

Merkez Bankası Ağustos PPK kararı, tam bir “sürpriz etkisi” doğuracak manşette; en yüksek beklentilerin dahi üç katı düzeyinde açıklandı. Gösterge-Politika Faizi yaklaşımının belirlendiği 2010 yılından bu yana en yüksek artış oranını ifade eden 7.5 puanlık sıçrama ile “mega faiz artışı” ve “ şahin duruş” teknik nitelemeleri gündeme girmiş oldu. Bu karar çerçevesinde, TCMB; ekonomi politikaları bakımından “etkisiz eleman” etiketinden kurtulma ve “araç bağımsızlığını koruma” yolunda önemli mesafe kaydetmiştir. Ayrıca, Mali-Parasal-Yapısal Reform Üçlü Sacayağının zayıf kalan Parasal bacağını kuvvetlendirme ihtiyacının gereğini sağlamıştır. Merkez bankalardan beklenilen “fiyat istikrarının sağlanması” misyonuna bağlılık kuvvetle vurgulanırken, Sıkılaştırma kulvarının önemli bileşenleri “seçici kredi” ve “miktarsal kısıtlama” yaklaşımları da resmin içinde tutulmuştur. Seçimler tamamlanana kadar sürecek bir Geçiş Dönemi beklentisinin ön planda tutulduğu görülmektedir. Merkez’in bundan sonraki duruş ve tasarruflarını öngörmek bakımından, açıklanacak Karar Özeti içerik ve arka plan okumaları, şimdi daha kritik hale gelmiştir.
Kamu kesimi için sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinde, Kamu İşveren Heyeti tarafından yeni bir teklif verilmemesi ile birlikte iş; hakem heyeti sürecine ve sonucuna kalmıştır. Bu gelişmeler ile birlikte henüz müzakereler başlamadan ağırlıkla ortaya konulan “uzlaşma yokluğu ile hakem kararına gidilmesi” öngörüleri gerçekleşmiş olmaktadır. Taraflar arasındaki karşılıklı teklif paketleri arasında ortaya çıkan büyük fark/makas da, herhalde, eko-politik tarihimizin kayıtlarına girecektir ve “kök sorun” olan enflasyondan kurtulma meselesinin aciliyet ile önemini, toplumun her kesimine, bir kez daha hatırlatmalıdır. İlaveten, sıklıkla sözü edilen Yapısal Reformlar yaklaşım ve kapsamı bakımından bu süreçte ortaya çıkan, önemli işaret ve tespitlerin de unutulmaması; hem faal, hem de emekli statüde olan tüm kesimler bakımından özenle not edilmesi gerekecektir.
Ticaret Bakanı Prof.Dr.Ömer Bolat tarafından, İstanbul Sanayi Odası toplantısında paylaşılan ve 2028 İhracat Tanıtım ve Pazarlama Vizyonu kapsamında ortaya konulan hedefler, ihracatımızın yol haritası bakımından aydınlatıcı oldu. Manşet rakamlardan ziyade, oransal temelde ortaya konulan hedefler, daha gerçekçi ve kararlı bir duruşa işaret etmektedir. Bu çerçevede, ülkemizin küresel ticaretteki payını; mal ihracatında %1.2, hizmet ihracatında %2.1 düzeylerine taşırken, genel toplam içerisinde %36 oranında bulunan yüksek ve orta-yüksek teknoloji ürünleri ihracatının %50 mertebesine yükseltilmesi amaçlanmaktadır. KOBİ statüsündeki kuruluşlarımızın halen %26 düzeyindeki ihracat katkılarını; %40’ lara, e-İhracat seviyesini de, iddialı bir artışla, %1.5’ dan; %10 çıtasına yükseltme hedefleri strateji bakımından ustalıklı bir yaklaşımın varlığına delil teşkil etmektedir. Gümrük Birliği Revizyonu ile koordineli yeni/revize Serbest Ticaret Anlaşmalarına ilaveten yeni Serbest Bölge Açılışları, her daim milli meselemiz olan ihracatın gelişiminde yeni ve ayakları yere basan bir vaziyet edişin gündemde olacağını müjdelemektedir.
Küresel planda eko-politik gelişmelerin andacında ülke merkez bankaları’ nın ve rezerv para’ nın sahibi olarak, ağırlıkla FED’ in bulunduğunu biliyoruz. Merkez başkanları ve ilgili zevatın katıldığı bir “Merkez Bankaları Zirvesi” niteliği taşıyan senelik Jackson Hole Toplantılarının kırkaltıncısı tamamlandı. Merakla beklenen konuşması ile FED Başkanı Powell, şahin duruşa yakın bir duruş sergiledi ve “güçlü dolar sendromu” nun önümüzdeki seneye ulaşan bir perspektifte devam etme ihtimali güçlenmiş oldu. ABD’ nin, FED eliyle bu ben-merkezcil yaklaşımı sürdüğü müddetçe, aralarında bizim de bulunduğumuz diğer ekonomilerin işi güçleşmeye; rezerv paraya ulaşma mihnet ve maliyeti yüksek kalmaya devam edecektir. Nihayet, bu seneki toplantının ana temasını ve başlığını hatırlatmakta fayda vardır; “Structural Shifts in Global Economy- Küresel Ekonomide Yapısal Değişiklikler”.. Anlaşılıyor ki; bazıları ev ödevlerine önceden çalışmaya başlamışlardır!.
