hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    The Guardian tutuklu Türk gazetecileri konuşturdu

    The Guardian tutuklu Türk gazetecileri konuşturdu
    expand
    KAYNAKCnnturk.com

    The Guardian, cezaevinde olan Ahmet Şık, Ahmet Altan, Mehmet Altan ile cezaevinden çıkan Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve Erol Önderoğlu'nun hapishane tanıklıklarını haberleştirdi. Haberde Ahmet Şık'ın "Makbul gazetecisi olmamaya direnip de özgürlüğünüz alıkonulmuş, bir avuç gökyüzünüz dahi gasp edilmişken, kitaplara ve mektuplara erişemezken ne hissedilirse onu hissediyorum" ifadesi yer aldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bianet'in haberine göre, The Guardian gazetesi, daha önce tutuklanıp serbest bırakılan ve hala cezaevinde olan altı gazetecinin tanıklıklarını aktardı. Ahmet Şık, Necmiye Alpay, Ahmet Altan, Aslı Erdoğan, Mehmet Altan ve Erol Önderoğlu'nun tanıklıklarının aktarıldığı haberde gazetecilerin cezaevinde günlerini nasıl geçirdikleri, hissiyatları, yaşadıkları zorluklar ve yargı sürecine ilişkin düşünceleri yer alıyor.

    Gazeteci Ahmet Şık bu fotoğraftan 1 gün sonra tutuklandı

    "Hapislik zor!" diyen Ahmet Şık'ın Guardian'ın haberinde şu ifadeleri yer aldı: "Gazetecilik faaliyetlerinin suç olarak gösterilip, ait olmadığımız bir geçmiş ve ne olacağını bilmediğimiz bir gelecek arasında sıkışıp, bir boşlukta kalmışken daha da zor. (...) Bir avuç gökyüzünün dahi tel örgülerle gasp edildiği bir yerde olunca her şey daha da zor. Her şeyin katı ve eşitsiz olduğu bu yerde kitaplar ve mektuplar ışıl ışıl bir özgürlük elbette. Ama onlar da yok. Çünkü yasak! Televizyon ve gazete olması avutmuyor. Zira ekranlar ve sayfalardan aktarılanlarla Türkiye'deki hakikat arasında çok uzun zamandır çok derin bir uçurum var. (...) Makbul gazetecisi olmamaya direnip de özgürlüğünüz alıkonulmuş, bir avuç gökyüzünüz dahi gasp edilmişken, kitaplara ve mektuplara erişemezken ne hissedilirse onu hissediyorum."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kadri Gürsel, UNESCO Basın Özgürlüğü Ödülüne aday gösterildi

    Diğer gazetecilerin haberde yer alan anlatımları ise şöyle:

    Ahmet Altan: "Hapishanede yaşadıklarının bir gün kitap olarak yazılacak türden olduğunu anlatan Ahmet Altan'ın da haberde şu ifadeleri yer aldı: "OHAL şartlarında burada tutulduğumdan dolayı mektup (ya da yazılı herhangi bir iletişim aracı) almak kesinlikle yasak. Haftada bir avukatımızla görüşüyoruz fakat iletişimimiz tamamen sözlü geçiyor."

    Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ahmet Altan'dan şikayetçi oldu

    Mehmet Altan: "Dışarıdaki sevdiklerimizle tek başına olacak şekilde iletişim kuramıyoruz. Mektup yazamıyoruz. İnsanlar bize mektup yollayamıyor. Bu yazdıklarım bile avukatlarım tarafından yazılmak zorunda."

    Aslı Erdoğan: "Beş gün boyunca tecrit hücresindeydim, sadece bir saat [hapishane] avlusuna çıkmama izin verildi. Bir süre sonra delirebilirsiniz. Hapishaneye ilk geldiğimde 48 saati susuz geçirdim. Şoktaydım, ki bu biraz da uyuşturucu etkisi yarattı. Yetkililer sizi insan değilmişsiniz gibi hissettirmeye çalışıyor. Önce parmaklıkların arkasından, sonra sizinle konuşmaya geldiklerinde sadece kapıdaki alçak bir bölmeyi açıyorlar. Ekmeği de bu şekilde veriyorlar. O kadar açık bir hukuksuzluk vardı ki, çok öfkelendim. Bir gazete terör örgütü olamaz ve ben burada 2013 yılından beri yazmadım. (...) Kendimi tecavüze uğramış gibi hissediyordum. Artık yazarlara böyle şeyler yapıldığını biliyorum çünkü bunun ne kadar can acıtıcı olduğunu biliyorlar."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Necmiye Alpay: "1980’lerde askeri darbe sonrası savcıların idam cezası talep ettiği dönemde de hapis yatmıştım. Şimdi hakkımda müebbet hapis talebi var. PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’la aynı suçlama var hakkımızda. Bu sizi düşünceleriniz, işlemediğiniz bir suç için cezalandırmanın bir yolu, bir çeşit işkence, sizi korkutmak için. (...) Suçumuza dair tek 'kanıt', künyede basılı isimlerimizdi. Çok öfkeliydim ama zaman zaman da gülüyordum çünkü bu bir çeşit maskaralıktı."

    Erol Önderoğlu: "Suçlandığım gün savcıyla görüşmek üzere kendim adliyeye gittim. [Savcının] Mesajı şuydu: 'Bunun bir kampanyanın parçası olması umrumuzda değil. Eğer medya özgürlüğünü savunuyorsanız sizi PKK propagandası yaymakla suçluyoruz.' Hapiste fiziksel olarak zarar görmesem de, cezaevini mesleğimin artık hükümet tarafından hoş karşılanmadığı, tehdit olarak algılandığı hissiyle terk ettim: Gazeteciler ve sivil toplum ortadan kaldırılmıştı. (...) En zoruysa eşim ve oğlum beni ziyarete geldiğinde onlarla cam duvar arkasından konuşmaktı. Ayrıca kaslarımı bu kadar hızlı kaybetmeme çok şaşırdım. Dışarıda oldukça aktif bir hayatım var."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow