hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Her kademedeki sanayici; sorumlulukta birinci!..

    24.07.2022 Pazar | 11:22Son Güncelleme:

    “Sanayisiz Bir Türkiye!” kavramından bahsetmeyi bırakın; akıllara getirmenin dahi mümkün olmadığı açıktır. Sanayi’ den; Üretim’ den güç almadan, ya da, onları hesaba katmadan Sürdürülebilir Büyüme ve Kalkınma hedeflerine ulaşmak imkan dahilinde olamaz. Her şart ve konjonktürde, “üretimden gelen güç ve katma değer”, eko-politik strateji ve duruşların temel elemanı nitelik ile kapasitesinde hesaba-modele katılmanın ötesinde, “ yönlendirici rol” üstlenmelidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik gelişme süreci de, büyük ölçüde “sanayileşme çabaları” mızda ifadesini bulmuştur. Osmanlı’ dan devralınan mütevazi envanterin üzerine iddialı ve heyecanlı projeler ile büyük kazanımlar inşa edilmiş; önemli başarılara imza atılmıştır. Ülkeye yeni tesisler kazandırma-temel atma coşku ve heyecanı günümüze kadar devam eden özellikli bir haslet olmuştur. Bu süreçte, başlangıçta hakim olan “ İthal İkameci-Yerli Üretimci ” anlayışların, bugünkü yapının şekillenmesinde en ağırlıklı rolü oynadığını ve doğal olarak, “ teşvik ve kollama mekanizmaları” nı sisteme yerleştirdiğine ayrıca işaret etmeliyiz.

    Ülke sanayimizin gelişimini takip ve analizde, sektörün en büyüklerini bünyesinde toplayan İstanbul Sanayi Odası (İSO) çalışmaları ön plana çıkmaktadır. İlk kez 1968 yılında, akademik arşivimin nadide parçaları arasında olan, İSO Dergisi-100 Büyük Kuruluş istatistikleri ile başlatılan süreçte; 1981’de araştırma kapsamı beşyüz kuruluşa erişmiş ve İSO 500 geleneği olgunlaşma aşamasına geçmiştir. Nihayet, 1998 yılından itibaren ilk beşyüz kuruluşu izleyen ikinci beşyüz kuruluş çalışması devreye alınarak, Türkiye’nin bin büyük sanayi kuruluşuna ait veriler kamuoyu ile paylaşılmaya başlanmıştır.

    İkinci Beşyüz Büyük Sanayi Kuruluşu kapsamındaki firmalar, genel-geçer bir ifadeyle, KOBİ(Küçük-Orta Boy İşletme) klasmanında yoğunlaşmaktadır. Henüz yayınlanan 2021 senesine ait veriler, önceden elimizde bulunan ilk beşyüze ait veriler ile harmanlanınca, genel resim/gidişat konusunda daha gerçekçi ve sağlam kestirimlere ulaşmak mümkün olmaktadır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İSO İkinci 500’ ün, GSYH(Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) içindeki payı; % 8,32 ile son yılların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Üretici fiyatlarıyla hesaplandığında, sanayici KOBİ’lerimizin; sanayi devlerinin yarattığı toplamın sadece beşte birine ulaşan oranda bir katma değer ürettiği görülmektedir. Bunların %90’ı, geçtiğimiz yılı kar ederek kapatma becerisini göstermiş, aktif karlılıkları; son yirmibeş yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Ayrıca, ilk beşyüz verilerine paralel olarak, net katma değerin içinde ücretlerin payı azalırken; faizlerin payı artmıştır. Enflasyonist ortamda, “borçlanma avantajından uzak durmayan” kuruluşlar kervanına sanayici KOBİ’lerin de katıldığı anlaşılmaktadır.

    Pandemi döneminin getirdiği koşul ve tedarikçi fırsatların, sanayide istihdam edilmiş her kademedeki işgörenin, pandemi riski ve alımgücü sürekli eriyen ücretlerine rağmen “yüksek fedakarlık ile imalatı aksatmadan sürdürme feraseti “ sayesinde elde edildiği; işlerin kazançlı olduğu açıkça görülüyor.

    Türkiye, dünya imalat sanayisinde yaratılan kümüle katma değerin sadece % 1,03’ ünü üretiyor ki; Çin bakımından bu oran % 29 düzeyindedir. İlaveten, ülkemizin, küresel yüksek teknoloji ihracatındaki payının %0.02’nin altında kaldığını da not etmeliyiz. Üyesi bulunduğumuz OECD ülkelerinde bu oran %20 civarında seyretmektedir. Keza, kritik önemdeki bilgi-iletişim teknolojilerinin, toplam ihracat rakamlarımız içindeki payı, ancak %1’e ulaşabilmektedir. Bu oran, mesela Vietnam için %39; Malezya için %35 ve Romanya bakımından %3.5 seviyelerini işaret etmektedir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İmalat sanayimizin GSYH içindeki payı %20 olarak hesaplanırken, aynı oran, mesela, İrlanda için %35 düzeyindedir. Gelişmiş ülkeler bir yana, Özbekistan, Malezya, Tayland gibi ülkelerde de bizdekinden yüksek oranlar gerçekleşmiştir. Üstelik, TÜİK verilerine göre, gerçekleştirdiğimiz imalat sanayi kaynaklı katma değerin sadece %6.3’ ü Yüksek Teknoloji Yoğunluklu sektörlerce ortaya konmakta; %35‘ lik oran ise Düşük Teknoloji Yoğunluklu sektörlerden kaynaklanmaktadır. İmalat sanayimizin toplam üretimi içinde Yüksek Teknoloji ürünlerinin %3.7; Düşük Teknoloji ürünlerinin ise %38 orana sahip olduğu hatırlanırsa, katma değer-rekabet kulvarında geliştirilmeye muhtaç rakamlarımıza şaşırmamak gerekir!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İkinci 500 Büyük Sanayi verileri, ilk beşyüze oranla, daha gelişime muhtaç bir tabloya işaret etmektedir. Sanayici KOBİ’lerimizin yarattıkları katma değer içerisinde yüksek teknoloji’ nin payı sadece %3.5 (İSO 500’de %6.1), düşük teknoloji’ nin payı ise %48 (İSO 500’de %33) oranındadır. Yüksek Teknoloji alanında faaliyet gösteren kuruluşların sayısı ise yalnızca oniki adettir. Tıpkı ilk beşyüzde olduğu üzere, firmaların sadece yarısının aktif AR-GE (Araştırma-Geliştirme) sürdürmekte olduğu tespit edilmektedir.

    Bu genel nitelikli değerlendirmeler bile bizlere; “sürdürülebilir ve kalkınma ile hemhal edilmiş; yaşam kalitesi ile özdeşleştirilmiş bir büyüme” yolunda, sanayi kulvarı için daha fazlasına; rekabetçi dayanak ve avantajlara duyulan ihtiyacı hatırlatmaktadır. Yüksek Katma Değer Üretiminde kayda değer bir artış sağlanması yolunda en büyük rol ve sorumluluk, ölçek ve sektöre bağlı olmaksızın, sanayimizin omuzlarındadır.