

Artık adına her ne derseniz..
Doğal sebze meyve ve süt ürünleri.. Etler.. organik yumurtalar.. Glutenli unlar.. Temizlik malzemeleri.. Tüm bunların içeriğinde olan zehirli maddeler, kimyasallar.. Sağlığa yararlı olmayan her ne varsa.. Hepsi de beraberinde geldi sonrasında.
Tarihi geçmiş herşeyi atmak, iyi anılar hatırlatmayan, artık anı biriktirmek istemediğim eşya ve kıyafetleri elden çıkarmak, yarım kalan işleri tamamlamak, açılmış ürünleri kullanıp atmak, evde dikkat dağıtan ve de enerji alan hiçbir şeyi bırakmamak derken bir baktım ki bambaşka bir noktaya ulaşmışım..
Uzundur zihnimde ve kalbimde olan, çok istediğim ancak bir türlü fiziken tam anlamıyla yapmaya fırsat bulamadığım bir çok şeyi yapmaya başlamışım.
Sağlıklı yemek..
Sağlıklı yaşamak..
Mutlu topraklardan gelen Ata tohumlu, katkısız doğal ürünler kullanmak..
Düşüncede özgürlük, ruhta hafiflik, kalpte sevgi derken bir anda vaadedilmiş cennet topraklarında buldum kendimi.
Aynı şehirde, aynı evde yaşıyorum yine belki ama sahip olduğum şeylerin başka türlü farkındayım şimdi. Daha belirgin, daha dürüst ve daha gerçek bir yerdeyim sanki.Bilmem anlatabiliyor muyum bana bu baharda olan şeyleri..
Bir başlık koy deseniz "Kötü olan herşeye inat, iyinin içinde nasıl çiçek açılır, açmış çiçeklerin renkleri nasıl anlaşılır?" gibi bir şey olur başlığım sanki.
Hani olurdu ya ortaokulda, lisede videolu İngilizce dersler.. Başında hostes gibi bir kadın ekranda konuşur durur "bu modülü bitirdiğinizde şunları şunları yapabilir, şöyle konuşabilir olacaksınız" derdi nazikçe. Aynı öyle bir modülün içindeyim gibi. Daha doğrusu uzundur hep izlemekte olduğum o modülü tamamlamışım ve şimdi izlediklerimi uygulama aşamasına geçmişim gibi.
Tabi bunda yeni anneliğin katkısı da epey büyük kanımca. Geçen yıl bugünlerde doğuma hazırlanıyordum ben mesela. Miniminnacık bir bebeği dünyaya getirmek için gün sayıyordum. Şimdi ise, o vakitten neredeyse 1 yıl sonrasında sanırım bu defa da ruhen aynı şeyi yaşıyorum. Sanki bu bahar da fizik bedenimin ardından ruhum doğum yapıyor. O yüzden de ruhumun bir parçası sevdiğim, benim için epey anlamlı olan çok tanıdık bir geçmişte kalırken, bir parçası ise benimle beraber daha iyi, daha temiz ve sevgi dolu bir yere doğru ilerlemeye başlıyor.
Bu son dönemde belki de bu nedenle okuduğum kitaplar, izlediğim filmler hep ilk görüşte beni iyi hissettiren, daha ilk kelimesinden cümlesinden kalbimi daha da derinden duymama vesile olan eserler.
Sinem Uslu'nun kaleme aldığı "M'ANA" bunlardan biri mesela..
Bir kaç ay önce başladım aslında ancak sonra araya mecburi başka öncelikler girince "Çocukluk Yaraları" başlıklı 5'inci bölümünde ara verdim kitaba. Son 1 haftadır ise kaldığım yerden devam ederek her gün büyük bir hevesle yeni bir bölümünü okuyorum. Belki bu hafta sonu bu yaşamdaki ilk anneler günüm olacağından belki de içinde olduğumuz bu ayın geçtiğimiz yıl doğum yaptığım ay oluşundan tam olarak nedenini bilemiyorum ancak bu geçen 1 yıl boyunca bazen içimde yaşadığım, bazense tutamayıp dışarı çıkardığım sivri köşeli hisleri şefkatle sarıp sarmalayıp bağrıma basmama neden oldu bu kitap.
