosu ile devlet müzesinden özel izinle kronolojik şekilde benzersiz çini motiflerinin fotoğraflarını alıyorlar ve 4K olarak anime ediyorlar. Yani, fiziksel olarak saklanmasından endişe duydukları estetik öğeleri blockchain üzerinde saklıyorlar. Mezopotamya'nın mistik tarihini geleneksel sanatlarla bezeyen projelerinin ilham kaynağı olması da dikkat çekici. Çünkü her yerel sanatçı artık sanatını global olarak tüm dünyada güvenle temsil edebiliyor. ( Daha önce yine buradaki köşemde dünyanın önde gelen sanat piyasası ekonomisti ve Yale yönetim okulundan Dr. Magnus Resch ile sanatçılar için toplulukların ve ağların önemini kapsamlı bir şekilde söyleştiğimiz röportajı yayınlamıştım. Merak edenler için farklı bir kaynak olabilir.)
Ayrıca, sanatçı Hakan Yılmaz, Osmanlı İmparatorluğu dönemi eserleri ve önemli dönemlerin vazgeçilmez öğelerini de blockchain zincirinde farklı generative art projeleri ile korumaya ve sanat eserlerini yeni nesillere aktarmanın yeni yollarını deniyor. Sanat ile teknolojinin bu şekilde iç içe girmesi gerçekten çok umut verici. Hakan Yılmaz ve Seyid Ahmet'in başarısı kıtaları aşarak geçtiğimiz hafta sanatın ve tarihin kalbi New York The Metropolitan Museum of Art 'da yer buluyor. Oradan Side'ye, Helenistik dönemin en güzel örneklerinden, Lidya Krallığı'nın mistik şehirlerine, İskender'in vakit geçirdiği şehre kapılarını açıyorlar. Antalya Kültür Festivali kapsamında yolu düşenler 4-12 Kasım aralığında Side Antik kentinde gerçek anlamda sonsuzluğa açılan bu kapıları görebilirler.