Bir zamanların yükselen gücü BRICS ülkeler birliğinin yeniden ön plana çıkma gayretleri bir süredir izleniyor. Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin-Güney Afrika çekirdek yapılanmasıyla yola çıkan BRICS; Johannesburg’ da düzenlenen onbeşinci zirve öncesinde; “Dolar’a karşı yeni rezerv para lansmanı” beklentisini ön plana taşımıştı. Zirve sonrasında bu işin “bir başka bahara kaldığı” görülüyor. Altın ve belki, kahve/maden gibi metalar ile karşılık bulacak bir dolar alternatifinin gündemde kalmaya devam edeceği anlaşılıyor. Ayrıca, prensip olarak Genişleme-Yeni Üye Kabulü kararı alan yapılanmanın bu kulvarda nasıl ilerleyeceği; ne sonuç alacağı merakla takip ediliyor. Zirvede, yükselen ve stratejik önemi bakımından öne çıkan Yapay Zeka Teknolojileri kulvarına özellikle vurgu yapılıyor. İçeride yaşanan sıkıntıları ve dışarıda yükselen eleştiri ile olumsuz değerlendirmeleri; uluslararası görünürlük ile dengelemeye çalışan Çin Başkanı Xi’ nin konuşması da dikkat çekiyor. Pandemi döneminde ve Trump’ ın yokluğundaki Davos Zirvesi konuşmasından çok sonra, yeni bir uluslararası platformda seslenen Başkan Xi, “kalkınma ve kaynak kullanımında daha adaletli yaklaşım” vurgusu ile herhalde başta ABD’ ye iddialı bir mesaj yollamış oluyor. Çin de yaşanan eko-politik dinamikler ve dışsal etkileri de, ayrıca ve detaylı değerlendirmelere muhtaç bir gidişat sergiliyor. Ancak, dünyanın eko-politik geleceği söz konusu olduğunda, Çin faktörüne; en ağırlıklı rol klasmanında, belki ilk sıranın verilmesi gereği, her zaman geçerli bir önerme olarak karşımızdadır.
Merkez Bankası Ağustos PPK kararı, tam bir “sürpriz etkisi” doğuracak manşette; en yüksek beklentilerin dahi üç katı düzeyinde açıklandı. Gösterge-Politika Faizi yaklaşımının belirlendiği 2010 yılından bu yana en yüksek artış oranını ifade eden 7.5 puanlık sıçrama ile “mega faiz artışı” ve “ şahin duruş” teknik nitelemeleri gündeme girmiş oldu. Bu karar çerçevesinde, TCMB; ekonomi politikaları bakımından “etkisiz eleman” etiketinden kurtulma ve “araç bağımsızlığını koruma” yolunda önemli mesafe kaydetmiştir. Ayrıca, Mali-Parasal-Yapısal Reform Üçlü Sacayağının zayıf kalan Parasal bacağını kuvvetlendirme ihtiyacının gereğini sağlamıştır. Merkez bankalardan beklenilen “fiyat istikrarının sağlanması” misyonuna bağlılık kuvvetle vurgulanırken, Sıkılaştırma kulvarının önemli bileşenleri “seçici kredi” ve “miktarsal kısıtlama” yaklaşımları da resmin içinde tutulmuştur. Seçimler tamamlanana kadar sürecek bir Geçiş Dönemi beklentisinin ön planda tutulduğu görülmektedir. Merkez’in bundan sonraki duruş ve tasarruflarını öngörmek bakımından, açıklanacak Karar Özeti içerik ve arka plan okumaları, şimdi daha kritik hale gelmiştir.
Kamu kesimi için sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinde, Kamu İşveren Heyeti tarafından yeni bir teklif verilmemesi ile birlikte iş; hakem heyeti sürecine ve sonucuna kalmıştır. Bu gelişmeler ile birlikte henüz müzakereler başlamadan ağırlıkla ortaya konulan “uzlaşma yokluğu ile hakem kararına gidilmesi” öngörüleri gerçekleşmiş olmaktadır. Taraflar arasındaki karşılıklı teklif paketleri arasında ortaya çıkan büyük fark/makas da, herhalde, eko-politik tarihimizin kayıtlarına girecektir ve “kök sorun” olan enflasyondan kurtulma meselesinin aciliyet ile önemini, toplumun her kesimine, bir kez daha hatırlatmalıdır. İlaveten, sıklıkla sözü edilen Yapısal Reformlar yaklaşım ve kapsamı bakımından bu süreçte ortaya çıkan, önemli işaret ve tespitlerin de unutulmaması; hem faal, hem de emekli statüde olan tüm kesimler bakımından özenle not edilmesi gerekecektir.
