Canlı Yayın
Hollywood son dönemde oldukça gerçekçi bilimkurgu filmlerine kucak açmış durumda. Alfonso Cuarón imzalı "Yerçekimi"nin ardından, bir başka usta yönetmen Christopher Nolan imzalı "Yıldızlararası" sadece sinematografik anlamda değil, bilimi de kucaklayan anlatımlarıyla pek çok bilimkurgu severin gönlünde taht kurmuştu. Bu iki film sadece yüksek gişe hasılatı sağlamakla kalmadı, eleştirmenlerden de tam not alırken, pek çok ödülle de taçlandırıldılar.
Bu akımın son örneği bir başka usta yönetmen Ridley Scott imzalı "Marslı" filmi, dün tüm dünyayla beraber Türkiye'de de vizyona girdi.
Andy Weir imzalı aynı adlı romanın sinema uyarlaması olan film, kitabın hikaye akışına oldukça sadık kalmakla beraber, genellikle tek bir karakter çevresinde ve sınırlı mekanlarda ilerleyen, biraz klostrofobik olabilecek hikayeyi oldukça dinamik ve ilgi çekici bir şekilde perdeye yansıtmayı başarıyor.
Filmin hikayesine kısaca bir göz atarsak; Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney (Matt Damon) isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Milyonlarca mil uzakta NASA ve uluslararası bilim adamları durmaksızın bu ‘Marslı’nın eve dönmesi için uğraşırken, ekip arkadaşları da cesur bir kararla kurtarma operasyonunda yer alırlar.
Andy Weir'ın romanını okumayanlar filmin bazı sahnelerinde kopukluklar yaşayabilir. Ne de olsa romanda detaylı anlatımlarla astronot Watney neyi neden yaptığını çok iyi anlatırken, 2,5 saate tüm bu detaylar sıkıştırılamıyor. Filmi taşıyan en önemli unsur şüphesiz Matt Damon'ın müthiş oyunculuğu. Marstaki yalnızlığını ince espri anlayışıyla perdeye aktarırken etkiliyeci bir performans sergiliyor. Ama filmin senaryosu o kadar pozitif, sorunsuz ilerliyor ki, hikayenin genelindeki Mars'a sıkışmışlık, yalnızlık, umutsuzluk duygusu izleyiciye pek de fazla aktarılamıyor.
Filmden sıyırılıp biraz gerçek hayata dönelim; dışarıdan oldukça çorak ve ıssız gözüken bu kızıl gezegen acaba ne gibi sırlar barındırıyor?
Son dönemde uzay çalışmalarının odak noktasında kızıl gezegen Mars bulunuyor. Elon Musk'ın SpaceX projesiyle Mars'ı kolonileştirme hayalleri kurması, kulağa fantezi gibi gelse de çalışmaları son hız devam eden MarsOne projesi gibi özel girişimler bir yana, başta NASA olmak üzere kimi devletlerin uzay ajansları da Mars projelerine ciddi bütçeler ayırıyor.
2012 yılında Cruosity robotik keşif aracını Mars yüzeyine indiren ve bilimsel araştırmalar anlamında ciddi verim alan NASA, son olarak yeni nesil uzay mekiği Orion'un da testlerine başlamıştı. Orion uzay aracı yakın dönemde derin uzaya, özellikle Mars'a insanlı uzay uçuşları yapmak için geliştirilen bir proje.
Bir başka ilgi çekici gelişme 2014 yılında Hindistan'ın Mars'ın yörüngesine yerleştirdiği Mangalyaan uydusuydu. Hindistan Mars'a uydu yollamayı başaran dördüncü devlet olmuştu ve uzay yarışında ben de varım demişti. Üstelik bunu ilk denemede başaran ilk ülke olmuştu. Avrupa uzay ajansı ESA'nın yanısıra, Rusya, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri gibi pek çok ülke Mars projelerine hız katmış durumda.
Peki ama İnsanoğlu tehlikelerle dolu ve oldukça maliyetli Mars yolculuğu konusunda neden bu kadar hevesli?
SpaceX'in kurucusu dahi işadamı Elon Musk 2014 yılında verdiği bir röportajda özetle şötle diyor; insanlık gezegenlerarası bir medeniyet haline gelmek zorunda. Dünya her zaman tehlike altında ve eninde sonunda bir gün yok olacak. Tabi ki dünya üzerindeki yoksulluğu ve hastalıkları sona erdirmek çok önemli bir konu ama şayet dünya var olmazsa gerisinin ne önemi kalır? Musk'a göre Mars'ı kolonileştirmek de bu yöndeki en acil ve önemli adım. Ne kadar zor ve pahalı olursa olsun.
