hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Türk yapımı fütüristik sanat olayı: “Paralel Evren”

    05.03.2018 Pazartesi | 11:45Son Güncelleme:

    Ouchhh Yeni Medya Stüdyosu'nun Yönetmen ve Medya Sanatçıları olan Ferdi Alıcı ve Eylül Duranağaç’la bir öğleden sonra Cihangir’de oturuyoruz. Washington’da sergilenen “Parallel Universe” / “Paralel Evren” sergisinden konuşuyoruz. Ben görüntülerin içinde kendimi her geçen saniye daha da kaybettikçe, Ferdi’ye ‘Washington’dan sonra sergi nereye gidecek?’ diyorum. Ferdi, ‘turne olacağı kesin ve Amerika turuna çıkması da planlanıyor ancak bir sonraki şehir konusunda henüz karar vermedik’ diyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Washington’daki serginin ‘Artechouse’ ile bağlantısının ne olduğunu soruyorum. Ferdi Artechouse’dan, bütün işlerinden oluşan bir solo sergi teklifi geldiğini, bunun üzerine bir retrospektif bir solo sergi için bugüne kadarki tüm çalışmalarını derlediklerini, böylece son 5 yıllarına bakabilme şanslarının olduğunu ve tüm bu işlerin derlenmesi sonucu çok şiirsel bir bütünün parçalarına sahip olduklarını keşfettiklerini anlatıyor. Bir bakıma kendi paralel evrenlerini yaratmış gibi olduklarını ve o nedenle de sergiye “Parallel Universe” ismini verdiklerini söylüyor. 

    Türk yapımı fütüristik sanat olayı: “Paralel Evren”

    Sergide 4 ayrı enstalasyon, 3 dünyayı gezmiş eser ve de Artechouse’a özel üretilmiş bir parça var ve bu parçalar izleyenleri daha önce deneyimlenmemiş hipnotik, sürükleyici bir duygu dağılımı ile buluşturuyor. Ses tasarımlarını Audiofil’den Mehmet Ünal’ın yaptığı, 3 boyutlu animasyonlar ile haritalanmış, ışık enstalasyonları ile zenginleştirilmiş bir sergi bu ve ilham kaynağı da bilim, matematik ve astroloji. Kendi içinde ayrı derinliklere sahip belli ‘statement’ların aynı anda verildiği bu sergi, aynı anda pek çok duyu organına da hitap ettiği için - yani hem görsel, hem işitsel hem de son derece zihinsel bir sergi olduğu için - Amerika’da oldukça sükse yapmış durumda.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Psyshedelic bir fırtına öncesi sessizlik..”

    ‘Statement’ dediğin nedir tam olarak derseniz; serginin Amerika basın organlarının pek çoğunun birden sergi için kullandığı önemli bir tamlamayı sizlerle paylaşır ve bir müddet geri çekilirim:  

    “Dönen kırılımların ve ışık hüzmelerinin yarattığı psyshedelic bir fırtına öncesi sessizlik..” (Sergi hakkındaki tüm bu bilgilerin ana kaynağı için www.ouchhh.tv’yi ziyaret edebilirsiniz.) 

    Sadece bununla da kalmıyor tabi. Sergiyi izlerken insan bazen kendini ‘Paralel Evren (Coherence)’ filmindeki gibi sonsuz olasılığın oluşturduğu evrenler arasında geziniyormuş gibi, bazense ‘Yıldızlararası (Interstellar)’ filmindeki solucan deliğinden geçer gibi ya da Coopers’ın Murphy’ye mesaj göndermeye çalıştığı Murphy’nin odasındaki kütüphanenin arkasındaki tüm zaman birleşimlerinin olduğu o boşlukta havada asılı kalmış gibi veya boyutlar arası bir seyahatin tam ortasında, bazense çekirdek çarpışması ile anti madde peşinde olan CERN’deki bir bilim adamının zihninde geziyor gibi ya da Orion Takım yıldızının kutsal şifreleri arasında gerçeğin peşinde zamansız ve mekansız bir biçimde gezer gibi, bazense Mısır Piramitleri’nin gökyüzünde işaret ettiği en parlak yıldız olan Sirius yıldızına ışık hızında bir yolculuk yapar gibi hissediyorsunuz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte bütün bunları bize hissettiren Washington’daki serginin yaratıcıları aslında bir Türk Medya Stüdyosu ‘Ouchhh’. Bugüne kadar Red Dot (Red Dot Design Award), German Design Award, ADC - Art Directors of Club (NY) ve IDA (LA) gibi yeni medya, iletişim ve tasarım parkurunda dünya çapında bilinen bu en önemli ödüllere aynı anda sahip olabilmiş olan tek Türk yeni medya stüdyosu olma özelliğine sahip, şu ana kadar 26 ülke ve şehirde yaptıkları sanat projeleri ile her kıtaya yayılabilmiş, Google USA ile yapay zeka ekibine data görselleştirme konusunda da çalışan, CERN ile sanatsal bir proje yapan bir ekibin Türk stüdyo ve sanatçılardan oluşan bir ekip olduğunu öğrenince insan gururlanmıyor mu? 

    Uzaya açılmamız gerekmiyor mu?

