Esra Öz Esra Öz

Kadın sağlığıyla ilgili veri, Türkiye’den dünyaya duyuruldu

02.03.2019 Cumartesi | 15:23Son Güncelleme:

Dünyaca ünlü bilimsel tıp dergilerinden Scientific Reports’ta Prof. Dr. Barış Ata ve ekibinin Türkiye’de yaptığı çalışma yayınlandı. Endometriozisli kadınlar ve sağlıklı kadınların mikrobiyotalarını karşılaştıran ilk araştırma olmasının yanında, endometriozisli kadınlarda bir bakteri türünün bulunmadığı gözlendi.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Endometriozisli kadınların mikrobiyomları ile sağlıklı kadınların mikrobiyomlarını karşılaştıran Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Barış Ata, bunun endometriozis gelişimi ile ilişkili olup olamayacağını belirlemek istediklerini söyledi.

Böyle bir çalışmanın bugüne kadar hiç yapılmadığını kaydeden Ata, “Endometriozisli kadınlar ve sağlıklı kadınların mikrobiyotalarının çeşitlilikleri arasında bariz bir fark olmamakla beraber, Atopobium türü bakterilerin endometriozisli kadınların vajina ve rahim ağzında hiç bulunmuyor olması ilginç bir bulgu” dedi.
Ülkemizden dünya çapında bilimsel çalışma yayınlayan Prof. Dr. Barış Ata ile araştırmanın detaylarını konuştuk.

Mikrobiyata nedir?

Vücudumuzda yaşayan tüm mikroorganizmaların yani bakteri, virüs gibi tamamına mikrobiyata, bu mikrorganizmaların genleri ile birlikte tamamına ise mikrobiyom deniyor. İlginç bir şekilde mikrobiyom, insan genomundan neredeyse 150 kat daha fazla gen içeriyor.
Vücudumuzda taşıdığımız bakterilerin sayısının tüm hücrelerimiz ile aynı sayıda olduğu düşünülüyor, yani mikrobiyotanın toplam ağırlığının 2 kg civarında olduğu söyleniyor. Ortalama 70 kg olan bir insan üzerinde 2 kilogram bakteri ve virüs taşıyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Mikrobiyota neden önemli?
Mikrobiyata, özellikle sindirim sistemi fonksiyonunda, B12 ve K vitamini gibi vitaminlerin sentezlenmesinde, bağırsak mukoza bütünlüğünün sağlanmasında, zararlı mikropların vücutta yerleşmesini önlemede ve bağışıklık sisteminin olgunlaşmasına katkıda bulunuyor.

Araştırmanızda endometriozisli kadınlarla çalıştınız. Peki endometriozis nedir?
Endometriozis yani, rahmin içini kaplayan doku olan endometriyumun rahim boşluğu dışında yerleşmesiyle oluşan kronik bir kadın hastalığı. Rahim dışı endometriozis odakları, aynı rahmin içindeki normal endometrium gibi östrojen hormonun etkisiyle çoğalıp kalınlaşıyor. Adet zamanı bu bölgede oluşan iltihap ağrıya neden olabiliyor. Endometriozis, ağrılı adet kanamaları, pelvik ağrı, disparoni yani cinsel ilişki sırasında ağrı ya da kısırlığa neden olabilir.

