hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ozan Onat Ozan Onat

    Nasıl bir şehirde yaşamak istiyoruz?

    07.01.2017 Cumartesi | 12:06Son Güncelleme:

    Modernleşen, modernleştikçe de karmaşıklaşan bir dönemde yaşıyoruz. Tüm dünyada kırsaldan kente göç devam ediyor. Şehirler her geçen gün daha da büyüyor, özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük şehirler daha da büyük metropoller haline geliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Devasa şehirler bir yandan istihdam, diğer yandan sağlık, eğitim, kültür vb. ihtiyaçlarımızın karşılanabileceği fırsat alanları yaratsa da, beraberinde başta ulaşım sorunları olmak üzere, hava kirliliği, güvenlik, artan suç oranı, atıklar, yetersiz altyapılar, stres gibi pek çok baş edilmesi zor olumsuzluklara sebep oluyor.

    Tüm bu karmaşayı engellemek ve şehir yaşamını basitleştirmek amacıyla son dönemde akıllı teknolojilerden yararlanmaya başladık.

    Dünya artık Songdo (Güney Kore) ve Masdar City (Birleşik Arap Emirlikleri) gibi sıfırdan inşa edilen akıllı şehirlere tanıklık ediyor. Tamamen planlanmış ve yeni teknolojilerle donatılmış bu tarz şehirler organize yaşamın en çarpıcı örnekleri. Akıllı şehirler daha efektif, daha sürdürülebilir çözümlerle bize daha kaliteli şehir yaşamı vadediyor.

    Nasıl bir şehirde yaşamak istiyoruz
    Şehrin trafiği, toplu taşıma sistemi, enerji tüketimi, ısıtma, havalandırma tek bir merkezden kontrol ediliyor. Trafik sıkışıklığı daha gerçekleşmeden tahmin edilip, önlemler alınıyor, birbirleriyle haberleşebilen her türlü nesne vatandaşlara kolaylık sağlayacak veriler sağlıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir de Barcelona, Londra, Chicago, Malmö, Singapur, Kopenhag gibi akıllı şehirlere dönüşme çabasında olan büyük şehirler var. Onların işi şüphesiz daha zor. Eski altyapılar üzerine yeni teknoloji kurmak masraflı bir iş. Ama yine de adı geçen bu şehirler dünyanın en planlı inşa edilmiş şehirlerinden bazıları. İşleri bizim kadar zor değil.

    Türkiye'de akıllı şehircilik

    Gelelim Türkiye'ye. Ülkemizde de pek çok şehir akıllı şehir olarak anılma peşinde. Bu yönde ciddi yatırımlar da yapılıyor.

    Ama bence şehirlerimizin akıllı olmasından önce, yaşanacak şehir olmasına ihtiyaç var. Şüphesiz şehirlerimizi yaşanacak hale getirirken akıllı teknolojilerden sonuna kadar yararlanmalıyız ancak öncelikle kendi aklımızı kullanmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

    Şöyle bakalım;

    Nüfusu 20 milyona dayanmış bir şehirde (tabii ki İstanbul'dan bahsediyorum) hala otoparksız bina yapılmasına izin veren yerel yönetimleri kabullenemiyorum. 2 katlı bir bina yıkılıp yerine 5 katlı yeni bir apartman yapılıyor. Çevresindeki yollar aynı, kaldırımlar aynı. Otopark zaten yok. Daha önce 10-15 kişinin yaşadığı alanda artık 50-60 kişi yaşayacak. Her dairenin en az bir otomobili var. Ancak artan ihtiyacı karşılayacak bir altyapı mevcut değil.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kaldırımların dar, biçimsiz olmasını ve otopark olarak kullanılmasını kabullenemiyorum. İnsan öncelikli bir şehirde geniş, rahat yürünebilir, engelliler için kolay ulaşılabilir kaldırımlar olması gerekiyor. Sürekli yapılıp bozulmayan, bir kere yapılıp senelerce kullanılacak kaliteli yürüme alanlarına ihtiyacımız var. Ne yazık ki bizim kaldırımlarımıza arabalar park etmese, ya bir durak konduruluyor, ya da kaldırımın ortasında bir ağaç veya elektrik direğiyle karşılaşıyorsunuz. Hiç biri olmadı, inşaat yapan bir firma gelip bütün molozlarını kaldırma döküveriyor.

    Trafik kaosunu anlatmaya gerek yok. Her yıl dünyaca ünlü navigasyon firması Tom Tom'un hazırladığı "Trafik Sıkışıklık Endeksi"ne göre 2015 yılında İstanbul dünyada en sıkışık trafiğe sahip şehirdi. 2016'da birinciliği Meksika'nın başkenti Meksiko almış olsa da ilk üçteki yerimizi koruyoruz ve kaosumuz devam ediyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yaşam alanlarımız betonların arasına sıkışmış durumda. Eski bahçeli evlerin yerini bitişik nizam binalar almış durumda. Nefes alacak alan yok. Park yok, bahçe yok, her yanımız bina, yol, viyadük.