Tüm bu Mars çalışmaları ilerleye dursun, NASA geçtiğimiz hafta kamuoyuna tarihi bir açıklama yaptı. Uzun zamandır Mars'ta buz kütleleri halinde su olduğu biliniyordu ama resmi bir ağızdan NASA Mars'ta sıvı olarak da su bulunduğunu açıkladı. Bilimadamlarına göre "su" demek, "yaşam" demek anlamına da gelebilir ve bu açıklama insanlık tarihinde bir dönüm noktasını oluşturabilir. Evrendeki canlı yaşam arayışımız aslında hemen yanıbaşımızda olabilir. Ayrıca ilerleyen yıllarda yapılacak insanlı Mars yolculukları için bu su hayati bir önem taşıyabilir.
Peki ama Mars hakkında bu kadar önemli bir açıklamanın tam da Hollywood'da beklentilerin oldukça yüksek olduğu "Marslı" filminin tüm dünyada vizyona gireceği tarihten bir hafta önce yapılmış olması sadece bir tesadüf mü? Komplo teorilerinden hoşlanmayabilirsiniz ama bunun doğru olduğunu düşünen pek çok kişi var. Filmin yönetmeni Ridley Scott da yaptığı çarpıcı bir açıklamayla bu teoriyi oldukça güçlendirdi.
Yahoo Movies'e konuşan Scott, aylar öncesinden Mars'ta su bulunduğunu NASA'lı bilimadamlarından öğrendiğini ama bu durumu filmin konusuna entegre etmek için artık çok geç olduğunu açıkladı.
Yani siz, biz, dünyada pek çok insan durumdan haberdar değilken NASA'yla mecburen içli dışlı olan "Marslı" film ekibi durumdan haberdardı.
Peki ya açıklanma tarihi?
Kim ne derse desin, açıklamanın bu tarihte yapılması iki açıdan başarılı bir projeydi. Yaratılan kamuoyuyla hem filme olan ilgi arttı, hem de NASA konunun popülerleşmesiyle Mars çalışmaları konusunda devletten daha fazla destek almanın yolunu yaptı.
Bundan daha başarılı bir pazarlama çalışması olabilir miydi?
Hollywood son dönemde oldukça gerçekçi bilimkurgu filmlerine kucak açmış durumda. Alfonso Cuarón imzalı "Yerçekimi"nin ardından, bir başka usta yönetmen Christopher Nolan imzalı "Yıldızlararası" sadece sinematografik anlamda değil, bilimi de kucaklayan anlatımlarıyla pek çok bilimkurgu severin gönlünde taht kurmuştu. Bu iki film sadece yüksek gişe hasılatı sağlamakla kalmadı, eleştirmenlerden de tam not alırken, pek çok ödülle de taçlandırıldılar.
Bu akımın son örneği bir başka usta yönetmen Ridley Scott imzalı "Marslı" filmi, dün tüm dünyayla beraber Türkiye'de de vizyona girdi.
Andy Weir imzalı aynı adlı romanın sinema uyarlaması olan film, kitabın hikaye akışına oldukça sadık kalmakla beraber, genellikle tek bir karakter çevresinde ve sınırlı mekanlarda ilerleyen, biraz klostrofobik olabilecek hikayeyi oldukça dinamik ve ilgi çekici bir şekilde perdeye yansıtmayı başarıyor.
Filmin hikayesine kısaca bir göz atarsak; Mars gezegenine astronotların gönderildiği bir görevde, Mark Watney (Matt Damon) isimli astronot şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak ekibi tarafından terk edilir. Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Milyonlarca mil uzakta NASA ve uluslararası bilim adamları durmaksızın bu ‘Marslı’nın eve dönmesi için uğraşırken, ekip arkadaşları da cesur bir kararla kurtarma operasyonunda yer alırlar.
Andy Weir'ın romanını okumayanlar filmin bazı sahnelerinde kopukluklar yaşayabilir. Ne de olsa romanda detaylı anlatımlarla astronot Watney neyi neden yaptığını çok iyi anlatırken, 2,5 saate tüm bu detaylar sıkıştırılamıyor. Filmi taşıyan en önemli unsur şüphesiz Matt Damon'ın müthiş oyunculuğu. Marstaki yalnızlığını ince espri anlayışıyla perdeye aktarırken etkiliyeci bir performans sergiliyor. Ama filmin senaryosu o kadar pozitif, sorunsuz ilerliyor ki, hikayenin genelindeki Mars'a sıkışmışlık, yalnızlık, umutsuzluk duygusu izleyiciye pek de fazla aktarılamıyor.
