hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    "Bankacılık krizi" okumaları..

    19.03.2023 Pazar | 13:49Son Güncelleme:

    İşin uzman ve takipçilerinin farkında olduğu; çeşitli vesilelerle dikkat çekmeye çalıştıkları bir bankacılık riski, geride bıraktığımız günlerde fiilen Amerika’ da ortaya çıkmasına karşın, tüm dünya gündeminin üst sıralarına tırmandı. Gene 2008 yılında ABD’ den başlayan son büyük krizin taze hatırası, tüm dünyaya yayılma risk ve endişelerini ortaya çıkardı. Üstelik, bankacılık-finans sektörünün özellikli ve küresel planda birbirine tamamen entegre yapılanması işin vahametini arttırıcı etki yarattı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “ABD’ nin 16. Büyüklüğe Sahip Bankası 16 Saatte Battı! “ benzeri çarpıcı manşetlerin gölgesinde, Amerikan yönetimi, en üst düzey ve perdeden müdahale için hiç vakit kaybetmedi. Başkan Biden’in bizzat vaziyet etmesi ve FED ile ortak hareket ederek, üç trilyon dolara yaklaşan acil fon desteğinin yanısıra, tüm mevduatların güvence kapsamına alınması gibi tedbirlerle, “kriz izolasyonu” başarıyla sağlandı. Gelişmeleri tetikleyen SVB’ ın İngiltere İştiraki de koordineli bir operasyonla kurtarılırken, Avrupa’nın onikinci büyük bankasına da SNB (İsviçre Merkez Bankası) tarafından sağlanan ellidört milyar dolarlık destek kötüye gidişi engellemiş oldu. Şimdi, yaşanan bu tempolu gelişmelerden çıkarılacak sonuç ve ileriye yönelik bir kısım okumalarımızı paylaşma zamanıdır:

    Bankacılığın temel ve değişmez; zor zamanlarda test edilmiş ana kural ile ilkelerinin, tavizsiz biçimde takip edilmesi gereklidir. Likidite Yönetimi başta olmak üzere, mevzu Finansal Risk Yönetimi ise, hiçbir istisna kabul edilemez; geçici ve kestirmeci çözümlere yol verilemez. Bankacılığın; tüm konum, ölçek ve kurumlar bakımından tamamen geçerli olan “sade ve tutucu nitelikli ilkeleri”, sektör yöneticileri tarafından fanatik biçimde takip ve tatbik edilmelidir! Prestijli Silikon Vadisinde bulunmak, ya da, “daha beyaz yıkayan” İsviçre’de yerleşik olmak gibi durumlar dahil, hiçbir banka yönetimine istisna penceresini aralama imkanı verilmemelidir.

    Bilinen güç ve yaygın nüfuzları temelinde bankacılık-finans çevrelerinin ortaya koyduğu tüm baskı ile yönlendirilmelerine karşın, ulusal/uluslararası/uluslarüstü yapılanmalarda, bankacılığın sıkı denetim ve gözetimine ait mevzuat ile uygulamalardan taviz verilmemeli; ayrıcalık tanınmamalıdır. Bu cümleden olmak üzere, Basel Kuralları benzeri yeni düzenlemelere çalışılmalı ve “stres testi” gibi periyodik işlemler, hassasiyetle uygulamada tutulmalıdır. Bölgesel ve ihtisas bankalarından çekilerek, büyük bankalara doğru akacak mevduat hareketleri paralelinde, sektördeki irileşme ve tekelci kontrol seyri yakından izlenmelidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bahse konu son gelişmeler, Merkez Bankalarını yeniden ön plana çıkartmış ve “merkez bankacılığı yoluyla vaziyet etme” işine yeni açılımlar kazandırmıştır.

    Yaşanan sıkıntıları, başta Fed olmak üzere merkez bankalarının faiz arttırma yoluyla sıkılaştırma politikalarına bağlama taktik ve iştahının sonuç getirmeyeceği; enflasyonla mücadele önceliğinden hemen taviz verilmeyeceği görüşü ağır basmaktadır. Faiz artırımına dayalı olarak ortaya çıkan “güçlü dolar” gerçeğinin, en azından ikinci çeyrek sonuna kadar diğer tüm varlık ve piyasaları yönlendirmeye devam edeceği anlaşılmaktadır.

    Kripto Para benzeri; “merkezi otorite ve kurulu sisteme alternatif olma” iddiasıyla ortaya çıkan yapılanmaların kimi zafiyet ile çelişkileri, yaşanan bu gelişmeler ile görülmüştür.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Nihayet, bu gelişmelere bakıldığında; ülkemiz bankacılık sektörü özelinde sahip olduğumuz “yüksek donanımlı-işinin ehli insangücümüz” ile “gelişmiş teknolojik altyapımızın” rekabetçi gücü, bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Üstün fedakarlık ve sorumluluk ile çalışan her kademe ve konumdaki bankacılarımızın kıymet ve ehemmiyetlerini her fırsatta belirtmek; haklarını teslim etmek mecburiyetindeyiz.

    Ele aldığımız ve ekonomi gündemine damgasını vuran bu gelişme ve haberlere elbette kayıtsız kalınamaz. Ancak, TCMB’ nin henüz paylaşılan Beklenti Anketi’ ndeki rakamlara da dikkat çekilmeli; önem atfedilmelidir. Hem seçim, hem de deprem harcamaları dolayısıyla parasal genişlemenin yeni zirveleri test edeceği bir dönemde, cari yılsonu tüketici enflasyon beklentisi artmaya devam ederek, şimdiden % 37,7’ye ulaşmıştır. Önümüzdeki günlerde idrak edilecek Ramazan öncesinde, daha önceden bilindiği üzere, ekstra zam çarpanlarının devreye girmesi de beklenmektedir. Baz Etkisi yardım ve desteği ile sene sonu için belirlenmiş % 25 hedefinden giderek uzağa düşüldüğü izlenmektedir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zira, Ocak ve Şubat manşetlerine bakıldığında; yılın geri kalan on ayında toplam artışın %13,6 düzeyini aşmaması gerekli olup, bunun gerçekleşme ihtimalinin düşük bulunduğu açıktır. Ekonomik gidişatta, ana eksen ve birinci öncelik konumunda bulunması gereken “enflasyonla mücadele” meselesi, her gündem ve cari gelişmenin üzerinde değerlendirilmelidir.