Hem hayatıma eskisi gibi devam etme isteğime, haklı çabama selam verdirdi, hem de her anına ortak olmak için hayatımdaki pek çok şeyi durduğum annelik rütbeme yeniden saygı duydurdu. Sayfaları çevirdikçe daha iyi hissettim kısacası. Anneliğe ve daha bir çok şeye dair deneyimlerini büyük bir cömertlikle paylaşan buradaki annelerin cümleleri kalbimi delip geçti. Keşke dedim haberim olsaydı önceden. 1 yıl önce okumuş olsaydım bu kitabı kesinlikle bu geçen 1 yılı daha hafif ve anlaşılmış olarak yaşardım, bundan eminim.
Çünkü bu geçen 1 yılın ardından anneliğin bana getirdiği ilk ve en şiddetli duygu sanırım yalnızlık oldu. Bazen anlaşılamamak, zaman zamansa hiç anlatamamak oldu. Kim olduğuna dair düşüncelerden gittikçe uzaklaşmak, dilini hiç bilmediğin yepyeni bir ülkede yaşamda kalmaya çalışmak oldu. Ama diğer bir yandan güce uyandığım, kendimi hiç anlamadığım kadar iyi anladığım, yaşamın kutsallığına tam anlamıyla vardığım anlar da çoktu.
O yüzden öyle iyi geldi ki bana buradaki tüm sorular ve de cevaplar.. Burada bahsi geçen, üzerine düşünülmüş yazılmış kitaplar.. Öyle yakın ve tanıdık hissettirdi ki bana buradaki kadınlar. Anneliği bu denli duymak istediğim bir yerden anlatabilmiş olduklarından ötürü gidip gözlerine bakıp sımsıkı sarılmak istedim.
Şimdi iki arada bir derede bulduğum tüm vakitlerde okuyarak kitabı bitirmek üzereyim ve sanırım yorum olarak şunu söylemeliyim. Şu an 2025 yılının değil de 2024 yılının Mayıs'ında olsaydık kendime anneler günü hediyesi olarak yalnızca bu kitabı alırdım ve kendime; "bu kitaptaki tüm bölümleri çok iyi oku ama 5'inci bölümü bir kaç kez daha fazla oku" derdim.
Ve bir de şunu eklerdim. "Sanırım yapamıyorum dediğin anlar olacak, ben bu işin altından nasıl kalkacağım diye isyanların olacak ama bil ki, o anlarda bile sen onun için hep o muhteşem anne olacaksın. Çünkü o seni seçti. Nasılsa bir yolunu bulursun, bize güveniyorum, biz berabersek başarırız diyerek seni seçerek geldi."
İşte o yüzden ilk defa bir yazımı bambaşka hislerle yazıyorum. Bir anne olarak, anneleri düşünerek, anneleri hissederek yazmaya çalışıyorum. O yüzden bu Pazar günü benim gibi ilk anneler gününü kutlayacak olan anneler, sizinle heyecanınızı paylaşıyorum. Zaman bizim tarafımızda bu geçen bir yılda hem çok hızlı hem de çok yavaş aktı. Ama başardık, anneliğimizin ilk yılı kutlu olsun.
Ve bu Pazar günü anneler gününü kimbilir kaçıncı kez kutlayacak olan anneler, siz en muhteşemlersiniz. Meğer ne mucizevi bir dünyada uzundur büyük bir gurur, asalet, güven ve de cesaret ile yol almaktaymışsınız.. Yolculuğunuz daim olsun. Yolunuz açık, şanslı ve de bereketli olsun.
Ve son olarak M'ANA kitabına can veren anneler.. Başta bu kitabın yazarı Sinem Uslu ve kendisinin sorularını yanıtlayan 7 değerli kadın; Berin Orhan (Klinik Psikolog / Yazar), Damla Çeliktaban (Gazeteci / Yazar), Gülüş Türkmen (Yazar / Müzisyen), Hüma Zeybek (Hikaye Anlatıcısı / Yazar), Nihan Kaya (Yazar), Selen Elizade Çağlayık (Doula / Arkeolog / Rahim Masajı Uygulayıcısı), Şule Seda Ay (Editör / Çevirmen / Kimya Mühendisi). Bu kitapta yer alan anneliğe dair derin sohbetinizi okurken sürekli şunu söyledim içimden; "bir kitap bir insanı her satırda nasıl iyileştirir? Çabasız, şefkat, sevgi, bilgi ve de ilgiyle.." Tam olarak bunu görüyorsunuz işte. Bu nedenle sanırım kitapta altını çizmedik cümle bırakmadım okurken. Yıldız atmadığım, not almadığım sayfa yok gibi. Sizleri canı gönülden kutlarım. Bu kadar kalpten, bu kadar şifa dolu, bu kadar samimi ve de gerçek bir eseri el ele verip yarattığınız için.
Anneler gününüz kutlu olsun..
