hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Aslı Öymen Aslı Öymen

    Her şey kuşbakışı daha güzel

    30.10.2014 Perşembe | 12:33Son Güncelleme:

    Ben uçakta cam kenarında oturmayı tercih edenlerdenim... Nedeni basit. Uçak havalanırken ayrıldığım yeri ya da inişte gideceğim kenti yukarıdan yani kuş bakışı seyredebilmek. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bir şehri kuşbakışı seyretmenin bambaşka bir keyfi var benim için... Ya da tarlaları yukardan seyretmenin... Nehirleri, yolları... Gece şehir ışıklarını... 

    Her şey daha temiz, düzenli ve kalemle çizilmiş gibi gözükür. Hele ki hava açıksa ve uçak da hafif hafif yana yatıyorsa dünyanın şekli hissedilir, her şey bambaşka bir açıdan gözükür. 

    Piste yaklaştıkça büyü bozulmaya başlar... Uçak o en ideal noktada kalsın, ben seyretmeye devam edeyim isterim. 

    Ne çok alçakta ne çok yüksekte.. 

    Bazen uçaklar inmek için sıra bekler, tur atarlar ya, işte o zaman harikadır. 

    Eminim bu kuş bakışı seyirden hoşlanan pek çok kişi vardır. 

    Her şey kuşbakışı daha güzel

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Faydalı bir öneri 

    Bu nedenle benim gibi dünyayı havadan seyretmeyi sevenlere bir önerim olacak; uçak yolculuğuna mahkum olmadan bu zevklerini tatmin edebilecekleri daha kestirme bir yol; 

    Yann Arthus Bertrand’ın belgesellerini seyretmek. 

    Bilmeyenler için kısaca tanıtayım. 

    Yann Arthus Bertrand Fransız bir fotoğrafçı, yönetmen ve aktivist. Marifeti, bize “dünyanın yukardan halini” göstermek. 

    Arthus-Bertrand, size hayal edemeyeceğiniz yerleri, hayvanları, coğrafyaları, kuşların göçlerini, uçarken aldıkları şekli, eriyen buzulları, şelaleleri, okyanusları, insanları, kentleri, gökdelenleri her yeri havadan çekiyor. Tam o ideal yükseklikten.. Ve çok etkileyici filmler hazırlıyor. Çoğu belgeseli önce sinemada gösteriliyor sonra televizyonlarda. Bu nedenle de belgesellerine film deniyor. 

    Her şey kuşbakışı daha güzel

    Belgesel yönetmenliğinden önce Afrika’da hayvanlar üzerine akademik çalışmalar yürütüyor. National Geographic, Geo, Life, Paris Match gibi dergiler için hava fotoğrafları çekiyor. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2000 yılı için hazırladığı “The World from Above” diye müthiş bir kitabı var. Ben de onu bu kitabıyla keşfetmiştim. Kitap 3 milyon basarak büyük bir rekora imza atmış. 

    Sonra o müthiş film ve belgeselleriyle karşıma çıktı. Özellikle küresel ısınma, çevre ve doğa konularına eğildiği Planet Ocean (Okyanuslar), Home (Yuva), 6 Billion Others (6 milyar Öteki) Mediterrannee (Akdeniz) gibi belgeseller dikkat çekiyor. 

    Büyük bir özen, sıradışı bir anlatım ve sanatsal bir bakış açısıyla hayata geçen her belgeseli için onlarca ülkede çekim yapıyor. 

    2005 yılında Good Planet Vakfı'nı kuruyor. Vakıf, çevre eğitimlerine odaklanıyor. Küresel ısınma ve sonuçlarıyla mücadeleye ediyor. Filmleri Birleşmiş Milletler'de gösteriliyor. 

    Son olarak da geçen hafta Cannes’da katıldığı televizyoncuların fuarı, Mipcom'da kendisiyle tanıştım ve söyleşi yapma imkanını yakaladım.  

    Ünlü ama herkes gibi 

    Sakin, güler yüzlü, cana yakın.. 68 yaşında olduğunu biliyorum ama yaşını belli etmiyor, formu yerinde. Her halinden dünyayı bir kaç kez kat etmiş olduğu belli. Hatta çok gezen ve dünya meselelerine kafa yormuş, faydalı işler yapmış -bazı- insanlardaki ermiş, alçak gönüllü hal onda da var. Ünlü ama herkes gibi... 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fransız adeti üzeri, tanışırken öpüştük. Bana direkt sen diye hitap etti. 

    Önce o sordu. Türkiye'de olup biteni takip ettiği belli. Bizim CNN Türk'te sadece haber değil, belgesel de yayınladığımızı duyunca şaşırdı. Yakında onun "Akdeniz" belgeselini yayınlayacağımızı öğrenince hoşuna gitti. 

    Sohbette 2015'te çıkacak son çalışması “Human” (İnsan) ve “Mediterrannee” (Akdeniz) belgesellerini konuştuk. 

    Her şey kuşbakışı daha güzel

    Aslı Öymen- Son projeniz “Human”ı (İnsan) daha önceki belgesellerinizden farklı. Odağında çevre sorunları değil, insan var. Neden farklı bir alan seçtiniz? 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yann Arthus-Bertrand- Ben bir çevreciyim, aktivistim. Çok uzun zamandır dünyanın çevre sorunlarına eğiliyorum. Küresel ısınmayı, eriyen buzulları, ormanların yok edilmesini, çölleşmeyi anlatıyorum.. Ama artık herkes aynı şeyleri yapıyor. Bence insanlar bu konulardan biraz sıkıldı. Ben de aynı şeyleri göstermekten sıkıldım. Başka bir şey yapmak istedim. Konusu insan olan bir çalışma yapmak istedim. 

