hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Çeyreklik büyüme üzerine okumalar..

    04.06.2023 Pazar | 13:14Son Güncelleme:

    Ekonomik gidişat ile gelişmeleri; gösterge ve manşet rakamlar üzerinden takip ediyoruz. Enflasyon, dış ticaret, kapasite kullanımı ve benzeri ekonomik göstergeler arasında, “büyüme” başlığı ön plana çıkıyor. Ekonomide yeralan ve değer/zenginlik (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla) yaratan tüm sektör ve aktörlerin katkılarını ortaya koyan büyüme rakamı; kompozit(bileşik) yapılı bir bütüncül gösterge olma özelliğini taşıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Herhangi bir ekonominin ulaştığı büyüklüğü ve yakaladığı performansı bütüncül ve karşılaştırmalı biçimde anlayabilmek; genel gidişatı izleyebilmek bakımından dikkate alınması gereken göstergeler arasında dönemsel büyüme manşetleri ilk sırada geliyor. Çeyreklik (üç aylık) bazda hesaplanan dönemsel ve senelik olarak ortaya çıkan yıllık büyüme rakamları, ekonomik gidişatın adeta çekilmiş bir enstantanesini; elde tutulan nabzını ifade ediyor. Bir taraftan, ülkeler arası büyüme klasmanı (sıralama) ortaya çıkarken, diğer yönden, mesela “Resesyon”(iki çeyrek üstüste daralma) gibi konjonktürel tespit ve teşhislere ulaşılabiliyor.

    Küresel planda “büyüme dostu olmayan” bir hakim konjonktürün varlığı ortadadır. Nitekim, Avrupa ve küresel ekonomi bakımından özellikli ağırlığı olan Almanya’ nın dahi, son iki çeyrekte ortaya çıkan büyüme rakamları temelinde, resesyon sarmalından kendisini uzakta tutamadığı izleniliyor. İşte bu bakımdan, ülkemiz ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde ulaştığı %4 oranındaki büyüme manşeti, “pozitif ayrışma” olarak değerlendiriliyor ve OECD kadar, Avrupa ekonomileri klasmanında da “en iyi ikinci sıra”yı getiriyor. Ülke ekonomisinin, zorlu Pandemi döneminden bu yana, büyüme kulvarında sürekli pozitif performans sağlama serisini sürdürdüğü ortadadır. Manşet bazında ortaya çıkan bu tablonun alt kırımlarına bakmak ve “büyümede kalite ve sürdürülebilirlik” kriterleri temelinde gözden geçirmek doğru olacaktır:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2023 yılı ilk çeyreğindeki büyümenin itici gücü, son dönemlerde olduğu üzere, Hanehalkı/Tüketici Harcamaları olmuştur. Enflasyon etkisi ile “gerektiğinde borçlanarak tüketimi öne çekme” tercihinin devrede kaldığı anlaşılmaktadır. İlaveten, rutin-dışı Seçim Ekonomisi döneminde, Kamu Harcamaları da yüksek oranlı artış kaydetmiştir. Enflasyonist ortamda “harcayarak büyüme” formülünün geçerlilik süresi ile etki yaratma kapasitesinin sınırlı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Daha kalıcı ve eşitlikçi bir büyümenin ana dinamikleri arasında “sanayi ve özellikle imalat sektörü” kulvarının ilk sırada yer alması gerektiğini değerlendiriyoruz. Bununla birlikte, yaşanan deprem felaketi etkileri, sanayi-imalat katkısını azaltıcı sonuçları dayatmış; Şubat ayında, insan ve kapasite kayıplarımıza bağlı olarak, Sanayi Üretim Endeksi’nde %9 oranında gerileme yaşanmıştır. Gene, deprem etkisinin de gözlendiği bir vasatta, Tarım sektörünün de küçülme kıskacına yakalandığı anlaşılmaktadır. Tarım ve sanayi kalemlerinin büyümede sürekli olarak pozitif ve itici güç olmalarını temin edecek sürdürülebilir formülleri arama ve sağlamanın zamanıdır!.

    Öte yandan, deprem felaketi ile kayıp edilen milli servetin yeniden inşası için girişilen imar faaliyetleri temelinde, uzun bir aradan sonra, İnşaat sektörünün yeniden pozitif tarafa geçtiği ve “lokomotif sektör” olma seyrinin kuvvetlendiği/kuvvetlenmeye devam edeceği anlaşılıyor. Milli Gelir Muhasebesi mantığı çerçevesinde, önümüzdeki dönemlerin büyüme kompozisyonu için de belirleyici olacak bir inşaat temelli tablo, anahatlarıyla ortaya çıkmaya başlamıştır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hizmetler sektörü için ortaya çıkan olumlu tablo; ekonomideki gelişmişlik düzeyi ile doğrudan ilişkisi düşünüldüğünde, bilhassa “nitelikli eleman ücret politikaları” ile desteklenmesi gereken bir yol haritasına ihtiyaç bulunduğu anlaşılmaktadır. Sektörün rekabetçi geleceği bakımından, önümüzdeki dönemde; nitelikli eleman yetiştirme/devşirme/ elde tutma zincirinde kırılma ve kopmalara fırsat verme gibi bir şansımız yoktur!.

    Nihayet, dış ticaret kompozisyonu içerisinde önemli bir performans kaybı sergileyen İhracat sektörümüzün mercek altına alınması gereği ortaya çıkmaktadır. “Sürekli kazandıran ve pozitif tarafta yer alan sektör” nitelendirmesine, yeniden ve nasıl ulaşılacağını tartışmak durumundayız. Bu çerçevede, “yirmi yıldır değiş(e)meyen ihracat kompozisyonu”; “uygulanan teşvik mekanizması” ve hatta, “kırk yıllık dışticaret sermaye şirketi modeli” dahil, her yönden kapsamlı bir revizyon-yeniden değerlendirme ihtiyacı bulunmaktadır. Ama en önemli bir kazanım, Avrupa ile Gümrük Birliği Müzakereleri’ nin, artık ve nihayet, başarıyla sonuçlandırılması olacaktır. Arka planda hakim kılınması ve bize sürekli uyarı vermesi gereken ana kısıt; hiç şüphesiz, “İhracat Yoluyla Yoksullaşma Riski” gerçeğidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye; büyüme iştah ve arzusuna sahip bir ülkedir ve büyümeye “mecbur” dur! Ancak, Büyüme’ nin sağlıklı ve kalite düzeyi yüksek kılınması bakımından, “Kalkınma ile terbiye edilmesi” ve “Yaşam Kalitesi ile taçlandırılması” gerekmektedir. Üstelik, “içi boşaltılmış/kof bir irileşme” tuzağından uzakta kalmak, ancak, enflasyonu; makul seviyeye indirerek mümkün olacaktır. O halde, her zaman ve zeminde birinci önceliği; “enflasyonu süratle ve sürdürülebilir surette makul seviyelere çekme” hedefine tanımak, ona göre vaziyet almak durumundayız.