Devir değişti Tom&Jerry, Bugs Bunny, Tweety&Sylvester, Garfield, Scooby Doo’lar moda oldu. Siyah – beyaz çizgi filmleri sinema salonlarından sonra ekranlarda evimize girdi.
Sonra Japon anime furyası başladı. Televizyonlar siyah – beyaza veda etmişti. Alp Dağları’nın şirin kızı ‘Heidi’yi yetişkinler de tutku ile izlemeye başladı. Arkası geldi. ‘Pokemon’, ‘Şeker Kız Candy’, ‘Beyaz Aslan Kimbo’, ‘Hello Kitty’, ‘Gundam’, ‘Totoro’ adeta Walt Disney yapımlarını unutturdu.
Genelde okullar ara tatiline girince çizgi film gösterimleri başlar. Bu kez sıra ‘The Boy and the Heron’ (Çocuk ve Balıkçıl) daydı. Gelmiş geçmiş en büyük Japon animasyonunun ustası Hayao Miyazaki, bir çok kez anime dünyasına veda ettiğini söyleyen ve ancak çizgi romanlara olan tutkusundan sözünden geri dönen 82 yaşındaki Oscar ödüllü çizer.
Miyazaki’yi dünya çapında bir anime yapması, kahramanlarının konularını titizlikle seçmesi, incelemesi ve işleyebilmesindendir. Neredeyse gece gündüz Tokyo’daki ünlü stüdyosu Ghibli’de yaşayarak eserlerine imza atan bu büyük deha ile Venedik Film Festivalinde röportaj yapmıştım yıllar öncesi. Mütevazi, sevecen, kibar ve mesleğine son derece hakimdi. ‘Küçük Denizkızı Ponyo’ yu izlemiş ve hepimiz etkisinde kalmıştık. Sonrasında Miyazaki’nin bir çok çizgi filmini hayranlıkla seyrettim. ‘Komşum Totoru’, ‘Yürüyen Şato’, ‘Gökteki Kale’, ‘Sihirli Kedi’, ‘Prenses Kaguya Masalı’, ‘Kırmızı Kanatlar’, ‘Rüzgarlı Vadi’, ‘Tepedeki Ev’ ve diğer eserlerini.
Anime mesleğini seçerken kimden esinlendiğini sormuştum. Yanıtı ‘Fransız çizer Emile Cohl’ olmuştu. 1908 yılında ilk uzun metrajlı ve konulu animasyon filmi ‘Fantasmagorie’ni çekmiş ve sinema tarihine geçmişti Emile Cohl.
Fantastik ve büyülü konuları işleyen Miyazaki’nin son yapıtı ‘Çocuk ve Balıkçıl’ı mutlaka izleyin, küçük Mahito’nun Balıkçıl kuşu ile macerasına tanık olun.
Japonya’dan gelen haberlere göre büyük usta ‘Bu son filmim’ demiş. Acaba inandık mı? Elbette hayır!
Devir değişti Tom&Jerry, Bugs Bunny, Tweety&Sylvester, Garfield, Scooby Doo’lar moda oldu. Siyah – beyaz çizgi filmleri sinema salonlarından sonra ekranlarda evimize girdi.
Sonra Japon anime furyası başladı. Televizyonlar siyah – beyaza veda etmişti. Alp Dağları’nın şirin kızı ‘Heidi’yi yetişkinler de tutku ile izlemeye başladı. Arkası geldi. ‘Pokemon’, ‘Şeker Kız Candy’, ‘Beyaz Aslan Kimbo’, ‘Hello Kitty’, ‘Gundam’, ‘Totoro’ adeta Walt Disney yapımlarını unutturdu.
Genelde okullar ara tatiline girince çizgi film gösterimleri başlar. Bu kez sıra ‘The Boy and the Heron’ (Çocuk ve Balıkçıl) daydı. Gelmiş geçmiş en büyük Japon animasyonunun ustası Hayao Miyazaki, bir çok kez anime dünyasına veda ettiğini söyleyen ve ancak çizgi romanlara olan tutkusundan sözünden geri dönen 82 yaşındaki Oscar ödüllü çizer.
Miyazaki’yi dünya çapında bir anime yapması, kahramanlarının konularını titizlikle seçmesi, incelemesi ve işleyebilmesindendir. Neredeyse gece gündüz Tokyo’daki ünlü stüdyosu Ghibli’de yaşayarak eserlerine imza atan bu büyük deha ile Venedik Film Festivalinde röportaj yapmıştım yıllar öncesi. Mütevazi, sevecen, kibar ve mesleğine son derece hakimdi. ‘Küçük Denizkızı Ponyo’ yu izlemiş ve hepimiz etkisinde kalmıştık. Sonrasında Miyazaki’nin bir çok çizgi filmini hayranlıkla seyrettim. ‘Komşum Totoru’, ‘Yürüyen Şato’, ‘Gökteki Kale’, ‘Sihirli Kedi’, ‘Prenses Kaguya Masalı’, ‘Kırmızı Kanatlar’, ‘Rüzgarlı Vadi’, ‘Tepedeki Ev’ ve diğer eserlerini.
Anime mesleğini seçerken kimden esinlendiğini sormuştum. Yanıtı ‘Fransız çizer Emile Cohl’ olmuştu. 1908 yılında ilk uzun metrajlı ve konulu animasyon filmi ‘Fantasmagorie’ni çekmiş ve sinema tarihine geçmişti Emile Cohl.
Fantastik ve büyülü konuları işleyen Miyazaki’nin son yapıtı ‘Çocuk ve Balıkçıl’ı mutlaka izleyin, küçük Mahito’nun Balıkçıl kuşu ile macerasına tanık olun.
Japonya’dan gelen haberlere göre büyük usta ‘Bu son filmim’ demiş. Acaba inandık mı? Elbette hayır!