hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Elli haftalık bakiye ile yola devam ederken..

    15.01.2023 Pazar | 14:09Son Güncelleme:

    Yeni yılın ilk iki haftası şimdiden geride kalırken, elli hafta sonra sona erecek 2023 ile ilgili öngörü ve tahminler gündemden düşmüyor. Bu kapsamda, Dünya Bankası’nın güncel Ekonomik Görünüm Raporu da, geçtiğimiz hafta manşetlerde kendisine yer buldu. En çarpıcı tespit olarak, ortaya konulan %1,7’ lik küresel büyüme tahminin; geçtiğimiz Haziran ayında açıklanan rakama göre “yarıya çekilmiş” bir değeri temsil ettiğine işaret etmeliyiz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2023 yılının, küresel eko-politik planda; “büyüme dostu olmayan” bir hakim karakter ve belirleyici ana kulvar oluşturacağı üzerinde kuvvetli mutabakat sağlandığı ortadadır. Ancak, beklentilerde genel kötümserlik dozu daha yüksek seviyelere taşınırken; büyüme rakamları aşağı yönlü güncellemelere konu edilmektedir. Nitekim, Dünya Bankası büyüme öngörüsü gerçekleşirse, küresel ekonominin 2009 (Mortgage Krizi) ve 2020’ den (Pandemi) sonra son otuz yılın en kötü grafiğini çizeceği ortadadır. Dünya Bankası (IBRD) tarafından kritik faktörler olarak kayıta geçirilen “kalıcı enflasyon” ve “yüksek faiz oranları”, Rusya-Ukrayna savaşı ve yatırımlardaki düşüş dinamikleri ile etkileşim içerisine girerek, sözünü ettiğimiz sıkıntılı tabloyu ortaya çıkarmaktadır.

    ABD’ deki enflasyon gidişatı bakımından ortaya çıkan 6,5 düzeyindeki manşet ve 5,7’ lik çekirdek güncel oranlarının, FED politikalarında değişiklik oluşturmayacağı ve faiz artışları temelinde “güçlü dolar sendromu” nun devam edeceği öngörülebilir. Federal Reserve Başkanı’ nın ağzından; “faiz artışına karşı yüksek supleks sahibi olduğu!” kaydedilen ABD ekonomisini yönetenlerin, ben-merkezcil yaklaşım ve vaziyet edişlerini sürdürecekleri; dünyanın işini kolaylaştırmayacakları anlaşılmaktadır. Küresel planda ortaya çıkabilecek yeni “negatif şoklar” risk ve tehlikesinin ayrıca vurgulandığı bir vasatta, Dünya Bankası Başkanı’ nın sarfettiği; “ kalkınma karşıtı kriz yoğunlaşıyor! ” ifadesine de dikkat çekmek gerekir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Küresel ekonomik iklimde geçerli çetin şartların dışında kalmanın mümkün olmadığı açıktır. Türkiye ekonomisine ilişkin 2023 yılı ekonomik büyüme tahmini de, yarım puanlık bir indirimle, %2,7 oranına düşürülmüştür. Yüksek enflasyon koşullarının geçerli olduğu bir konjoktürde ve öncelikli istihdam amaç ile politikaları gözönüne alındığında, öngörülen bu düzeyin yetersiz kalacağı öngörülebilir. Üstelik, geçen sene için benimsenen yıllık %5’ lik büyüme için dahi, son çeyrekteki oranın; %1.9’ un altına düşmemesi gerekmektedir. Avrupa pazarındaki gerileme ve resesyon konjonktürünün ortaya çıkması ile birlikte, başta tekstil olmak üzere sipariş erteleme ve iptallerinin yol açtığı düşüşler gerçekleşmeye başlamıştır. İmalat sanayi üretiminde, Pandemi sonrası ilk gerileme yaşanmış olup, çeyreklik bazda büyüme oranları, geçen seneye göre üçte iki oranında düşmüştür. Geride bıraktığımız yılın son iki çeyreğinde, sırasıyla 1,3 ve 0,9 oranlarında bir sanayi üretimi artış hızı öngörülmektedir. Keza, hafta içinde açıklanan güncel TÜİK Dış Ticaret Endekslerine göre, ülkemizin Dış Ticaret Haddi’ nde, aşağı yönlü gidiş olduğu; ihracat birim değerimiz %6 artar iken, ithalat kıymetinin % 9,8’ lik bir düzeye ulaştığı hesaplanmaktadır. 2023 yılına endişeli giren ihracat sektörümüzün, başta, “özel kur hesabı” olmak üzere bir dizi taleplerini yüksek perdeden seslendirmeye başladıkları izlenmektedir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2023 yılında dünyada genel seçim takvimi işleyen ülke sayısı, Türkiye ve Nijerya olmak üzere sadece iki adettir. Bu kapsamda, zaman ve zemine bağlı olmaksızın her daim devreye giren Seçim Ekonomisi ve takiben Seçim-Sonrası Ekonomi dönem ve koşulları geçerli olacaktır. Burada geçerli kural; seçim öncesinde Reflesyonist / Serbestleştirici, seçimi takiben Sıkılaştırıcı karakteristiğe sahip vaziyet ediş ve politikaların ön plana çıkmasıdır. Hafta içinde açıklanan 250 milyarlık ve farklı ondört kulvarda yapılandırılmış Kredi-Cansuyu Paketini de bu cümleden değerlendirilmek gerekir. Amaç dışı kullanıma fırsat vermeyecek şekilde incelikli ve ayrıntılı bir çerçeve ile sunulan bu güncel açılım, netice itibarı ile “genişletici mahiyet ve etkisi” üzerinden, sıkılaştırıcı olması gereken enflasyon karşıtı politikalara ters ve ket vurur niteliktedir. Daralma-Gerileme konjonktürü öne çıkan bir küresel tabloda ve seçim ekonomisi dahilinde “cansuyu-hareket-bereket formülü” elbette ön plana çıkmaktadır. Ancak, enflasyonda yaşanan baz etkisinin sağladığı görece iyileşme penceresinin açık tutularak, sürdürülebilir iyileştirme hedefini rafa kaldırmama zarureti de her daim hatırlanmalıdır.