Artık adına her ne derseniz..
Doğal sebze meyve ve süt ürünleri.. Etler.. organik yumurtalar.. Glutenli unlar.. Temizlik malzemeleri.. Tüm bunların içeriğinde olan zehirli maddeler, kimyasallar.. Sağlığa yararlı olmayan her ne varsa.. Hepsi de beraberinde geldi sonrasında.
Tarihi geçmiş herşeyi atmak, iyi anılar hatırlatmayan, artık anı biriktirmek istemediğim eşya ve kıyafetleri elden çıkarmak, yarım kalan işleri tamamlamak, açılmış ürünleri kullanıp atmak, evde dikkat dağıtan ve de enerji alan hiçbir şeyi bırakmamak derken bir baktım ki bambaşka bir noktaya ulaşmışım..
Uzundur zihnimde ve kalbimde olan, çok istediğim ancak bir türlü fiziken tam anlamıyla yapmaya fırsat bulamadığım bir çok şeyi yapmaya başlamışım.
Sağlıklı yemek..
Sağlıklı yaşamak..
Mutlu topraklardan gelen Ata tohumlu, katkısız doğal ürünler kullanmak..
Düşüncede özgürlük, ruhta hafiflik, kalpte sevgi derken bir anda vaadedilmiş cennet topraklarında buldum kendimi.
Aynı şehirde, aynı evde yaşıyorum yine belki ama sahip olduğum şeylerin başka türlü farkındayım şimdi. Daha belirgin, daha dürüst ve daha gerçek bir yerdeyim sanki.Bilmem anlatabiliyor muyum bana bu baharda olan şeyleri..
Bir başlık koy deseniz "Kötü olan herşeye inat, iyinin içinde nasıl çiçek açılır, açmış çiçeklerin renkleri nasıl anlaşılır?" gibi bir şey olur başlığım sanki.
Hani olurdu ya ortaokulda, lisede videolu İngilizce dersler.. Başında hostes gibi bir kadın ekranda konuşur durur "bu modülü bitirdiğinizde şunları şunları yapabilir, şöyle konuşabilir olacaksınız" derdi nazikçe. Aynı öyle bir modülün içindeyim gibi. Daha doğrusu uzundur hep izlemekte olduğum o modülü tamamlamışım ve şimdi izlediklerimi uygulama aşamasına geçmişim gibi.
Tabi bunda yeni anneliğin katkısı da epey büyük kanımca. Geçen yıl bugünlerde doğuma hazırlanıyordum ben mesela. Miniminnacık bir bebeği dünyaya getirmek için gün sayıyordum. Şimdi ise, o vakitten neredeyse 1 yıl sonrasında sanırım bu defa da ruhen aynı şeyi yaşıyorum. Sanki bu bahar da fizik bedenimin ardından ruhum doğum yapıyor. O yüzden de ruhumun bir parçası sevdiğim, benim için epey anlamlı olan çok tanıdık bir geçmişte kalırken, bir parçası ise benimle beraber daha iyi, daha temiz ve sevgi dolu bir yere doğru ilerlemeye başlıyor.
Bu son dönemde belki de bu nedenle okuduğum kitaplar, izlediğim filmler hep ilk görüşte beni iyi hissettiren, daha ilk kelimesinden cümlesinden kalbimi daha da derinden duymama vesile olan eserler.
Sinem Uslu'nun kaleme aldığı "M'ANA" bunlardan biri mesela..
Bir kaç ay önce başladım aslında ancak sonra araya mecburi başka öncelikler girince "Çocukluk Yaraları" başlıklı 5'inci bölümünde ara verdim kitaba. Son 1 haftadır ise kaldığım yerden devam ederek her gün büyük bir hevesle yeni bir bölümünü okuyorum. Belki bu hafta sonu bu yaşamdaki ilk anneler günüm olacağından belki de içinde olduğumuz bu ayın geçtiğimiz yıl doğum yaptığım ay oluşundan tam olarak nedenini bilemiyorum ancak bu geçen 1 yıl boyunca bazen içimde yaşadığım, bazense tutamayıp dışarı çıkardığım sivri köşeli hisleri şefkatle sarıp sarmalayıp bağrıma basmama neden oldu bu kitap.
