hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Hakan Çelik Hakan Çelik

    "Devlet, anne baba gibi olamaz"

    16.11.2013 Cumartesi | 09:25Son Güncelleme:

    Hayat tarzına müdahale iddiaları konusunda "Yaşadığım sıkıntıları karşı tarafın da yaşamasını istemem" diyen Hayrünnisa Gül kızlı erkekli evler konusunda devletin zorlayıcı olmaması gerektiği görüşünde.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Gezi olayları hakkında da "Keşke yaşanmasaydı" diye konuştu. Mersin'de kendi himayesinde düzenlenen Kitap Okuma Şenliği'nde sohbet etme fırsatı bulduğumuz Gül, Türkiye'de şehirlerin çirkin görüntüsünden ve AVM'lerden duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün himayesinde düzenlenen "Kitap Okuma Şenliği" Mersin'de düzenlenen faaliyetle sona erdi. Hayrünnisa Gül ile sosyal sorumluluk projelerinden Çankaya Köşkü'nün durumuna, Gezi olaylarından "kızlı-erkekli evler" tartışmasına kadar birçok konu hakkında sohbet etme imkânı bulduk. Gül, evlerle ilgili tartışmada ailelerin duruşunun esas olduğunu, devletin ana-babanın yerine geçmesinin mümkün olmadığını söyledi. Gezi konusunda da "Keşke yaşanmasaydı" ifadesini kullandı.

    İşte Hayrünnisa Gül'le yaptığımız sohbetten satır başları:

    Köşk, nereden nereye geldi?
    Aslında geçmişi eleştirmeyi sevmem, çok bahsetmeyi de sevmem. Kötülükleri çabuk unutup yenilikleri konuşmak istiyorum. Çok zor şartlarda geldik gerçekten. Zor günlerdi. İlk işlerimizden biri web sitesini yenilemek oldu.

    O zamanlar 'sonuca ulaşabilecek miyiz' diye ümitsizliğe kapılmıştım, nerdeyse çoğunun sonuçlandığını görüyorum. Bizi en çok zorlayan tablo restorasyonu devam ediyor. Köşk, bu haliyle çok güzel bir müze gibi oldu. Yabancı konuklarımızı gururla gezdirebileceğimiz bir yer haline geldi.

    Şimdi ziyaretçilerin kendi kendine gezerken her türlü bilgiyi alabilecekleri sistemleri de kuruyoruz. Açıkçası, gurur duyuyorum. Binaları biz kendimiz için yapmadık. Biz, Pembe Köşk'te bile oturamadık.

    Yemen heyeti Ankara'ya geldiğinde oldukça kötü durumdaki Camlı Köşk'te kalmak istememişti. Ne kadar üzülmüştüm. Şimdi her gelen "Ne kadar güzel, ne kadar aydınlık olmuş" diyerek takdirlerini dile getiriyor.

    Columbia Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı, Çankaya Köşkü'nün bahçesini o kadar beğendi ki 'Bir domates olarak burada kalabilir miyim?' diyerek espri yaptı.

    Camlı Köşk neden onarılamadı?
    Sıra gelmedi… Restorasyon konusunda Türkiye'nin imkânları çok kıt, bilgi birikimi son derece sınırlı. Belki bir müddet kötü dokunacağımıza bir dönem hiç dokunmamak daha hayırlı olacak. Ya bilen ülkelerden yardım alacağız ya da bekleyeceğiz. Her kötü dokunuş esere zarar veriyor. Geri dönüşü olmayan eserleri gördükçe çok hayıflanıyorum. İstanbul'daki Huber Köşkü'ne de benzer nedenlerle dokunamadık.

    Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı görevi sona erdiğinde halen devam eden restorasyon projeleri ne olacak?
    Ben, çalışmak için her zaman emre hazırım. Yeter ki başlayabilelim. 'Restorasyon var' deyin, Türkiye'nin her yerine gider yaparım. Doğruyu söylemeden duramıyorum. Maalesef, yanlış olan işler çok.

    Bu dönem TBMM'ye ilk kez geldiniz, neler hissettiniz?
    Türkiye gerçekten çok acı bir süreç geçirdi. Bizler -belki- sürecin kurbanlarıydık. O dönemde çok ümitsizliğe kapıldım. 'Acaba düzeldiği günleri görebilecek miyiz' diye çok üzüldüm, hatta gözyaşı döktüm. Ama kötü şeyleri çabuk unutmaya çalışıyorum. Allah bir daha yaşatmasın! Bugünlerin kıymetini bildirsin. Üzüldüğüm; yeni nesil bizlerin neler çektiğini anlamıyor, bilmiyor! Anlatmaya çalıştığınızda da anlamakta zorluk çekiyorlar açıkçası. Çünkü anlatılabilecek gibi değil. 'Gerçekten bunlar olmuş mu?' diyor, çocuklar. O günleri unutup yeni günlerin kıymetini bilelim.


    Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül ile Ankara'dan Adana'ya uçup oradan da karayoluyla Mersin'e geçtik. Kitap Okuma Şenliği'nin ardından Mersin Hilton Oteli'nin Akdeniz'e bakan palmiyeli bahçesinde sohbet ettik.

    Geriye bakınca Gezi olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Keşke yaşanmasaydı. Ben, bir kaza olarak görüyorum. Bu kadar güzel şeyler içinde böyle bir  dönem geçirmiş olmak insanı üzüyor. İnşallah bir daha dönmeyiz.

