hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Mesaj sahibine her zaman ulaşır

    10.09.2020 Perşembe | 16:11Son Güncelleme:

    İnstagram’da çeşitli sanat galerileri ve de hesaplarında tesadüf eseri karşılaştığım CB HOYO adında bir çağdaş sanatçı var. Renkli boya kalemleri ile boş beyaz sayfalara içinden gelen cümleleri yazıp duvarlara asıyor. Genelde de kurduğu cümlelerde, “hayat kısa, git ve seni mutlu eden şeyi yap, yapamazsan, başkalarının yaptıklarına uzaktan bakıp ‘e bunda ne var ki ben de yapardım’ dersen, oturduğun yerde saymaya ve sonuçta da aynı şu an senin olduğun gibi hiçbir şey yapamamış olmaya devam edersin” şeklinde vurguları oluyor. Kelimelerini pat diye insanın suratına sanki hiçbir şey yapmıyormuş gibi çarpması insanı en kestirme yoldan kendine getiriyor. Çünkü zihin, bir yandan hayatı kutlarken bir yandan da komik ve esprili bir yoldan kendi ve yaşamı hakkında hayat sorgusu çıkarmaya pek alışkın değil. İşte o nedenle de etkili oluyor. 

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Açıkçası hiç bu konu üzerine yazmayı düşünmüyordum. Fakat geçen gece yatmadan önce yine bu cümlelerden birine denk gelince ve ardından da aynı gecenin sabahına çok sevdiğim bir dostum, bana bu cümleden bağımsız bir biçimde, aynı cümlenin uzantısı olan bir mesaj yazınca bu konu üzerine yazmam gerektiğini düşündüm. 

    Şimdi müsaadenizle önce geçen gece denk geldiğim CB HOYO’nun cümlesinden başlıyorum. 

     

    Mesaj sahibine her zaman ulaşır

    Cümlenin orijinal hali şuydu: “Yes you could have also made this but you didn’t.”

    Cümleyi Türkçe’ye çevirirseniz, kısaca şu anlama geliyor: ‘Evet bu yaptığım sana yapması çok kolay gibi görünen şeyi sen de yapmış olabilirdin, ama işte yapamadın, ben yaptım.’

    İlk etapta cümle sanki bir şey söylemiyormuş gibi geliyor olsa da aslında insan yeniden düşündüğünde ‘o kadar konuşacağına yapsaydın’  anlamının cümlenin derinliklerinde yattığını hızlıca farkediyor. Her ne kadar uzaktan bakıldığında, bir eser olduğu farklı sanat otoriteleri tarafından son derece tartışılabilir saçma, anlamsız veya gereksiz bir kağıt parçası gibi algılanan, daha çok bir kreş çocuğunun renkli boya kalemleri ile gelişigüzel yazmış olduğu bir yazı gibi görünüyor olsa da okuyanlara alt metninde çok sağlam bir mesaj veriyor. Bu mesajı kendi cümlelerimle ifade etmem gerekirse şunun gibi bir şey olur sanırım:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Yapma şansın varken, yapman gerektiğini biliyorken, neden yapmadın, neden vazgeçtin, neden vazgeçiyorsun, neden yapabileceğin ve yapman gereken şeyi yapmıyorsun, hala neden yapmıyorsun, hep erteliyorsun. Hem kendini hem de hayatını neden hep uzaktan izlemeyi tercih ediyorsun?..”

    Şimdi tabi bu mesajı alıp yaşanmış veya yaşanmakta olunan pek çok olaya bir cevap olarak düşünebilirsiniz ancak ben onun yerine gündelik yaşamlarımız içinde sürekli pek çok konu üzerine hiç durmadan konuştuğumuz ancak iş harekete geçmeye gelince de öylece kalakaldığımız konuları hatırlatıcı olarak kullanmayı tercih ediyorum. 

    CB HOYO sonrası, sabah aldığım dostumun mesajına gelince.. 

    Mesaj sahibine her zaman ulaşır

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Altına ‘bu kızın çizimlerini görmelisin’ diye not düştüğü hiç tanımadığım bir kişinin çizimini göndermiş bana. Uyku mahmuru bir halde, madem görmem gerektiğini düşünmüş diyerek açıp baktım. Tam çizime bakacaktım ki birden çizimleri yapan kızın fotoğraflarına ve de bu fotoğrafların altlarına neler yazmış olduğuna bakmak istedim. Sonra da aşağıları doğru ilerlemeye başladım. Fotoğraflar arasında gezinirken de içimden bir fotoğrafın üzerinde durmak geldiği için üzerinde durup altında ne yazdığına baktım. Yazan cümle şuydu:

    “Ormana gidin. Eğer dışarı çıkıp ormana gitmezseniz hiçbir şey olmaz. Ve hayatınız hiçbir zaman başlamaz.” Amerikalı yazar Clarissa P. Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar Kitabında geçen meşhur cümlelerinden bir tanesi.. 

     

    Mesaj sahibine her zaman ulaşır

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdi sanırım bu noktada mesajı gönderen dostum hakkında çok kısa bir ön bilgi vermem gerekiyor ki durum tam anlamıyla kavranabilsin. Mesajı gönderen dostum gerçekte yaşamak istediği hayatın şu an yaşadığı hayat olmadığını çok iyi bildiği halde bu konuda hiçbir aksiyon alamayan, yıllardır kurumsal bir çatının içinde her geçen gün daha da çok nefes alamadığını hisseden fakat o yapının ona verdiği menfaatler nedeniyle de oradan bir türlü vazgeçemeyen, vazgeçemedikçe de arafta bir yerlerde kalan, kaldıkça da daha da çok her şeyle savaşan ve savaştıkça da aynı döngüyü tekrar tekrar en baştan, sanki hiç yaşamamış gibi yaşayan bir dostum.. 

