Canlı Yayın
İlk geliştirilen elektrikli aracı ve tarihini net olarak söylemek çok mümkün olmasa da 1800’lü yılların ilk dönemlerinde Macaristan, Hollanda ve ABD’de küçük ölçekli elektrikli otomobillerin üretildiği biliniyor.
Özellikle 1800’ü yılların ikinci yarısında ABD’de pek çok otomobil üreticisi elektrikli araçlarını, New York ve çevresinde yollara çıkarıyor. En çarpıcısı 1900 yılı itibarıyla yollarda olan otomobillerin üçte birinin elektrikli olması. O dönemde oldukça popüler olmaya başlayan elektrikli otomobiller 1908 yılında Henry Ford tarafından üretilip piyasaya sürülen, benzinle çalışan ve makul fiyatıyla öne çıkan Model T’sine yenik düşüyor.
Zamanla petrol fiyatlarının ucuzlaması, o dönemde özellikle kırsal alanlarda elektriğin yaygınlaşmamış olması gibi sebeplerle 1935 yılı civarında elektrikli otomobiller piyasadan yavaş yavaş yok oluyor.
Sonraki dönemde de pek çok otomotiv üreticisi hibrid ve elektrikli otomobiller geliştirdi ama pek çok farklı nedenle yaygınlaşması mümkün olmadı. Ancak şunu net olarak söyleyebiliriz; Tesla Motors kurucusu Elon Musk’ın girişimci ruhu ve cesareti dünyanın kolay kolay yıkılmaz dediği petrol bazlı otomotiv endüstrisini derinden sarstı.
Toplumların çevre hassasiyetinin artması ve batarya teknolojisinde yaşanan gelişmeler, sektörde büyük bir dönüşümün kapısını ardında kadar açtı. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde gelişmiş ülkelerin çoğunun fosil yakıtlı araçları trafikten men etmeye hazırlandığını belirtmekte fayda var.
Otomotiv sektörü Frankfurt’ta buluştu
Geçtiğimiz hafta dünyanın en büyük otomobil yedek parça fuarı Automechanika’yı takip etmek için Frankfurt’taydım. Messe Frankfurt tarafından İstanbul dahil dünyanın dört bir yanında düzenlenen fuar her yıl otomobil devlerini ve yedek parça üreticilerini bir araya getiriyor. Otomobillerin her tür mekanik, elektronik aksamından paspas gibi en basit aksesuarlarına kadar her tarz ürünün yer aldığı fuarda sektörün geleceğine damga vuracak teknolojilere de göz atmak mümkün.
181 ülkeden 131bin katılımcının izlediği fuara Türk otomotiv sektörü de 300’e yakın firmayla katılarak toplamda 10.000 metrekarelik alanda yer aldı. Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı da kendine ait stantta Türkiye ve Türk Otomotiv Endüstrisini tanıttı.
12 ayrı binaya yayılan dev fuar alanındaki Automechanika’da pek çok firma otomotiv sektörüyle yeni nesil teknolojilerin entegrasyonuna da vurgu yaptı. Porsche’nin Kuka Robotics firmasıyla ortak geliştirdiği robotik elektrikli araç şarj sistemi en ilgi çekici projelerden biriydi.
Ayrıca pek çok firmanın hem tasarım, hem de satış sonrası servis sürecinde artırılmış deneyimler sunabilmek için Microsoft Hololens’le geliştirdiği Karma Gerçeklik projeleri, bu teknolojinin otomotiv sektöründe ne tarz uygulamalarla kullanılabileceğini ortaya koyuyordu.
Bağlantılı mobilite vurgusu
Fuarda otomotiv devlerinin elektrikli ve otonom araçlara yönelik yatırımlarını ve vizyonlarını gözlemlemek heyecan vericiydi. 5G teknolojisinin de hayata geçmesiyle düzenli olarak internete ve birbirine bağlı araçların yollarda olacağı, içinde yolcusuna üst düzey bir deneyim yaşatırken, trafik akışında hızlı, verimli ve güvenli bir ulaşım sağlamayı hedefleyen “Connected Mobility” yani “Bağlantılı Mobilite” vurgusunun ön planda olduğunu gördük.
1900’lü yılların başında elektrikli otomobiller yaygınlaşıp otomotiv sektörünü ele geçirseymiş, bugün nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk bilebilmek zor. Ama dünyanın tüm siyasi yapısı bile bambaşka şekillenmiş olurdu herhalde.
Şimdiyse elimizde yeni bir fırsat var. Önümüzdeki dönem hem elektrikli araçlarla daha çevreci, hem de sürücüsüz otomobillerle daha güvenli ve verimli bir geleceği bize vadediyor. Üstelik bu gelecek artık hemen kapımızda. Bu gelecekte ön planda olmak istiyorsak, bu dönüşüme liderlik eden ülkelerden biri olmamız gerekiyor.