Ticaret Bakanı Prof.Dr.Ömer Bolat tarafından, İstanbul Sanayi Odası toplantısında paylaşılan ve 2028 İhracat Tanıtım ve Pazarlama Vizyonu kapsamında ortaya konulan hedefler, ihracatımızın yol haritası bakımından aydınlatıcı oldu. Manşet rakamlardan ziyade, oransal temelde ortaya konulan hedefler, daha gerçekçi ve kararlı bir duruşa işaret etmektedir. Bu çerçevede, ülkemizin küresel ticaretteki payını; mal ihracatında %1.2, hizmet ihracatında %2.1 düzeylerine taşırken, genel toplam içerisinde %36 oranında bulunan yüksek ve orta-yüksek teknoloji ürünleri ihracatının %50 mertebesine yükseltilmesi amaçlanmaktadır. KOBİ statüsündeki kuruluşlarımızın halen %26 düzeyindeki ihracat katkılarını; %40’ lara, e-İhracat seviyesini de, iddialı bir artışla, %1.5’ dan; %10 çıtasına yükseltme hedefleri strateji bakımından ustalıklı bir yaklaşımın varlığına delil teşkil etmektedir. Gümrük Birliği Revizyonu ile koordineli yeni/revize Serbest Ticaret Anlaşmalarına ilaveten yeni Serbest Bölge Açılışları, her daim milli meselemiz olan ihracatın gelişiminde yeni ve ayakları yere basan bir vaziyet edişin gündemde olacağını müjdelemektedir.
Küresel planda eko-politik gelişmelerin andacında ülke merkez bankaları’ nın ve rezerv para’ nın sahibi olarak, ağırlıkla FED’ in bulunduğunu biliyoruz. Merkez başkanları ve ilgili zevatın katıldığı bir “Merkez Bankaları Zirvesi” niteliği taşıyan senelik Jackson Hole Toplantılarının kırkaltıncısı tamamlandı. Merakla beklenen konuşması ile FED Başkanı Powell, şahin duruşa yakın bir duruş sergiledi ve “güçlü dolar sendromu” nun önümüzdeki seneye ulaşan bir perspektifte devam etme ihtimali güçlenmiş oldu. ABD’ nin, FED eliyle bu ben-merkezcil yaklaşımı sürdüğü müddetçe, aralarında bizim de bulunduğumuz diğer ekonomilerin işi güçleşmeye; rezerv paraya ulaşma mihnet ve maliyeti yüksek kalmaya devam edecektir. Nihayet, bu seneki toplantının ana temasını ve başlığını hatırlatmakta fayda vardır; “Structural Shifts in Global Economy- Küresel Ekonomide Yapısal Değişiklikler”.. Anlaşılıyor ki; bazıları ev ödevlerine önceden çalışmaya başlamışlardır!.
Bir zamanların yükselen gücü BRICS ülkeler birliğinin yeniden ön plana çıkma gayretleri bir süredir izleniyor. Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin-Güney Afrika çekirdek yapılanmasıyla yola çıkan BRICS; Johannesburg’ da düzenlenen onbeşinci zirve öncesinde; “Dolar’a karşı yeni rezerv para lansmanı” beklentisini ön plana taşımıştı. Zirve sonrasında bu işin “bir başka bahara kaldığı” görülüyor. Altın ve belki, kahve/maden gibi metalar ile karşılık bulacak bir dolar alternatifinin gündemde kalmaya devam edeceği anlaşılıyor. Ayrıca, prensip olarak Genişleme-Yeni Üye Kabulü kararı alan yapılanmanın bu kulvarda nasıl ilerleyeceği; ne sonuç alacağı merakla takip ediliyor. Zirvede, yükselen ve stratejik önemi bakımından öne çıkan Yapay Zeka Teknolojileri kulvarına özellikle vurgu yapılıyor. İçeride yaşanan sıkıntıları ve dışarıda yükselen eleştiri ile olumsuz değerlendirmeleri; uluslararası görünürlük ile dengelemeye çalışan Çin Başkanı Xi’ nin konuşması da dikkat çekiyor. Pandemi döneminde ve Trump’ ın yokluğundaki Davos Zirvesi konuşmasından çok sonra, yeni bir uluslararası platformda seslenen Başkan Xi, “kalkınma ve kaynak kullanımında daha adaletli yaklaşım” vurgusu ile herhalde başta ABD’ ye iddialı bir mesaj yollamış oluyor. Çin de yaşanan eko-politik dinamikler ve dışsal etkileri de, ayrıca ve detaylı değerlendirmelere muhtaç bir gidişat sergiliyor. Ancak, dünyanın eko-politik geleceği söz konusu olduğunda, Çin faktörüne; en ağırlıklı rol klasmanında, belki ilk sıranın verilmesi gereği, her zaman geçerli bir önerme olarak karşımızdadır.