    Başörtülü vekiller?
    Türkiye normalleşti; bakın, hiçbir şey olmadı. Ne kadar güzel. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı.

    Kızlı-erkekli evler tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?
    Ben, her şeyin doğal seyrinden yanayım. Bir şeyi zorla yaptırmak çok güç. Hepimiz anne-babayız. Çocuklara baskı yapmanız ayrı, iyilikle söylemeniz ayrı. Bu işi ailelerin götürmesi taraftarıyım açıkçası.

    Belki o eğitimi zamanında veremedik. Belki bunun sıkıntılarını  dönem dönem bazı yerlerde çekiyoruz. Ben de çocuğumun bu şartlarda kalmasını istemem. Yurt dışında okuyor. Orada da o şartlarda kalmıyor. Anne-baba olarak çocuğumuzun doğru şartlarda olduğundan emin olmak istiyoruz; kontrol de ediyoruz. Çocuğunu en iyi tanıyan anne-babadır. Anne-baba olmak en zor mesleklerden; çocuğunuzu takip edeceksiniz.

    Eğer ortada kötü bir şey varsa olmaması için tedbir alabilir, yurtlar kurabilir, imkânları devlet sağlayabilir; ama devlet, anne-baba gibi olamaz. Bu iş ailede biter. Bu iş, çocuklukta başlıyor. Benim bütün vaktim çocuklarımla geçiyordu. Çocuklarım büyüyenceye kadar kendime ve Abdullah Bey'e vakit ayıramadım.

    Köşk'te bulunmanın mesuliyeti
    Sokağa baktığınızda insanların sevgisini görüyorsunuz. 'Onlara layık olabiliyor muyuz' diye endişe ediyorsunuz. Her türlü insanın mesuliyeti-vebali sizin omuzlarınızda. Uykularımızı kaçıracak kadar büyük bir vebal. Bunda haklıyım herhalde. Kim olsa öyle hisseder.

    Suriye'de bunlar olurken nasıl rahat olursunuz ki? Geçen bir arkadaşım iki Suriyeli kızı getirdi. Anne-babaları orada kalmış, okullarından ayrılıp her şeylerini bırakıp kaçmak zorunda kalmışlar. Abdullah Bey'le -onlara fark ettirmeden- ağladık.

    Ailenizle nasıl zaman geçiriyorsunuz?
    Bu ara o kadar yoğun yaşıyoruz ki, kitap okuyamıyorum. Yoğun seyahatler, programlar var. Geçen gün oğlumla "Benim Dünyam" filmini izledik ve çok beğendim. Abdullah Bey'e de seyrettireceğim.

    Restorasyon ve sanatla ilgilisiniz. Şehirlerin durumunu nasıl görüyorsunuz?
    Bizim atalarımız bize ne bırakmış, biz çocuklarımıza ne bırakıyoruz? Geçen, Kayseri  Kervansaray'da konser vardı. Bina muhteşem, akustik muhteşem; fakat çatıdan zift akıyordu.
    Şöyle çevremize bir bakıyorum, yeni yapılan binaların hangisini tarihe bırakabileceğiz?
    Gökdelen de yapılabilir ama yerinde ve estetik olursa güzel. Geçenlerde Edinburgh'a gittik. Tarihi doku muazzam korunmuş, büyülü bir yer. Abdullah Bey'e 'Şuraya bir AVM ne güzel olurdu' diye takıldım.

    Biyografinizi yazıyor musunuz?
    Henüz erken, belki ileride.

    Abdullah Gül'ün siyasete devam etmesi konusunda sizin görüşünüz nedir?
    Açık yüreklilikle söyleyebilirim: 1991'de Abdullah Bey kendi rızasıyla değil, Allah'ın lütfu-kaderi olarak siyasete girdi. Demek ki  Allah bize, bu günleri çizmiş; biz bilemeyiz. Kullar hesap yapıyor, Allah seyrediyor. Uzun vadeli planlar yapmam. Abdullah Bey de öyle… Bulunduğumuz yerlerin hakkını vermeye çalıştık. Yarın için bana hiçbir şey sormayın. Üstelik ben, Abdullah Bey'in siyasi hayatında hiç yön verici olmadım, karışmadım. Hakkıyla yapıp teslim edersek ne mutlu bize. Kullar hesap yapar, Allah seyredermiş!

    Aile içinde siyasi geleceğinizi konuşuyor musunuz?
    Bugünü söylemeyeyim ama cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 'Allah korusun!' dediğim günleri biliyorum. Biliyordum zor olacağını, kolay geçmeyeceğini. Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı gün, bizim çocuklar çok üzgündü. Fakat ailenin de fedakâr olması gerekir.

    Geçmişte ben arka kapıdan bir sürü misafir ağırladım. Kendim için değil, misafirlerim için mahcup oldum. Misafire anlatmakta çok zorluk çektiğimiz oldu.
    Abdullah Bey, bana 'Nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyorsun?' diyordu. Benim mizacım bu. Bana kötülük yapan insanlar bugün zorda olsa döner yardım ederim. 'O, bana bunu yapmıştı' diyemiyorum. Öyle bir yapımız yok.

    Türkiye'de insanların yaşam tarzına müdahale başladığı yönünde eleştiriler var.
    Bana yapılmasını hoşlanmadığım bir şeyi başkasına yapmak istemem. Kimsenin de isteyebileceğini düşünemem. Başka insanların hayatına müdahale diye bir şeyi düşünmek de istemiyorum. Benim yaşadığım sıkıntıları karşı taraf yaşasın istemem. Allah korusun!