İlk geliştirilen elektrikli aracı ve tarihini net olarak söylemek çok mümkün olmasa da 1800’lü yılların ilk dönemlerinde Macaristan, Hollanda ve ABD’de küçük ölçekli elektrikli otomobillerin üretildiği biliniyor.
Özellikle 1800’ü yılların ikinci yarısında ABD’de pek çok otomobil üreticisi elektrikli araçlarını, New York ve çevresinde yollara çıkarıyor. En çarpıcısı 1900 yılı itibarıyla yollarda olan otomobillerin üçte birinin elektrikli olması. O dönemde oldukça popüler olmaya başlayan elektrikli otomobiller 1908 yılında Henry Ford tarafından üretilip piyasaya sürülen, benzinle çalışan ve makul fiyatıyla öne çıkan Model T’sine yenik düşüyor.
Zamanla petrol fiyatlarının ucuzlaması, o dönemde özellikle kırsal alanlarda elektriğin yaygınlaşmamış olması gibi sebeplerle 1935 yılı civarında elektrikli otomobiller piyasadan yavaş yavaş yok oluyor.
Sonraki dönemde de pek çok otomotiv üreticisi hibrid ve elektrikli otomobiller geliştirdi ama pek çok farklı nedenle yaygınlaşması mümkün olmadı. Ancak şunu net olarak söyleyebiliriz; Tesla Motors kurucusu Elon Musk’ın girişimci ruhu ve cesareti dünyanın kolay kolay yıkılmaz dediği petrol bazlı otomotiv endüstrisini derinden sarstı.
Toplumların çevre hassasiyetinin artması ve batarya teknolojisinde yaşanan gelişmeler, sektörde büyük bir dönüşümün kapısını ardında kadar açtı. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde gelişmiş ülkelerin çoğunun fosil yakıtlı araçları trafikten men etmeye hazırlandığını belirtmekte fayda var.
Otomotiv sektörü Frankfurt’ta buluştu
Geçtiğimiz hafta dünyanın en büyük otomobil yedek parça fuarı Automechanika’yı takip etmek için Frankfurt’taydım. Messe Frankfurt tarafından İstanbul dahil dünyanın dört bir yanında düzenlenen fuar her yıl otomobil devlerini ve yedek parça üreticilerini bir araya getiriyor. Otomobillerin her tür mekanik, elektronik aksamından paspas gibi en basit aksesuarlarına kadar her tarz ürünün yer aldığı fuarda sektörün geleceğine damga vuracak teknolojilere de göz atmak mümkün.
181 ülkeden 131bin katılımcının izlediği fuara Türk otomotiv sektörü de 300’e yakın firmayla katılarak toplamda 10.000 metrekarelik alanda yer aldı. Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı da kendine ait stantta Türkiye ve Türk Otomotiv Endüstrisini tanıttı.
12 ayrı binaya yayılan dev fuar alanındaki Automechanika’da pek çok firma otomotiv sektörüyle yeni nesil teknolojilerin entegrasyonuna da vurgu yaptı. Porsche’nin Kuka Robotics firmasıyla ortak geliştirdiği robotik elektrikli araç şarj sistemi en ilgi çekici projelerden biriydi.
Ayrıca pek çok firmanın hem tasarım, hem de satış sonrası servis sürecinde artırılmış deneyimler sunabilmek için Microsoft Hololens’le geliştirdiği Karma Gerçeklik projeleri, bu teknolojinin otomotiv sektöründe ne tarz uygulamalarla kullanılabileceğini ortaya koyuyordu.
Bağlantılı mobilite vurgusu
Fuarda otomotiv devlerinin elektrikli ve otonom araçlara yönelik yatırımlarını ve vizyonlarını gözlemlemek heyecan vericiydi. 5G teknolojisinin de hayata geçmesiyle düzenli olarak internete ve birbirine bağlı araçların yollarda olacağı, içinde yolcusuna üst düzey bir deneyim yaşatırken, trafik akışında hızlı, verimli ve güvenli bir ulaşım sağlamayı hedefleyen “Connected Mobility” yani “Bağlantılı Mobilite” vurgusunun ön planda olduğunu gördük.
1900’lü yılların başında elektrikli otomobiller yaygınlaşıp otomotiv sektörünü ele geçirseymiş, bugün nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk bilebilmek zor. Ama dünyanın tüm siyasi yapısı bile bambaşka şekillenmiş olurdu herhalde.
Şimdiyse elimizde yeni bir fırsat var. Önümüzdeki dönem hem elektrikli araçlarla daha çevreci, hem de sürücüsüz otomobillerle daha güvenli ve verimli bir geleceği bize vadediyor. Üstelik bu gelecek artık hemen kapımızda. Bu gelecekte ön planda olmak istiyorsak, bu dönüşüme liderlik eden ülkelerden biri olmamız gerekiyor.
SON DAKİKA
