hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Güncel Ekonomi Okumaları - 13

    06.06.2024 Perşembe | 16:09Son Güncelleme:

    Haftanın ilk günü TÜİK tarafından açıklanan Mayıs enflasyon manşetini takiben, önemli diğer araştırma bulguları ile istatistiklerin kamuoyunun dikkatlerine sunulduğunu izliyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Senenin zirve manşeti olması beklenen Mayıs enflasyonu; aylık bazda 3.37 ve yıllık düzeyde 75.45 oranları bağlamında TÜİK tarafından deklare edildi. Alt kırımlara bakıldığı ve birtakım teknik testler uygulandığında, baz etkisi zoruyla bundan sonra düşüşe geçecek enflasyon gidişatında, “katılık” ve “yapışkanlık” karakteristiklerinin; dejeneratif (bozulmuş ve bozucu) katsayıları artarak süregeldiği görülüyor. Hizmetler ve bilhassa Eğitim sektöründe görülen (üç haneli) dirençli yapının; esansiyel yüksek enflasyon tablosunun ortaya çıkmasında önemli rol oynadığı ortaya çıkıyor. İlaveten, yukarı yönlü seyir konjonktürünün aralıksız altmışbeşinci ayına ulaşması dikkatle not ediliyor. Avrupa’ da açık ara en yüksek enflasyona sahiplik (ikinci Rusya’ nın tam on katı) sonucu ise, ekonominin kredibilite görünümünü aşağıya çekme etkisine işaret ediyor.

    Özellikle Gıda kalemindeki TÜİK ölçümlerinin diğer benzer ölçümlerle ile büyük oranda ayrışması ve genel sepet içindeki ağırlığının düşük kalması; konut kaleminin genel sepet içi ağırlığının (%15’ in altında) ölçme eksikliğine yol açması gibi pek çok yeniden değerlendirilmeye muhtaç yaklaşımlar mercek altına çekiliyor. Gelir dağılımındaki bozulma ekseninde daha gerçekçi değerlemelere duyulan ihtiyaç artıyor ve mesela, TÜİK’ in 70.14 manşeti ile ortaya koyduğu gıda enflasyonunun, nüfusun görece en yoksul yüzde yirmilik dilimi için %110; en varlıklı yüzde yirmilik dilim bakımından ise %51.1 olduğu gerçeğinin ıskalanmaması gerekiyor!. Üstelik, içeride, seçim sonrası uygulanan kontrollü politikalar ile kur geçişkenliği faktörünün bertaraf edilmiş ve dışarıda petrol fiyatlarının görece sakin kalması konjonktürlerinin her an değişebileceği ihtimalleri de gözden uzak tutulamaz! Önümüzdeki aylarda devreye girecek baz etkisi ile yaşanılacak görece iyileşme tablosunun; kalıcı ve sürdürülebilir olması bakımından bir “fırsat penceresi” şeklinde değerlendirilmesi için yapılacak çok iş; atılacak çok adım bulunmaktadır! Üç yıllık bir perspektif ile oluşturulan programın henüz tanımlanan ilk yılında, enflasyon manşetinin yaklaşık iki kat arttığı (%30’ lardan; %70’ lere) gözönüne alınırsa, kalan iki yıl ve yılsonu hedefleri temelinde “politikaların gecikmeli etkileri” beklentisini de aşan köktenci, bütüncül ve gerçekçi vaziyet edişlere ihtiyaç bulunduğu yönündeki değerlendirmeler ağırlık kazanmaktadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Göreve başlaması sonrasında milletvekilleri ile Meclis’ te ilk kez biraraya gelen TCMB Guvernörü’ nün yeni ve yenilikçi politika ile özgün okumalara yer vermeyen; bilineni tekrar eden bir standart sunum gerçekleştirdiği izlenmiştir. Asgari ücret artışı meselesi ile ilgili olarak “top bizde değil!” mealindeki ifade ile ortaya konulan halkla ilişkiler eksenli Merkez Bankası yaklaşımı ile güncel Enflasyon Görünüm Raporu içindeki tartışmalı hesap/kestirim satır ve grafiklerinin ortadan kaldırılamayacağı bilinmelidir. Kaldı ki; İPA tarafından sonuçları henüz açıklanan “İstanbul’ da Yaşam Maliyeti-Mayıs 2024” araştırması bulgularına göre, bu kadim kentte dört kişilik aile ortalama geçim maliyetinin tam 61.523 lira düzeyine (asgari ücretin üçbuçuk katından fazla!) ulaştığı ortaya çıkmaktadır. İstanbul başta olmak üzere, eski yıllarda uygulandığı üzere, “kent bazında/her şehire özel” asgari ücret mekanizması dahil olmak üzere, “iyileştirici ve ferahlatıcı ( teknik deyimiyle stress-relief) yeni düzenlemelere” ihtiyaç bulunduğu gerçeği, herhalde teslim edilmelidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İlgili Bakan tarafından açıklanan Mayıs ayı dışticaret rakamlarında, günler önce paylaşılan ve “seçim sonrası büyük devalüasyon beklentisi” ile başta sanayici olmak üzere, adeta çarpı(tı)lmış dengelerin yeniden rutine döndüğü görülüyor. Ancak, tüm ihracat rekorlarını da aşan/gölgeleyen “tüketim malları ithalatında kuvvetli artış” eğiliminin ivme kazandığı ve yıllıkta altmış milyar dolar seviyesine doğru hareketlendiği izleniyor. Mayıs ayı rakamları ile dış ticaret açığımızın senenin ilk beş ayında 36.8 milyar dolara ulaştığı hesaplanıyor. Cari denge denkleminde “altın” ve “enerji” kalemlerine bağlanan tayin edici rolü; belki bu kez, Çin üzerinden düşünmek gerekiyor. Zira, “Dokuz al; sadece bir sat!” dengesizliği ile ilerleme kaydetmek mümkün olmayacaktır. Oniki yıllık bir aradan sonra Çin’e gerçekleştirilen üst düzey ziyaretin (Dışişleri Bakanı Fidan) bu minvalde önemli bir adım teşkil etmesi umulmaktadır. Otuz ülkenin daha üyelik başvurusu bulunan BRİCS ülkeler topluluğuna giriş yolunda yer almak istenirse, Türkiye’ nin, ticaret koridorlarını da aşan yeni bir oyun planı ile hareket etmesi doğru olacaktır. Dış ticaretimizin gelişimi bakımından, en kısa zaman ve en geniş kapsam birlikteliği gözetilerek, Avrupa Gümrük Birliği müzakerelerinin yürütülmesi; STA (Serbest Ticaret Anlaşması) ve TTA (Tercihli Ticaret Anlaşması) kulvarlarında ise yeni ilaveler ve mevcutlarda yenilenme süreçlerinin tamamlanması yaşamsal önem kazanmaktadır.