    Ne demişti Hawking, Big Bang ile başlayan ve belli bir süre sonra bir kara delik gibi kendi içine çökmesi sonucu yok olacak olan bu evrende, bu iki zaman dilimi arasında insanlığın varlığını sürdürebilmesi için, bir an önce uzaya yani uzay çağına yönelmesi gerekiyor. Çünkü, sevgili Hawking bize, meteorların dünyamıza sağanak yağmurlar halinde pıtır pıtır gelmesi sonucu atmosferin delineceğini ve en fazla 1000 yıl içinde dünyanın yok olup gideceğini söylemişti. Bu sebepten hareketle, 10 nesil gibi çok da uzun olmayan kısa bir sürenin baskısı altında, bugün dünya üzerinde hüküm süren kısır çekişmelerden uzak durup tabiri caizse yangından mal kaçırır gibi uzaya açılmamız gerekmiyor mu? Biliyorsunuzdur, denize açılamayan, dört tarafı çevrili ülkeler için kullanılan bir terim vardır: “land rock” / “karaya kilitli”. Ve bu ülkeler konum anlamında bakıldığında son derece dezavantajlıdır çünkü hareket kabiliyetleri sınırlıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ancak tabi bu tabir artık içinde olduğumuz uzay çağında pek de önemli bir tabir değil. Çünkü artık konu kara değil hava yani uzay. Bildiğimiz kadarıyla “air locked” yani “havaya kilitli” gibi bir terim henüz kullanılmıyor ve bu da havaya kilitli hiç bir ülke olmadığı anlamına geliyor. Yani bu demek oluyor ki tüm ülkeler uzaya açıktır ve bu konuda her hangi bir sınır yoktur. Çünkü bizler, artık 2018’de olan bir Dünya gezegeninde bulunuyoruz ve bu da dijitalin, boyutların, sanal sınırların içinde olan bir dünya yaşadığımızı farkederek, bildiğimiz bazı doğru olmayan yanlışların artık gerçeğinden sapmasının zamanı geldiğini gösteriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Zihinlerimize geleceği nasıl yarattırabiliriz?’

    Düşünün, bugün harita üzerinde dezavantajlı olan ülkeler, gözlerini karaya değil de havaya yani uzaya yöneltebilirlerse eğer, bir zamanlar, sürekli batıya giderek “İpek Yoluna” alternatif arayan 15. asrın Portekiz’i ve İspanya’sı gibi yeni imparatorluklar kurma yolunda emin adımlarla ilerliyor olmazlar mı? Tabi, bu arada kastım insan ya da herhangi bir canlının sömürülmesi değil, uzayda kullanım bekleyen alanların, bir şekilde insanlığın hizmetine sunulması ve insanlığın ömrünün uzatılmasına yardımcı olması gibi konulardan oluşuyor. Kimbilir belki de böylece, bu kazanılan zamanla, uzayın kendi içine çökmesinin de önüne geçecek bilgi ve teknolojilere de ulaşabiliriz ve böylece de evrenimiz sonsuza kadar bizimle kalabilir.  

    Bu ekibin biraraya geldiği çatı olan ‘Ouchhh’un Direktörü Ferdi, kendileri için “biz dünyanın geleceğini şekillendiren gelecek vadedenleriz” diyor ve yıldızlararası geleceğe inandıklarını söylüyor. Ne denir ki? Bazen tamamen dijitalin içindeyiz, bazen de gerçek Dünya’da Elon Musk’ın roketlerini gördükçe - tek seferlik olmayan ve her yere inip kalkabilen roketlerden bahsediyorum - uzay seyahatinin de adımlarının başladığını artık kabul etmeye başlıyoruz. O zaman da insan oturduğu yerden şöyle tüm olanlara bir bakıp ‘Peki o zaman biz, şimdiki zamanda olduğunu sanan zihinlerimize geleceği nasıl yarattırabiliriz?’ diyor.


    Türk sanatçılardan Washington'da fütüristik bir sergi: Paralel Evren

    Çok basit. Bize, uzaya açılmamız gerektiğini, bu zamanının artık geldiğini, bilim adamlarının dışında kim söyleyebilir? Sanatçılar değil mi? ‘Ouchhh’ gibi bünyesinde bu alana duyarlı kişileri barındırabilen yeni medya sanat yaratıcıları olabildikçe, biz de Washington’daki “Paralel Universe” sergisinde olduğu gibi, daha uzaya gitmeden, uzay çağına ilk adım yerine geçebilecek bir enstalasyon ile uzayı, uzayda neler olabileceğini ve bu olan şeylerin bize neler hissettirebileceğini önceden deneyimleyebileceğiz.

    Çünkü bu öncüler geleceği bizden önce düşünüp, yaratıcılıklarını zorlayıp, neler olabileceğini hesaplayıp, olanı ve olmakta olanı sanatsal bir bakış açısı ile bir ürün haline getirip bizlerle paylaşabilme cömertliğine sahip yeni yüzyılın beklediği sanatçılar. Ferdi’yi, Eylül’ü ve ‘Ouchhh’ ekibini, zamanın ötesine geçmek için zamanı beklemeyi beceremediklerinden ötürü kutluyorum.. Amerika basınının dört bir koldan yer verdiği bu Türk yapımı fütüristik sanat olayını umarım dünya turnesinin bir yerlerinde Türkiye’de de ağırlayabiliriz.  

    Ouchhh’un önümüzdeki ilk 6 ay içerisinde sergi yapacağı şehirler; Arizona, Milano, Paris, Venedik, New York.. En yakın sergi ise 30 Mart’ta Paris’te. Ouchhh şu an için, özel bir açılış ile “Şiirsel Yapay Zeka” sergilerini halka duyurmaya hazırlanıyor. Bu sergi, bilim adamlarının makale, teori ve kitaplarından yarattıkları bir dijital bilincin sanatsal kırılımı olacak ve sergi 6 ay boyunca ziyaret edilebilecek. Unutmayın Ouchh’un en son Melbourne’de yaptıkları kamusal alan işini sadece bir gecede 650.000 kişi deneyimledi. Tarihi artık biliyorsunuz. Bana sorarsanız, Paris’e gitme sebebidir. Kaçırmayın.. 

    Haftaya yine aynı yerde aynı saatte görüşmek üzere ;)