hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ozan Onat Ozan Onat

    Bir bilimkurgu skandalı "Lucy"

    11.08.2014 Pazartesi | 13:42Son Güncelleme:

    Fransız sinemasının popülerleşmesinde çok büyük etkisi olan yönetmen Luc Besson "Nikita" ile aksiyon dünyasına girmiş ve sinema tarihine "Leon - Sevginin Gücü" gibi bir başyapıt bırakmayı başarmıştı. Natalie Portman, Jean Reno ve Gary Oldman'lı "Leon" izleyicilerin kalbine hitap etmeyi başarırken, pek çok sinemaseverin ilk 100 listesine girebilecek kalitede bir sinema eseriydi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bilimkurgu dünyasına ve Amerikan sinemasına yelken açtığı "Beşinci Element" ise bence yine türünün başarılı örneklerinden biri olarak sinema tarihinde yer almıştı.

    Ancak daha sonra genellikle yapımcı olarak karşımıza çıkmaya başlayan Luc Besson, nedense benim gibi sinemaseverler tarafından isminden kaçınılacak bir yönetmen haline geldi.

    İşte Luc Besson'un yeni filmi "Lucy"i, bu ikilemle izlemeye gittim. Burada amacım biraz film eleştirisi yaparken, biraz da filmin ardındaki bilime(!) göz atmak.

    Filmin konusuna kısaca bir bakarsak; Tayvan'da yaşayan Lucy (Scarlett Johansson) erkek arkadaşının kazığı sonucu Tayvan uyuşturucu mafyasının eline düşer. Asyalı mafya grubu Lucy'nin karın boşluğuna ufak bir operasyonla, CPH4 adlı sentetik uyuşturucu dolu bir paket yerleştirirler. Lucy'nin bu paketi Avrupa'ya ulaştırması gerekmektedir.

    Bir bilimkurgu skandalı Lucy

    Ama tabii işler yolunda gitmez ve paket Lucy'nin karnında patlar. CPH4 maddesinin Lucy'nin vücudunda dağılması beklenmedik bir reaksiyona yol açar. İnsanlar normalde beyinlerinin yüzde 10'nu (!) kullanırken, Lucy'nin beyni, kapasitesini aşarak olağanüstü güçler kazanmaya başlar.

    Kapasite yüzde yüze çıkarsa ne olur?

    Aslında filmin henüz başlarındayız ama işte salonda burada film kopuyor. Çünkü biraz bilime ilginiz varsa filmin kalanını izlemek bir ıstırap haline geliyor.

    Bilimkurgu sineması tabii ki isminden de anlaşılacağı gibi kurgusal hikayelere dayanır. Ama kurgu da olsa ardında bir takım araştırmalar yatar. Özellikle Hollywood bu konuda ciddi bir çalışma yapar.

    Senaryoları geliştirirken bilim adamlarından ve bilimsel örgütlerden destek alırlar. Anlatılan konu yüzde yüz bilime dayanmasa da, hikayenin bir temeli olur. Bugün olmasa da, gelecekte olma olasılığı vardır. Uzay yolculukları, ışınlanma, zaman yolculukları, genetik mühendislik harikaları vs.. olanaksız görünse bile bilim dünyasında tartışılan ve üzerine çalışmalar yapılan konulardır.

    Lucy'nin konusu ise tamamen halk arasında yanlış bilinen bir mite odaklı ve bu yanıyla bilimkurgu değil de fantezi sinemasına daha yakın duruyor.

    İnsanların beyninin yüzde 10'nu kullandığı miti kesin olmasa da, 1900'lü yılların başına, psikiyatrist ve filozof William James'in "The Energies of Men" kitabında yaptığı ve kapasitemizin çok küçük bir kısmını kullandığımız iddiasına dayanıyor. Bu fikir yıllar içinde çeşitli destekçiler buluyor. Hatta Einstein'nın da bu fikri destekler açıklamaları oluyor. Özellikle de reklamcılar ve kişisel gelişimciler tarafından çok etkili olarak kullanılıyor.

    İnsan beyni oldukça kompleks bir yapıya sahip ve beyin üzerinde çok önemli çalışmalar yapılmaya devam ediliyor. Buna rağmen hala gizemini koruyan pek çok yanı var. Ama artık kesin olarak bilinen bir şey var ki o da insanın beyninin tamamını kullandığı.

    İnsan beyni üzerinde yapılan araştırmalar, çeşitli işlevler için farklı bölgeleri olmak üzere beynin tamamını kullandığımızı gösteriyor. Dolayısıyla beynimizin yüzde 10'unu kullandığımız konusu tamamen bir fantezi.

    Ama "Lucy"de bu konunun bilim adamı rolündeki Morgan Freeman tarafından gerçekmiş gibi anlatılması, bir de bunun üniversitede ders verir şekilde aktarılması insanları kandırmaktan başa bir işe yaramıyor. Film inandırıcılığını kaybediyor. Dediğim gibi benim için de film henüz başında kopuyor.

    Filmin sinemasal yanına baktığınızda da pek elle tutulur bir yanı yok. "Kötü doğulular, iyiliksever batılılar" klişesinden kurtulamaması, abartılmış ve gereksiz arabalı kovalamaca sahneleri filmi ikinci sınıf bir aksiyon yapımı olmaktan kurtaramıyor.

    Boş zamanınız varsa, biraz eğleneyim diyorsanız, filmi de çok ciddiye almazsanız "Lucy" size iyi vakit geçirtebilir. Ama sanırım bu film benim Luc Besson'a verdiğim son şanstı.