    “6 Billion Others” da insan odaklı bir çalışmaydı.. Bu kez değişik coğrafyaları, manzaraları insan hikayeleriyle birleştirdim. 

    AÖ- Bu filmi yapmak nerden aklınıza geldi? 

    YAB-  İki şey ilham verdi. Birincisi, yıllar önce Mali'de bir helikopter kazası geçirdim. Orda tanıştığım biri 2 gün boyunca bana hayatını anlattı. Çok etkilendim, anladım ki insanların hikayelerini kendi ağızlarından dinlemek çok farklı. Her şeyi çok daha iyi anlıyorsunuz. Ne bir gazeteci ne bir bilim insanı size o duyguyu verebilir. 

    İkincisi Tree of Life filmi.. Bir ailenin hikayesini anlatıyor, muhteşem görüntülerle birleştirilmiş. O filmdeki havayı Human'da yakalamak istedim. 

    AÖ- Filmin tanıtımında bir İsrailli babayla bir Filistinli babanın hikayesi vardı. İkisi de 13-14 yaşlarındaki kızlarını savaşta kaybetmişler. Yan yana konuşuyorlardı. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. 

    YAB- Evet. Tokat gibi. Film kuvvetli bir film. Çok acıklı hikayeler var. Sanırım ağlatacak. 

    Her şey kuşbakışı daha güzel

    AÖ- Bir televizyoncu olarak nasıl çalıştığınızı merak ediyorum. Human için yaklaşık 60 ülkede çekim yaptınız. Burada sadece gökyüzü çekimleri yok. Dünyanın dört bir yanından binlerce röportaj var. Nasıl çalışıyorsunuz? 

    YAB- Gökyüzü çekimlerinin tümünü ben yapıyorum. Çeşitli ülkelerdeki röportajları 4 farklı ekiple çektik. Ayrıca 20 kişilik bir ekibim var. Kim nerede ne çekecek.. organizasyon ve produksiyonu yapıyorlar. Araştırmaları yerel yapımcılar yapıyor, ilginç hikayeleri onlar buldu. 

    Genç, filmin ruhunu, iddiasını anlayan, dünyayı değiştirmek isteyen insanlarla çalışıyoruz. Kendimize benzeyen insanlarla.. Aynı aileden gibiyiz. Pek fazla hiyerarşi yok. 

    AÖ- Human bir saatlik bir film ve kısa filmlerden oluşacak. Ve şimdiden 2500 saatlik görüntünüz var. Plansız mı çalışıyorsunuz? 

    YAB- Plansız çalışıyorum denemez. Ama maceraya atılmaktan hoşlanırım. Kafamda bir fikir oluşur ve yola çıkarım. Doğru, çok çekiyorum, sonradan şekilleniyor ve birleştiriyorum. Sürekli yeni bir şeyler ekleniyor. 2500 saat ve hala çekmek istediğim bir kaç yer daha var. Mesela yakında Madagaskar'a gideceğim. 

    AÖ- Rekor bir bütçeniz var. Sponsorunuz size bu film için 13 milyon Euro verdi. Çok şanslısınız. 

    YAB- Evet öyle. Büyük bir çalışma. Ben televizyonlardan sipariş alarak çalışmayı sevmiyorum. Farklı finansman modelleri geliştiriyorum. Böylece daha bağımsız hareket edebiliyorum, filmlerin hakları da bende kalıyor. Amacım filmlerimin mümkün olduğunca çok kişiye ulaşması. Human'ın bedava yayınlamasını hedefliyorum. Bunun üzerinde çalışıyorum. Home'u (Yuva) dünyada 600 milyon kişi izledi. 

    AÖ- Yakında CNN TÜRK'te Akdeniz belgeseli yayınlanacak. Nasıl bir çalışmaydı? 

    YAB- Çok zordu. Akdeniz’de 24 ülke var. Çok geniş, tarihi ve dokusuyla çok zengin bir coğrafya.  Aynı zamanda Akdeniz çok zor bir bölge. Cezayir, Tunus, Mısır, İsrail, Lübnan'da çekim yaptık. Akdeniz'de sorunsuz ülke yok. Suriye'ye gidemedik, Türkiye'de gösteriler vardı.. Yunanistan sorun, İspanya'da %24 işsizlik.. Akdeniz'de nereye gitsen başka bir sorun var. 

    AÖ- Türkiye'de çekim yaptınız mı? 

    YAB- Yaptık, ancak havadan çekim yapmak, helikopter için izin almak çok zor oldu. İstediğimiz helikopterle çekim yapmamıza izin verilmedi. Ama yıllar önce Türkiye'de çok çekim yaptım. İstanbul, Roma kalıntıları, Antik kentleri, tarlaları, Kapadokya'yı çektim. İzin almak çok daha kolay olmuştu. 

    AÖ- bütün bu zorluklara, ülkelerdeki sorunlara rağmen 'Akdeniz', diğer bütün filmlerinizde olduğu gibi, anlatımı, görselliği ve müziğiyle estetik tarafı çok kuvvetli, çok güzel, adeta bir sanat filmi. Bunu nasıl başarıyorsunuz? 

    YAB- Her zaman şüpheyle çalışıyorum, hep sorguluyorum, mükemmelin peşinden gidiyorum. Filmlerimin çok güzel olması için çalışıyorum. Bu benim büyük takıntım.

    ***

    Her şey kuşbakışı daha güzel

    Röportaj için teşekkür ettikten sonra birlikte fotoğraf çektirmek istiyorum. Çalışma arkadaşım Ozan Onat marifetli telefonuyla işe girişiyor. Yann anında talimatlar vermeye başlıyor:

    - Flaşı açtın mı, biraz yaklaş.. olmadı.. Dur bir bakayım nasıl çıkmış? Olmamış.. karanlık. Bir daha çek!