Sinema sektöründe hayvanların kullanımı
Türkiye’de uzun yıllardır ihmal edilmiş konulardan birisi de film sektöründe hayvanların hiçbir denetime tabi olmaksızın, yapımcıların vicdanına ve kendi ahlaki değerlerine bağlı kalarak hayvan dostlarımızın işgüzarca kullanılması olmuştur.
Her yönetmen uzun film çekimlerinden yorgun ve bitkin olan oyuncular ve teknik ekibin yanında, bir de filmlerinde kullandığı hayvanların dertleri ile onca yoğunluk arasında uğraşmak istemez. Hatta kendince en uygun koşulları sağladığını film çekimi sırasında hayvana eziyet etmediğini düşünür. Tabi hayvanların dili olmadığı için çekim ekibini oluşturan insanlar gibi bu dertlerini anlatamazlar.
Hatta bundan daha vahimi bu yönde bir eleştiri geldiğinde yönetmen / yapımcı büyük olasılıkla içleri zaten hayvan sevgisi ile doludur ve evde beslediği çocukluğunda dost olduğu hayvanları referans olarak karşınıza çıkartır. Evinde kedi varsa setteki hayvana da iyi davranmıştır. Zincirle hayvanı saatlerce ekibin yanında film çekim saatine kadar oturtan dahi hayvana eziyet etmediğini kendi kıstaslarına göre düşünür.
En komik yabani hayvan fotoğrafları
Fakat hiçbir zaman o hayvanın örneğin sete gelmesi için gereken koşullardaki tutum, film dışı süresi içinde hayvanın beklediği ortamı düşünmek, hayvanın yeminin suyunun olup olmadığını kontrol etmek, hayvanın türüne göre doğal ortamını sağlamak, sıcak ya da gölgeli bir ortamda zincire bağlı olarak saatlerce on dakikalık bir çekim için beklediğini hesaba katmak, belirli hareketleri yaptırmak için aç bırakmak gibi onlarca detayı da düşünmek istemeyecektir. Çünkü bu zamana kadar böyle bir uygulama Türk sinemasında olmadığı gibi kimsenin de aklına bunun için ayrı bir ekip bizi denetlesin de dememiştir.
İşte bu ihtiyaç nedeniyle, aynen uluslararası film yapımcılarının yaptığı gibi üzülerek söylemek zorundayım ki kendilerine yeni bir masraf kapısı daha bundan böyle çıkmıştır.
Hayır! Bu maalesef bir yasal düzenleme değil. Keşke öyle olsaydı. Hepimiz biliyoruz ki mevcut hayvanları sakın koru-MA yasası, bu konuda zaten ciddi yaptırımlar içermiyor. Yasadaki hiçbir yaptırım yerli yerini bulmayınca bunu denetlemek işi de bu işe gönül vermiş stklara düşüyor.
HAYTAP olarak filmlerinde hayvan kullanan yapımcılara çağrı yaparak bizlere film bittikten sonra değil, film seti aşamasındayken bizleri setlerine davet etmelerini istedik. Böylece teknik ekibimiz hayvanlara gerçekten filmin başından souna kadar, sadece çekimler sırasında değil hayvanların başından sonuna kadar hizmet ettiği bu sektör içinde hangi sınırlar dahilinde kullanıldığını denetlemeye başladık.
Elbette filmlerin sonunda çıkan "Bu filmde kullanılan hiçbir hayvana zarar verilmemiştir" ibaresini yapımcı kendi başına da yazabilir fakat bunun inandırıcılığı olmayacaktır. Tıpkı her belediye başkanının kendi yaptığı projeyi beğenmesi kendi aklını devamlı ifşa etmesi ve yaptıklarını ballandırarak kendi billboardlarında afişlerinde web sayfalarında anlatması gibi yapımcının kendi kendini övmesi ya da filminin sonunda böyle bir cümle yazması bir komik durum olurdu. Oysa bu durumun güvenilir bir STÖ tarafından hatta bu işe gönlünü vermiş kişilerden oluşan, bilgi birikimi bu konuda deneyimli oluşan insanlardan olması filmin sonundaki HAYTAP logolu bu ibare seyirci gözünde son derece inandırıcı olacaktır.
Dört kategoriden oluşan karne notu ise mükkemmel - kabul edilebilir -iyi - kötü olarak derecelendirdik ve her bir durum için yapımcılardan beklentilerimizi de detaylı olarak web sayfamızda yazdık.
İlk Öpücük - Ailecek Şaşkınız - Borç filmleri bizlerden ilk karne notu alan yapımlar oldular. Bunları web sayfamızda ve sosyal medya sayfalarımızda nasıl bir değerlendirme yaptığımızı da belirterek detaylı olarak yazdık. İlk Öpücük ve Ailecek Şaşkınınız filmleri ekibimizden geçer not aldılar ve bunları filmlerinin en sonunda HAYTAP‘ın logosu ile hiçbir hayvana zarar verilmemiştir ibaresi ile yayınladılar. Borç filmi ise maalesef karganın ölümü ile sınıfta kaldı. Tabii ki de onlar filmin sonunda böyle bir şey yayınlamadılar ama biz STÖ olarak geçer not almadıklarını gerekçeleri ile kendi sayfalarımızdan duyurduk, buna ilişkin medya açıklamalarımızı da yaptık
Evet bundan sonra farklı bir alana da, hayvan dostlarımızın istismarına açık unutulmuş bir dünyaya da el atıp onların kötü kullanımı ile onlara zarar verici bir durumu olduğu halde kitleleri bilinçlendirip belki de bu gibi yapımları desteklememelerini, gitmemelerini talep edeceğiz. Çok yeni bir kavram ve direnişle de mutlaka karşılaşacaktır. Fakat hayvan hakları savunuculuğu maalesef sadece evimizde beslediğimiz gözümüzün gördüğü kedi ve köpeklere mama almakla gerçekleşmiyor.
Tıpkı hayvansız sirkleri desteklediğmiz gibi, tıpkı yunus parklarına karşı çıktığımız gibi, tıpkı yük hayvanlarının çektiği eziyeti dile getirdiğimiz gibi sinema sektörünün de fütursuzca kullanımna açık olan bu sahaya da STÖ denetimi zamanı gelmişti.
Bu vesile ile Türkiye’deki tüm film yapımcılarından bu konuda bundan böyle daha da hassas olmaları gerektiğini bildirmek istiyoruz.