Araştırmanızda neden endometriozisli kadınlar ve sağlıklı kadınları karşılaştırdınız?
Adet kanamasının çoğu rahim ağzı ve vajina yoluyla vücut dışına akarken, bir kısmı da rahim ve yumurtalıklar arasındaki bağlantıyı sağlayan Fallop tüpleri yoluyla karın boşluğuna, yani vücudun içine akıyor. Endometriozisin oluşmasında en çok kabul gören mekanizma adet kanamasının karın içerisine akan kısmında bulunan canlı endometriyal hücrelerin karın içi dokuların yüzeylerine yerleşerek orada yaşamaya devam etmeleridir. Ancak tüm kadınlarda bir miktar adet kanının karın boşluğuna akıyor olmasına karşın kadınların sadece yüzde 10 kadarında endometriozis görülmesi hastalığın oluşması için başka mekanizmaların da olması gerektiğini düşündürüyor. Bazı kadınların endometriozis gelişimine genetik bir yatkınlığı olabileceği gibi insan genomunda bugüne kadar yapılan çok sayıda çalışmada hastalıkla ilişkili bir gen veya gen dizisi bulunmadı. Adet kanaması ile karın boşluğuna ulaşan endometrial hücrelerin bazı kadınlarda bağışıklık sistemi tarafından tanınıp tahrip edilememesinin endometriozis oluşumuna sebep olabildiği tahmin ediliyor.
Mikrobiyom insan genomu ile etkileşerek bağışıklık sistemi fonksiyonlarını etkileyebildiği için endometriozis gelişiminde rol oynuyor olabilir.
Bu araştırmada endometriozisli kadınların mikrobiyomları ile sağlıklı kadınların mikrobiyomlarını karşılaştırarak endometriozis oluşumunda mikrobiyomun rol oynayıp oynamadığını belirlemek istedik.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Yaptığınız bu çalışmayı kısaca anlatır mısınız?
Bu çalışmada ilaçla tedaviye yanıt vermeyen ağrıları veya idrar yolu, bağırsak tutulumu gibi nedenlerle ameliyat ettiğimiz, ileri evre endometriozisli on dört kadından vajina, rahim ağzı ve dışkılarından örnek aldık. Aynı örnekleri, sağlıklı, endometriozis düşündürecek ağrı veya gebe kalma zorluğu olmayan on dört kadından da aldık. Her iki grupta da mikrobiyomun etkilenmemiş olması için obez olmamak, probiyotik veya antibiyotik kullanmıyor olmak gibi başka şartlar da vardı.  Örneklerdeki bakteriyel DNA’ları Türkiye’de laboratuvarda izole ettikten sonra mikrobiyom analizlerini Valencia’da bu konunun en önde gelen merkezlerinden birisi olan FISABIO’da analiz ettirdik. Bu incelemelerin maliyetleri Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite Derneği tarafından verilen bir araştırma bursuyla karşılandı.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Mikrobiyotaya bakmadaki amacınız neydi?
Endometriozisli kadınlara normal sağlıklı kadınların mikrobiyotalarını karşılaştıran bir çalışma bugüne kadar hiç yapılmamıştı.
Endometriozisin kesin tanısı için rahim dışı endometriotik odağın gösterilmesi gerekiyor ki bu da ameliyat ve örnek almak demek olduğundan, günümüzde çoğu hastayı ameliyat etmeksizin muhtemel tanı ile tedavi veriyoruz.
Endometriozisli kadınlarla, sağlıklı kadınların mikrobiyotaları arasında bir fark bulursak, bu hastalığın ve farklı evrelerinin tanısında kullanılabilecek yeni bir yöntemin, hatta tedavisinde bugüne kadar uygulanan hormonal ve cerrahi yöntemlerden tamamen farklı mikrobiyom üzerinden çalışan bir yöntem geliştirilmesinde yol gösterebileceğimizi düşündük.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Bu çalışma bize neleri gösterdi?
İncelediğimiz üç bölgede endometriozisli kadınlar ve sağlıklı kadınların mikrobiyotalarının çeşitlilikleri arasında bariz bir fark olmamakla beraber, Atopobium türü bakterilerin endometriozisli kadınların vajina ve rahim ağzında hiç bulunmuyor olması ilginç bir bulgu.
Bu bakterinin başka jinekolojik hastalıklarla da ilişkisi gösterildi. Atopobium’un varlığının incelenmesi bir tanı testi olabileceği gibi, belki Atopobium transferi ile hastalığın seyri değiştirilebilir mi incelemek lazım. Ayrıca, bağırsak ameliyatı gerektirecek kadar ileri derecede barsak duvarına işlemiş endometriozisi olan kadınlarda Shigella ve Escherichia gibi bakterilerin çok yoğun bulunduğu bağırsak mikrobiyomu görülmesi başka bir ilginç bulguydu. Dışkıda bu bakterilerin varlığının değerlendirilmesiyle endometriozisin bağırsakları tutup tutmadığını anlamak mümkün olabilir belki.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Kadıköy Anadolu Lisesi ve İstanbul Tıp Fakültesinden mezunum, Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlık eğitiminden sonra, Kanada’da McGill Üniversitesinde Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite üst ihtisası, London School of Hygiene and Tropical Medicine’da Klinik Araştırma Master’ı yaptım. Türkiye’ye dönünce Uludağ Üniversitesi Tüp Bebek Merkezinin kuruluşunda çalışarak öğretim üyeliğine başladım. 2014’te geldiğim Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Profesörüyüm. Aynı zamanda Tıp Fakültesinde eğitimden sorumlu dekan yardımcılığı yapıyorum. Başka bir proje kapsamında iki yıldır ABD’de Yale Üniversitesi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Üreme Bilimleri Departmanında ziyaretçi Profesör olarak görevliyim. Araştırma alanlarım olan infertilite, tüp bebek ve endometriozis konularında yüze yakın uluslararası makalem yayınlandı. Bu alanın en önde gelen dergilerinden olan Human Reproduction’da ve başka uluslararası bilimsel dergilerin editörler kurullarında çalışıyorum. Üreme Endokrinolojisi ve İnfertilite Derneği’nin ikinci başkanlığı ile beraber, bu yaz üreme alanında dünyanın en büyük bilimsel derneklerinden birisi olan Avrupa İnsan Üremesi ve Embryoloji Derneği’nin (ESHRE) Yönetim kurulu üyeliğine başlayacağım.

Makalenin linki: https://www.nature.com/articles/s41598-019-39700-6