Hem hayatıma eskisi gibi devam etme isteğime, haklı çabama selam verdirdi, hem de her anına ortak olmak için hayatımdaki pek çok şeyi durduğum annelik rütbeme yeniden saygı duydurdu. Sayfaları çevirdikçe daha iyi hissettim kısacası. Anneliğe ve daha bir çok şeye dair deneyimlerini büyük bir cömertlikle paylaşan buradaki annelerin cümleleri kalbimi delip geçti. Keşke dedim haberim olsaydı önceden. 1 yıl önce okumuş olsaydım bu kitabı kesinlikle bu geçen 1 yılı daha hafif ve anlaşılmış olarak yaşardım, bundan eminim.
Çünkü bu geçen 1 yılın ardından anneliğin bana getirdiği ilk ve en şiddetli duygu sanırım yalnızlık oldu. Bazen anlaşılamamak, zaman zamansa hiç anlatamamak oldu. Kim olduğuna dair düşüncelerden gittikçe uzaklaşmak, dilini hiç bilmediğin yepyeni bir ülkede yaşamda kalmaya çalışmak oldu. Ama diğer bir yandan güce uyandığım, kendimi hiç anlamadığım kadar iyi anladığım, yaşamın kutsallığına tam anlamıyla vardığım anlar da çoktu.
O yüzden öyle iyi geldi ki bana buradaki tüm sorular ve de cevaplar.. Burada bahsi geçen, üzerine düşünülmüş yazılmış kitaplar.. Öyle yakın ve tanıdık hissettirdi ki bana buradaki kadınlar. Anneliği bu denli duymak istediğim bir yerden anlatabilmiş olduklarından ötürü gidip gözlerine bakıp sımsıkı sarılmak istedim.
Şimdi iki arada bir derede bulduğum tüm vakitlerde okuyarak kitabı bitirmek üzereyim ve sanırım yorum olarak şunu söylemeliyim. Şu an 2025 yılının değil de 2024 yılının Mayıs'ında olsaydık kendime anneler günü hediyesi olarak yalnızca bu kitabı alırdım ve kendime; "bu kitaptaki tüm bölümleri çok iyi oku ama 5'inci bölümü bir kaç kez daha fazla oku" derdim.
Ve bir de şunu eklerdim. "Sanırım yapamıyorum dediğin anlar olacak, ben bu işin altından nasıl kalkacağım diye isyanların olacak ama bil ki, o anlarda bile sen onun için hep o muhteşem anne olacaksın. Çünkü o seni seçti. Nasılsa bir yolunu bulursun, bize güveniyorum, biz berabersek başarırız diyerek seni seçerek geldi."
İşte o yüzden ilk defa bir yazımı bambaşka hislerle yazıyorum. Bir anne olarak, anneleri düşünerek, anneleri hissederek yazmaya çalışıyorum. O yüzden bu Pazar günü benim gibi ilk anneler gününü kutlayacak olan anneler, sizinle heyecanınızı paylaşıyorum. Zaman bizim tarafımızda bu geçen bir yılda hem çok hızlı hem de çok yavaş aktı. Ama başardık, anneliğimizin ilk yılı kutlu olsun.
Ve bu Pazar günü anneler gününü kimbilir kaçıncı kez kutlayacak olan anneler, siz en muhteşemlersiniz. Meğer ne mucizevi bir dünyada uzundur büyük bir gurur, asalet, güven ve de cesaret ile yol almaktaymışsınız.. Yolculuğunuz daim olsun. Yolunuz açık, şanslı ve de bereketli olsun.
Ve son olarak M'ANA kitabına can veren anneler.. Başta bu kitabın yazarı Sinem Uslu ve kendisinin sorularını yanıtlayan 7 değerli kadın; Berin Orhan (Klinik Psikolog / Yazar), Damla Çeliktaban (Gazeteci / Yazar), Gülüş Türkmen (Yazar / Müzisyen), Hüma Zeybek (Hikaye Anlatıcısı / Yazar), Nihan Kaya (Yazar), Selen Elizade Çağlayık (Doula / Arkeolog / Rahim Masajı Uygulayıcısı), Şule Seda Ay (Editör / Çevirmen / Kimya Mühendisi). Bu kitapta yer alan anneliğe dair derin sohbetinizi okurken sürekli şunu söyledim içimden; "bir kitap bir insanı her satırda nasıl iyileştirir? Çabasız, şefkat, sevgi, bilgi ve de ilgiyle.." Tam olarak bunu görüyorsunuz işte. Bu nedenle sanırım kitapta altını çizmedik cümle bırakmadım okurken. Yıldız atmadığım, not almadığım sayfa yok gibi. Sizleri canı gönülden kutlarım. Bu kadar kalpten, bu kadar şifa dolu, bu kadar samimi ve de gerçek bir eseri el ele verip yarattığınız için.
Anneler gününüz kutlu olsun..