Filmden sıyırılıp biraz gerçek hayata dönelim; dışarıdan oldukça çorak ve ıssız gözüken bu kızıl gezegen acaba ne gibi sırlar barındırıyor?
Son dönemde uzay çalışmalarının odak noktasında kızıl gezegen Mars bulunuyor. Elon Musk'ın SpaceX projesiyle Mars'ı kolonileştirme hayalleri kurması, kulağa fantezi gibi gelse de çalışmaları son hız devam eden MarsOne projesi gibi özel girişimler bir yana, başta NASA olmak üzere kimi devletlerin uzay ajansları da Mars projelerine ciddi bütçeler ayırıyor.
2012 yılında Cruosity robotik keşif aracını Mars yüzeyine indiren ve bilimsel araştırmalar anlamında ciddi verim alan NASA, son olarak yeni nesil uzay mekiği Orion'un da testlerine başlamıştı. Orion uzay aracı yakın dönemde derin uzaya, özellikle Mars'a insanlı uzay uçuşları yapmak için geliştirilen bir proje.
Bir başka ilgi çekici gelişme 2014 yılında Hindistan'ın Mars'ın yörüngesine yerleştirdiği Mangalyaan uydusuydu. Hindistan Mars'a uydu yollamayı başaran dördüncü devlet olmuştu ve uzay yarışında ben de varım demişti. Üstelik bunu ilk denemede başaran ilk ülke olmuştu. Avrupa uzay ajansı ESA'nın yanısıra, Rusya, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri gibi pek çok ülke Mars projelerine hız katmış durumda.
Peki ama İnsanoğlu tehlikelerle dolu ve oldukça maliyetli Mars yolculuğu konusunda neden bu kadar hevesli?
SpaceX'in kurucusu dahi işadamı Elon Musk 2014 yılında verdiği bir röportajda özetle şötle diyor; insanlık gezegenlerarası bir medeniyet haline gelmek zorunda. Dünya her zaman tehlike altında ve eninde sonunda bir gün yok olacak. Tabi ki dünya üzerindeki yoksulluğu ve hastalıkları sona erdirmek çok önemli bir konu ama şayet dünya var olmazsa gerisinin ne önemi kalır? Musk'a göre Mars'ı kolonileştirmek de bu yöndeki en acil ve önemli adım. Ne kadar zor ve pahalı olursa olsun.
Tüm bu Mars çalışmaları ilerleye dursun, NASA geçtiğimiz hafta kamuoyuna tarihi bir açıklama yaptı. Uzun zamandır Mars'ta buz kütleleri halinde su olduğu biliniyordu ama resmi bir ağızdan NASA Mars'ta sıvı olarak da su bulunduğunu açıkladı. Bilimadamlarına göre "su" demek, "yaşam" demek anlamına da gelebilir ve bu açıklama insanlık tarihinde bir dönüm noktasını oluşturabilir. Evrendeki canlı yaşam arayışımız aslında hemen yanıbaşımızda olabilir. Ayrıca ilerleyen yıllarda yapılacak insanlı Mars yolculukları için bu su hayati bir önem taşıyabilir.
Peki ama Mars hakkında bu kadar önemli bir açıklamanın tam da Hollywood'da beklentilerin oldukça yüksek olduğu "Marslı" filminin tüm dünyada vizyona gireceği tarihten bir hafta önce yapılmış olması sadece bir tesadüf mü? Komplo teorilerinden hoşlanmayabilirsiniz ama bunun doğru olduğunu düşünen pek çok kişi var. Filmin yönetmeni Ridley Scott da yaptığı çarpıcı bir açıklamayla bu teoriyi oldukça güçlendirdi.
Yahoo Movies'e konuşan Scott, aylar öncesinden Mars'ta su bulunduğunu NASA'lı bilimadamlarından öğrendiğini ama bu durumu filmin konusuna entegre etmek için artık çok geç olduğunu açıkladı.
Yani siz, biz, dünyada pek çok insan durumdan haberdar değilken NASA'yla mecburen içli dışlı olan "Marslı" film ekibi durumdan haberdardı.
Peki ya açıklanma tarihi?
Kim ne derse desin, açıklamanın bu tarihte yapılması iki açıdan başarılı bir projeydi. Yaratılan kamuoyuyla hem filme olan ilgi arttı, hem de NASA konunun popülerleşmesiyle Mars çalışmaları konusunda devletten daha fazla destek almanın yolunu yaptı.
Bundan daha başarılı bir pazarlama çalışması olabilir miydi?
SON DAKİKA
