Kuşadası’nın da gerek su altındaki çekimlerimiz, gerek su yüzeyindeki çekimlerimiz şunu gösteriyor bize. En azından buraya bir insan eli değdiği belli. Bu taşların sıradan bir taş oluşumu olmadığını gözlemlemekteyiz. Bu da şunu gösteriyor höyüğe benziyor. Ben en azından öyle bir yer düşünüyorum. Tabi bunu bilim adamları, gerek su altı arkeologları, gerek arkeologların bu işe daha önem vereceğini ve gelip burada bir inceleme yapacağını bizler inanıyoruz. Bizim işimiz sadece keşif. Van Gölü havzasının daha öncede dediğimiz gibi en iyi mikrobiyalitleri Adilcevaz sınırları içerisinde. Kale Adilcevaz sınırları içerisinde. Rus batığı Bitlis sınırları içerisinde. Ama Van’da da farklı mikrobiyalitler var. Van Gölü havzasını bir bütün olan olarak görüyoruz. Çünkü eğer o bütünlüğü sağlarsak, eğer bu bütünlük içerisinde buraları turizme açarsak hem dalış turizmine, hem inanç turizmine hem de kültür turları burada gerçekleşirse yörenin kalkınması özellikle Adilcevaz’ın son derece de buna ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz bir Adilcevaz olarak. Burada da Adilcevaz’ın gelişimine katkı sağlayacağına ben şahsın inanıyorum. İnşallah bu keşiflerimiz sonucu bir şeyleri elde ederiz gerek turizmde payı olsun, gerek se dalış turizmindeki dalış severlerin Adilcevaz’a daveti noktasında buradan da bir çağrı yapalım. İnşallah bunu da başaracağız” dedi.