    Şimdi bu noktada sormam gereken soru sanırım şu: “Evrenin mucizevi eşzamanlılığının ve bu bağlantıların bizlerin hayatındaki tezahür biçiminin farkındasınız değil mi?” 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Farkında olamayanlar için hemen açıklayayım. 

    CB HOYO’nun cümlesi aslında benim dostumun bana gönderdiği mesajın cevabı ve dolaylı yoldan diyor ki ‘daha neyi bekliyorsun?’ Çünkü dostum tek bir seçimle içinde olduğu hayattan çıkabileceğinden bir türlü emin olamıyor. Bunun bu denli kolay olduğunu düşünemiyor çünkü kendini ve hayatını uzaktan göremiyor. Olayın çok içinde. Dolayısıyla da kendi yaşamak istediği hayatı, başkalarının yaşadığını görünce ondan fazlasıyla etkileniyor. Aslında zamanın geçmekte olduğunun ve belki de son 10 yıldır aynı hislerle aynı cümleleri kurduğunun ne yazıkki farkında değil. Çizimi bana gönderiyor çünkü benim işim sanatsal anlamda eserlerin anlattığı hikayeyi kelimelere dökmek.

    Yani aslında çizim benimle ilgili değil doğrudan dostumla ilgili. Ben burada yalnızca aracıyım. Bir mesajı bir yerden bir yere taşıyan kişiyim. Bu nedenle de dostuma, bana göndermiş olduğu çizimin sahibinin aslında onun hayatta hep olmak istediği ancak olamamış olduğu yolculuğu seçen hali olduğunu görmüşsem eğer, söylemekle yükümlüyüm. Çünkü o kişinin doğru hayatı seçebilmiş olduğunun idrakinde ruhu. Yani aslında bu hikayedeki çizim, benim dostumun karşısına aslında onun nasıl bir hayata sahip olması gerektiğini ona göstermek için çıkmış, ancak tabi o hala anlamıyorsa da beni aracı olarak kullanarak ona farklı bir yoldan yeniden bunu anlatmak amacıyla çıkmış, bir çizim. 

    Neden? 

    Çünkü ben onun dostuyum, beni sever, beni dinler ve de duyar. Başkalarına, hatta belki kendine bile sağır olan kulağını belki de bana açar. Böylece de yıllar içerisinde çeşitli yollarla hiç durmadan ‘sen neden bir türlü kendi yolculuğuna çıkamıyorsun?’  diye kendine sorduğu fakat her defasında da duymazlıktan geldiği bu soruyu belki bu kez gerçekten duyar ve de artık harekete geçer. Böylece de kendi yolunu kendisinin tıkamakta olduğunu farkederek, yolu açar. Hayatındaki dertlerin varlığı ve ağırlığının, onun asıl yolculuğuna çıkamayışının ağırlığından kaynaklandığını anlar.. 

    Şimdi sizinle bu hikaye üzerine aramızda geçen son yazışmayı paylaşacağım. Dostuma tüm bağlantıları görüp iletmem gerektiğini hissettiğim tüm cevapları ilettikten sonra şunu sordum: ‘bildiğini neden gizliyorsun kendinden?’ 

    Dostumsa şöyle yanıt verdi: “Çünkü yüzleşmek zor.. Gizlemekse kolay.. Ama kaçacak yerim kalmadı daha fazla. Kabuğum iyice dar geliyor artık. Çok güçlendim bu yolculukta ama bir türlü yola çıkacak cesareti bulamadım. Yola çıkarsam kaybedeceklerimden korktum hep.. Ama kendimden vazgeçiyorum böyle de.. Görüyorum ve dünyaya bunun için gelmediğimi biliyorum.”

    Ben de ona bunun üzerine şöyle yanıt verdim: 

    “Bana sorarsan cesaret, beklersen bulacağın şey değil, yola çıkarsan bulacağın şey. Yani senin gitme zamanın geldiği halde gidemediğinde sana gelecek olan şey değil, sen ancak yola çıkarsan yola çıkışının mükafatı olarak gelecek şey. Çünkü asıl cesaret sonra gerekiyor. Ruh asıl yolculuğuna çıktığında yolculuğunu anlamlı kılabilmesi için. Yoksa tekrarlardan ibaret olacak yaşamın. Olmuşu yeniden oldurmakla geçecek zamanın. O nedenle işte zaman senin doğru zaman dediğin zamanı bekliyor. Yoksa aslında zaman her zaman doğru zaman. Sen doğru olduğunu düşünmezsen ama, zaman doğru olmaktan çıkar.” 

    İşte o nedenle Clarissa P. Estes’in ‘ormana gidin’ cümlesi ile CB HOYO’nun ‘o kadar konuşacağına yapsaydın’ vurgusu farklı kelimelerle de olsa aynı şeyi söylüyor. Çünkü eğer vakti gelmişse, gerçekten gelmiştir ve o yüzden de mesaj size ulaşmak için her yolu deneyecektir. Çünkü mesaj sahibine her zaman ulaşır. Tabi siz mesajı görmezlikten gelirseniz, o başka.