hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Haymi Behar Haymi Behar

    Devir artık hikaye anlatma devri değil, hikaye yaratma devri

    20.06.2017 Salı | 21:47Son Güncelleme:

    Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nde günün öne çıkan konusu reklamcılık ve hikaye anlatımı oldu. Reklamverenler artık, geleneksel reklamcılık yöntemlerinden ziyade fark yaratan, kullanıcı veya tüketiciyi hikayenin yaratıcısı olarak konumlandırmanın peşinde.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Wake up with The Economist” paneline konuşmacı olarak katılan birbirinden farklı global şirketlerin CMO’ları, reklam sektöründen beklentilerini ve yaratmak istedikleri yeni kurgularla ilgili oldukça açık konuştular.

    CMO’lar, markalarına sadık kullanıcılara ve tüketicilere sadece ürünleri tanıtan reklamlar oluşturmak veya onlara marka ve ürünle ilgili hikayeler anlatmak yerine, hikayeyi onların anlatmasını istiyor. İnsanların tutkuyla bağlı oldukları konuları belirleyip buna yönelik çalışmalar yapmak gibi bir vizyon ortaya çıkmış durumda.

    Parayla satın alınamayan deneyimler sunmak işin kilit noktası

    Örneğin, Master Card yaptığı bir araştırmada tüketicilerin 9 evrensel tutkusunu belirlemiş. Bunlardan bazıları, alışveriş, müzik, seyahat ve yemek. Diğer taraftan bütün dünya ticaretinin %90’ının toplam 60 şehirde gerçekleştiği düşünüldüğünde, markalar kullanıcılar için parayla satın alınamayacak ve tüketicilerin kendi hikayelerini oluşturmalarına yardımcı olacak projeleri destekliyor. Markalar, bu şekilde tüketicileri, reklam iletişimi içerisinde sadece dinleyici veya izleyici olarak pasif bir konumlandırmadan öteye geçirerek iletişimin temel parçası olmalarını sağlıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Devir artık hikaye anlatma devri değil, hikaye yaratma devri

    Hikaye anlatımından, hikaye yapılmasına destek olunması stratejisine örnek olarak ise Master Card’ın bir iletişimi örnek verebiliriz. Kullanıcılara, Rio de Janeiro’daki Kurtarıcı İsa heykelinin üzerinde selfie çekme olanağı tanımasıyla kendi “superfan”larını oluşturuyor. Hem marka iletişimini oldukça etkili biçimde gerçekleştirebiliyor, hem de kullanıcılar için parayla satın alınamaz deneyimler yaratıyor.

    Kullanıcıyı, hikaye yaratıcı olarak merkeze alan kampanyalar yükseliş trendini sürdürürken markalar için en büyük PR riski sosyal medyadan geliyor. Örneğin, ince ince ördüğünüz marka imajınız bir sosyal medya mecrasında yapılan ‘sakıncalı’ paylaşım veya marka ve ürüne sadakat duyan kullanıcılara itici gelebilecek bir görsel veya ileti ile çok büyük zararlar görebilir. Sektör profesyonelleri de diğer tüm insanlar gibi aslında sosyal medya kullanıcısı olduğu için bu riski en aza indirebilecek yöntemi kolayca bulmuşlar: Ürüne ve markaya bağlı kullanıcılara karşı samimi davranmak ve olabildiğince dürüst ve şeffaf davranabilmek.