    Neler yapılabilir?

    Dünya standartlarında, geniş, engellerle dolu olmayan, kolay erişilebilir, bisiklet yollarıyla desteklenmiş kaldırımlara ihtiyacımız var. Öncelik araçların değil, yayaların olmalı.

    Toplu taşımaya son dönemde önemli yatırımlar yapılsa da hala oldukça yetersiz. Raylı sistemlerin yaygınlaşması çok hayati. Metro maliyetli bir sistem ama hızlı, konforlu, ekonomik ve çevreci olmasıyla öne çıkıyor. Büyük şehirlerinin iskeletini metro hatları oluşturmalı. Yatırımlar da yapılıyor. Ancak İstanbul gibi şehirler için daha hızlı adımlar atılmalı.

    Burada akla maliyeti metroya göre daha düşük, çevreci ve hızlı ulaşım alternatifleri geliyor.

    Tramvaylar pek çok dünya şehrinde akan trafikle beraber ilerler ve verimli bir toplu taşım yöntemidir. Ancak bizde akan bir trafik olmadığı için bir de tramvayın o akışa dahil olması hiç mantıklı değil. İlle de tramvay yapılacaksa ayrı bir hat kullanılmalı. Ama İstanbul'da her metrekare değerliyken farklı çözümler düşünülmeli.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Nasıl bir şehirde yaşamak istiyoruz
    Uzun zamandır konuşulup bir türlü hayata geçirilemeyen havaray (monoray) projeleri artık hayata geçirilmeli. Havarayların hem maliyeti daha düşük, hem uygulaması daha hızlı ve kolay, hem de metro kapasitesinde yolcu taşıyabiliyor.

    Şüphesiz raylı sistemler aynı zamanda akıllı teknolojilerle en kolay entegre olabilecek ulaşım çözümü.

    Alışveriş merkezleri yerine alışveriş alanları yaratılmasından yanayım. Yani insanları kapalı, izole alanlara tıkmaktansa, gerekirse kentsel dönüşümle yenilenen, sokaklarında hayat olacak, alt katlarda mağazalar, yeme içme mekanları, üst katlarda ofis ve konutlar bulunan, geniş yeşil parklarla entegre projeler düşünülmeli.

    Nasıl bir şehirde yaşamak istiyoruz
    Şehirlerimiz maalesef yeşillik yoksunu. Pek çok Avrupa ülkesindeki gibi devasa parklar yaratmalıyız. Şehir dışında piknik alanları olmasından bahsetmiyorum. İnsanların yürüyerek ya da bisikletleriyle kolayca erişebileceği, şehirle bütünleşik alanlar olmalı. Altları da otopark ve raylı sistemler için transfer merkezleri olarak değerlendirilmeli.

    Yenilenebilir enerji kaynaklarını maksimum seviyede kullanılmalıyız. Ülkemiz güneş ve rüzgar enerjisi için bir cennet. Karbon emisyon oranlarımızı düşürmek mümkün. Sadece biraz devlet desteği gerekiyor. Ardından en azından elektrik kullanımında, bizi dışa bağımlı kılan doğalgazdan kurtulabiliriz. Fosil yakıtlardan kurtularak havası temiz, nefes alınabilir şehirler yaratabiliriz.

    Tüm buraya kadar yazdıklarım bir gelecek hayali değil, bugünün gerçekleri. Bunları gerçekleştirmek çok mu zor? Zorsa yerel yönetimlere neden ihtiyaç var? İnsanca yaşayacak şehirlere layığız hepimiz.

    Geleceğin şehirleri

    Biraz da geleceği hayal edelim. Önümüzdeki 5-10 yıl elektrikli ve otonom araçlarla tanışma dönemimiz olacak.

    Birbiriyle haberleşen, kurallara uyan, park yerini gideceği yere varmadan bulabilen otonom araçlar şüphesiz trafikte yığılmaları engelleyecek.

    Bu dönemde giderek araç paylaşmaya da alışmaya başlayacağız. Hem ekonomik şartlar hem de gelişen teknoloji otomobil sahibi olmaktansa, otomobil paylaştığımız bir düzeni bize daha faydalı hale getirebilir. Hemen sokağın başında istediğimiz zaman istediğimiz kadar kullanabileceğimiz bir otomobil varsa, neden araç sahibi olalım? Böylece yol ve otopark ihtiyaçları da azalacak, insanlara daha fazla alan açılacak.

    Fosil yakıtlardan mümkün olduğunca arınmış, güneşle ısınan, rüzgarla enerji sağlayan binalar, toplu taşıma araçları bize oksijeni daha bol şehirler sunacak.

    Gelecek çözümlerle dolu, gelecek parlak. Yeter ki sorunları ciddiye alıp plan yapalım ve o planlara uyalım. Gelecek nesillere yaşanabilir bir Türkiye bırakalım.